- 3340 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
ESKİ EŞYALAR ARASINDA
ESKİ EŞYALAR ARASINDA
Babamdan kalan tahta evimi söküp yenisini yapmam gerektiğini düşündükçe bir tarihin de eski evle birlikte yok olacağını düşünmedim değil. Ama yeni bir eve olan ihtiyacımız da gün gibi ortada idi. Gün gelip çattığında mahallede eli iş tutan konu komşu, dost ve akrabaları söküm için çağırdım. Yillarca acısıyla, tatlısıyla içerisinde geçirdiğimiz günlere son verecek olmanın ezikliği yüreğime oturdu. Çatıdan ilk sacı sökerken çıkan o ses, bir yok oluşun, bir bitişin sesiydi. Baka baka , bile bile ocağımı yıkıyordum artık. Rahmetli babamın, annemin emekleri tepeden tabana doğru yerle bir oluyordu göz göre göre. Ama onlara söz veriyordum daha yenisini, daha çağdaşını yapacağıma dair. Üzülmesinler istiyordum. “Bakın köydeki evinizi yıkıp gitmiyorum. Buraya sahiplendim. Bağınızı, bahçenizi bırakmıyorum. Yeniden şenlendiriyorum. Bana güvenin , beni anlayın” diyordum.”Yeni evim yükselince siz de benimle gururlanacaksınız, beni bağrınıza basacaksınız, bana aferin oğlum diyeceksiniz” diye geçiriyordum içimden.
Şimdi eski ahşap evimin yerinde şehir yüzlü beton evim kendisine yer bulmuş durumda. İlk zamanlar yadırgasam da, alışamasamda usul usul bir yakınlaşma var aramızda. Aslına bakarsan bazı yönleriyle çağın ihtiyaçlarını karşılamakta usta bir ev. Günümüz insanının aradığı balkon sefası, çay saatleri, koltuk, çekyat, modern banyo, WC ve diğer bölümler tam tekmil hizmetimizde. Bütün bunlar varken bir şeylerin noksan olduğu gün gibi ortada. Bu noksanlıkları hissetmek için eski evimi sökerken tavan arasından şimdi içerisi bomboş olan samanlığa attığımız eşyaların yanına gittim.
Bir köşede dayalı dirgenin feryadını dinledim:
Tarla çayır gezerdim
Yığınları dizerdim
Harman dolusu sapı
Çevirmekten bezerdim
Tırmık durur mu? Söylenmeye başladı:
Dağı taşı tarardım
Dişlerimi kırardım
İnce belli kızları
Gelinleri yorardım
Yıprana yıprana ufacık kalmış Çapa Kazması dedi ki:
Çatçatım duyulurdu
Topraklar oyulurdu
Benim ile çok işler
Yoluna koyulurdu
Az ötedeki yaba dillendi:
Az mı döktüm samanı
Kattım tozu dumanı
Oturmak ne bilmezdim
Hele harman zamanı
Tınaz Makinesi kıskançlıktan çatlayacak gibiydi:
Harmana buyururdum
Buğdayı ayırırdım
Değirmene gidecek
Çuvalı doyururdum
Kolu kanadı kırık Karasaban elbette sessiz kalmadı:
Karığa giren bendim
Toprağı yaran bendim
Öküzlerle birlikte
Tarlayı süren bendim
Ot, saman sepeti içini döktü:
Fındıktandı çubuğum
Alaftı (ot,saman) doldurduğum
Fazla tekmelerdendir
Dibimi deldirdiğim
Ağzı yüzü yamulmuş bakır güğüm tıngırdadı:
Parlardım süslenirdim
Çeşmeden beslenirdim
Güzel güzel kızların
Beline yaslanırdım
Diğer atıl durumdaki dede, baba yadigârı eşyaların yanına varmak üzereyken 40 yıldır aynı yastığa baş koyduğum, değeri gün geçtikçe artan eşimin çay sefasına çağırmasıyla balkonun yolunu tuttum. Kısmetse diğer eşyalarla bir gün yine dertleşiriz. Hoşçakalın.
YORUMLAR
öncelikle evinizde güle güle ağız tadıyla oturun öğretmenim.
hayırlı uğurlu olsun yeni eviniz.
eski evler içinde bir sürü anı barındırır. her eşya kaybettiğimiz ana babamızın ve ya yakınlarımızın eline değmiştir. o eşyalar geçmiş kokar, anne baba kokar.... bence eski eşyalarınız için bir odanızı ayırın ve o oda sizin olsun. böylece merhum olan sevdiklerinizin dokunduğu o eşyalar da değerlenmiş evinize farklı bir güzellik katmış olacaktır düşüncesindeyim.
çok anlamlı çok güzel bir yazı. devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Yazıyı okuyunca baba evinden annem de çıkınca aldığı hüzünlü durumu ve bir arabaya yüklediğimiz
çatıdaki eşyalar geldi. En son küpeciklerin birkaçını teyzemin oğluna birer tanede bizim aldığımız geldi.
İlk önce benim yattığım, anneannemin getirdiği beşiğimizi küçük kız kardeşim almıştı,benim gözüm kalarak.
Ne de olsa o beşik bana gelmişti:)
Sonra çatıda unutulan yarım çuval mısır. İçinden bir koçan mısırı alıp, acaba biter mi diye deneyecektim.
Mutfakta çekmecede duruyor. Onu ekmeliyim. Biter mi acaba?
Sonra annemin boyalı sandığı. Annem yeni evine götürmek istemişti. Kardeşlerim, n'pacasın kötü sandığı
deyince annemdeki hüznü unutamam.
Arkadaşım bunun da öyküsü yazılırmış, çok duygulandım. Evimiz orada bomboş duruyor.
Neyse keseyim.
Beni duygulandırdınız,
tebrikler,
selâmlarımla..
Bugün eski bir eşyayı bir yerde saklıyorsanız,atmıyorsanız,kıymetli olmasındandır.
Hatta,gün gelir ona da ihtiyaç duyabilirsiniz.Antika yani "talebi olan eski eser"
eski eşyalar arasından çıkar.Ne güzel bir atasözümüz vardır,"Sakla samanı gelir
zamanı" diye.Etkili anlatımlı yazınıza tebriklerimle.Saygı ve selamlarımla.
Hüzünlü bir hikaye.
Benim doğup büyüdüğüm mahalleyi sit alanı ilan ettiler 30 sene kadar önce.
Çok sevindim, hatıralarımız ölümsüzleşecek diye.
Geçenlerde ağabeyim aradı,
evi kamulaştırmışlar, yol nedeni ile yıkacaklar diye.
Nasıl üzüldüm.
En kısa zamanda gidip, her köşesini fotoğraflayayım diyorum.
Kötü şey hatıraların yok olması.
Hatırlatacak bir şey kalmayınca,
unutmanın acı realitesi ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Güzeldi.
Eşyaların dillendirilmesi de.