- 794 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HARABE
Çaresizlikten değil yüzümün rengi
Kalk ayağa bunca yol gelmişliğime bir parça gölge sun. Bir bardak çayını içmem için kapını aç
bana.Sonra içerisi de havasızdır, dur da pencereyi açayım dağ rüzgarlarına.Hem tabakamı da doldurdum, Bitlis tütününden bir tane daha sarayım da bas yarana...
Hasretimdin, kalk otur karşıma anlatacaklarım var. Kırlardan toplayıp bahçene ektiğim yaban güllerinin öyküsünü anlatacağım. Hani bilirsin, bir değil on değil,gönlüne hazırladığım gülistanın köklerini salacağım toprağına. Haydi kalk, bir ses ver kulağıma. Teptiğim onca yolun hatırına bir ’ hoş geldin ’ ol da yüzümü süreyim yalnızlığına. Kaç zaman ayrı kaldık, kaç zaman birbirimizden uzak-bıraktık uykulara kendimizi. Bir an da olsa bu kabuslara son vermek için geldim...
Senden ayrıldıktan sonra başka bir kente varmıştım. Geldiğim seher evlerini anlatayım sana. Hiç biri tutmaz yerini; Gönlünü almak için söylemiyorum, inan. Duvarları sert ama seninkiler gibi değil; bir o kadar soğuk. Sen öyle misin bak güneş yakıyor, serinliğini sunmayacak mısın?.. Serinliğini de yakmışlar belli. O ayrılıktan olacaktı bir köşemde; acını dindirmez ama dur bir parça koyayım kalbine...
Güllerin öyküsünü anlatacaktım, ama sen koruyamadın, geldiğimde bir tane sunmak için avuçlarıma. Onları türküsüz bıraktın da çoban kavallarının kanadığı dağlara mı gittiler yoksa?...
Kalk bunca yol gelmişliğime bir parça gölge sun. Yalnızlığını uzat yüzüme.
Türküsüz gülleri dinle...