- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GECE ARYASI
GECE ARYASI
Bu aydınlık biraz fazla, sesini açın karanlığın.
Maviyi huy edindiğinden beri herkes, çayın tadı çamurlaştı. Sert fırça darbeleriyle ay bulanıklaştı. Gece, eskisi kadar kokulu değil. Canı acıyan herkes pençeleriyle yırttı karanlığı. Şiir biraz daha üşengeç yazılmaya, anlayacağınız uğruna yazılacak çok bir şey kalmadı.
Yine de; ‘bir umuttur yaşamak’
İçinizde bir yerlerde ayrı tuttuğunuz insanlarınız vardır. O insanlar farklıdır hani, hiç günah işlemeyecekler, hiç kötü olmayacaklar, hiç herkesleşmeyecekler gibi gelir. Sonra o insanların kirli menfaatleri, çıkar ilişkileri, üç kuruş etmeyen fani telaşlar için de küçüldüğünü, eridiğini, bittiğini, hatta ve hatta tükendiklerini görürsünüz.
Gördüm!
Üstelik hiç biri için kılımı bile kıpırdatma gereği duymadım. Şimdi diyeceksiniz ki ‘ hani o insanlar senin için farklıydı?’
Bu hale düştüklerinde pek farkları kalmadı.
Onlar herkesleştikçe gözümde, hiç kimse olmayı seçtim gözlerinde.
Elbette bende çok doğru bir insan değilim. Çok yanlışım oldu, çok inandım, çok kendim bildim, çok güvendim, çok yedim ama ölmedim, çok efkârlandım, çok güldüm, çok acı çektirdim kendime. İnadına sütten çıkmak yerine kendimi boğmayı seçtim. Kendime yalanlar söyledim, ıslık tutturdum cebimde ki ellerime, uçurtma çıtalarını kırıp, kâğıttan gemiler yaktım. Kapanlar döşedim yürüdüğüm tüm yollara.
Bir kez daha sevmeye yeltenirseniz beni, yanınızda iki tabut getirin.
İnsan kendinden böyle kolay nasıl vazgeçebilirdi?
Düşünün; Vakitsiz bir akşam uzun bir yolda yürüyorsunuz. Ayaklarınız çıplak, yanınızdan geçen herkes bir çentik atıyor uzun tırnaklarıyla bedeninize, dönüp bakmıyor, tepki vermiyorsunuz. Yüzünüzde ki tek ifade gülümseme. Aynı çentiğin üstüne kaç tırnak atıyorlar, aynı yarayı kaç kez eşeliyorlar, saymıyorsunuz bile. Eşikten atlayıp kapıyı kapatıyorsunuz. Yorgunsunuz, olduğunuz yere yığılıyorsunuz, ellerinizi yüzünüze kapatacakken fark ediyorsunuz. Avuç içleriniz kan ve ayaklarınız…
Ağladığınızı sanıyorsunuz lakin kirpikleriniz kuru. Sıçrayarak uyanıyorsunuz solunuzda hayali bir horultu.
Ağlamak için illa gözden yaş mı akmalı?
Yaşlanmak için büyümek
Yol almak için yürümek
Yorgun olmak için çalışmak
Terlemek için illa sevişmek
Kanamak için kesilmek
Vazgeçmek için vurulmak mı gerekir?
Vereceğiniz cevaplar çokta umurumda değil.
Yürüdüğü kaldırımlar ne kadar kalabalık olursa olsun çıktığı her yolda yalnız yürür ve her insan kendi boynundan asılır neticede…
Bu bölümde biraz sosyal içerikli mesaj verme hissiyatı doğuyor içimde nedense. Çimlere basmayın, çiçekleri kopartmayın, yaşasın halkların kardeşliği, kahrolsun bazı şeyler, sev kardeşim falan filan…
İyi ki karnımızda tok bunlara.
Neyse!
Çok bıktım iç dökmekten.
Gidiyorum…
Suna GÜLSOY