- 597 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
SİZCE...
Emsalsiz sayısız düş var cebimde; kimi yenilgiye uğramış kimi yeni doğmuş bebek masumiyetinde…
Yalın, naif ve bir o kadar sonsuz.
Ve kırık parçalar savrulmuş oraya buraya. Bir araya gelmesi asla mümkün olmayan.
Sayısız insan öyle ki birbirlerinden sıtkı sıyrılmış her birinin. Oysa hiç biri cesur değil bunu ifade etmeye. Gerçek anlamda usta birer oyuncu her biri.
Yitip gitmiş onca anı. Beraber objektife poz verdiğim kim varsa her biri savrulmuş gitmiş çoktan. Her kimlerse ise ya da her neredelerse umurumda bile değil artık.
Sonuçta çalıntı rollerle yaşayan çalıntı senaryoların kahraman görünümlü oyuncuları.
Özgün senaryomun sadık oyuncusuyum ama bunun bir suç olduğunu yeni öğrendim. Ah, benim akılsız başım…
Bazen figüranlar sızmaya çalışsa da asla kaptırmam rolümü.
Ne çok şey var atacak. Ne çok şey birikmiş gerilerde, öylesine dolu ki çöp kutum. Üstelik bir tek çöp de değil boşaltılması gereken. Bir o kadar gereksiz veri saklı zihnimde. Kısaca bilgi kirliliği.
Her şey bellekte muhafaza edilmekte; kimi tanımışsam ya da neyi görüp öğrenmişsem hepsi tek tek kayıtlı.
Çoktan doldu kapasitesi beynimin ve işgalindeyken nöronların. Hala sıkıştırıyorum tüm gereksiz veriyi.
Sistem çöktü çökecek.
Keşke mümkün olsa beynimi resetlemek. Ne kolay olurdu her şey o zaman. Kim ya da ne varsa gerekli gereksiz yer işgal eden silerdim ve sıfırdan başlardım her şeye.
Ayrıntılar boğucu, yanılsamalar da cabası. Hele ki duygular da girdi mi işin içine buyurun ayıklayın pirincin taşını.
Algılar hali hazırda tüm duyarlılığı ile tetikte. Ne de olsa gelebilecek karşı bir atağa karşı donanımlı ve hazırlıklı olmalı.
Bakar mısınız yine alarm çalıyor. Belli ki kapsama alanıma sızmaya çalışan birileri var.
Ne vardı teknoloji ile bu denli içli dışlı olacak. Şimdi işin yoksa alarmı kapatıp baştan kur ve frekansı ayarla. Neyin frekansı mı? Tabii ki algıların ve zihnimin.
İşin kötüsü ne zaman neyin olacağı da belli değil. Ama gardımı almakta fayda var.
Teçhizatı da kurup dikenli tellerle kuşatmalıyım etrafı.
Nereye kadar mı? Belki de sonsuza kadar…
Ya telefon çekmezse… Ya acil durumda takviye güç gelmezse…
Bakar mısınız; şimdi de elektrikler kesildi. Neyse ki; birazdan jeneratör girer devreye.
Nedir bunca zorluk nedendir bu kadar limit aşımı?
Neden milenyumdayız?
Ne güzel yaşayıp gidiyorduk…
Seksenler, doksanlar; o yıllara bile ait hissetmezken kendimi neden buradayım?
Hani kırkbeşliklerim hani kasetçalarım?
Guguk kuşumu da öylesine özledim ki. Ne güzel her saat başı randevulaşıyorduk.
Değişen sadece teknolojideki devrimler de değil üstelik. Tüm insanlar prototip bir seyir izlemekte.
Ne karşılığını buluyorum yaptıklarımın ne de yaşadıklarımın. Ne yapsam boş…
Okul formamı özledim, anket defterimi ve walkmanimi. Hatta kız kıza yaptığımız o boş ve saf muhabbetlere ne demeli…
Hani nerede saklanmakta yitirilmiş masumiyetler?
Artık kimin eli kimin cebinde belli bile değil.
Sahi eskiden ‘’güven’’ denen bir mefhum vardı. Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum.
Ya ‘’mahremiyet’’ denen olgu nerelerde?
Şimdilerde her şey ayan beyan ortada ya da gölgeleniyor sahte resimlerle.
Sıfatlar da değişti, temel kavramlar da ve tüm duygular evrim geçirdi.
Peki, kim verecek tüm bu olanların hesabını?
Cevap mı arıyorsunuz? Tek suçlu benim oysa. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir, diyen büyük hata etmiş. Zira değişime direnen zat-ı âlimi göz ardı etmiş.
Benden bu kadar…
Uzaklardan gelen şu melodiyi duyuyor musunuz? Ceiline Dion söylüyor: ’I am alive.’
Hatırladınız, değil mi?
Hay Allah, duymaz oldum şimdi de. Sanırım zihnim yine oynuyor benimle. Evet, kesinlikle sistem çökmek üzere. En iyisi bir an evvel format atayım.
Sırada hangi şarkı var acaba?
Sizce…
YORUMLAR
Seni bilmem ama ben arkadaşlarımla kovalambaç oynamayı çok özledim, çokk! Kuşaklarını koparma pahasına.
Ama teknolojiden gayet memnunum. Akşama kadar çamaşır yıkamakta neyin nesiydi öyle :(
Yine bir ileri bir geri gittik sayende Gülüm, sevgiyle kal.
Gülüm Çamlısoy
Laf aramızda çok hoş nimetleri de yok değil teknolojinin. Ama nostaljiyi de ara ara yaşamadan olmuyor.
Yürekten teşekkürler.
Sevgimlesiniz...
Bizce düşlerin, düşüncelerin dilinden düşünce yazıya güzel.
Daha çok güzel düş, en güzel düşlerin gerçekleşmesi umuduyla
Saygılar
Gülüm Çamlısoy
En iyi dileklerimle.
Saygılar...
epeyce bir şeyler yazdım yazınızı okuyunca. sonra sildim hepsini.
o kadar güzel herşeyi yazmışsınız ki ona yankı verecek söz bulamadım
en iyisi Davidoff hanfendinin yorumuna katılmak.
Düşlerini harcama... Sakla.
Bil ki şu gördüğün ve duyduğun bütün Savaşlar, hep onları elde etmek için Dünyanın!...
Aslına bakarsan, senin bozuklarına bile hasretler.
Gülüm Çamlısoy
Yazmak öyle bir duygu ki ne haddime ifade etmek zira boyumu aşar ama verdiği mutluluk inanılmaz en azından şahsım adına. Hele ki değerli kalemleri ağırlamak ve eşsiz yorumlarıyla aydınlanmak gibisi yok...
Yürekten teşekkür ederim Sayın Hocam.
Saygı ve hürmetlerimle, efendim.
Eksik olmayınız.
Gülüm Çamlısoy
Çok şey saklı hem de çok şey.
Anlayan olsun ya da olmasın...
Sonsuz saygım ve en iyi dileklerimle...
aklardan gelen şu melodiyi duyuyor musunuz? Whitney Houston söylüyor: ’’I will always love you.’’
Hatırladınız, değil mi? Sahi böyle bir mefhum kaldı mı günümüzde?
Hay Allah, duymaz oldum şimdi de. Sanırım zihnim yine oynuyor benimle. Evet, kesinlikle sistem çökmek üzere. En iyisi bir an evvel format atayım.
Sırada hangi şarkı var acaba?
Sizce…SAYGILARIMLA
Oy!...
Hem akıcı, hem yorucu bir çalışma.
Geçmişe özlem duymak,
yaşanan güzellikleri hatırlamak mutlu ediyor insanı.
Ancak,
o güzel hatıraların oyuncularını da unutmamak gerek.
Belki günümüzde bizim sahnemizde yer almamaktadırlar ama,
hayat oyununun asla sonu gelmeyen temsilinde hala yer almaktadır her biri.
Hatırlamak,
anmak gerekir arada bir.
Mutlu olduklarımızdan tebessümler derlemek,
mutsuz olduklarımızdan da dersler çıkarmak gerek.
Güzel çalışmaydı yine.
Gülüm Çamlısoy
Tüm amacım geçmişle günümüzün farklılığıydı.
Olmaz mı geçmişten esinti taşıyan güzellikler...
Teşekkürlerimle.
Selamlar...