4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1451
Okunma
Daha dünyaya gelirken farklılığımızın altı koyuca çiziliyor.
Hayır, Yaratanın iki farklı tür olarak bizleri dizayn etmesinden söz etmiyorum elbet. O bunu yaparken o kadar milimetrik hesaplamalar ile eserlerini meydana getirmiş ki, başlı başına kainat harikası.
Kadının yaratılmasındaki başlıca ve en önemli misyonu diğer dişi canlılarda olduğu gibi türünün devamını sağlamak. Bunu yaparken kadın bedeni böyle koşullandırıldığından tüm imkanlarını seferber eder. Kanınla, canınla, sütünle besler içinde gelişmekte olan canlıyı. Ona lojistik desteği sağlarken kansızlık çeker, mide bulantıları ile aşından olur, kalsiyum azalır kemiklerinden zarar görür, dişlerinden olur. Yetmedi biçimli bedeni form değiştirir, bazen eski haline getirmekte zorlanır ve bazen sırf bu yüzden eşinin ilgisinden, sevgisinden ve kendisinden de olur.
Çocuk sahibi olamazsa kısır damgası vurulur. Hele ki köylük yerlerde! Onun adı meyvesiz dal olur. Yürütemeyip evliliği boşanmak isterse, ana babasının evinden bile kovulur. Bir kere telli duvaklı çıkmıştır o evden, geri gelmesi onlar için bir facia olur. Toplum içindeki yeri eskisinden de farklı olacaktır artık, çünkü saygınlığı da nedense yok olur, yetmiyor bir de ona artık açık bir kucak gibi bakılır.
Kadın büyümeye başladığında, kader çizgisine yasaklar takviyesi sıralanır. Nerdeyse toplum içinde boynunda gizli bir halka ile dolanır ve kendisine uygun görülen alanlardaki hayatı yaşamaya zorlanır. Her alanda başarılı olmasına rağmen ev hayatında, iş hayatında eşitlik hak getire.
Toplumun genel çizgisi budur. Yüzdeye vurmak istemem ne kadar hatun bunu yaşar, yanlış olur ama bir hayli sayıda oldukları aşikar. Velhasıl kadın olmak zor zanaat bu alemde özellikle de bizim ülkemizde.
Ben bu gruba girmiyorum diyen arkadaşlarım... Harikasınız, ne mutlu size,
*