Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat
@birtutamhayat

Sevginin Gücü

4 Mayıs 2014 Pazar
Yorum

Sevginin Gücü

24

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

1739

Okunma

Sevginin Gücü

Sevginin Gücü

Kalın Karayemiş yaprakları arasından usulca süzülüp geçen Karayelin, üzerleri katranla sıvanmış yağ tenekelerinden oluşan çatıya iyice eğilmiş dalları hoş bir ahenkle sallamasıyla oluşan tıkırtı, ömrünü çoktan doldurmuş eski evin yorgun odalarına hapsolmuş ve sessizliğin mahzun kostümüne bürünmüş loş ve tenha köşelere kadar aheste bir akışla uzanıyor, ardından da yalnız ve mahcup bir finalin hazin realitesinde kaybolup gidiyordu.

Hava, genelin aksine sakindi o gün. Sahildeki kayalıklarla bıkmadan usanmadan oynaşmakta olan küçücük dalgalardan başka bir ses duyulmuyordu köyde. Öfkesi ile meşhur deniz bile, alışılagelmemiş bir durgunluk ve uysallık içindeydi. Sonbaharın finaline doğru yürüyen zaman, doğanın bin bir çeşit yeşil ile boyadığı yamaçlara, bir usta ressamın tuvaline düşürdüğü sıcacık renkler misali, sarıdan kırmızıya uzanan güzellikler serpiştirmeye başlamıştı.

Bu durgun tablo, köyün küçük camisinin alçak minaresinin ahşap şerefesinden yükselen ezan sesi ile bozuldu. Köyün genç imamının saba makamında okuduğu ezan, seyrek evler ve sık ağaçlarla kaplı yamaçlardan yukarılara doğru dalga dalga yayıldı. Az bir zaman sonra da, arazinin sağına soluna serpiştirilmiş eski evlerin küçücük pencerelerinden, birer ikişer soluk ışıkların sızdığı görüldü karanlığın Yoroz istikametine göçe hazırlandığı anlara.

Ezan sesiyle hafif uykusundan uyanan yaşlı kadın, uzun zamandır dizlerini yurt edinen romatizmalarına çok aldırmadı; her sabah yaptığı gibi, usulca mırıldandığı bir şükür duası ile yatağından doğruldu. Camı, gaz yağı ile yanmakta olan bez fitilden çıkan is nedeni ile iyice kararmış, nerede ise kendini aydınlatmakta bile aciz duruma gelmiş idare lambasının soluk ışığında, biraz da el yordamı ile başörtüsünü buldu, yılların büyük bir maharetle gümüş rengine bürüdüğü saçlarını eli ile düzelttikten sonra sıkıca başına bağladı. Patiska geceliğini çıkardı, üzerindeki çiçek desenleri iyice solmuş basma entarisini giydi. Turkuaz yeşili plastik terliklerini, yer yer nasırlaşan ve derin çatlaklar oluşan ayağına geçinirken, hala horultular çıkararak uyumakta olan eşine seslendi.

-Koruci!... Kalk hayde, sabah ezani çoktan okundi.

Eşinin, horlamayı kestiğini ve kıpırdadığını görünce, karyolasının pirinç başlığında asılı duran peştamalını aldı ve arkasına bakmadan yavaşça odadan dışarıya süzüldü. Kapının ahşap ve kaba mandalının gıcırtı ile açılışı, yarı uyur haldeki ihtiyar adamı iyice kendine getirdi.

İyice eskimiş, artık çürümeye yüz tutmuş tahta merdivenlerden, dikkatlice ve el yordamı ile alt kata, mutfak olarak kullandıkları bölüme indi yaşlı kadın. Kapının hemen bitişiğindeki lambanın camını çıkardı, bir kibrit vasıtası ile fitilini tutuşturdu. Sevimsiz bir gaz kokusu ve soluk bir ışık etrafa yayılırken, dolaptan aldığı bir bez vasıtası ile lamba camını sildi ve itina ile yerine yerleştirdi. Siyah, kırmızı ve beyaz renklerin hakim olduğu çubuk desenli peştamalını sıkıca beline bağladı ilkin. Sonra, giriş kapısının hemen arkasındaki tenekelerin birinden, küçük bir bakır maşrapa vasıtası ile aldığı su ile , alel acele abdest alıp, koyun postundan yapılan seccadesi üzerinde, Karadeniz’i arkasına alarak sabah namazına durdu. Namazı bittiğinde, eşi de merdivenlerin nihayetindeki alçak kapıda görünmüştü. Uzun boylu, ak saçlı, ak sakallı adam, başını eğerek alçak tavanlı odaya girdi ve elinde getirdiği giyeceklerini, pencerenin önündeki alçak sedire bıraktı. Hala paçalı donu ve uzun kollu fanilası ileydi. Bir iki esnemeden sonra, üşüdüğünü belli etmek istercesine omuzlarını kaldırdı ve ellerini ovuşturarak su tenekelerine doğru yöneldi.

-Havalar da soğudi. Dedi adam.

-Oyle!.. Sen namazini gıl, ben sobayi aliştirirım ha şimdi.

Eşi abdestini alırken, o da, giriş kapısının hemen karşısında bulunan kuzinenin önündeki kuru zeytin dallarını ve mısır gostellerini (Mısır saplarının kök kısmı) sobaya doldurdu, bir çıra yardımı ile çabucak alıştırdı. Hoş bir ses çıkararak yanan kuru dalların çıtırtısı ve alevlerin rengarenk ışığı küçük odaya yayıldı. Sobanın ön tarafına içi su dolu bir kazan, arka kısmına ise çay demliğini yerleştirdi. Daha sonra da, artık yemekler, sebzeler, meyve kabukları vs. ne buldu ise kazanın içine boca etti. Kendilerinden önce, bitişik odada yaşayan ineklerinin karnının doyması gerekiyordu çünkü.

Anadolu’nun kuzey doğusunda yer alan, sert deniz rüzgarlarına, yoğun yağmurlara alışık sahil köylerindeki tüm evler, birbirine benzer mimari ile inşa edilmiştir. Diğer yörelerin aksine, ekilebilir toprağın az ve bu nedenle de değerli olması;yetiştirilen mısır, fındık, çay, tütün gibi ürünlerin de korunması gerektiğinden; biraz da inançlarının getirdiği mahremiyetin nedeni ile, evlerini hep kendi arazilerinde ve birbirinden uzak kurmuşlardır yöre insanları. Bu durumu da,’silah menzilinin dışında olmak’ diye adlandırmışlardır. Ayrıca tüm bu etkilerin yanında, yakın aralıklarla dik yamaçlardan sahile uzanan küçük derelerde daima içme suyu temin edebilecek gözeler bulunması, bu küçük ama sağlıklı evlerin bir araya kümelenmesini engellemiştir. Bu bölge insanının daima yüksek sesle konuşmasının bir nedeni de, işte bu evler arasındaki uzaklıktır.

Genellikle tarıma müsait olmayan kayalık yamaçlara, ya da tarlaların baş kısmına kuruludur bu ahşap evler. Manzarası ve yönünü doğa şartları belirler, genellikle ön kısmı arazinin eğimine doğru yönlendirilmiştir. Alt kısmında muhakkak iki oda bulunur; bunlardan biri mutfak ve oturma odası, diğeri ise hayvanların barınağı, yani ahırdır. Sıcaklığı koruyabilmesi için genellikle alçak tavanlı imal edilirler.Ahırın üst kısmı, ahşap bir döşeme ile kaplanır; yörede atık bez parçaları kullanılarak örülen kilimler de halı görevini görürler. Bu kısım yatak odası olarak kullanılır. Çünkü bu oda, hayvanların sıcaklığı sayesinde doğal bir ısınma sistemine sahip olmaktadır.

Kadın ineğini karnını doyurup, altını temizlerken; eşi de namazını kıldı, çayı demledi, kahvaltı sofrasını hazırladı. Gün yavaş yavaş ağarırken, kuzinenin hemen önüne kurdukları yer sofrasına karşılıklı oturup; kendi ağaçlarından toplayarak salamura yaptıkları zeytinler; kendi ineklerinin sütünden imal ettikleri tereyağı ve peynir; kendi bahçelerindeki meyvelerden yaptıkları reçelden oluşan yemeklerini, kendilerinin pişirdikleri mısır ekmekleri ile birlikte yediler. Bir taraftan kahvaltılarını yaparken, bir taraftan da o gün yapılacakları planlayıp, iş bölümü yaptılar.

Eşi sofrayı toparlarken, iki kanatlı küçük pencerenin önündeki sedire ilişti usulca Korucu Mehmet. Tarlasında yetiştirdiği ve arasından itina ile seçtiği yapraklardan büyük bir maharetle kıydığı, ardından da tükendikçe gümüş renkli tabakasına yerleştirdiği tütününden bir keyif sigarası sardı.Birkaç nefes çektikten sonra da, her sabah olduğu gibi uzun uzun öksürdü.

-Gocadın gitdın, birakamadun hau mereti. Diye sistem etti eşi yine bulaşıkları yıkarken.

Eşinin olağan sitemlerini duymamazlıktan geldi ve pencereden dışarıya bir göz attı. Bunca yaşına rağmen, hala bir genç insanınki kadar keskin olan bakışları ile, dikkatlice denizin ufkunu taradı. Ak sakalları arasından zorlukla görülebilen dudaklarında, belli belirsiz bir gülümseme gezindi.

- Bu gün deniz güzel, tam Mezgit havasi. Zannederum kısmetimiz açık olacak.

-İnşallah!... Kalın giy sen ama. Hava soğuk, Karayel çarpmasun seni.

-Meraklanma sen. Sıkı giyinirim bu gün. Kayıkta yağmurluğum da var, korur o rüzgardan.

Keyif sigarası faslı sona erince, yaşından beklenmeyecek bir çeviklik ile yerinden doğruldu. İlkin, eski, yer yer yırtık ama oldukça koruyucu olan beresini Başına geçirdi. Sonra, ayaklarına uzun boğazlı çizmelerini çekti; balıkçı yakalı yün kazağının üzerine, keçeden yapılı kalın yeleğini giydi. Akşamdan hazırladığı çıkınını ve karmağını (Üzerinde yaklaşık 60cm ara ile dizili, 25 cm boyunda misinalar ve ucuna asılı kancalara, genellikle İstavritten yapılan yemler takılı, ortalama bin metre boyunda, sağlam naylon ipten yapılan, iki ucunda şamandırası bulunan bir olta sistemi) koltuğunun altına aldı, sesli bir’’Bismillah!’’ çekip, evden ayrıldı.

-Rasgele koruci!...Dikkatli ol!...Kapılma öfkesine Karadenizun.

- Sağ ol!...Diye karşılık verdi arkasına bakmadan. Dikkat ederim. Hoş pek yabanci sayılmaz o bize, taniduktur. Gucağında doğduk,gucağında yetişduk, gucağında ölecuk. Var mi gidecek başka yerumuz? Sana da kolay gelsun hanım!

İhtiyar kadın, eşinin arkasından sahile uzanan dar patika yolun başına kadar yürüdü ve bir süre ardından sevgi ile, gülümseyerek baktı.

-Bu yaşına geldi, şu ander da gaybanayi bırakamadi bi türli. Diye söylendi kendi kendine.

Uzaklaşan eşinin yaktığı yeni sigaranın dumanı hala görebiliyordu. Gün iyice ağarmış; balığa açılan kayıkların motor sesleri köyü kaplamış; komşu kadınlarının uzaktan uzağa, bağırarak yaptıkları sabah sohbetler de duyulur olmuştu.(Devam edecek)


Bir tutam hayat-03.05.2014-Sumqayıt-Azerbaycan

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sevginin gücü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sevginin gücü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sevginin Gücü yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
11.5.2014 07:30:55
çok güzel anlatım di
dinmesin gönül sesiniz
saygımlasınız
Saynur Baysal Öztürk
Saynur Baysal Öztürk, @saynur-baysal-ozturk
11.5.2014 00:25:21
Hiç görmediğim Karadeniz'i görmüş kadar gözümde canlandırdı yazınız. Ne güzel bir yaşlı çift hikâyesi okuttunuz, çok teşekkür ederim. Şimdi yeni bölümü okumaya gidiyorum. Kaleminize kuvvet...

Selâm ile.
ersinbaşeğmez
ersinbaşeğmez, @ersinbasegmez
6.5.2014 15:41:17
Sona gelirken

diyordum inşallah hemen bitmez

devamını görünce sevindim

tebriklerimle dostum

güne de gelmiş

iyi de olmuş hani

keyifle okudum

doğayı kaleminizde düşlemek güzel
athena
athena, @athena
6.5.2014 09:16:59
Bizim şehrimizede yağmur düşüyor bu ara.Bir karadeniz kadar olmayan ama yağmurla kucaklaşınca bize de huzur veren az miktarda yeşilimiz bugünlerde çok canlı,mis kokulu ve kaybettiğimiz huzuru bize geri veriyor.Beton binalar ve egzoz kokusu arasında gidegelen rutin hayatlarımızda şehrin içinde kaçabileceğimiz sınırlı doğal yerlerde olmazsa şehir hayatı hiç çekilmez sanırım.

Yukardaki öyküde mükemmel şekilde tasvir edilen o şirin evde hayatının bir dönemini geçirmiş olmak veya fırsat buldukça kaçabilmekte bir şans olsa gerek ki içinde iki sevgili, saygılı çınarın varlıklarıda apayrı bir anlam yüklüyor o evin değerine.Güne düşen bu huzurlu öykü için teşekkürler.Saygı ve selamlarımla...
**Havin_**
**Havin_** , @--havin---
6.5.2014 00:17:01









Ha bua ne diyeyum çi daa .))


Yazılarınızı üst üste birkaç gün okursam muhtemelen soluğu o hırçın deniz kıyılarında alırım. Ne çok seviyorsunuz topraklarınızı.. Hayır, topraklarımız demeli. Her karışı memleketimizdir bu ülkenin. Ben de bozkırlarımızı böylesi zengin bir tona bürüyüp anlatabilsem keşke. Ama yok. Yüreğim o kadar kocaman değil ama işte hep bu sayfada ya da hakkını veren öykü sayfalarında kendi eksiklerimi düşünüyor, hayıflanıyorum. Belki bir gün, kim bilir..


Öykü.. Allah seven, sevmeyi bilen gönülleri bir yastıkta kocatsın diyesim var. O sofra, o muhabbet, keyif tütünü, beresi, çizmesi ve ardından uğurlayan yârenin gözleri.. Lütfen devâmında okuru üzmeyin. Kadın adamı uğurlarken gözlerim doldu, kaleme zevâl olmaz ama siz okurlarınızı da düşünün olur mu..



Dâim olsun yazın için verdiğiniz uğraşın zaferi..



Sevgiler.






Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
5.5.2014 21:48:46
Sevginin olduğu yerde bütün zorluklara göğüs germesini bilir insan. İşte bu bir yastıkta kocamış insanlar gibi.

Bir tutam hayat yazarsa okunur, yine güzel betimlemelerle hayatın içinden bir hayattı işte.

Tebrikler, saygılar
Sihirli Kalem
Sihirli Kalem, @sihirlikalem
5.5.2014 20:39:59

Nasıl bir yazıydı bu.
Sanki günler önce ayrıldığım o toprakların kokusunu getirdi.
O temiz yüzleri, güçlü kalplerin esintisi esti sanki.
O kadar güzel dokunmuşsunuz ki güzelliklerine.
En önemlisi de sadık kalpli insanlarına.

Bu öyküde yıllar önce çocuk gözlerle seyrine daldığım dedemle ninemi de anımsattı aynı zamanda.Bir dua daha ettim sayenizde arkalarından. Sonra o öfkeli ve bir o kadar da merhametli Karadeniz'in mavisine saldım bütün benliğimi.

Ne güzel yazdınız, alkışladım ve sevindim çokça devamı geleceği için.

Kapılma öfkesine Karadenizun." özellikle bu cümle...

Sevgi ve saygıyla...

Güne çok yakıştı.
Ahmet ÖRNEK
Ahmet ÖRNEK, @ahmetornek
5.5.2014 18:30:12
yine büyülü diyarlarda
dolaştırdın bizi şairim
aklımızı Karadeniz ve
oltalar da takılı bırakarak...
güne düşen kaleminizin güzelliğini
ve ustalığını gönülden kutladım
saygı ve selamlarımla
Nurefşan.
Nurefşan., @nurefsan-
5.5.2014 15:52:17
sadece okudum büyük bir zevkle :(
TheRaven
TheRaven, @theraven
5.5.2014 12:46:45
Hikayenizi beğeni ile okudum. Özellikle tasvirleriniz çok başarılı bence. Öykü insanı içine alıyor sanki. Bu samimi ve akıcı öykünüzden dolayı sizi tebrik ederim. Elinize sağlık..
Mücella Pakdemir
Mücella Pakdemir, @mucellapakdemir
5.5.2014 03:12:07
Uzun cümlelerle yapılan tasvirleri zevkle okudum. Devamına inşallah. başarısını kutlarım.
akilli46
akilli46, @akilli46
5.5.2014 01:39:12
Öyküleme güzel. Ancak ben biraz oyun bozanlık edeceğim müsadenizle. İlk ve son paragrafta birleşik cümlelerde sıkça gördüğümüz bir hataya düşmüşsünüz. Cümleyi sona bağlayan ek, diğer cümlelerin yüklemiyle uyuşmadığından anlatım bozukluğu meydana gelmiş.
Dördüncü ve altıncı paragraflarda bazı cümleler, virgül ile gereksiz yere uzatılmış. Nokta konsa da hiçbir şey değişmeyecekti.
"Anadolu’nun kuzey... ", "Genellikle tarıma...", ve "Keyif sigarası..." diye başlayan paragraflarda, daha ziyade cumhuriyet dönemi edebiyatı ve daha öncesinde gördüğümüz bir anlatım tarzı ortaya çıkmış. Yani ki öykü kesilerek bilgilendirme yapılmış sonra yeniden öyküye dönülmüş. Bu durum akıcılığın bozulmasına sebep olmuş.
Tebrikler ve başarılar...
grafspee
grafspee, @grafspee
5.5.2014 01:11:45
öykü güzel başladı, gayet samimi, yazı akıcı. devamını bekliyoruz inşallah. elinize sağlık
selahattincansız
selahattincansız, @selahattincansiz
5.5.2014 00:10:34
yine çok güzel bir hikaye.
Öyle anlatmışsın ki insanın içine giresi geliyor.
hayat aslında bu kadar basit ve yalın...
bekliyoruz.
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
4.5.2014 22:50:41
Sevgili Gökhan.

Seni okumak artık bir ayrıcalık oldu benim ve bizler için. O kadar güzel tasvirler yapıyor okuycuyu o kadar yazının içine alıyorsun ki okuduğum her satırda sanki o evde ben yaşıyormuşum gibi oldum.Memleketinin insanını çok iyi bilmen de ayrıca bu yazıyı güzelleştiren bir başka unsur.

Kendi adıma bir sonraki bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Selam ve sevgiler.
JENGAR
JENGAR, @jengar
4.5.2014 22:44:51
Harika bir öykü...Kürdi olmakla birlikte karadeniz bölgesinde yaşamış biri olarak kusursuz bir gözlem ..nicelerine efendim..
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
4.5.2014 15:54:49
10 puan verdi

Kıymetli dostum

Desenize bizleri okumaya doyamayacağımız nefis anlatımınızla yeni bir keyifli yazı dizisi bekliyor.
Heyecanla devamını beleyeceğiz

şimdiden kaleminize kuvvet

saygı sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
4.5.2014 15:54:41
Yaşadım ve ta yaşadıkları evin, o atmosferin içine girip bir bir gözlemledim hayatlarını sanki ben de tam onların burnunun dibindeymişim gibi. Ne güzel aksetmiş her şey hem de en ince detayına kadar. Ne de olsa ayrıntılar detaylarda gizlidir değil mi sayın yazarım?
Çok yaşayan mı çok gezen mi bilirmiş? Cevabı satır aralarında ayan beyan belli etmekte kendini ve tabii ki kalemin gücü de devreye girdi mi bir yazı şöleni yaşamaktayız biz okuyucular.

Kutlarım can-ı gönülden.

En içten selam ve en iyi dileklerimle...

glenay
glenay, @glenay
4.5.2014 15:20:36
9 puan verdi
Kızımın eşi ve kardeşimin eşi Artvin'li. Bu yüzden Karadeniz insanını biraz biliyorum.
Bir kızımın ilk öğretmen olarak gittiği yer İnebolu'uydu. Burada daha yakından tanıdım bu insanları.
Özellikle kadınları çok çalışkandır. Konuşmaları kendilerine özgüdür.

Öykünüzü yine içinde yaşayarak okudum.Onlarla çay içtim, sigaranın dumanı genzime kaçtı.
Bu karı koca da odama girdi sayfanızdan.

Tebrikler,
devamını merakla bekleyerek,

selâmlarımla..
Davidoff
Davidoff, @davidoff
4.5.2014 13:06:37

Sözü, sohbeti geniş ve güzel bir insansınız.

Bu tabi ki yazılarınıza da yansıyor. Sanırım Karadeniz insanının yapısı böyle, onlarla sabah sohbete başlarsınız, bir de bakarsınız ki akşam ezanı okunuyor... Farkında bile değilsiniz.

Çok güzel bir yazıydı. Sadece şu kara yemişe takıldım. Çocukluğum da babaannemin koca yemiş diye dağlardan topladığı üzeri hafifçe dikenli kırmızıya çalan, sadece doğada bulunan bir meyveydi. Halâ unutamam.Yazıyı okudukça aklıma geldi, acaba ikisi kardeş meyveler midir diye.

Tebrik ederim. Her zaman yazın, bakmayın yorum yazamadığıma mutlaka okuyorum ama şu sıralar kızımın lisans çalışmalarına yardım ediyorum, o yüzden sık giremiyorum deftere.

Başarı dileklerimle.

Minos
Minos, @minos
4.5.2014 12:48:36
Merhaba Derya yürek.
Bu günkü hikayenizden sizin sakin ve sabırlı bir yapınız olduğunu gördüm.
Karadeniz'in küçük bir dağ köyünde yaşayan yaşlı bir balıkçının güne başlamasınıbu denli zengin ve teferrüatlı anlatmanızdan anladım.birde kaleminizin zarafeti ve gönül zenginliğiniz eklenince
Bu sıradan güne başlama olayı edebiyat Şöleni'ne dönüşmüş.
Gözlemdeki zengin bakış açınız

derin görüş gönüldeki zenginlikler birleşince harika bir esere dönüşmüş.
Bu olayı ben anlatmaya kalksaydım küçük bir prağrafta toparlar bir an sonuca varmanın yollarını arardım.
Çok teşekkür ederim sabahıma renk kattınız gönül zenginliğinizde.
Ama size biraz kırgınız.
Değer verdiğim yorumlarımızdan beni mahrum bırakıyorsunuz son günlerde hoşça kalın ve siz hep yazın kalem size yakışıyor saygılar

Minos tarafından 5/4/2014 5:19:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
4.5.2014 12:47:11
kapıldım onların evlerine,
sesimi çıkarmadım Korucun dibinde
Bakalım nasıl tutacağız balıkları,
Denizin alışacağım mı dalgasına,
Ya kusarsam duyar Korucu,
Allahım ne yapsam da..

Tebrik ederim saygılarımla.
Gül ESEN
Gül ESEN, @gulesensancar
4.5.2014 11:06:58
Vira bismillah...her insanın kaderi farklı çizilmiş..şablonlara.... bu zamanda helal yaşamak zorlastı ne oldu bize..paylaşmadan uzagız :(

Paylasılan hayatlarda mutluluğu yakalayanlara ne mutlu

Kalemin daim olsun yuvanın sıcaklıginda üşüyen ellerimi ısıttım

Saygılarımla
CaNMaYBuLL
CaNMaYBuLL, @maybull
4.5.2014 02:23:03
10 puan verdi
Evet ! Bir tuval koyun önüme.Tam karşımda kalsın doğanın mavi denizi,yeşilin efendisi Karadenizi.
Her fırçamda yine,ardı ardına yeşilde mavide tonlarçası bu tonda

Bak uzaktan geliyor kayık sesleri,üzerinde insan,dalgasında denizinin.

Biraz daha boya,biraz daha,hem yeşilinden hem mavisinden.

Güzel Yazınız İçin Tebrikler

Saygılar


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.