ONU DÖVME AMA ONA KIZ
Hata yapanı, yanlışa düşeni, kabahat işleyeni yargılamayalım hemen. Onlara bu hatalarını, yanlışlarını ve kabahatlerini düzeltmeleri için şans tanıyalım. Yalnız bunu yaparken de uyarımızı mutlaka söylememiz gerekiyor.Daha dikkatli olmaları bir daha aynı hataya düşmemeleri konusunda uyarımız mutlaka olmalıdır.
Kızmamız lazımsa kızalım. Sevmemiz gerekirse sevelim. Övmemiz gerekiyorsa övelim, sövmemiz gerekiyorsa sövelim. Bunu sövgüyü küfür olarak değil de eleştiri olarak kabul edelim bu anlatımda.
Biri hata yapmışsa o hatanın bir tecrübe olduğunu bir daha tekrarlanmaması konusunda hatayı işleyene katkı sağladığını unutmayalım. Faydalanma yoluna gidelim. Ama hataya düştüğü için kişinin burnundan fitil fitil getirirsek emin olun ki o hatadan daha büyük zararlar ortaya koyarız.
Kızmamız gereken yerde kızmayız. Uyarmamız gereken yerde uyarmayız. Alkışlamamız gereken yerde alkışlamayız. Hayır dememiz gereken yerde hayır demeyiz. Hep evet diyerek hem kendimize hem de evet dediklerimize kötülük yapmış oluruz. Hayır’da da hayır olduğunu mutlaka söylenmesi gerektiğini bilmeliyiz.
Vur dediğimizi öldürüyoruz, sev dediğimizi boğuyoruz. İtidalli değiliz, ortayı bulamıyoruz, hep uçlarda dolaşıyoruz, sınırlarda sinirleniyoruz, haddi aşıyoruz.An itibariyle ülkemde yapılan yanlışları düzeltelim derken başka yanlışlara da yol açıyoruz.
Küçük çocuk ağlıyordu. Gözyaşları sesini ıslatıyordu ve sesi insanın içini yakıyordu. 7 yaşındaydı. Masmavi gözleri ağladığı için kıpkırmızı olmuştu, kirpikleri ıslanmıştı.
"Babacığım, ablam beni dövdü." diyordu içli içli.
Evin küçüğü her zaman evde el üstünde tutulan, göz nuru bakılan, canının yanmasına tahammül edilmeyen olduğu için baba sinirlenir hemen ve seslenir kızına. "Gel bakayım yanıma, kulağını çekeceğim senin, kardeşini neden dövdün?" diye hırsla ve öfkeyle kızını çağırdı.
Kızcağız korkuyla ve çekingenlikle babasına doğru yaklaşırken küçük çocuk ağlamasını keser ve babasına seslenir büyük bir olgunlukla:
"Baba, onu dövme ama ona kız" diye... Baba yumuşar birden ve bu sözdeki olgunluğu tefekkür eder. Kızına, yaşı küçük ama sözü büyük çocuğunun telkiniyle kızar ve kızını kardeşine karşı biraz daha dikkatli davranması konusunda uyarır. Sonra küçük çocuğunu alır kucağına gözyaşlarını siler.
Biz yanlış yapanı hemen harcayan bir toplumuz. Uyarmamız icap eden yerde ortadan çat diye kırarız ve her şeyi içinden çıkılmaz bir hale sokarız.
Hata yapıldığında ikaz edebilmeliyiz. Yanlış yapıldığında dile getirebilmeliyiz. Kabahat işlendiğinde kabahatin iyi bir şey olmadığını belirtebilmeliyiz.
Direkt cezasını kesmemeliyiz, faturasını önüne koymamalıyız ve hata yapanı dışlamamalıyız.
Evde okulda işte caddede sokakta pazarda vesaire de yanlışlar olacaktır elbet. Önemli olan bu yanlışları tolare edebilecek davranışlar geliştirmektir.
Yanlışa düşmekten kaçınmayın ki kaçınırsanız kesinlikle düşersiniz. Hata yapmaktan da kaçınmayın, kaçınırsanız hata da kaçınılmaz olur.
Doğruların üst üste konulan yanlışlardan oluştuğunu, güzelliklerin temelinde kat be kat hataların temel olarak yer aldığını unutmamız gerekir.
Hiçbir güzel tek başına güzel değildir, hiçbir iyi tek başına iyi değildir, hiçbir doğru tek başına bir mana da taşımaz.İlla ki aksi de olacak zıddı da olacak.
Çevremizde gördüğümüz yanlışları, hataları bunları yapan ve işleyenleri dövmeden ama onlara yerine, zamanına uygun olarak kızarak düzeltebiliriz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.