- 925 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DEPREM
O an için tek bir şeye odaklanmıştı. Kalorifer borusundan damlayan suya. Ona ulaşabilmek hayatının en büyük gayesi ve başarısı olacaktı. Kendince hayatında herşeyi başarmıştı. Herşeye gücü yeterdi. Ama kolonun bastırdığı ayağını kurtaramıyordu. Susuz kavruluyordu. Ağzı burnu tozla dolmuştu. Oysa su hemen yanıbaşında pıt pıt damlıyordu. Henüz pişman olma durumuna gelmemişti. Ayağını kurtarmaya ümidi vardı. Dolayısıyla şimdilik dua etme gereği de duymuyordu. Buradan kurtulursam suya ulaşırım, o beni bir süre idare eder. Nasılsa yukarda çalışıyorlar. Sonra gelip kurtarırlardı. Zaten üst kattaydım, ışığı bile görebiliyorum diye düşünüyordu. Düşündüğü kısmen de oldu. Ağır iş makinesinden etkilenen kolon birden kımıldadı, çekti hemen ayağını ama pantolonun paçasını kaptırdı bu kez. Zorda olsa çıkardı pantolonu evet işte şimdi kurtulmuştu. Evet işte bu kadardı. Zafer kazanmışçasına sevindi. Zaten hayatta hep şanslıydı. Hemen sürünerek yanaştı kalorifer borusuna damlayan suyla ağzını çalkaladı. Ve içti. Şimdi rahatlamıştı. Yukarıdaki sesler iyice yaklaşmıştı. Suyu vardı havada alıyordu. Hayal bile kurabiliyordu. Buradan çıkınca başarısıyla övünecekti. Aslında deprem olduğunun farkında değildi. Sadece o otelin yıkıldığını sanıyordu. Müteahhide bir küfür savurdu.
Aslında kendide bir süre müteahhitlik yapmış, sonra bir kömür ocağı kiralamıştı. Kendi ocağında da zaman zaman göçükler oluyor yaralananlar ve hatta ölenlerde oluyordu. Kendisini uyarıyorlardı tünellerin sağlıklı olması yönünde o aldırmıyordu. Aklına bunlar gelince müteahhide kızmaktan vazgeçti.
Ve birden içinde çekler ve para olan çantasını hatırladı. Eyvah o neredeydi! Arandı göremedi. Canı müthiş sıkıldı. Ya bulamazsa ne yapacaktı? Bir sürü zarar. Az sonra çıkacağını varsayıyordu. Bu koca binanın enkazının kalkmasını mı bekleyecekti. Oysa tam kömür mevsimiydi. Sıkıntıdan ağzı kurudu kalorifer borusuna dayadı yine ağzını.
Az sonra sesler gelmeye başladı. Tamam dedi ve bağırmaya başladı. Görmüşlerdi. Betonu dökülmüş demirlerin arasından görünüyordu. “tamam bir saate ulaşırız bekle” dediler. Su ve yiyecek uzattılar. Kana kana içti suyu ve yiyecekleri de yedi. Doymuştu ve şimdi işleri düşünmeye başlamıştı bile. Ama çantası canını sıkıyordu. Birden aklına cin bir fikir geldi ’tamamdı, oteli mahkemeye veririm zararımı çıkarırım” diye düşündü. Karnı doymuş suya kanmıştı. Artık işadamı gibi düşünmeye başladı. “hatta keşke çantam bulunmasa da daha fazla para talep etsem” o ortamda bile kâr etme, kelepirden kazanma fikrine mani olamamıştı. Herhalde insan bazı düşünmelerde refleks kazanabiliyor. Yetinme duygusunu bastırabiliyor.
devam edecek
YORUMLAR
Deprem yıktı, vurdu ortalığı ; canını kurtaran varsada onlarda : Deprem yakti kavurdu, her birimizi savurdu.
Ne kadar gun gecmisti bilmiyorum.Yukarıdan ne bir ses var, ne de yukariya seslenebilecek hal.Elim kolum bagli sanki, bu nasil bir bekleyiş ki ne aclik var icimde yemek yemeye, ne de bir damla suya ihtiyac var Tanridan dilemeye.
Oysa !
Yukarıda ne çok yapacak işim var.Satın alacağım mallar, çalıştırmam gereken hamallar.Işlerini benim istediğim gibi yapacak, daha çok para kazandiracak, daha az para alacak, canı pahasına çalışacak işçiler. Yeni ortağı olduğum banka getirisi,daha cok seye sahip olma isteği.Bunları düşündükçe bir an evvel kurtulasi geliyor insanin bu deprem viranesinden.Evet evet bir an önce çıkmam, kurtarılmam gerekiyor, varsa da baskaları onlardan da önce.
Oysa !
Ben ! Neden gözlerimi açma gereği duymuyorum, kendime bakmak isterken ; ve hala açlıkla susuzluk ihtiyacına nasıl direniyor vucudumki bunu ben hala anlayamazken.Sahi nerde kaldi beni bu dip kuyudan cikarıp kurtaracaklar.Param var herşeye yetecek, mülküm var insanı esir edecek.Nerde kaldi bu aciz kullar, ben buradayken hala beni umursamaz tavırlar.
Oysa!
Oysa ben, aciz olan ben, ölmüşmüyüm sahiden ?
Saygılar Ustaya
selahattincansız
En hassas noktama dokundu yazı.
Deprem.
hayatımın, önemli bir dönüm noktası.
İlgi ile okudum.
İbretle de tabi ki.
İnsan oğlunun sevimsiz yüzünü resmetti yazarımız bize.
Ne yazmalı?
o günlerin acısını hiç unutmadık aslında.
17 Ağustos'un hani.
Aradan 17 yıl geçti.
Ayaklarımdaki kalıcı etkiler,
hep o günlerin sıkıntılarını taşıdı hayatıma.
Güzel bir paylaşımdı.
Ne güzeldi cümleleriniz.
Benim de bir yazım vardı buralarda depremle ilgili.
Allah, bir daha göstermesin diyorum.