2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
774
Okunma
KEŞKE
Uğrasak zaman denen lüks bir restauranta.
Ve krallar kraliçeler gibi kapıda karşılansak.
“Buyurun, hoş geldiniz.” dese şef garson, hoş bir tavırla.
Kim bilir beklide küçümserdik, burun kıvırarak!
Ve sorsa;
Kurulsak bir masaya.
“Ne arzu ederdiniz, ne alırdınız?” sorusuna,
Uzunca düşünsek ve bir türlü karar veremesek. Ve sorsak,
“Geçmişten ne var mesela.” Ardından yine Biz karar veremesek.
“Siz bilirsiniz, size bırakıyoruz.” Desek küçümseyerek.
Zamanın şef garsonu, tereddüt etmeden dönerdi mutfağa, çok geçmeden gelirdi tabaklar dolusu keşkelerle!
Keşke, hiç doğmasaydım.
Keşke, seni hiç tanımasaydım.
Keşke hayatıma girmeseydin.
Keşke,
Keşke,
Keşke
Ve bir keşke daha eklenirdi tabaklara.
Donatılırdı masamız keşkenin bin bir türüyle!
Hele bir de kemancı Çigan çalıyorsa, Ooooof of.
Değmen keyfimin kahyasına!
Demlenirdik dertlerimizle kime ne?
Bir parmak işaretiyle çağırırdık mest olunca keşkeleri!
Yine küçümser bir edayla;
Heyyyy garson, birer okkalı kahve alalım.
Keşkeler tuzlu olmuş!
Hesabı getirmeyi de unutma!
Neyse ki ikramlarınız ağır, ederi ucuzmuş keşkelerimiz gibi.
Hizmetiniz çok güzel.
Al hadi bu da bahşiş.
Unutma!..
Bir dahaki gelişimizde iyiki’ler de isteriz.
Efkan Ötgün