Kasketi Sevgi Kokan Babam'a
Önce mahsus selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim diye başlayan mektuplar vardı. Sen askerden böyle mektuplar yollamıştın dedeme. Bana yazdırdığın mektuplar da böyle başlardı. Ben yazmak istemezdim, sen "neden okuttuk seni " derdin.
Adliyede görev yaparken de köyde derdi olan herkesi başıma salar, "ne olacak iki satır bir dilekçe yazıp ön ayak ol" derdin.
Köyde başı ağrısa birinin, dermanı kolaydaydı senin için. Kızına yollardın olur biterdi. Kızın her şeydi aslında. Yaptıkların bunun ifadesiydi. Beni olur olmaz şeylerle zora soktuğunu bile düşünmezdin.
Ben senin olamadığın tüm yanlarındım.
Otuzlu yaşlarımda bekar olmam da hayret ettiğin şeylerdendi.
Nihayet bir gün karşına geçip " biri evlenmek istiyor benle " dediğimde, en önemli sorular sıraya girmişlerdi.
Nereli, Türk mü, yaşı kaç, işi var mı?
Fazlası var deyince heyecanlanmıştın. Hadi çabuk söyle der gibi bakmıştın yüzüme.
"Özürlü" deyince kafasına sopa yemiş gibi kala kalmıştın. Ama çabuk toparlayıp, insan olsun demiştin.
İçinde küçük küçük endişe kırıntıları evlilik ve erkekler üzerine uzunca bir sohbete dalmıştık.
O sıra Odunpazarı’nda 2 katlı ahşap bir evimiz vardı. Alt katta mermer bir taş olduğu için komşular yatır olduğuna inanırlardı. Musluklardan sıcak su akardı, yerden gelen sıcak su. Bahçesinde bir dut ağacı. Yokuş yukarı çıkması zor olurdu kışın. Ayakkabılarımıza çorap geçirirdik. Ben bazen eve geç gelirdim. Yüzüme bakar hiç bir şey söylemeden kapıyı açtığın gibi usulca kapatırdın.
Gelinliğimi giyip de kapıdan çıkma vakti gelince senin yüzünden çok ağabeyimin yüzünü hatırlıyorum nedense. Sanki midesi ekşimiş gibi bir ifade vardı yüzünde. Sahi baba kırmızı kurdele alamadık mı? o zaman. Hatırlamıyorum kurdeleyi. Yoksa ben mi istemedim her zaman ki dik başlılığımla. Aslında sonrasını da pek hatırlamıyorum.
Ancak bilirim ağlamışsındır ben çıktıktan sonra.
Şimdi sen de damadın da de göçüp gittiniz. O beni son kez görmeyi arzu etmişti ama olmadı.
Ben seni hiç uğurla yamadım ki öte dünyaya. Hep benim lesin. Kasketinin kokusu burnumda. Gelip başucuma oturuyorsun sık sık. Dertleşiyoruz. En çok da beni dinliyorsun. Senin anlatacak bir şeyin kalmadı mı? Yaşarken dert ortağındım. Şimdi hiç bahsetmiyorsun sıkıntılarından.
Özlemin yanı başımda. Mektuplarım sana yönelik... Derler ya çağırıyor musun yoksa? Bu gün çok yağmur yağdı ince ince.
Gel de sevdiğin Kartal sahiline inelim kim bilir belki balık bile alırız, sen istavriti çok seversin........