- 1724 Okunma
- 24 Yorum
- 5 Beğeni
Sevginin Gücü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kalın Karayemiş yaprakları arasından usulca süzülüp geçen Karayelin, üzerleri katranla sıvanmış yağ tenekelerinden oluşan çatıya iyice eğilmiş dalları hoş bir ahenkle sallamasıyla oluşan tıkırtı, ömrünü çoktan doldurmuş eski evin yorgun odalarına hapsolmuş ve sessizliğin mahzun kostümüne bürünmüş loş ve tenha köşelere kadar aheste bir akışla uzanıyor, ardından da yalnız ve mahcup bir finalin hazin realitesinde kaybolup gidiyordu.
Hava, genelin aksine sakindi o gün. Sahildeki kayalıklarla bıkmadan usanmadan oynaşmakta olan küçücük dalgalardan başka bir ses duyulmuyordu köyde. Öfkesi ile meşhur deniz bile, alışılagelmemiş bir durgunluk ve uysallık içindeydi. Sonbaharın finaline doğru yürüyen zaman, doğanın bin bir çeşit yeşil ile boyadığı yamaçlara, bir usta ressamın tuvaline düşürdüğü sıcacık renkler misali, sarıdan kırmızıya uzanan güzellikler serpiştirmeye başlamıştı.
Bu durgun tablo, köyün küçük camisinin alçak minaresinin ahşap şerefesinden yükselen ezan sesi ile bozuldu. Köyün genç imamının saba makamında okuduğu ezan, seyrek evler ve sık ağaçlarla kaplı yamaçlardan yukarılara doğru dalga dalga yayıldı. Az bir zaman sonra da, arazinin sağına soluna serpiştirilmiş eski evlerin küçücük pencerelerinden, birer ikişer soluk ışıkların sızdığı görüldü karanlığın Yoroz istikametine göçe hazırlandığı anlara.
Ezan sesiyle hafif uykusundan uyanan yaşlı kadın, uzun zamandır dizlerini yurt edinen romatizmalarına çok aldırmadı; her sabah yaptığı gibi, usulca mırıldandığı bir şükür duası ile yatağından doğruldu. Camı, gaz yağı ile yanmakta olan bez fitilden çıkan is nedeni ile iyice kararmış, nerede ise kendini aydınlatmakta bile aciz duruma gelmiş idare lambasının soluk ışığında, biraz da el yordamı ile başörtüsünü buldu, yılların büyük bir maharetle gümüş rengine bürüdüğü saçlarını eli ile düzelttikten sonra sıkıca başına bağladı. Patiska geceliğini çıkardı, üzerindeki çiçek desenleri iyice solmuş basma entarisini giydi. Turkuaz yeşili plastik terliklerini, yer yer nasırlaşan ve derin çatlaklar oluşan ayağına geçinirken, hala horultular çıkararak uyumakta olan eşine seslendi.
-Koruci!... Kalk hayde, sabah ezani çoktan okundi.
Eşinin, horlamayı kestiğini ve kıpırdadığını görünce, karyolasının pirinç başlığında asılı duran peştamalını aldı ve arkasına bakmadan yavaşça odadan dışarıya süzüldü. Kapının ahşap ve kaba mandalının gıcırtı ile açılışı, yarı uyur haldeki ihtiyar adamı iyice kendine getirdi.
İyice eskimiş, artık çürümeye yüz tutmuş tahta merdivenlerden, dikkatlice ve el yordamı ile alt kata, mutfak olarak kullandıkları bölüme indi yaşlı kadın. Kapının hemen bitişiğindeki lambanın camını çıkardı, bir kibrit vasıtası ile fitilini tutuşturdu. Sevimsiz bir gaz kokusu ve soluk bir ışık etrafa yayılırken, dolaptan aldığı bir bez vasıtası ile lamba camını sildi ve itina ile yerine yerleştirdi. Siyah, kırmızı ve beyaz renklerin hakim olduğu çubuk desenli peştamalını sıkıca beline bağladı ilkin. Sonra, giriş kapısının hemen arkasındaki tenekelerin birinden, küçük bir bakır maşrapa vasıtası ile aldığı su ile , alel acele abdest alıp, koyun postundan yapılan seccadesi üzerinde, Karadeniz’i arkasına alarak sabah namazına durdu. Namazı bittiğinde, eşi de merdivenlerin nihayetindeki alçak kapıda görünmüştü. Uzun boylu, ak saçlı, ak sakallı adam, başını eğerek alçak tavanlı odaya girdi ve elinde getirdiği giyeceklerini, pencerenin önündeki alçak sedire bıraktı. Hala paçalı donu ve uzun kollu fanilası ileydi. Bir iki esnemeden sonra, üşüdüğünü belli etmek istercesine omuzlarını kaldırdı ve ellerini ovuşturarak su tenekelerine doğru yöneldi.
-Havalar da soğudi. Dedi adam.
-Oyle!.. Sen namazini gıl, ben sobayi aliştirirım ha şimdi.
Eşi abdestini alırken, o da, giriş kapısının hemen karşısında bulunan kuzinenin önündeki kuru zeytin dallarını ve mısır gostellerini (Mısır saplarının kök kısmı) sobaya doldurdu, bir çıra yardımı ile çabucak alıştırdı. Hoş bir ses çıkararak yanan kuru dalların çıtırtısı ve alevlerin rengarenk ışığı küçük odaya yayıldı. Sobanın ön tarafına içi su dolu bir kazan, arka kısmına ise çay demliğini yerleştirdi. Daha sonra da, artık yemekler, sebzeler, meyve kabukları vs. ne buldu ise kazanın içine boca etti. Kendilerinden önce, bitişik odada yaşayan ineklerinin karnının doyması gerekiyordu çünkü.
Anadolu’nun kuzey doğusunda yer alan, sert deniz rüzgarlarına, yoğun yağmurlara alışık sahil köylerindeki tüm evler, birbirine benzer mimari ile inşa edilmiştir. Diğer yörelerin aksine, ekilebilir toprağın az ve bu nedenle de değerli olması;yetiştirilen mısır, fındık, çay, tütün gibi ürünlerin de korunması gerektiğinden; biraz da inançlarının getirdiği mahremiyetin nedeni ile, evlerini hep kendi arazilerinde ve birbirinden uzak kurmuşlardır yöre insanları. Bu durumu da,’silah menzilinin dışında olmak’ diye adlandırmışlardır. Ayrıca tüm bu etkilerin yanında, yakın aralıklarla dik yamaçlardan sahile uzanan küçük derelerde daima içme suyu temin edebilecek gözeler bulunması, bu küçük ama sağlıklı evlerin bir araya kümelenmesini engellemiştir. Bu bölge insanının daima yüksek sesle konuşmasının bir nedeni de, işte bu evler arasındaki uzaklıktır.
Genellikle tarıma müsait olmayan kayalık yamaçlara, ya da tarlaların baş kısmına kuruludur bu ahşap evler. Manzarası ve yönünü doğa şartları belirler, genellikle ön kısmı arazinin eğimine doğru yönlendirilmiştir. Alt kısmında muhakkak iki oda bulunur; bunlardan biri mutfak ve oturma odası, diğeri ise hayvanların barınağı, yani ahırdır. Sıcaklığı koruyabilmesi için genellikle alçak tavanlı imal edilirler.Ahırın üst kısmı, ahşap bir döşeme ile kaplanır; yörede atık bez parçaları kullanılarak örülen kilimler de halı görevini görürler. Bu kısım yatak odası olarak kullanılır. Çünkü bu oda, hayvanların sıcaklığı sayesinde doğal bir ısınma sistemine sahip olmaktadır.
Kadın ineğini karnını doyurup, altını temizlerken; eşi de namazını kıldı, çayı demledi, kahvaltı sofrasını hazırladı. Gün yavaş yavaş ağarırken, kuzinenin hemen önüne kurdukları yer sofrasına karşılıklı oturup; kendi ağaçlarından toplayarak salamura yaptıkları zeytinler; kendi ineklerinin sütünden imal ettikleri tereyağı ve peynir; kendi bahçelerindeki meyvelerden yaptıkları reçelden oluşan yemeklerini, kendilerinin pişirdikleri mısır ekmekleri ile birlikte yediler. Bir taraftan kahvaltılarını yaparken, bir taraftan da o gün yapılacakları planlayıp, iş bölümü yaptılar.
Eşi sofrayı toparlarken, iki kanatlı küçük pencerenin önündeki sedire ilişti usulca Korucu Mehmet. Tarlasında yetiştirdiği ve arasından itina ile seçtiği yapraklardan büyük bir maharetle kıydığı, ardından da tükendikçe gümüş renkli tabakasına yerleştirdiği tütününden bir keyif sigarası sardı.Birkaç nefes çektikten sonra da, her sabah olduğu gibi uzun uzun öksürdü.
-Gocadın gitdın, birakamadun hau mereti. Diye sistem etti eşi yine bulaşıkları yıkarken.
Eşinin olağan sitemlerini duymamazlıktan geldi ve pencereden dışarıya bir göz attı. Bunca yaşına rağmen, hala bir genç insanınki kadar keskin olan bakışları ile, dikkatlice denizin ufkunu taradı. Ak sakalları arasından zorlukla görülebilen dudaklarında, belli belirsiz bir gülümseme gezindi.
- Bu gün deniz güzel, tam Mezgit havasi. Zannederum kısmetimiz açık olacak.
-İnşallah!... Kalın giy sen ama. Hava soğuk, Karayel çarpmasun seni.
-Meraklanma sen. Sıkı giyinirim bu gün. Kayıkta yağmurluğum da var, korur o rüzgardan.
Keyif sigarası faslı sona erince, yaşından beklenmeyecek bir çeviklik ile yerinden doğruldu. İlkin, eski, yer yer yırtık ama oldukça koruyucu olan beresini Başına geçirdi. Sonra, ayaklarına uzun boğazlı çizmelerini çekti; balıkçı yakalı yün kazağının üzerine, keçeden yapılı kalın yeleğini giydi. Akşamdan hazırladığı çıkınını ve karmağını (Üzerinde yaklaşık 60cm ara ile dizili, 25 cm boyunda misinalar ve ucuna asılı kancalara, genellikle İstavritten yapılan yemler takılı, ortalama bin metre boyunda, sağlam naylon ipten yapılan, iki ucunda şamandırası bulunan bir olta sistemi) koltuğunun altına aldı, sesli bir’’Bismillah!’’ çekip, evden ayrıldı.
-Rasgele koruci!...Dikkatli ol!...Kapılma öfkesine Karadenizun.
- Sağ ol!...Diye karşılık verdi arkasına bakmadan. Dikkat ederim. Hoş pek yabanci sayılmaz o bize, taniduktur. Gucağında doğduk,gucağında yetişduk, gucağında ölecuk. Var mi gidecek başka yerumuz? Sana da kolay gelsun hanım!
İhtiyar kadın, eşinin arkasından sahile uzanan dar patika yolun başına kadar yürüdü ve bir süre ardından sevgi ile, gülümseyerek baktı.
-Bu yaşına geldi, şu ander da gaybanayi bırakamadi bi türli. Diye söylendi kendi kendine.
Uzaklaşan eşinin yaktığı yeni sigaranın dumanı hala görebiliyordu. Gün iyice ağarmış; balığa açılan kayıkların motor sesleri köyü kaplamış; komşu kadınlarının uzaktan uzağa, bağırarak yaptıkları sabah sohbetler de duyulur olmuştu.(Devam edecek)
Bir tutam hayat-03.05.2014-Sumqayıt-Azerbaycan
YORUMLAR
Sona gelirken
diyordum inşallah hemen bitmez
devamını görünce sevindim
tebriklerimle dostum
güne de gelmiş
iyi de olmuş hani
keyifle okudum
doğayı kaleminizde düşlemek güzel
Bir tutam hayat
Biz de bazı şeylerden elimizi ayağımızı çektik ama,
senin gibi özlemlerde bırakmadık dostlarımızı.
En azından nesir dünyasında yaşamaya devam ettik.
Sen kaybolup gittin.
Siyaset midir,
Borsa mıdır,
sanal dostluklar mıdır seni küstüren?
Her ne hal ise,
bilmeni isteriz ki;
buralarda sevenlerin var.
Güzel yorumuna teşekkür ediyorum.
Çok sağ ol.
Bizim şehrimizede yağmur düşüyor bu ara.Bir karadeniz kadar olmayan ama yağmurla kucaklaşınca bize de huzur veren az miktarda yeşilimiz bugünlerde çok canlı,mis kokulu ve kaybettiğimiz huzuru bize geri veriyor.Beton binalar ve egzoz kokusu arasında gidegelen rutin hayatlarımızda şehrin içinde kaçabileceğimiz sınırlı doğal yerlerde olmazsa şehir hayatı hiç çekilmez sanırım.
Yukardaki öyküde mükemmel şekilde tasvir edilen o şirin evde hayatının bir dönemini geçirmiş olmak veya fırsat buldukça kaçabilmekte bir şans olsa gerek ki içinde iki sevgili, saygılı çınarın varlıklarıda apayrı bir anlam yüklüyor o evin değerine.Güne düşen bu huzurlu öykü için teşekkürler.Saygı ve selamlarımla...
Bir tutam hayat
Günümüzün acı realitesine dokundunuz yorumunuzda.
Betonlaşan yaşama alanları.
Balkonlarda büyüyen çocuklar.
Geleceğimizi, çocuklarımızın hayatını karartıyoruz.
Zaten,
hikayelerimizde de hep o yeşile özlemi yazmıyor muyuz?
Bundan 6-7 yıl önce Ankara'da yaşıyorduk ailece.
Oğlum 4-5 yaşlarında idi.
Bir gün baktım,
annesinin küçükken onu yıkamak için aldığı plastik bir küvet vardı,
onu su doldurmuş,
balkonda yüzmeye çalışıyor.
O manzaraya ne kadar üzüldüm anlatamam.
Elden de çok şey gelmiyor.
Çocuklarımı, yeşile yakın yaşatmaya çalışıyorum şimdi.
Kucağında değilse bile, en azından yakınında...
Güzel yorumunuza tekrar çok teşekkür ediyorum.
Çok duyarlı idi cümleleriniz.
Ha bua ne diyeyum çi daa .))
Yazılarınızı üst üste birkaç gün okursam muhtemelen soluğu o hırçın deniz kıyılarında alırım. Ne çok seviyorsunuz topraklarınızı.. Hayır, topraklarımız demeli. Her karışı memleketimizdir bu ülkenin. Ben de bozkırlarımızı böylesi zengin bir tona bürüyüp anlatabilsem keşke. Ama yok. Yüreğim o kadar kocaman değil ama işte hep bu sayfada ya da hakkını veren öykü sayfalarında kendi eksiklerimi düşünüyor, hayıflanıyorum. Belki bir gün, kim bilir..
Öykü.. Allah seven, sevmeyi bilen gönülleri bir yastıkta kocatsın diyesim var. O sofra, o muhabbet, keyif tütünü, beresi, çizmesi ve ardından uğurlayan yârenin gözleri.. Lütfen devâmında okuru üzmeyin. Kadın adamı uğurlarken gözlerim doldu, kaleme zevâl olmaz ama siz okurlarınızı da düşünün olur mu..
Dâim olsun yazın için verdiğiniz uğraşın zaferi..
Sevgiler.
Bir tutam hayat
Nefis bir hikaye tadındaydı yorumunuz.
Her cümlenizi, keyif alarak okudum.
Yazılarımızda vermeyi arzuladığımız heyecanı, özlemi, güzelliği nasıl da bir çırpıda resmedivermişsiniz.
Güzel giriş cümleniz, Rize'nin doğusuna, Hopa civarlarına götürdü beni.
Tebessümlerle süsledi sabahımızı.
İlçe ilçe lehçelerin, peştamal renklerinin değiştiği bir yöre burası.
Bu kadar çeşit, bu kadar renk...
Çok malzeme var.
Daha çok hikayeler kaleme alırız biz.
Çok teşekkür ediyorum tekrar güzel cümlelerinize.
Sevginin olduğu yerde bütün zorluklara göğüs germesini bilir insan. İşte bu bir yastıkta kocamış insanlar gibi.
Bir tutam hayat yazarsa okunur, yine güzel betimlemelerle hayatın içinden bir hayattı işte.
Tebrikler, saygılar
Bir tutam hayat
Allah, tüm insanlara bu tür, sevgisi eksilmeyen, saygısı bir ömür boyu süren hayatlar nasip etsin.
Bir yastıkta kocamak ne güzel bir deyim.
Güzel yorumunuza çok teşekkür ediyorum.
Yine gönülden, yine sıcacıktı.
Sağ olun.
Nasıl bir yazıydı bu.
Sanki günler önce ayrıldığım o toprakların kokusunu getirdi.
O temiz yüzleri, güçlü kalplerin esintisi esti sanki.
O kadar güzel dokunmuşsunuz ki güzelliklerine.
En önemlisi de sadık kalpli insanlarına.
Bu öyküde yıllar önce çocuk gözlerle seyrine daldığım dedemle ninemi de anımsattı aynı zamanda.Bir dua daha ettim sayenizde arkalarından. Sonra o öfkeli ve bir o kadar da merhametli Karadeniz'in mavisine saldım bütün benliğimi.
Ne güzel yazdınız, alkışladım ve sevindim çokça devamı geleceği için.
Kapılma öfkesine Karadenizun." özellikle bu cümle...
Sevgi ve saygıyla...
Güne çok yakıştı.
Bir tutam hayat
Hoş geldin sayfamıza diyelim.
Bu hikayenin altında,
ilk önce senin yorumun olmalıydı bence.
Çünkü,
sen o toprakların insanısın.
O coğrafyanın, o iklimin, o denizin.
Geç kaldın ama,
yine güzelliklerinle geldin.
Sağ ol.
Sihirli Kalem
Devamında ilk yorum benden,
takipteyim.
yine büyülü diyarlarda
dolaştırdın bizi şairim
aklımızı Karadeniz ve
oltalar da takılı bırakarak...
güne düşen kaleminizin güzelliğini
ve ustalığını gönülden kutladım
saygı ve selamlarımla
Bir tutam hayat
insanda sonu gelmeyen bir yazma azmi uyandırıyor.
Çok sağ ol, var ol.
Her hecen çok değerlidir neslimizde, bilirsin.
Bir tutam hayat
Çok sağ olun efendim.
Bir tutam hayat
Sizleri darıltacak bir hareketimiz oldu ise kusurumuza bakmayın.
Bu aralar şiir yorumlarına ara verdik biraz.
Şiire yorum yazmak zor iş.
Sıradan cümleler,
emek sarf eden şairlerimize haksızlık olur diye düşünenlerdeniz.
Şiirin hakkını vermek için de, üzerinde kafa yormak, içine girmek gerekiyor.
Bu da gerçekten yorucu bir iş.
Nesirleri yorumlamak daha kolay.
Bu nedenledir ki, şiir yorumuna az ara verdik.
Bilemiyorum, siteminiz bu nedenle midir?
Sebep bu ise, kusura bakmayın.
Başka bir sebep var ise,
lütfen açık ediniz de,
hatamızı düzeltmeye gayret gösterelim.
Nurefşan.
ve sakın üzülme yüreğine gam değerse benim yüreğimede gam değer...
varlığın yeter senin dostum yorum önemli değil bilirsin ben onu önemsemem dostluk benim için daha değerli
Bir tutam hayat
Sizin yorumlarınız aslında daha etkileyici.
Sizlerin güzel cümlelerinizi okudukça,
insanın aralıksız yazası geliyor.
Çok sağ olun.
Uzun cümlelerle yapılan tasvirleri zevkle okudum. Devamına inşallah. başarısını kutlarım.
Bir tutam hayat
Umarım devamını da beğenirsiniz.
Çok iddialı bir hikaye değil ama,
huzur verici bir akış arzulamaktayız.
İnşallah başarırız.
Öyküleme güzel. Ancak ben biraz oyun bozanlık edeceğim müsadenizle. İlk ve son paragrafta birleşik cümlelerde sıkça gördüğümüz bir hataya düşmüşsünüz. Cümleyi sona bağlayan ek, diğer cümlelerin yüklemiyle uyuşmadığından anlatım bozukluğu meydana gelmiş.
Dördüncü ve altıncı paragraflarda bazı cümleler, virgül ile gereksiz yere uzatılmış. Nokta konsa da hiçbir şey değişmeyecekti.
"Anadolu’nun kuzey... ", "Genellikle tarıma...", ve "Keyif sigarası..." diye başlayan paragraflarda, daha ziyade cumhuriyet dönemi edebiyatı ve daha öncesinde gördüğümüz bir anlatım tarzı ortaya çıkmış. Yani ki öykü kesilerek bilgilendirme yapılmış sonra yeniden öyküye dönülmüş. Bu durum akıcılığın bozulmasına sebep olmuş.
Tebrikler ve başarılar...
Bir tutam hayat
Lütfen bu oyun bozanlık görevini daha sıkça yapınız.
Hatta bu özel pencereden gönderiniz.
Bu güne kadar aldığım en güzel yorumdu sizinkisi.
Uyarılarınızı ilgi ile okudum, çok sevindim.
İlk paragrafınızdaki konuyu, örnek vererek anlatabilirseniz,
gelecek yazılarımda aynı hataya düşmemi engellemiş olacaksınız.
Diğer konuları da dikkat edeceğim bundan sonra.
Çok sağ olun.
akilli46
Sizin ilk paragrafınızdaki yan cümleler "sallamakta", "uzanmakta" diye sonlanmış. Bu, son yükleminiz olan "gitmekteydi" kelimesindeki "-ydi" ekinin o kelimelere uyuyor olmasını gerektirir. Oysa ki bu eki o kelimelere uyguladığımızda "uzanmaktaydi", sallamaktaydi" şeklinde hatalı bir durum ortaya çıkıyor.
(Ukalalığımı bağışlayınız) Paragraf şu şekilde anlatım bozukluğundan kurtulacaktır (o kelimelere dikkat):
"Kalın Karayemiş yaprakları arasından usulca süzülüp geçen Karayel, üzerleri katranla sıvanmış yağ tenekelerinden oluşan çatıya iyice eğilmiş dalları hoş bir ahenkle sallamakta(ydı.) Oluşan tıkırtı, ömrünü çoktan doldurmuş eski evin yorgun odalarına aheste bir akışla uzanırken sessizliğin mahzun kostümüne bürünmüş loş ve tenha köşelerde, yalnız ve mahcupça kaybolup gitmekteydi.
Bir tutam hayat
Bu konulara dikkat etmemiz gerekiyor.
Bir tutam hayat
Sayfamıza adınız düştüğünde,
hem mutlu oluyoruz, hem de şevkimiz artıyor.
Güzel cümleleriniz insandkia yazma ve okuma zevkini körüklüyor.
yine çok güzel bir hikaye.
Öyle anlatmışsın ki insanın içine giresi geliyor.
hayat aslında bu kadar basit ve yalın...
bekliyoruz.
Bir tutam hayat
''Hayat, basit ve yalındır.''
İşte aradığımız bu.
Basit ve güzel bir hayat.
İnsanı yormayan, mutlu kılan bir hayat.
Varsın teknolojinin nimetleri olmasın.
Huzur olsun yeter.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Bir buklesini yaşama zevkini tattığım ve hep özlem duyduğum o güzel hayatı,becerebildiğimizce aktaracağız buraya.
Umarım sizler de okumaktan zevk alırsınız.
Sevgili Gökhan.
Seni okumak artık bir ayrıcalık oldu benim ve bizler için. O kadar güzel tasvirler yapıyor okuycuyu o kadar yazının içine alıyorsun ki okuduğum her satırda sanki o evde ben yaşıyormuşum gibi oldum.Memleketinin insanını çok iyi bilmen de ayrıca bu yazıyı güzelleştiren bir başka unsur.
Kendi adıma bir sonraki bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Selam ve sevgiler.
Bir tutam hayat
İnanılmaz güzel bir ortamdı.
İlçede yaşıyordum ben ve sadece hafta sonları gidiyordum oraya.
Küçük bir çocuktum.
Ailem pek sevmezdi köyü, gitmezdiler, beni de götürmezdiler.
Hafta sonları kendi başıma, yayan olarak giderdim köye.
Bir günlüğüne de olsa o güzelliği tadardım.
Keşke daha çok kalsaydım, daha çok solusaydım o havayı.
Çabuk kaybetmişiz.
Hikayede anlattığım ev de yıkıldı zaten.
Güzel yorumuna teşekkür ediyorum hocam.
sami biberoğulları
Can-ı gönülden kutlarım. Fazlasıyla hakkediyorsun zaten.
Bir tutam hayat
Bakmayın ülkede esen sevimsiz havaya.
Yolunuz düşsün, el üzerinde tutulursunuz.
Hoş,
tersi de olsa olay değişmez.
Anadolu insanı bir başka güzeldir.
Hikayeleri de ister istemez güzel oluyor.
Kendinizden oluyor çünkü.
Güzel yorumunuza çok teşekkür ediyorum.
Kıymetli dostum
Desenize bizleri okumaya doyamayacağımız nefis anlatımınızla yeni bir keyifli yazı dizisi bekliyor.
Heyecanla devamını beleyeceğiz
şimdiden kaleminize kuvvet
saygı sevgilerimle.
Bir tutam hayat
Ben ilçede büyüdüm ama,
her hafta sonu kaçar,
yaya olarak anneannemim köyüne giderdim.
Dört kilometrelik bu yürüyüşteki en büyük sıkıntım,
yol güzergahındaki tek ve toplu mezarlardı.
Mezardan çok korkardım küçükken.
Elektriksiz, doğayla iç içe yaşadıkları hayat çok ilgimi çekerdi.
Tuvalete gitmek bile problemdi.
Evin dışındaydı ve sadece ortasında kocaman bir delik olan kocaman tahta parçalarından ibaretti.
Ayağınız kaydı mı, kurtuluş yok, malum çukurdasınız.
Çok güzel hayattı.
O güzelliklerden aklımda kalanları bölüşmeye çalışıyorum sizinle.
Becerebildiğimizce artık.
Teşekkür ediyorum güzel yorumunuza.
Sağ olun.
Yaşadım ve ta yaşadıkları evin, o atmosferin içine girip bir bir gözlemledim hayatlarını sanki ben de tam onların burnunun dibindeymişim gibi. Ne güzel aksetmiş her şey hem de en ince detayına kadar. Ne de olsa ayrıntılar detaylarda gizlidir değil mi sayın yazarım?
Çok yaşayan mı çok gezen mi bilirmiş? Cevabı satır aralarında ayan beyan belli etmekte kendini ve tabii ki kalemin gücü de devreye girdi mi bir yazı şöleni yaşamaktayız biz okuyucular.
Kutlarım can-ı gönülden.
En içten selam ve en iyi dileklerimle...
Bir tutam hayat
ninemi, dedemi ve onların karmaşadan uzak hayatlarını,
doğa ile verdikleri zor mücadeleyi anlatmak istedim bu kez.
Günümüzün stresinden uzaklaşmak,
basit ve sevilesi hayatları gözlemlemek,
hepimizi dinlendirir gibi geliyor bana.
İddialı bir hikaye değil ama,
bir bukle güzellik paylaşabiliriz diye düşünmekteyim.
Teşekkür ediyorum güzel yorumlarınıza.
Kızımın eşi ve kardeşimin eşi Artvin'li. Bu yüzden Karadeniz insanını biraz biliyorum.
Bir kızımın ilk öğretmen olarak gittiği yer İnebolu'uydu. Burada daha yakından tanıdım bu insanları.
Özellikle kadınları çok çalışkandır. Konuşmaları kendilerine özgüdür.
Öykünüzü yine içinde yaşayarak okudum.Onlarla çay içtim, sigaranın dumanı genzime kaçtı.
Bu karı koca da odama girdi sayfanızdan.
Tebrikler,
devamını merakla bekleyerek,
selâmlarımla..
Bir tutam hayat
Biz,
yanı başımızdakilerin çektiği zahmetleri bilebiliyor,
onları kaleme alabiliyoruz ancak.
Aslında yazacak çok şey var.
Kadınlarımız hakkında anlatılacak çok hikayeler mevcut.
Ama,
ne yaparsak yapalım,
ne yazarsak yazalım,
haklarını ödememiz mümkün değildir.
Hikayemizde anlattıklarımızın bir buklesini de olsa yaşama fırsatı yakaladığımız için şanslıyız.
O güzellikleri,
becerebildiğimizce siz dostlarımızla paylaşmaya çalışıyoruz.
Zaten sizin bu konuda bayağı tecrübeniz var.
Kahramanımız olan nineyi çok daha iyi anlayacaksınız.
Teşekkür ediyorum güzel yorumunuza.
Sözü, sohbeti geniş ve güzel bir insansınız.
Bu tabi ki yazılarınıza da yansıyor. Sanırım Karadeniz insanının yapısı böyle, onlarla sabah sohbete başlarsınız, bir de bakarsınız ki akşam ezanı okunuyor... Farkında bile değilsiniz.
Çok güzel bir yazıydı. Sadece şu kara yemişe takıldım. Çocukluğum da babaannemin koca yemiş diye dağlardan topladığı üzeri hafifçe dikenli kırmızıya çalan, sadece doğada bulunan bir meyveydi. Halâ unutamam.Yazıyı okudukça aklıma geldi, acaba ikisi kardeş meyveler midir diye.
Tebrik ederim. Her zaman yazın, bakmayın yorum yazamadığıma mutlaka okuyorum ama şu sıralar kızımın lisans çalışmalarına yardım ediyorum, o yüzden sık giremiyorum deftere.
Başarı dileklerimle.
Bir tutam hayat
Doğu Karadeniz bölgesinde Andirina ismi ile de anılır.
Meyveleri olgunlaştığında kırmızı renkte ve tatlıdır.
Kırlarda kendiliğinden yetişen yabani bir bitkidir.
Karayemiş ise, üzüm salkımına benzer.
Giresun'a doğru Taflan ismini de alır.
Ağızda buruk bir tat bırakır.
Siyah ve kırmızı renkte olanları vardır.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Sizi sayfamızda görmek hep yazma cesareti vermiştir bizlere.
Sağ olun.
Davidoff
Taflan değil, onu biliyorum. Koca yemiş. nedense koca yemişi kimse bilmiyor.
Olgunlaşmadan önce turuncu, tam olunca kırmızıdır. Üzeri hafif dikenli bir meyve. Çok tatlı değildir. Ağızda buruk bir tat bırakır.
Merhaba Derya yürek.
Bu günkü hikayenizden sizin sakin ve sabırlı bir yapınız olduğunu gördüm.
Karadeniz'in küçük bir dağ köyünde yaşayan yaşlı bir balıkçının güne başlamasınıbu denli zengin ve teferrüatlı anlatmanızdan anladım.birde kaleminizin zarafeti ve gönül zenginliğiniz eklenince
Bu sıradan güne başlama olayı edebiyat Şöleni'ne dönüşmüş.
Gözlemdeki zengin bakış açınız
derin görüş gönüldeki zenginlikler birleşince harika bir esere dönüşmüş.
Bu olayı ben anlatmaya kalksaydım küçük bir prağrafta toparlar bir an sonuca varmanın yollarını arardım.
Çok teşekkür ederim sabahıma renk kattınız gönül zenginliğinizde.
Ama size biraz kırgınız.
Değer verdiğim yorumlarımızdan beni mahrum bırakıyorsunuz son günlerde hoşça kalın ve siz hep yazın kalem size yakışıyor saygılar
Minos tarafından 5/4/2014 5:19:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
Çok sevdiğim ve hep özlem duyduğum köy hayatından küçük bir kesiti
siz değerli kalem arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
Uzun yıllar önce vefat eden büyüklerimizin de adlarını anmak,
hatırlarını yad etmek güzel olacaktır diye düşünüyorum.
Sakin, sessiz, stressiz bir hayat.
Sadece doğa var mücadele edeceğiniz.
O da, dürüst bir düşmen.
Çok güzel bir hayat.
Zahmetli ama, yaşamaya değer.
Umarım devamını da beğenirsiniz.
Çok sağ olun.
Şiirlerden bir müddet uzak durmak istiyorum.
Beni gerçekten çok yoruyorlar...
kapıldım onların evlerine,
sesimi çıkarmadım Korucun dibinde
Bakalım nasıl tutacağız balıkları,
Denizin alışacağım mı dalgasına,
Ya kusarsam duyar Korucu,
Allahım ne yapsam da..
Tebrik ederim saygılarımla.
Bir tutam hayat
Sizi de Korucu Mehmet'in kayığına atıp,
Mezgit avına göndermemiz gerekiyor.
Çok değişik ve çok zevk veren bir olaydır.
Sakin bir denizde,
Kaçkarların doruklarından güneşin doğuşunu seyretmenin zevkine gerçekten doyamazsınız.
Altınız lacivert;
üstünüz, mavinin sarı ve kırmızı ile inanılmaz güzellikteki muhteşem dansı;
sağınız, göklere uzanan yeşilin bin bir çeşidi;
solunuz,
gökyüzü ile denizin özlemle kucaklaşması.
Siz,
bir küçük teknede,
bu güzelliğin tam ortasındasınız.
Yanı başınızda bir kaç balıkçı teknesi daha,
müthiş bir sabah sohbeti.
Tabi ki Karadeniz insanına mahsus espri fırtınaları eşliğinde.
Gerisini siz hayal edin artık.
Bu güzel yolculuğu hak ediyorsunuz.
Teşekkür ederim hikayeye verdiğiniz desteğe.
Vira bismillah...her insanın kaderi farklı çizilmiş..şablonlara.... bu zamanda helal yaşamak zorlastı ne oldu bize..paylaşmadan uzagız :(
Paylasılan hayatlarda mutluluğu yakalayanlara ne mutlu
Kalemin daim olsun yuvanın sıcaklıginda üşüyen ellerimi ısıttım
Saygılarımla
Bir tutam hayat
hayatlar basitti...
Temizdi, saf idi, duru idi...
İnsanlar da bir başka güzeldi o devirlerde.
Sıcak idiler, sıcacık...
Gün, sabah gün doğumu ile başlar,
yatsı namazından sonra biterdi.
Uzun programlar yapılmazdı,
hayat dolu dolu yaşanırdı.
Güzeldi o günler.
Bir bukle hatırlayalım ve paylaşalım diyorum.
Küçücük bir huzur damlası düşürürüz belki yüreklerimize.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum efendim.
Evet ! Bir tuval koyun önüme.Tam karşımda kalsın doğanın mavi denizi,yeşilin efendisi Karadenizi.
Her fırçamda yine,ardı ardına yeşilde mavide tonlarçası bu tonda
Bak uzaktan geliyor kayık sesleri,üzerinde insan,dalgasında denizinin.
Biraz daha boya,biraz daha,hem yeşilinden hem mavisinden.
Güzel Yazınız İçin Tebrikler
Saygılar
Bir tutam hayat
Kelimelerle yağlı boya tablo yapmak gibi.
Hikayenin renklerini çoğalttınız.
Sağ olun.
Türkiye'den getirdiğim yağlı boyalar, fırçalar ve tuval geldi aklıma yorumunuzu okuyunca.
Kaç gündür onlar bana,
ben onlara bakıyorum.
Güya resim yapacağız.
Hadi hayırlısı diyelim.
Güzel cümlelerinizi sayfamızda görmek sevindirdi bizleri.
Çok sağ olun.