- 1087 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
ÇARESİZLİĞİN YANKISI
Bitmez bilmez güdü: Yaşamak, ayakta ve hayatta kalmak adına vuku bulan çırpınışlarımız ve beklenen sonu geciktirmek adına verdiğimiz mücadele.
Ölüm kadar kabul edilemez bir diğer gerçek ise yaşarken gömdüklerimiz, manen terk edilmişliğin yadsınamaz acısı…
Kimimizin kara toprak niyetine kalbimize gömdüğümüz aşkı. Kimimizin ezeli bir dostumuzu sonsuza kadar yitirmesi gibi.
Ve her ne ya da her kim ise yokluğu acı veren…
Perspektif o denli geniş ve bir o kadar kabul edilemez ki. Boyutu ve yarattığı yıkım ise sonsuz ve tarifi imkânsız.
Ölümün türevleri ne olursa olsun insanlığın kaçınılmazı. Açık bir dille ifade etmek gerekirse; sonun başlangıcı ve müphem dolu koca bir kara delik.
Geride kalan için ise uğurladığı vazgeçilmeziyle olan birlikteliğinin son noktası.
Ya çaresizlik denen… Biz fanilerin asla içinden çıkamadığı dipsiz bir uçurum.
Çaresizlik hepimizin sayısız kere yaşamış olduğu ve yaşama ihtimalinin bulunduğu kaçınılmaz bir gerçek iken boyutu ve muhteviyatı her birimiz açısından farklılık arz edebilir.
Ateş hep düştüğü yeri yakmıştır. Hem de öylesine yakar ki kavurur, küle çevirir. Çaresiz hastalıklardan tutunuz da zamanı tahminsiz ölüm eşliğinde verdiğimiz kayıplarımız. İşte tam da bu noktada kelimeler birer birer buharlaşır. Yaşayan yaşadığı acıyla kalır ve terk edilir kifayetsizliğinin esaretine.
Hiçbir acının bir diğeri ile kıyası asla söz konusu olamaz. Sonuçta ne varsa kaderde o yaşanır ama kişi bilir yaşadığını.
Bunun sayısız örnekleri ile defalarca karşılaşıyoruz. Bunun son örneği dün yaşanan bir kaza neticesi gözler önüne serildi televizyon ekranlarında.
İmkansızlıklar neticesinde mevsimsel işçi olarak çalışan bir grup tarım emekçisi ve hazin sonları…
Geçirdikleri trafik kazası neticesinde ortaya çıkan bilanço: Sayısız yaralı ve ebediyete intikal eden iki talihsiz vatandaş…
Hangi birine yanar yürek; gidenlere mi yaralananlara mı yoksa geride bıraktıkları acı ile kavrulanlara mı?
Bunlara odaklanmışken yerde çömelmiş ve acı içinde kıvranan bir kadına yöneldi kamera. Yanı başındaki ceset torbasının yanına kıvrılmış ve acı içinde ağlıyordu. Ölen eşi idi yerde cansız yatan. İçim sızım sızım sızlarken onun acısı ve çaresizliği ise her yerinden akıyordu.
Geçirilen kaza neticesi o da yaralanmıştı ama yüreğinin acısı çoktan bastırmıştı yaralarını. İçindeki yarayı tahmin etmemek ne mümkün…
Elleri böğründe yana yakıla ağlarken son bir defa görmek istedi kocasının yüzünü ve dokunmak istedi son bir defa onun soğuk bedenine. Belki de onu geri getirecekti dokunuşu. Belki de zihnine kazıyacaktı sonsuza kadar onun yürek burkan son bakışını.
Kan revan içinde olması bir yana umurunda bile değildi vücudundaki hasar. O zaten alacağı yarayı almıştı.
Ekmek parası kazanmak için memleketlerinden kopup gelmiş bir avuç insanın yaşadığı ve yaşattığı dram…
Çaresizlik diz boyu…
İnsanlığımdan utandım, en az o kadın kadar ben de kazıdım zihnime yansıyan görüntüyü utancın ve acının nezaretinde.
Jandarmanın müdahalesiyle güç bela uzaklaştırıldı kadın olay mahallinden.
Ya aklı ya ruhu; onlar ebediyete kadar kaldı esaretinde o görüntünün.
Nasıl bir kifayetsizlik… Nasıl bir ayıp… Nasıl bir insanlık ve nasıl bir kader…
Son bir gayretle kalkıp yürüdü bir yandan da dönüp dönüp bakıyordu geride bıraktığı ve yüreğinde yaşattığı yiğidine, evinin ve ailesinin direğine.
Bir kayıp verirken insanlık dünyaya gözünü açan bir bebek. Sirkülasyonun hiç ivmesini azaltmadığı ama acıların da eşlik ettiği bir döngü kısaca.
Ölüm gerçeğini göz ardı eder dururuz ve bitmek bilmez sızlanmalarımız ve şikâyetlerimiz ile idame ettiririz yaşamlarımızı sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi.
Ne değiştirmeye gücümüz yetiyor ne de acıları dindirmeye. Biz mücadelemizi sürdürürken kader sayısız oyun ve acı tatlı sürprizle bekliyor köşe başında.
Hayat dediğimiz nedir ki?
Bir hiçlik mi yoksa aşırı anlam yüklediğimiz bir rüya mı?
Ama gerçek olan şu var ki; eninde sonunda her güzel şeyin sonu olduğu gibi hepimizin rüyası er ya da geç sona erecek.
Yeter ki uzun ve hayırlı bir ömür nasip edilmiş olsun bizlere.
YORUMLAR
Hayatımızın realitesi bunlar.
Her an,
büyük acılarla, ölümlerle, amansız hastalıklarla karşı karşıya gelme ihtimalimiz var.
Elden bir şey gelmiyor.
İki hafta kadar önce,
bir işçi arkadaşımın iki el parmağı koptu fabrikada.
Çok üzüldük, morallerimiz negatife düştü ama,
hayat devam etti işte.
Sonuçta yapılacak bir iş ve kazanılacak ekmek var.
Ağır sanayi burası,
her an ölüm riski söz konusu.
Bunu bilerek gidiyoruz hepimiz işimize.
Akşam dönüşün şüpheli olduğunu bile bile.
Sadece,
Allah'ın bizlere verdiği emaneti hor kullanmamaya,
azami dikkatli olmaya çalışıyoruz.
hem kendimiz, hem çevremizdekiler için.
Sonuçta,
herkesin bir bekleyeni var.
Üzücüydü anlatılanlar.
Mümkün olduğunca bu tür haberleri seyretmemeye,
okumamaya çalışıyorum.
Yalnız yaşadığınızda,
etkisi daha fazla oluyor zira.
Gülüm Çamlısoy
Hep dualarımızda demez miyiz: Allah kazalardan belalardan korusun diye.
Ama ne yalan söyleyeyim; bir yandan seyretmek istemesem de böylesi haberleri bir şekilde gözüm kayıyor ve duyuyor insan ister istemez. Hele ki yazıdaki bahsi geçen o talihsiz kadının hali dünden beri gözümün önünden gitmiyor.
Zor; yaşamak ayrı zor geçim derdi ayrı meşakkatli kısaca sürekli bir mücadele içindeyiz. Bir yandan da elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz. Şükretmeyi unutmuş çok insan gözlemliyorum.
Konu uzar da uzar...
çok sağ olun bu içten ve bir o kadar çok şeyi gözler önüne seren yorumunuz için.
Dostları ağırlamak büyük keyif.
Sonsuz selamlarımla çok uzaklara...
Kolay gelsin...
Küçük Bir Dunya. '''fakat''' Kocaman bir Suskunluk
Caresizlik...Derin bir kuyudan sesleniyorum !!! Ellerimde kanlar, alnında terler.Bak ben buğuluyorum
Yine bir yanimda caresizlik, diger yanimda bir ağrı
Her ağrımda hissettiğim tüm acılar...Benim sırtıma yükleyin tüm acıları, benim olsun tüm sancılar.
Yine caresizlik hava kararınca, gece yine örtecek yalanlari, yalancilari.Ey güneş sana sesleniyorum ! Aydınlat geceleri, temizle yalanlari insan dilinden.
Ve bir kadının gözlerinden düşen yaş !
Susuyorum susuyorum susuyorum
Saygılar...
Gülüm Çamlısoy
Ya o tarifi mümkün olmayan acılar...
Ya o sancılar...
Suskunluk aslında ne çok duyguya tercüman olmakta. Ama bir de duyarsız kalplerin gördüğü... Derin bir sessizlik olarak nüksetmekte.
Ah bir de o görmezden gelinen acı gerçekler...
Kim bilir hangi kuytu köşelerde neler neler yaşanmakta bilemediğimiz?
Ve kim bilir nelerle boğuşmakta yüreklerimiz görünenin aksi?
Değerli ve duyarlı kıymetli yorumunuz için yürekten teşekkürler.
Saygılarımla, efendim.
Var olunuz katılımınız ve duyarlı yüreğiniz için.
Gülüm Çamlısoy
Yürekten teşekkür ederim.
sevgiyle kalın sevgili Davidoff...
Sonsuz selamlarımla ve eşliğinde en iyi dileklerimle...
hiçbirşey yazmasanda yukardaki resim anlatıyor herşeyi. neki ekranlarımıza magazin olarak düşen şeyler,
onların yüreğini yakıp kül ediyor.
galiba en doğrusunu yazmışsınız sonunda...
Hayat dediğimiz nedir ki?
Bir hiçlik mi yoksa aşırı anlam yüklediğimiz bir rüya mı?
kesin böyle, hem aşırı hem de yanlış anlamlar yüklüyoruz. tabi Allah dönüşümüzü de hayırlı etsin, o da önemli.
hoşçakal,,,,,,,titrettin yine vicdanımın tellerini..
Gülüm Çamlısoy
Doğrunun, güzelin ve iyi olanın peşinde koşarken o kadar çok zaman tükettim ki. Aklım başıma geç geldi ama aynı yolu tutturmuş gidiyorum halen. Çevreme dönüp baktığımda çok içim acıyor.
Hele ki derin acıları derinden hissettiğimde içim yanıyor.
İşte kaç evladımız yitip gitti hem de ne uğruna...
Dünyada bir milyar insan açlıkla ve yoksullukla boğuşuyor.
Kimine göre kötümserim öyle ya; doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Eh, elbet onuncu, on birinci bir köy bulurum beni kabul edecek.
Yüreğinize sağlık sayın hocam. Şeref verdiniz sayfama ve güzel, anlamlı yorumunuzla renk kattınız o dipsiz karanlığa bizim görmekten kaçındığımız.
En içten selam ve saygılarımla, efendim.
Esenlikler dilerim...
selahattincansız
peki kendi hayatımıza yüklediğimiz anlamı bir kenara koyarsak; başkalarının hayatına hangi anlamları yüklüyoruz seslendirmediğimiz.
mesela afrikadakilere, Afganistanda 40 yaşmış ömür ve buna bağlı olarak duygular.
koşulların perişan ettiği binlerce ailenin, çocuğun hayatına hangi anlamı yüklüyoruz.
Allahım! cevabını veremediğimiz ne çok soru var..
Gülüm Çamlısoy
O kadar çok soru var ki ama bir o kadar da insan bırakın cevabını bilen soruların bile farkında olmayan.
Hele ki o imkansızlıklarla çevreli koşullar yok mu...
İlahi Adalet sayesinde çok şeye vakıf olacağız zira haricinde önem arz eden hiç bir şey yok.
Ölüm kadar kabul edilemez bir diğer gerçek ise yaşarken gördüklerimiz, manen terk edilmişliğin yadsınamaz acısı…
Kimimizin kara toprak niyetine kalbimize gömdüğümüz aşkı. Kimimizin ezeli bir dostumuzu sonsuza kadar yitirmesi gibi.
Ve her ne ya da her kim ise yokluğu acı veren…
emeğe saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Saygı ve selamımla...