Yitik Gölge
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Tüm haftanın yorgunluğunu biriktirmiş bir akşam, tüm sevdiğim dostlarım yanımda sakin geçmesi için herşey önceki günden planlanmış, klasik cuma eğlencesi. doyasıya gülüp sohbet ediyoruz, ara ara müzik eşlik ediyor uzun geceye.. Yorgunuz geceyi sonlandırıp, herkesi evine uğurluyorum. Gece ve ben yalnızız..hava serin, güzel bir bahar gecesi hoş bi esinti saçlarımda ara ara bulutlar parçalıyor gecenin lacivert rengini. Fazla sakin fazla huzurlu ürperiyorum, zira hiç hoşlanmam yalnızlıktan.. her zamanki gibi bir şarkı mırıldanıyorum ama bu kez bilmediğim bir lisanda yanımda bir gölge eşlik ediyor şarkıma ürperiyorum.. gölge dedimse sis gibi rüzgar gibi belli belirsiz elleri işaret ediyor bir şeyler fısıldıyor anlamıyorum ama gel diyor..gel. İnanamıyorum gördüğümeduyduğuma karanlıkta kıpırtılar sesler... kalabalığın ortasındayım şimdi seçemiyorum. "hayal olsa gerek" diyorum, hızlı adımlarla soluğu odamda alıyorum, titrek ellerimle çalışma masamın üzerindeki sürahiden bir bardak su dolduruyorum. Bir bardak suda boğulacak gibiyim sanki su beni yutacak minik bir yudum içemiyorum. en iyisi uyumak diye söyleniyorum kendi kendime derin bir nefes alıp bırakıyorum, yatağın ucuna oturabiliyorum güç bela. Yine o gölge bu kez arkamda mıknatıs gibi çekiyor beni kendi karanlığına. Boş bakışlarla odayı süzüyorum, içim bomboş ev üzerime yıkılacak sanıyorum. Sığamıyorum kabuğuma durduramıyorum olup biteni bu kez bende karşılık veriyorum gölgeye o bilmediğim lisanda.. Ayaklarım hükümsüz " gel" diyor gölge ve ben gidiyorum, artık gölgeyi seçebiliyorum tanımadığım bir sima ama yıllardır yanımda gibi, kaybedipte bulduğum biri..
... Yürüyoruz şimdi cadde boyu ıssız sıralı bahara hazırlanan ağaçlar arasında yinede rüzgar sessizliği bozmaya yetiyor. Gücümün tükendiğini hissediyorum o kadar çok yürüyoruz ki ve nihayet eski şehrin sokaklarındayız. Artık tanıdık geliyor evler sokaklar o meşhur asma bahçeleri. yolun sonunda şehrin çıkışında nerdeyse eski evimiz, artık bir harabe o görkemli bahçenin yerinde yeller esiyor, nar ağacı kalmış bir tek geriye o da bahara hazırlanıyor belli ki minik yaprakları kımıldıyor. Sanki gecenin bir vakti bir gölgenin peşine takılıp oraya sürüklenen ben değilmişim gibi birden canlanıveriyor herşey, tüm o geçmiş yıllar.. o aklımın pek sarmadığı ama herkesin sevgisiyle şımartıldığım, sarı saçlarımı savura savura koşuşturduğum o yılların ortasına düşüveriyorum. Arka bahçede hala o salıncak, paslı demirleri yine o nefret ettiğim sesle seğiriyor. Bi an kendime geliyorum yanı başlımda bir çocuk kısa pantolonlu siyah saçlı ama gözleri tıpkı benimkiler gibi... Korkuyorum, gözlerim bahçenin sonundaki su yoluna takılıyor. Sesler birbirine karışmış sağır ediyor tüm bu uğultu beni.. birer birer seçmeye başlıyorum gölgeyi, çocuğu.. gözlerimi sımsıkı kapatıyorum, kanım vücudumdan çekilircesine üşüyorum. Şimdi zihnimde canlanıyor 1992 yılının 7 Temmuzu, doğum günümüz.. Kısa pantolonlu o çocuk kaybolan ikizim tanıyorum.. " en son buradaydık" diyebiliyorum güç bela gece boyunca ağzımdan çıkan tek cümle. düşüyorum dizlerim kanıyor ama hissetmiyorum acısını, her canlı her ses üzerime geliyor baş edemiyorum. fısıltılar yerini sözcüklere bırakıyor bu kez anlıyorum bana söyleneni... su yolunu, bahçenin sonundaki koruluğu, onu, tüm olup biteni.. herşey şimdi zihnimde yeniden yeniden canlanıyor.
Tüm bu olan biten aklımın bir oyunu, haykırmak istiyorum ama artık gölgeler kararıyor ... Şafak vakti gece maviye dönüyor.
Rüyadayım şimdi ben 27 sinde Ahmet kaybolduğu günki gibi 5 yaşında, tutmuşum sıcacık elleri avuçlarımda.. gözlerime bakıyor gülümsüyoruz, evimizin sokağında yürüyoruz, hanımellerinin güllerin mis kokusunu doya doya çekiyoruz içimize. Sokak kapısını açıyorum o minik eller hala avuçlarımda, konuşmuyoruz..
Gerçek ve Yalan iç içe, ayırt edebilene aşk olsun. Evimizdeyiz tüm aile bizi bekliyor, sesimi duyabildiğim son cümlem bir fısıltı gibi "kardeşim, bak evimize getirdim seni"... her ne kadar sen hiç doğmamış, bende seni kaybetmemiş olsam da, biliyoruz kapılar artık sonuna kadar açık...
Not: Yaşanmış bir olaydan kurgulanmıştır.
YORUMLAR
biraz daha uzun tutabilirdin ...devamı olacak sanırım...harika bir öykü devamını sabırsızllıkla bekliyorum desem
hasan 6666
hayat, helezonik ve sarmaldır..
kıvrımlarının arasında yitirdiğimiz değerler, ötelediğimiz sorunlar, görmezden geldiğimiz yaralar ve hatta anımsamadığımız anılar saklıdır..
bazen kıvrıla kıvrıla dolanırız mazimizin içinde, dolandıkça hayatımıza, hayatlara rastlarız; gölge misali..