Varım
Bir gün soruldu mutluluğun kaynağı nedir diye. Hiç tereddütsüz varolmaktır dedim. Varım, nefes alıyorum ve yaşıyorum en büyük mutluluk kaynağıdır benim için dedim. Daha ne istenebilir ki bunun ötesinde;
Hiç olmayabilirdik, varedilmeyebilirdik, dünyaya gelmeyebilirdik..Solumayabilir nefes alamayabilirdik.
Bir mucize,bize verilmiş bir şans,bir ikramiye bu. Milyonda bir deyin,milyarda bir deyin ama büyük bir ikramiye. Milli piyango yani..
Varız ve her şeyden önce insanız.Yetmez mi,daha ne istenir ki. Dünyaya başka tür bir varlık olarak da gelebilirdik. Mahlukattan ya da nebatattan bir şey veya bütünüyle başka bir şey olabilirdik. Cansız bir varlık olabilirdik. Duygu düşünce ve hisleri olmayan cansız bir varlık. Yani kocaman bir kaya veya taş,yahut bir çakır dikeni veya bir solucan olabilirdik. Bak bunların hiç birisi olmamış ve insan olarak dünyaya gelmişiz. En büyük mutluluk kaynağı. Daha ne olsun.Ne kadar şükretsek az değil mi?
Peki hayat kolay mı o kadar; yaşamda güçlükler,zorluklar yok mudur?
Bazen doğduğunuza pişman olursunuz. Nereden geldim bu dünyaya dersiniz ama yine de güzeldir varolmak, yaşıyor olmak.
…………………..
Elbette zorluk ve güçlük insanoğlu için. Zor olacak ki tat ve lezzet alınsın. Zor olacak ki kolayın kıymeti ve değeri bilinsin. Zor olacak ki yaşam bir anlam ve değer kazansın. Yoksa hep aynı çizgide düz bir hayat çekilmez olur sanırım.
………………….
Varedilmişiz ama sadece bununla da kalmamışız. Nice nimetler verilmiş. Öyle bir iki değil, sınırsız. Nimetten kastım yenilen içilen, bize imkan ve konfor olarak sunulan şeyler değil. Azalarımız ve unsurlarımızdan bahsediyorum. Yani organlarımız ve sistemlerimizden,onların fonksiyonlarından.. Sorunsuz olduğunda hiç mesele yok ama ya bir yerinde küçük bir arıza sözkonusuysa o zaman anlıyoruz kıymetini kadrini.
Akıl,irade,zeka,kalp ve gönül zaten tartışma dışı..Bunlarından yoksun olduğunuzda nasıl bir varlığa dönüşürüz bir düşünün. Hafıza ve şuur..Her şeyi öğrenerek kaydettiğimiz belleğimiz,hafızamız. Bilerek isteyerek,ölçerek tartarak,her şeyi hesaba katarak tüm hareket ve tüm davranışımızın temel kontrolünü sağlayan şuurumuz..
Geçelim duyularımıza,algılarımıza.. Hangisi önemsiz ve değersiz. Birisi olmaksızın yaşamdan alacağınız tat ve lezzetin sınırını düşünün. İşitmediğinizde, konuşamadığınızda, göremediğinizde, dokunulduğunda bir şey hissetmediğinizde,bir tat alamadığınızda hayatın anlamsızlığını bir düşünün.
Renkli değil de dünyayı,eşyayı,tüm varlığı siyah beyaz gördüğünüzü düşünün..İki renkten oluşan bir dünyanız olsa,; her şeyi tüm doğallığı ve çıplaklığıyla görememiş,izleyememiş olsanız,ana ve ara renkleri,tonları farkedememiş olsanız nasıl bir dünyanız olur bir düşünün.
Hücreden sisteme, tüm organ ve azalara kadar her birinin bir işlevi ve fonksiyonu var. Her biri diğerini tamamlayan unsurlar. Hepsi bir bütün. Organizmayı bir araya getiren ona görünen şekli veren ana unsurlar.
O bakımdan bizimki varolmaktan çok öte bir şey. Varedilmişiz ama eksiksiz ve kusursuz. İhtiyaç duyulan hemen her şeyimizle..
Sadece biz miyiz,bir eşimiz ve benzerimiz,bize benzeyen başka bir varlık var mıdır kainatta bilemiyoruz...Aklı ve zekasıyla,iradesiyle,tüm uzuvlarıyla..
……………….
Varım ve hayattayım, nefes alıyor ve yaşıyorum. İnsanlık aleminin bir ferdiyim. Eksiksiz ve kusursuzum. Yaratılmışların içerisinde görev ve sorumluluk verilen tek varlık benim. İnsanım..Yetmez mi daha,bundan öte ne istenir ki!...
Hayata bu zaviyeden bakıldığında,temel felsefemiz bu olduğu takdirde çözümlenemeyecek hiçbir mesele,aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Önemli olan varlık şuurumuz, varedilme nedenimizdir. Bilmemiz ve farkında olmamızdır. Sonrasında hamd etmemizdir.
Huzur ve mutluluğun kaynağı budur. Bu anlayış, bu kavrayıştır. Madde değil, mana boyutlu bakıştır.
……………….
Hamd ve şükür..
Sonsuz hamd..
Bizi yoktan varedene sonsuz hamd ve şükür…
Kemal GÜL
04.05.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.