- 1200 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Minik Serçe
Mircan Nine haşlanmış yumurtayı özenle eziyordu.Torunu Harun sabırsızlanıyor bir an evvel serçenin doymasını istiyordu.
Harun,daha bu sabah okuldan dönerken yolda can çekiştiğini düşündüğü yavru bir serçe bulmuştu.Serçecik minik gagasını açıp kapatıyor derin derin soluyor ama ötemiyordu; mecali kalmamış gibi yerde öylece duruyordu.Harun pürdikkat, incitmekten çekinerek serçeciği avuçlarının içine aldı.Kuşcağız bir iki çırpındı sonra kendini Harun’un avuçlarına bıraktı.Fırından çıkmış gibi yanıyordu,serçecik .Bu kadar ateşi olduğuna göre kesin hasta diye geçirdi içinden, Harun.Serçeyi sarsmamaya özen göstererek eve kadar dikkatli taşıdı.Annesinin işte olduğunu biliyordu.
Harun’un babası subaydı.Sınırda bir olay yüzünden şehit düşmüştü.Babasını kaybettiğinde Harun henüz dört yaşındaydı.Harun babasını hiç hatırlamıyordu.Onu yalnız fotoğraflardan tanıyordu.Babasının yokluğunda epey geçim sıkıntısı çekmişler devletten şehit yardımı almalarına rağmen annesi özel bir hastanede çalışmak zorunda kalmıştı.Annesi hemşireydi.Erkenden hastaneye gider,geç saatlerde eve gelirdi.Nöbetçi olduğu zamanlar gündüzlerini evde uyuyarak geçirirdi.Doğrusu Harun’un tüm zamanı ninesi Mircan’la geçerdi.
Mircan Nine okur yazar değildi.Son zamanlarda yetişkinler için açılmış okuma yazma kursuna katılmış uzağı fazla seçemeyen gözlerine rağmen harfleri sökmeye başarmıştı.
Harun: - Nineciğim neden okumadın? diye sorduğunda ninesi:
-Bizim zamanımızda köyde okul yoktu.En yakın okul kilometrelerce uzaklıktaydı.Diz boyu kar yağardı yılın beş ayı.Kar yağmadığında da yağmur...çamur...Köyün erkekleri de ancak askerde okur yazar olurdu.
Harun o yılları gözünde canlandırmaya çalışır bir türlü beceremezdi. Her yerde adım başı okul vardı.İyi ki o yıllarda yaşamıyordu.Her ne kadar bazen okuldan sıkılsa da öğretmenini arkadaşlarını çok seviyordu onlarsız bir hayat düşünemiyordu.
İçerden ninesinin mis gibi çörek kokusu geliyordu."Nineciğim...Nineciğim "diye bağırdı."Gelmiş mi benim Paşam... " ninesinin sevecen sesi duyuldu.Ninesi Harun’u "Paşam" diye severdi.Harun üzgün bir şekilde avucundaki serçeyi Mircan Nine’ye uzatmıştı. "Ah paşam nerden çıktı bu? "
Harun serçeyi nasıl bulduğunu anlattıktan sonra ağlamaklı "nineciğim ölecek mi?"diye sormuştu.Mircan Nine dikkatlice kuşu incelemişti: Başı ve tepesinin ortası kahvemsi - gri; gözlerden enseye kadar uzanan bir şerit vardı. Boynun üst yanları beyaz; çene, gerdan ve gırtlağını örten siyah bir lekesi; karın bölgesi ak; sırtı kahverengiydi. Mircan Nine kanatlarını yoklamıştı. "Hayır ölmeyecek Paşam. Çok sağlıklı bir yavru kuş.Gel gör ki henüz çok küçük annesine ihtiyacı var.Ehh artık annesini bulamayacağımıza göre ona bakmak bize düşer "demiş,hemen ecza dolabından bir şırınga getirmesini istemişti torunundan.Sonra da yumurtayı haşlanmaya bırakmıştı.Harun’un sabırsızlığı ondandı.Nihayet yumurta haşlanmış Mircan Nine , üfleye üfleye çatalla yumurtanın sarısını iyice ezmiş bir miktar su katıp bulamaç haline getirmişti.Daha sonra hazırladığı karışımı şırıngaya çekmiş serçenin hafif aralanan ağzına şırınga etmişti.En azından gücünü kuvvetini toplayana kadar böyle beslenecekti yavru kuş.
Harun ertesi gün olan biteni öğretmenine anlatmıştı. Öğretmen Harun’ a övgüler yağdırmış sonrada "çocuklar hayvanlara karşı tıpkı Harun gibi duyarlı olmalıyız.Saygı,sevgi,şefkat ve merhametimizi esirgememeliyiz" dedikten sonra devam etmişti:
-Atalarımız tüm hayvanları olduğu gibi kuşları da çok sevmişler.Camilerde çeşitli yapıların sert ve soğuk rüzgarların tutunamadığı ,bolca güneş alan cephelerinde eşi benzeri bulunmayan süslü kuş sarayları yapmışlar.Hatta Fatih Sultan Mehmet,inşa edilen tüm binalara oyuk ve tünekler eklenmesini istemiştir.Böylece kuşlar yağmur ve kardan korunmuş oluyordu.Ayrıca kuşların kızgın güneşte susuz kalmamaları için de uygun yerlere yalaklar yapmışlar.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında çok büyük kuş pazarları kurulurdu.kuş pazarında envai çeşit kuş olurdu.Çocuklar kuş pazarından parayla satın aldıkları birbirinden oyunbaz ,sevimli kuşları tabiata salarlardı."
Harun "Nasıl yani öğretmenim özgür mü bırakırlardı?"
Evet der gibi başını salladı öğretmen."Bakın " diye devam etti öğretmen "Sizlere atalarımızda kuş sevgisine başka bir örnek daha vereyim.Soğuk buza kesmiş havalarda yem bulamayan kuşlar için Darı Vakfı kurmuşlardı.Böylece kuşlar hiç aç kalmamışlar .Ayrıca kuş hastaneleri yapmışlar,yaşlı ve sakat kuşlara özel barınaklarda bakmışlar.
Görüyorsunuz ya çocuklar bütün bunları yapmalarının sebebi sevgi ve merhamettir."
Harun öğretmenini dikkatlice dinlemişti.Yine kuş pazarı kuruluyor muydu acaba? Öğretmenine soracağı sırada zil çalmıştı.
Harun okul bittikten sonra hiç oyalanmadan eve doğru koşmaya başladı.Bir an evvel evde olmak istiyordu.Nitekim minik serçeyi merak ediyordu.
Eve vardığında ninesinin Kur’an okuyan sesi geliyordu.Ahmet minik serçeyle biraz vakit geçirdikten sonra ninesinin yanına geldi.Ninesinin billur gibi sesi yüreğinin derinliklerinde tarifsiz bir huzur vermişti.Ninesine sarıldı " Çok mutluyum nineciğim minik serçe yaşıyor."Ninesi gülümsedi saçlarını okşadı. "Elbette paşam senden iyi kim bakabilir ona? Nasıl geçti günün? okulda neler yaptın ? "
Harun:
- Nineciğim bugün kuşlarla ilgili öğretmenimiz çok şey anlattı.Harun aklında kalanları ninesine bir bir anlattı.Ninesi :
-Ecdadımızın kuş sevgisi malum.Biliyor musun Harun peygamberimiz de kuşları çok severdi.Peygamberimiz bir gün bir adamla karşılaşmış.Sırtında bir torba varmış.Meğer adam kuş yuvalarından topladığı yavruları torbaya koyup şehre doğru gidiyormuş.Kuş seslerinden ne olduğunu anlayan peygamberimiz adamı uyarmış derhal gerisin geri kuşları yuvalarına bırakmalarını istemiş.Çünkü peygamberimiz kuş yuvalarının bozulmasını,yumurtalarının hele yavrularının alınmasını istemezmiş.Dinimiz daima hayvanları korumamızı sevmemizi onlara zarar vermememizi hayvan haklarına saygılı olmamızı emretmiştir.Hatta Kur ’an’ daki bazı süreler ve ayetler hayvan isimleriyle anılmıştır.Örneğin: Bakara inek demek, sonra Ankebut örümcek,Neml karınca,Hımar eşek,Zübab sivrisinek...Hayvanlardan bahseden ayetlerin olması alimlerin de dikkatini çekmiş.Ve hayvanları inceleme merakını kamçılamış.Harun gözlerini kocaman açmış ninesini dinliyordu.
Ninesi tekrar sevgiyle okşadı torunun saçlarını. "Acıktın mı ?" diye sordu. Harun başını salladı.Birlikte mutfağa yöneldiler.
(O gece Harun, bilgisayarının başına geçmiş veterinerlik mesleğini araştırıyordu.)
Gönül Gençyılmaz