Son zamanlarda olumsuz siyasal gelişmelerin gölgesinde kalan vatanseverlik, ulusalcılık, milli irade bilinci gibi kavramları yeniden önceliklerimiz arasına sokabilir miyiz?
Dinsel ve etnik kutuplaşmalardan arınmış, hoşgörü kültürü ile desteklenen bir toplumu yeniden inşa etmemiz olanaksız mıdır?
Devlet gücünün, siyasilerce Demokles’in kılıcı gibi kendi siyasi anlayışlarına karşı olan vatandaşlarına karşı kullanılmadığı, bireylerin ise; etkisinde kaldığı yabancı güdümlü siyasal akımların yönlendirmesi ile devletiyle hesaplaşmadığı, fırsat eşitliğinin devlet güvencesi altında olduğu yapılanma sadece ütobik bir hayal midir?
Ve en önemlisi;
Türk milleti, nitelikli insanlar tarafından yönetilmeyi hak etmiyor mu?
Sorun haline gelen ve yaşadığımız olumsuzlukların temelini oluşturan bu sorulara vereceğimiz yanıt, arzuladığımız gelecek için niyetimizi de ortaya koyacaktır.
Nasıl bir toplumda yaşamak istiyoruz?
Yolsuzlukların talan boyutuna ulaştığı, dinsel bağnazlığın toplum üzerindeki tahakkümüne göz yumulduğu bir toplum mudur yaşamak istediğimiz toplum?
İnsanların dinsel imgeleri kullanma oranına göre itibar gördüğü, emperyalizmin işbirlikçiliği yönünde onursuz bir yarışın ivme kazandığı, kraliçeye bağlılık yemini etmiş isimlerin kritik noktalarda (!)görev aldığı bir toplum mudur arzulanan?
Vatanseverliğin tu kaka gösterildiği, milli değerlerin yabancı sermayeye ya da siyasal yakınlıkları nedeniyle bazı isimlere peşkeş çekildiği bir toplum mudur özlediğimiz?
Tarikatların sunduğu, güdümlü, ucube din anlayışının “bize önce din lazım” kültürü mü hakim olmalı toplumda?
İdeal toplum; Çağdaşlığın çirkeflik, dindarlığın ise ille de vatan hainliği ile mümkün olabileceği gibi yanlış yargılara sahip bireylerden mi oluşmalı?
İşte bütün bu sorular, önce bireysel ardından toplum olarak, ulus, millet olarak cevaplanmayı beklemektedir. Vereceğimiz ortak cevap, geleceğimizin rengini de belirleyecektir.
Ak mı, kara mı!