Komşu Çınar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün hava ne güzel.
Güneş ve deniz beni dürtüyor sanki. Haydi kalk, giyin at kendini şöyle adımlarının seni götüreceği bir yerlere!...
Ben adımlarımı ve onun beni götürdüğü yerleri hep sevmişimdir, çünkü onlara yaşam boyu bütün ağırlığımı verdim. Ben off dedim, onlar demediler. O halde haydi bakalım, yürü öyküsatıcısı. Yolun açık olsun.
Demeye kalmadan ayaklarım beni komşum, Rıfat Ilgaz’ın kurduğu, Çınar Yayınlarına götürdü. Aydın Ilgaz ve hepinizin tanımasını istediğim değerli eşi Nilgün Ilgaz’la yaptığım, uzunca süren sohbetin, bugün sizlere sadece Rıfat Ilgaz’ın oğlu olan Aydın Ilgaz’la olan kısmından bahsetmek istiyorum. Çünkü biz "Bir Çınar’ı kaybettik. Şimdi eserlerinin arkasından müzeler kurup anıyoruz. Peki bu Çınar’ın ardında bıraktığı, benim çoktandır tanıdığım fakat, bu kadar geniş sohbet etmediğim için, nasıl güzel bir yüreğe sahip olduğunu anlayamadığım için kendisinden özür dileyerek sizlere konuşmalarımızdan kısımları aktaracağım Kocaman Çınar’ımız Aydın Ilgaz (Beyefendi, Hocam, Ağabeyim demek gelmiyor içimden, çünkü öyle sıcak kanlı bir insan ki) komşumla (güneş hala çok güzel ısıtıyor, bu arada Nilgün Ilgaz’ın arka plandan bize dinlettiği müzik de harika) sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyorum.
- Sizce toplumun kitap okuma oranını nasıl buluyorsunuz?
A. ILGAZ - Türkiye’de sanat kültür diye konuşurken, soruyorum çocuklara kaç Türk ressam tanıyorsunuz? Ses yok, kaç yabancı ressam tanıyorsunuz, tek bildikleri Picasso. Kaç romancı tanıyorsunuz? Yaşar Kemal. Kaç şair, Orhan Veli. Bitti, bu söylenen üç kuşak öncede böyle idi.
- Boşuna çalışıyoruz yani, öyle mi? Başka bildikleri yazar veya şair yok mu bu çocukların ve gençlerin.
A. ILGAZ-Yok maalesef. Çünkü ellerinde cep telefonları var ya, şiir veya roman okumaya gerek duymuyor bu çocuklar.
-Sağ olsun ailelerde gayet güzel gelen faturaları ödüyorlar.
A. Ilgaz-Aynen öyle. Nilgün iş için Tokat’a gittiği zaman bir ilkokulda cep telefonunun yasak olduğunu görünce çok şaşırdı. Aile gerek duyarsa çocuğunu okuldan arayabiliyormuş. Ne güzel değil mi? Keşke bizlerde de böyle olsa, en azından çocuklar yaptıkları dersin konusunu anlar.
- Kitap fuarları bile değişti, eskiden kitap almaya, kitabın yazarı ile tanışmaya büyük bir şevkle giderdik. Ya şimdi!...
A. ILGAZ - Şimdiyi sormayın, ilerden on dört, on beş yaşında genç kızın biri ıslık çalarak giriyor içeriye. Fuar dediğimiz yer, bir yazar için önemli yerdir. Sen oraya nasıl ıslık çalarak girersin? Aslında seni ayıplamıyorum ben, önce sana o yaşta sokakta ıslık çalma cesaretini gösteren medeniyetsizliğini, sonra da, kitap okumayı öğretmeden kitap almaya gönderen aileni ayıplıyor ve çok üzülüyorum. Bu çocuklar tabi ki ne romancılarımızın isimlerini bilecektir, ne şairlerimizin ne de ressamlarımızın.
- Burgercilerde hata yapmazlar ondan emin olun.
A. ILGAZ - Kesinlikle katılıyorum. Avrupa’da Kitap Fuarına katıldığımda, o ülkenin insanları yazar, şair, ya da yayıncı tanımak için önceden fuara müraacat ediyor, bizde o ülkenin insanlarını tanımak için kabul edip gidiyoruz. Yine ücret ödüyoruz ama otel ücretleri kadar fahiş ücretler ödemediğimiz gibi, daha samimi ortamlarda kalmış oluyoruz. Fuar dönüşü gece susadık. Canımız bizim burada marketlerde ulu orta satılan cola tarzı içeceklerden istedi. Nereye baktıysak yok. Dayanamadık, bankodaki görevli bir kıza sorduk. Aldığımız cevap çok enteresan, "beyefendi bizim ülkemizde colalı içecekler 11 yaşındaki çocuklar içmesin diye ortalıkta satılmaz. 11 yaşına kadar colalı içeceği tanımayan çocuk zaten daha sonra da içmediğinden biz pek içmeyiz. Be mübarekler, o zaman bizim 11 yaşındaki çocuklarımıza neden yolluyorsunuz ki o içecekleri?
Dudak bükerek gülüştük...
- Bu fotoğraftaki Kızılderili siz misiniz?
A. ILGAZ - Evet. Amerika’da burslu okurken Kızılderilerle beraber dostluk günlerimden kalmadır o fotoğrafım. Nasıl, Cüneyt Arkın görse kıskanır değil mi şu bileği?
- Çocukluğumda Kızılderili filmleri çok izlediğimden midir nedir, ben de severim onların yaşamlarını ama sadece filmlerden ve romanlardan izlediğim kadar, gerçek yaşamlarını yerinde görmedim.
A. ILGAZ - Mutlaka görün, onlar anlatıldığı gibi insanlar değillerdir. Bizim gibi doğada üremesi gereken hayvanı önceden öldürüp, parçalayıp sonradan yerim diye buzdolabında saklamazlar. Ne zaman ihtiyaçları olursa o zaman avlanırlar, yine de adları vahşiye çıkmıştır. Acaba asil vahşi kim?
Doğanın elindeki hayvanını alıp deep freeze torbalarında saklayan mı? Onu dolaba koymakla, doğada bırakmak arasında çok fark var. Doğada bıraksanız, o hayvan kim bilir kaç yavru yapacaktır, doğa da çoğalacaktır. Şimdi sorarım size, kim beyaz, kim aklından geçirdiği Kızılderili?
- Bir şey soracağım size. Bu düşünceler bana ders gibi geldi, bunları kimden ders aldınız?
A. ILGAZ - Hem babamdan, hemde annemden. Babam ne kadar doğru bir insansa, annemde o kadar kaliteli bir öğretmendi. Düşünün ki o sadece bizlerin değil, Türkan Saylan’ın bile öğretmeniydi. Annemle de her zaman gurur duyarım.
Bu kez dudak bile bükmedik...
- Bana biraz da babanızdan bahsedin diyeceğim de, dilim varmıyor.
A. ILGAZ - Benimde... Tam şurama bir şey oluyor (boğazını gösteriyor.) Babam ve annem, Dünyanın en iyi insanlarıydı. Onların çocukları olmam benim için büyük bir şanstır. Babam, yazdığı bir şiir kitabı yüzünden ben dört buçuk yaşındayken hapse atılan bir öğretmen. Annemin gözyaşlarını hiç unutamam. Annem yirmi dört yaşında Pertevniyal Lisesinde müdür muavini idi. Okul, Aksaray’ın, Fatih’in, bütün esnafının çocuklarının gittiği bir okuldu. Esnafsa çoğu annemden ve babamdan büyük insanlar. Babamın yazdığı kitap "Sınıf" isminde, kendi sınıfı anlatan bir kitap. Kitabın içinde geçen bir, iki dizeyi okuyan halk alevlenmiş. Devlete babamı arattırıyor, babam kitap yüzünden saklanıyor. Sözler de aynen şöyle:
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi benim haylaz çocuklarım
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden"
- Aman Yarabbim, Rıfat Ilgaz gibi bir Çınarı bu sözler yüzünden mi hapse attılar?
Yutkunamıyor Aydın Ilgaz.
Susuyoruz...
Duvardaki güllü tabloları gösteriyorum ona.
-Ne kadar güzel değil mi?
devam edecek...
Davi/ öyküsatıcısı 2014 Mayıs
YORUMLAR
Sevgili Davidoff.
İstanbul'un soluk aldırmayan havasında yanına çömelip oturduğum, yapış yapış bir Cumartesi günü bugün.
Işıkları söndürüp duvarda asılı gaz lambasını yakıyorum. Tıpkı çocukluğumda olduğu gibi. Bu gaz lambası babamın armağanı. Özellikle kış aylarında nar gibi kızaran kuzine sobasının etrafında toplanır babamın bize kitap okumasını beklerdik. Her gece bir kitap okurdu. Ve daha sonra o kitapta anlatılan hikaye hakkında ne düşündüğümüzü sorardı. Kendimizi renkli ışıklar ile aydınlanmış sahnelerde bulurduk bir anda. Anne, baba ve beş kardeş farklı roller alırdık. Keşke şu gaz lambasının ağzı olsada konuşsa, soytarılık etmeden anlatsa tüm çıplaklığıyla şu an gözlerimde ne renk olduğunu. Ve "İstanbul" adı güzel kendi güzel İstanbul sitemini bırakıp sarılsa boynuma sıcacık. Tane tane kouşup hikayeler anlatsa çocukluğuma kendi dilinden. Ve çıkarıp atsa üzerimden bu koyu renk hüznü.
Dur kızma hemen susuyorum. Yaptığın söyleşi üç kuşağı bir araya getirmiş. Dünü, bugünü yarını. Dünü yaşadık acısıyla tatlısıyla, bu günü seviyoruz, kırgınlıklarımız, coşkularımız ve hüzünümüzle, ya yarın ya yarınlarımız onları neler bekliyor. Kendi ayaklarının üzerinde durabilecekler mi. Nasıl bir gelecek sağladık onlara. Çok azımız çok gözlü gökkubbeler inşa ediyoruz çocuklarımıza.
Oysa okuyarak okutarak kaygan zeminlerde nasıl yürüneceğini pek ala öğretebiliriz olara. Keşke okumuş olsaydım. Belki o zaman çok iyi insanlar yetiştirebilirdim. Şimdi ne kadar uğraşsam da yeterli gelebileceğimi düşünmüyorum. Çocuklarımın en büyük kaybı benim okuyamamam.
Sevgilerimi sunuyorum sevgili Davidoff ...
Davidoff
Benim tek inancım ve çok sevinerek inancım şudur ki:
Bir insan diplomayla "okumuş adam olmaz."
Teşekkür ederim Sn. Akkuş.
Ne kadar güzel bir paylaşım olmuş...
Böyle bir karede yer almıştım ben de geçen yıl kitap fuarında...
Güne yakışmış ...
Sevgiyle...
Davidoff
Sihirli Kalem:
Sihirinizle Hoş gelmişsiniz sayfama.
Teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Sevgiyle.
Gerçekleri acı da olsa yaşayanların ağzından öğrenmek güzeldi.
Emeğine, yüreğine sağlık Davim, çok güzeldi.
Tebrik ederim, sevgimle
Davidoff
Gerçeklerdir zaten insanın içini acıtan.
Fakat biz nedense hep izlediğimiz filmlerden, ya da okuduğumuz kitaplardan sanırız.
Oysa onlar sadece karaciğer yarasıdır bir türlü geçmek bilmeyen.
Teşekkür ederim Emine 45, bu numarayı unutup da seni bir türlü 46 yapmadım :)
Sevgiyle.
Davidoff
İnanın her satırını duygulanarak yazdığım bir sohbet yazısı olmuştur.
Devamı elimde, beni bekliyor. Her an gönderide bulunabilirim.
Yeter ki okuru olduğundan emin olayım.
Teşekkür ederim Ayşe Yarman.
Kıymetli sohbetinizi bu denli hoş bir samimiyetle paylaştınız için teşekkür ederim. Ayrıca Aydın Ilgaz ve eşi olan tanışıklığınızı ve hatta sohbetinizi kıskanmadığımı söylesem yalan olur. Devamını merakla bekliyorum. Tebrik ederim. Elinize, fikrinize, sohbetinize sağlık..
Davidoff
Kıskanmayın...
Hepimiz bir olalım, kalemler tanışalım diye idi zaten bu yazı Sevgili AnEniGmA.
:)
Teşekkürlerimle.
Davidoff
Doğru söylüyorsunuz.
Daha önce kimseyle söyleşi yapmadım.
Ancak; söyleşi bile yapmak için düşünmek gerek. Kiminle ve neden söyleşi yapmalı gerek diye.
Eğer birisiyle sohbet edecekseniz, yaptığınız sohbet sadece sizin için önemli olmamalıdır. Hem çevreniz için, hem de o kişi için önemli bir sohbet olmalıdır.
O halde; yazmış olduğunuz her cümle, önce onun için, sonra sizin için önemlidir.
"O yüzden de birisi ile yapmış olduğunuz sohbeti, kendi dilinizden aktarmak zordur Rehnûma."
Teşekkür ederim.
f.liz
Söyleşileri severek okuyan biri olarak az da olsa zorluğunu ve nasıl hassasiyet gerektirdiğini biliyorum ve benim acizane kanaatim söyleşinin hakkını verdiğiniz doğrultusunda keza kurduğu her cümleyi itinalı bulduğum kalemi bu dalda da beğenmiş olmak okur olarak beni mutlu etti.
Sevgimle.
olup bitenleri birebir yaşayanlardan öğrenmek değerli bir ayrıcalık.
herşey bir yana bahsettiğiniz konu korkarımki ileriki yıllarda çok sıkıntı çıkaracak. çünkü bu cahil gençler anne baba olacak.
Tokattaki o okulun müdürü telofonları öğrencilerden toplayınca veliler isyan etti. soruşturmalardan sonra görevden alındı. mahkemeler ve bunalımlar ... sonunda intihar etti.
saygılar selamlar efendim.
Davidoff
Sizi anlatırken, anlatırken...
Güzel yıllar verecek sana. Sevgiyle.
biraz geç oldu ama günden düşmeden okuyabildim samimi sohbetinizi. yazınızda komşuluğunuzu kıskandık efem haberiniz olsun. bizi de mahrum bırakmadığınız için teşekkür ediyorum. :) elinize sağlık.
bu arada kusura bakmazsanız, arka planı siyah yapmak çok estetik duruyor ama gözleri aşırı yoruyor, yazı da biraz uzun olunca nereye baksak beyaz harfleri görmeye başlıyoruz :))
Davidoff
grafspee Yazarım.
Uzun yazılarda sayfa renklerinden, okuru rahatsız olacağını düşünemedim.
Öneriniz için teşekkür ederim.
(Değiştiriyorum, umarım beğenirsiniz :)
grafspee
Gerçekliğiyle insanı saran,
güzel bir yazıydı.
Şimdiki çocuklar gerçekten anlatıldığı gibi.
japonlar ne yapıyor geldi aklıma.
Onlar çok kitap okuyormuş.
Öncelikleri bizim gibi değil herhalde.
tebrikler,
Ilgaz ailesini anlatımınızdan tanımak hoştu.
selâmlar..
Davidoff
Teşekkür ederim glenay.
Ilgaz Ailesini sizlere tanıtmak benim için de çok güzeldi.
İmkanım olsa hepinizi buraya buyur eder, onlarla canlı sohbet etmenizi sağlardım.
Yine de kısmet, bir de bakarsınız bir şairimizin, bir yazarımızın imza gününe hepinizi buyur edebiliriz.
Teşekkürlerimle.
bazı insanlar üç adım geriden başlıyor hayata, tıpkı benim gibi. Gıptayla bakıyorum sizlere, olanaklarınızla ne değerli insanlarla başbaşa vakit geçirip değerli düşüncelerini alabiliyorsunuz. Devamını bekleyeceğim, sevgiler.
Davidoff
Öyle söylemeyin Afet Abla.
Kimse hayata bir adım önden veya bir adım geriden başlamaz.
Sadece çekici, baltayı veya kalemi her ne ise yerinden alır, kullanmaya başlar.
Eğer ben Davidoff ile bir söyleşi yapsam, mutlaka iyi bir diziye senaryo olur.
İyisi mi herkes bulunduğu yerin ve günün kıymetini bilsin.
İnsanın sağlıkla yaşadığı gün, en güzel gündür. Bunun ne zaman kıymetini bileceğiz bakalım. Saygımla...
Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta bulsun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde
Rıfat ILGAZ
Ne yazık ki tanıyamadık,tanıtamadık değerlerimizi.
Kalemine sağlık Usta.
Davidoff
Sizler sağ olun Değerli Kalem.
Saygım ve hürmetlerimle.
bırak söyleşi yapmayı garibanlar ekmeğini yesinler sen neymişsin yaaaa çoğuları nal toplayacak bilesin.....
ustalarla tanışmak bir ayrıcalıktır...davi beni bu gün yine şaşırttınki sorma.... muhteşemdi saygılar
Davidoff
Aydın Ilgaz'ı ve eşi Nilgün Ilgaz'ı mutlaka tanımanızı isterim Komutan.
Benim sizlere tanıtmam, bilmem ne kadar yeterli olacaktır.
Teşekkür ederim.
Saygıyla.
Davidoff
Siz her zaman benim gönlümde, yanımdasınız Sevgili Ablam.
Sağ olun.
Saygı ve hürmetlerimle.
Güne renk katan çok güzel bir çalışma tıpkı tüm diğer çalışmalarınız gibi.
Ve bir o kadar anlam yüklü.
Devamını büyük bir sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Saygı ve selamlarımla...
Not: Bu arada bu hafta kargo ile gidiyor adresine kitaplar ve eşliğinde üç beş çam sakızı çoban armağan. Biraz geciktirdim, artık affola.
Davidoff
Değerli Arkadaşım, yazı çok uzun olup sizleri sıkmasın diye bölmek zorunda kaldım. Aslında bende yayınlamak için sabırsızlanıyorum.
Bekleyelim :)
Kitaplara gelince; bütün yaptıkların için sağ ol. Defalarca...
<3
Gülüm Çamlısoy
Hatta çok da utanıyorum bunu dile getirmekten. İmkanlarım keşke sınırsız olsa da sık sık yollayabilsem.
Ben geciktirdiğim için bir özür mahiyetinde yazdım bu satırları. Sakın yanlış anlamayın.
Sevgilerimle...
Asıl ben teşekkür ederim. Ve hep böylesi güzel paylaşımlarda bulunun da farkındalığımız artsın. Bilmediğimiz, görmediğimiz ve farkında olmadığımız onca hayat var ki... Hatta dün yaşanan bir kaza haberinden hareket ederek kendimce bir yazı kaleme almaya çalıştım.Hayat sadece yaşadıklarımızdan ibaret değil ki...
Sevgili Davidoff
Pazar sabahı keyifle okuduğum bu güzel yazıyı kaleme aldığınız için size çok teşekkür ederim.
Sizin yazınızı okuyunca geçmişte kitap almak için bey oğlunun arka sokaklarında seyyar kitap satıcılarından kitap aldığım günleri anımsadım. Tezgâh üzerine sıralanmış kitaplardan birine elimi uzattığımda kitabın ön sözü ve arka kapaktaki yazarın bioğrafisine göz atıp kitabın içeriğini anlamaya çalışırken. Kitapçı yanıma gelir aynen gömlek satan mağazada ki tezgâhtarın gömleğin özelliğinden bahsetmesi gibi kitabın içeriği hakkında bilgi verir. Hatta bir önceki ki aldığım kitabın kritiğini yapardık.
Birkaç’ı müstesna.
Şimdi kitaplar A V M içerisinde televizyondan bilgisayara oyun cd ve oyuncaklara kadar hatta bazılarında çamaşır makinesi buzdolabı gibi ürünlerin arasında bir köşede satılırsa yani kitap daha satışında bu düzeysizlikle okuyucuya sunulursa veya kitap’a bu düzeyde önem verilirse. Varsa eğer o kitapların okuyucusunun imza gününe ıslık çalarak gelmesi.’’ Buda benden’’ kitap fuarını bir taraftan elindeki dürümü yiyerek gezen okuyucu profilini normal karşılamak lazım.
hele birde çok satan kitapların tv den de tanınan filanca hanımın yemek tarifi veya güzel bir hanımı bilmem kaç metot sonrasında yatağa atmanın formüllerini veren kitapların çok satan kitaplar arasında olması derin dondurucunun ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor sanırım.
Saygı selamlarımla.
Davidoff
Bence siz pembeyi fazlası ile hak etmiş bulunmaktasınız Sn. Bingöl.
Evinize yeni elektrik süpürgesi, bulaşık makinesi, göbek eritme cihazı lazım olanlardan değilseniz tabi... Eğer öyle bir sorununuz varsa, doğru televizyon başına. Alın elinize bir paket çekirdek, izleyin tv. yi.
Kitap mitap sizin neyinize. Yiyin yiyin durun, nasılsa onlar size kampanyalardan bahsedecekler, rahat rahat dökün ortalığa. Kilo da alabilirsiniz bolca.
Tekrar teşekkürlerimle.
Serhat BİNGÖL
Yazınıza yaptığım yorumu etkin yorum semce inceliğinize teşekkür ederim.
Doğrusu göbek eriten cihaza ihtiyacım yok :))
Ama televizyon başında bazen çekirdek çıtlatışım doğrudur.ne kadar dikkat etsem de ortalığa döktüğümde olur fakat Bunu size kim söylediyse çok ayıp etmiş doğrusu:)))))
En derin saygı sevgi selamlarımla.
Davidoff
E e e, sizde para dizisinde o kadar kuşlu fotoğraflar koymasaydınız.
Tabi ki "KUŞLAR."
:)
Çok güzeldi.
İlgi ile okudum.
Bir ağabeyim var, orta birinci sınıfa kadar okuyabildi.
Kitapları sever, kitaplığında boy boy biriktirir ama,
hiç okuduğunu görmedim.
Pek okumayı sevmiyor galiba geleneksel olarak.
Küçük bir çocuktum,
sadece bir kez büyük bir iştahla kitap okuduğunu hatırlıyorum.
hatta beraber uyuduğumuz odanın ışığını kapamamış,
uykusuz kalmama neden olmuştu.
İşte,
hayatım boyunca onu okurken gördüğüm tek kitap,
Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı idi.
O zaman filmleri flan çekilmemişti tabi ki.
Bana da okuttu zorla.
Hala,
hayatımda en çok zevk alarak okuduğum kitap olarak liste başındaki yerini korumaktadır.
Filmlerinden çok daha güzeldi.
Anlatılan konular ilginç yazıda.
Kızılderililer kısmı mesela.
Severim ben de onları. Hala seyrederim filmlerini.
Pazar sabahlarım TRT1 karşısında geçer çok uzun yıllardır.
Eşimden çokça fırça yememe rağmen,(Yine mi atlı filmler diye)
içinde Kızılderililerin olduğu filmleri hiç kaçırmam.
Sanırım doğa ile iç içe yaşadıkları için.
Kitap ve telefon karşılaştırması da güzeldi.
Geçenlerde 14 yaşındaki oğluma aldığım son model telefon geldi aklıma,
yüzüm kızardı.
Güzel bir çalışma olmuş.
Hoş bir sohbet yazısı.
Davidoff
Benimde çok severek yaptığım bir sohbet oldu. Yapmış olduğunuz bir sohbeti okurlara doğru anlatmak zordur. Hata yapabilirsiniz, kişiyi yanlış anlatabilirsiniz. Tıpkı fotoğrafçıya gittiğinizde çektirdiğiniz resme benzer. Fotoğrafçı ne kadar uğraşsa da, siz kendinizi bir türlü beğenmezsiniz.
Sonunda fotoğrafınızı almadan çıkıp gidersiniz.
Fakat Aydın Ilgaz böyle biri değil. Yazımı eklemeden okuyun dediğimde bile; hayır Davi dedi. Ben sana güveniyorum. Güzel yazacağından da eminim. Bana sürpriz olsun.
Emin olun ki, yazmış olduklarım yazacaklarımın yanında hiç kaldı.
Aydın Ilgaz, baba ve anne genleri ile doğmuş, yaşamış birisi. Bu genlerden öğrendiği doğrulukları hayatı boyunca insanlarla paylaşmayı seven biri.
Umarım O'nu sizlere güzel aktarabilirim.
Teşekkür ederim BTH.