BUGÜN GÜNLERDEN YİNE SEN
Hasadın son fırsatında bekledi huzurun dilsiz yüreği…
*** Müstakil bir gerçeğe aşılı yarınlarım yükseliyordu.Kendimi bildikçe yükseliyordu aşklar ve aşinalar.
-Müstakim huylar arasında kendini tümleyen bir bakış açısının diline dolanıyordu uğurum. Karşılığı olmayan arsaların arasatında bekledim bir gün dönüşünü…
Yıldızların açtığı malihulyalı gecelerde ay ile ay yüzün arasında kalmış arasatımı sırtladım gerçeğe. Artık, bilinen bir şey var, beni öldürmüşsün. Beni unutmak , beni öldürmek demekti zaten.
*** Ne çalınacak kapım ne de sevecek bir yüreğim kaldı. Kalmışlığın dibindeyim. Yontularımı bileyliyorum.Sen rahatını bozma, nemli gözlerinden yeni yağmurlar akıtma dizelerime ki dizlerimin bağı çözülmesin.
***Önce düşlerimizin pınarı korudu.Sen artık hayal meyal da olsa elinde testinle, yüreğinde benle salına salına sevdamızın pınarına gelen Suna bakışlı değilsin.Bense Karacaoğlan olmaktan çıktım gayrı. Şimdi biçare Yunus gibiyim. Beni bıraktığın dize sularında kendimle seni unutamayan kendim arasında yüzüp yüzüp boğuluyorum bu dünyaya.
*** Çaldılar umutlarımı.İnsanca sevmeyi denediğim bir gezegendeyim.Burası dünya olmaktan çıkmış. Benim gezegenime gelen perilerin aşk oyunlarında sahne çöktü. Benle benliğin son hali vicdan arasına sıkıştı.
-Suçluluğun normalleştiği bir zaman diliminde dilimden dilsel kopuşlar başlıyor.Bir günahın milimlerinde aflara , dualara, tövbelere nazireler birikirken normalleşme beni kesiyor umutsuz vakalara.
***Alın terimiz nerede akıyor ? Kimin için akıyor? Nasıl akıyor ? Neden akıyor? Belirsizlik cevabında susuyor, kendime yeni cepheler açıyorum.
- Gözyaşlarımız sadece gözlerimize yetiyor.Vicdanımıza yetecek merhalelere gidemedik.Herkes vicdanıyla cüzdanı arasına girmiş yaşamın çıkar bekçisi gibi kendi dünyasını kolluyor.Çıkarcılığın kimyasına özel amaç elementi olmuşuz ;ama simgelerimiz yok.Simamızın simyası yok.Sineye çektiğimiz şeylerin haddi aştı;ama hala haddimizi bilerek yaşamayı öğrenemedik cançiçeğim.
*** Zaman seni aldı benden.Oturdum kaderin başından sonuna kadar sabırla dersimi çözdüm.En sevdiğimi benden alan Rabbimin dersi neydi?
-Geriye hiçbir şey kalmadı ki sen gidince. Boş mu ki bu dünya....
Ruhuma sinmiş sisler arasında hissice hayatlar sunulmuş hayatın bayatlarında huzuru kalaylıyorum. Her bedeni kefenlenmiş gibi gözümde. Senin ellerin, gözlerin, dokunuşlarında kalmış canlılığım, bu yüzden herkesin kefenine sarılmış gibiyim.
Yokluğunu sardığım hayatların arasından kendime yeni bir hayat sunamadım. Dahası benim yüreğim Kudüs gibi kutsal, mistik, aşka aşina, medeniyetin, algının, her şeyi merkezi ;fakat huzur için atmıyor.
***Hesap defterinde kaldım. Doğrularım yakıldı. Yalanlarımın yılanlarıyla sensiz hayatın kirpileri arasında devam eden ara bir dönemin son sultanıyım. Senin sakiliğim bakiliğime kafiyeliyken başka imgelerin yatağında sensiz yaşamın dizeleriyle diz büküp uyuyamazdım. Sen gideli yeni yazılmış bir şiir gibi hep duygulu, hep canlı, imgeli, derinlerdeyim.
Bir annenin çocuğunu sütten kesip yemeğe alıştırdığı dönem gibiyim. Ağlayışlarıma çok yakın memeler şehrinden, sevda dimağına akın zamanlar seyrindeyim. Bir çocuk gibi alışmışım aşk sütünden içmeye. Alışmışım sıcak yüreğine. Ağladıkça içinden yeninden beni aşka emzirmen geliyor;yalnız içindeki hesapların, onurun, can kırılışın bu sevda sütünden içirmeme engel oluyor.
-Gitmenin mecburiyetinde sana yakın kendime uzak açlıklardayım. Aşk sütünden kesip sarıp sarmalayıp kendi ellerinle yapıp yedirdiğin sarmalardayım. Sar bu aşk çocuğunu. Sar ki hesap defterine yazılmasın nadanlarım nedensizce.
***
Harfine kadar kırılmış yazılarımın içindesin.Kırık dökük cümlelerime can kırıklarınla yüklem olup özne olarak ağlayışımı izleyim cümlenin tümden ıslanmasına izin veriyorsun. Cümlemiz cemi cümle içinde ıslanıyor ;ama silinmiyor bil istedim…
*Kırılgan metinlerin ana düşüncesi gibi analı manalar sıralama peşimde. Peşinde kalmışlığım var.Kokunun bıraktığı demlerin var.
-Biriktirdiğimiz suskunluklarımızdan bir yar’yüzü yaptık.Her söylemediğin yıldız olup geceleyin koynumda senli masallar anlattı.Bir dileğin sonunda murat olup muradımızı bekledim, huzurumuzu ekledim.
***Çok değildi istediğim, yeniden ilk günü aşan gelişlerini istemek.
İnsan derstir, kuldur, kırılıştır.İnsan kırılır ,ama dal değil. Kırılan daldan meyve vermez;ancak kırılan insan sabrın meyvesiyle en güzel tada varabilir. Akli olana, doğru olana, hakkaniyet mizanında olana gitmeyi bilmek gerekti.
Öyle hesaplamadan , başka niyet düşünmeden çocukça affetmekti . Bir çocuğun küsmesine, kırılmasına, gitmesine benzemeli aşığın gidişi. Sevince insan çocuklaşır, bir daha büyüyemez. Şimdi koca adamın çocukluğunu çok görme.Dilimdeki şiirli cümle emziklerimi çok görme cançiçeğim.
***Hesapsız sevmelerimiz vardı, beni çocukça sevdin.Hiç büyümemiş sevimli bir kız çocuğu gibiydin.Benimle öylece huzura, aşka, algıya, ilme, yaşamın tüm merhalelerine koştun. Yeniden bu çocuksu sevginin sabır taşı oldum.
-Haydi , gönlümün sofrası hazır, eteklerini , etiklerini topla gel.
Haydi, vuslat annesi seni çağırdı.Bu ağır sevdayı taşıyarak gel.
Melankolinin uzun havasından çıktım artık. Artık en sevdiğimiz şarkının güncesiyim.
Haydi,can kırığı öykümüz burada son bulsun. Beni nasıl bulduysan , yeniden öyle bulmaya gel.
Merhem ve Meryemsi mistik duruşlarla salına salına gel taş bağrıma. Gel taş kesilme motifinde taşı da ağlatan gönlümü gör.
Hadi, içimdeki seni uyutmaya, kapanmayan yaramı iyileştirmeye gel.
bugün günlerden sen, hava gözbebeğin gibi ufka esmekte
bugün günlerden sen, gece yalnızlığın ritmiyle şakalaşıyor kader
bugün günlerden sen, apaydınlık bir Leyla ışıltısında
bugün günlerden sen, karar, direniş,içleniş ,kavuşmak özünde
bugün günlerden sen, senden başka sinem ve senem arayışta
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.