- 517 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
1 MAYIS!
Bugün 1 Mayıs! Her yıl olduğu gibi yine burukluk çöktü içime. Niye bir fabrikada işçi değilim diye hayıflandığım olur, bir mayıslarda alanlara koşup o kutsal işçi bayramı çoşkusundan zaman zaman uzak kaldığım için kah üzülür, kah da kendime kızarım. Memur emeklisi değil de ah bir işçi olsaydım! Şöyle boncuk boncuk terler dökseydim; çeliklere şekil veren kızgın ateşlerin karşısında. Yüzüm siyahlaşsaydı benek benek güneş yüzüne hasret maden ocaklarında. Makine dişlilerinin karşısında parmaklarımı kaptırma riskiyle adrenalim tavan yapsaydı. Bir de düşük ücret,fazla çalışma saatleriyle imanım gevreseydi. İşte o zaman bayram çoşkusuyla kendimden geçer,bizi yok sayan zihniyete karşı korkusuzca göğsümü gere gere direnirdim. Kavga benim göbek adım olmuş. Bir dilim ekmek için çocukluğumun en pembe yılları nasıl ki kavgayla geçtiyse şimdi de öyle… Bir gün yaşam kavgasından kopmak; bütçemin alt üst olması demektir. 1 Mayıs günü arkadaşlarımla birlikte olmayı çok isterdim ama olmadı işte. Belki bana içten içe öfkelendiler, sitem ettiler. Her ne kadar yüreğim onlarla birlikte olsa da fiiliyatta her gün olduğu gibi Pazar yerlerinde tezgah açacaktım.
Emeğin özgürlüğüne ve zaferine gönül verenlerdenim tabiî ki…Her ne kadar doğanın güç koşullarıyla yüzüm yanmış, çadırımın demirlerinden avuçlarım nasırlaşmış, sabahın yedisinden akşamın 9-10 una kadar bilmem kaç saat ayakta dinelmiş olsam da bir proletaryanın çelikten kaplı ruh halinden uzak kaldığım bir gerçektir.
İşçilerle yıllar öncesi komşuluk yapmış,az çok aşinalık kazanmıştım gizemli dünyalarında…Oturdukları daireler kendi mülkiyetlerinindi. Ben ise kiracıydım aynı binada. Çift ikramiye alırlar, yazlıkları ve arabalarının varlığıyla tafra sattıklarını sezinlerdim. Kulağıma gelen fısıltılar:
“Bizi bıraksın! O, önce kendini kurtarsın!”
Bu düşünceler gelgitinde bugün 1 mayıs sabahı saat 7.30 da sempt pazarına tezgahımı açmak için gittiğimde benden daha erken gelenlerin telaşelerine tanık oldum. Aslında işler oldukça kesattı. Zira vahşi kapitalizm, bizi limon gibi sıkmış ve sıkmaya da devam ediyordu. Tencerelerimizden yükselen tıngırtılar, artık eski müzikal ritmini yitirmiş, kırkbeşlik bozuk plak gibi cızırdıyorlardı.
Dinlenme faslına geçtiğimde tezgahımın yanındaki komşuma gözlerim takıldı.Benden biraz yaşlı,atmış yaşlarında, sendika başkanlığı da yapmış işçi emeklisiydi. Şekerim düştüğünde imdadıma yetişen ve her zaman çantamda bulundurduğum şeker kutusunu açıp ikram ettim:
- Buyur abi!
- Teşekkür ederim ama neyin nesi?
- Bugün bayram ya!..
- Ne bayramı ya?
- 1 Mayıs…
- Hımmm, dedi mırıltıyla suçluluk duygusu içinde.
Üzüm üzüme bakarak kararıyormuş(Şimdi daha iyi anladım yüzümün neden Arap gibi olduğuna)
Nice 1 Mayıslarda buluşmak arzusuyla bütün emekçilerin bayramını kutlarım…
YORUMLAR
Merhaba Ayhan'cığım, günün anlam ve önemini çok güzel özetlemişsin.. Tabi gönlümüzde ki arzuyu yerine getirip, işçilerle beraber bayram yapmayı isterdik.. Ama bayram...! Bu zihniyet var olduğundan beri, bayramları bu halka zehir ettiler.. Fazla söze gerek yok, dostum...Yazını, duyarlı yüreğini kutluyorum. Selâm ve saygılarımla.