- 2186 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PERGEL
PERGEL....
Annesini kaybedeli tam bir hafta olmuştu...nasıl geçtiğini hatırlamadığı bir hafta.
Ne yemiş, ne içmişti hiç hatırlamıyordu.Ama hiç ağlamamamıştı.Yüreği katılaşmış,sanki nasır tutmuş gibiydi..Annesinin sesi kulağındaydı - Ne olursa olsun,ne yaşarsan yaşa hiç kimsenin yanında ağlamyacaksın.Kimseye zayıflığını göstermemelisin.İnsanlar sana üzülürmüş gibi yaparlar ama inan ki içlerinden iyi ki benim başıma gelmedi diye bir ferahlık duyarlar. Seni güya teselli ederler. Onun için ağlamak yok...Kan tükürsen kızlcık şerbeti içtim diyeceksin.... Tam bir haftadır..Geceleri yastığıydı yoldaşı.Sadece yastığı görmüştü gözyaşlarını,sadece yastığıyle paylaşmıştı acısını..Evdekiler de ağlamamasına şaşıp kalıyor,hastalanacak diye korkuyorlardı.
Artık okula gitmelisin demişlerdi hayat devam ediyor ölenle ölünmüyor.
Zaten annesine de sözü vardı.Hasta yatağında söz vermişti.Mutlaka okuyacak öğretmen olacaktı.Annesi çok zeki olmasına rağmen kız sanat okulundan sonra büyükbabası onun okumasına izin vermemişti.Bıraksalar öğretmen olacaktı.Ama diyar diyar gezmesine evde kimse razı olmamıştı.Annesi de içinde kalan okuma aşkını,öğretmen olma sevdasını kızına aşılamıştı.Oku diyordu.Kimsenin,kocanın dahi eline bakma.Kendi kazandığın paran olsun,Toplumda bir yerin olsun.Kimseye dayanmadan ayakta durmalısın.Önce sen kendine saygı duymalısın ki sana saygı duysunlar.. Evet sözünü tutmalı ne olursa olsun, neye mal olursa olsun mutlaka okumalıydı.
Sabah erken kalktı.Hiç bir şey olmamış gibi hayata kırıldığı yerden yeniden başlamalıydı.Okula gitmek için hazırlandı.Kendisi değil de sanki bir başkası hazırlanıyordu. Ona komut veren içindeki sese kulak vererek ders programına baktı.O günkü ders kitaplarını,defterlerini çantasına yerleştirdi.. Sokağa çıktığında köşede her zamanki yerde okula birlikte gittiği arkadaşları onu bekliyorlardı.Hiç konuşmadan ,gülüşmeden sessizce okula doğru yürüdüler.Okula yaklaştıkça bir utanç dalgası yayılmıştı içine .Herkes ona bakıyormuş gibi geliyordu.Dönüp odasına kapanmak geçiyordu içinden Ama söz vermişti okula gitmeliydi..
En çok iki üç gün konuşurlar sonra unuturlardı.Ama bir haftadır yaşadıkları öğretmişti ki insanın yaşıtları büyüklerden daha duyarlı oluyordu.Arkadaşları hiç şey dememiş ama hep yanında olmuşlardı.Tenefüste Koluna girmişler onu hiç yalnız bırakmamışlardı.Üçüncü ders geometriydi.Nuriye Hanım çok,sert sevgisini belli etmeyen,katı bir öğretmendi.Herkes ondan korkar ,çekinirdi Ona göre Matematik ve geometri akıl ve ciddiyet gerektirirdi. Aptallar anlamazdı.Küçük kız belki de sırf bu yüzden sevememişti bir türlü matematiği. Geometri biraz daha eğlenceliydi.Daireler,üçgenler,küpler,eşkenarlar hayatıı,evleri,penceleri,bahçeleri anımsatırdı.Eğlenceli gelirdi onların alanını,kenarını hesaplamak. Geometri Hayatın sınırlarında dolaşmak gibiydi.
Nuriye Hanım,elinde kocaman,iki tarafı vidalı ahşap pergelliyle sınıftan içeri girdiğinde tüm öğrenciler korku ve saygıyla ayağa kalmıştı.Eliyle oturun işareti yapıp masasına geçti.Yoklamayı aldı.Ve sınıfa şöyle bir göz gezdirdi.Gözleri birden küçük kızın üzerinde sabitlenmişti.Kız ters giden bir şeyler olduğunu anlayıp gözlerini kaçırarak başını önüne eğdi.Ama kaçışı yoktu. Sınıfın sessizliğinde öğretmeninin topuklu ayakkabıların sesi kulağında yankılanarak hızla ona doğru geliyordu. Ve çok geçmeden bir çift siyah rugan ayakkabının tam yanında durduğunu gördü.Nuriye Hanım öfkeli bir sesle- Kalk ayağa dedi.- Bir haftadır sen nerdesin bakalım ?Burası dingonun ahırı mı ki ?istediğin zaman gelip istediğin zaman gelmeyeceksin.diye gürledi.Sınıfta tam bir sessizlik.Sinek uçsa neredeyse kanat sesi duyulacak.Kız hiç sesini çıkarmadı.Çok utanıyordu .Başını hiç kaldırmadan sıradaki kırık bir çizgiye dikti gözlerini öylece durdu. Tepkisizliğine daha da sinirlenmişti öğretmen.Uzat ellerini dedi.Kız,uzattı küçük narin ellerini.Öfkesini alamayan Nuriye hanım pergelle vurmaya başladı o küçük ellere. Aslında öğretmeni bilmiyordu eline değil tam da yaralı kalbine iniyordu o pergel. Pergel her indiğinde yüreğini kanatıyor, onulmaz bir yara açıyordu.Elinin acısı geçecekti ama o pergelin kanattığı yürek yarası asla geçmeyecekti. O günden sonra Nerde,ne zaman bir pergel görse o pergel hep bu gün gibi yüreğine inip duracak,yüreğini kanatacaktı.Pergel iniyor ama Küçük kızda tek bir kıpırtı,tek bir gözyaşı yok. Gözleri hala sıranın kırık çizgisinde.Neden sonra öfkeli bir sesin otur komutuyla yerine oturdu.Kıpkırmızı olan eline uzanan, arkadaşının elini itti. Sessizce içine akıttığı gözyaşlarını göstermeden boşver dedi..
Tenefüste kimse bir şey demeye cesaret edememişti.Öyle umursamaz duruyordu ki kimse bir şey diyememiş o da arkadaşlarının teselli etmelerine izin vermemişti.
Ders zili çaldı.Ders yine geometriydi Nuriye Hanım snıfa girdiğinde üzerinde bir gariplik vardı.Sınıftaki herkesten gözlerini kaçırıyor,uzaklara bakıyordu.Ders defterini imzalladı.Otuzbeşinci sayfadaki alıştırmaları yapın.Diye sınıfa buyurdu.Sonra sanki ayaklarının ucuna basar gibi yavaşça ,incitmekten korkar gibi küçük kızın yanına gelip durdu.Kız yine başını kaldırmadı.Bir elin saçlarının üzerinde gezindiğini duyumsadı. Özür dilerim,çok özür dilerim diyen bir ses çınladı kulaklarında.Yine sesini çıkarmadı küçük kız.Sıranın kırık çizgisinde takılı gözleri öylece kaldı.
Nuriye Hanım o gün hiç ders yapmadı.Hep pencereden uzaklara baktı. Küçük kızın onu affetmediğini,asla affetmiyeceğini anlamıştı. O da muhtemelen içinden nasıl bu kadar acımasız davrandığını sorguluyor, belki de uzaklarda kendi çocukluğuna dalıyor, o da kendini bir türlü affedemiyordu.
Öğretmene olan biteni bir önceki tenefüste anlatmıştı Nuri.....Nuri’yi hiç sevmez Nuriye Hanım..Onun asi ve söz dinlemez olduğunu düşünür.Hep azarlardı derste..Bir soru sorsa ne kadar salak olduğunu,bu kadar kolay bir işlemi ilkokul çocuklarının bile yaptığını..Ne kafasız olduğunu söylerdi öfkeyle..Sınıfta herkesin içinde azarlardı.Öğrencilerin çoğu da soru soramazdı bu yüzden.Ne salak olduğunun öğretmeni tarafından dillendirilmesini kimse göze alamazdı.
Küçük kız da hiç soru sormaz.Hep kafasını sallar ,anlamış gibi yapardı ki öğretmen onun da ne salak olduğunu anlamasın,herkese ilan etmesin diye..Nuriye Hanıma göre Matematik zeki çocukların işiydi.Salaklar anlayamazdı.
Nuri de aslında içinde biriken öfkeyle Sen matematikten anlıyor olabilirsin ama öğrencilerinin durumundan,kalbinden bir habersin. Hiç bir şey bilmiyor ,hiç bir şey anlamıyorsun demek istemişti.Ve amacına da ulaşmıştı.Bir daha o sınıfta hiç kimse eskiden olduğu gibi öğretmene her şeyin en doğrusunu bilir diye bakmayacak ,eskisi gibi saygı duymayacaktı..Nuriye hanım da belki bunu anladığı için derste öğrencilerinin yüzüne bakamamış,ders yapamamıştı.Küçük kız o gün anlamıştı ki Öğretmen olmak sadece matematiksel doğruları,bilgileri öğretmekle olmuyordu.Asıl öğretmenlik öğrencilerini anlayabildiğin,onların yüreğine dokunduğun kadardı... C.YÖNTER.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.