- 1915 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
‘’PARA’’ BİR GÜVERCİN KADAR ÜRKEKTİR, KENDİNİ GÜVENDE HİSEDECİĞİ YERE UÇAR. ( 6 )
İstemeden de olsa Kulak misafiri olduğum Rusça konuşan çift konuşmalarında bizden bahsediyorlardı.
Kadın, yanındaki adama hatırladın mı? Bu insanları İstanbul havaalanın da bagajlarımızı verirken sırada tam önümüzdeydiler. Şu beyazlı kızı Rus’a benzetmiştik. Adamın cevabı “evet hatırladım“ oldu. Kadın konuşmasının devamında beyazlı kız için herhalde balkan kökenli diyerek fikir yürüttükten sonra demek onlarda buraya geliyorlarmış dedi. Çift kendi aralarında konuşmalarına devam ederken bende beyazlı kız dedikleri yani beyaz elbiseli kıza Cansu’ ya daha dikkatli bakmaya başladım.
İki seneyi aşkın bir zamandır birlikte çalıştığım mesai arkadaşım Cansu, gerçekten de Rusları biraz andırdığını dikkat edince bende fark ettim. Cansu kardeşimin açık teni, mavi gözleri ve köken olarak Selanik göçmeni oluşunun etkisiyle Biraz Slav ırklarını andıran bir özelliği vardı. Yani kadın doğru tahmin etmişti. Cansu o esnada her şeyden habersiz Birsen Hanımla koyu bir sohbete dalmıştı.
Çifttin kendi aralarındaki sohbetleri masadaki arkadaşlarım üzerinden devam ediyordu.
Kadın bu kez de muhasebe müdürümüz Âdem Beyden bahsederek galiba Arap dedi gerçektende Adem Bey Hataylı ve etnik köken olarak ta Araptı.
Kadının bir sonraki yorum kritiği Birsen kardeşimin üzerinden oldu. Birsen’in iri ve güzel gözleri, koyu kumral görüntüsünden dolayı İspanyollara benzetmesine daha fazla sessiz kalamadım.
Oturduğum yerden çifte doğru dönüp gülümseyerek o kadarda değil artık diyerek cevap verdim. Birkaç saniyelik durgunluğun ardından adam ve kadın istem dışı bir refleksle gülmeye başladılar. Onların kahkahasının ardından masadaki arkadaşlarım kendi aralarındaki sohbeti kesip bize odaklandılar.
Daha sonrasında kadın çok nazik bir şekilde mahcubiyetini ifade eden sözlerle özür dilerim biz kendi aramızda öylesine konuşuyorduk. Lütfen bizi bağışlayın deyince bende tebessümle hiç sorun olmadığını söyledim.
Adam yanındaki boş sandalyeyi göstererek buyurmaz mısınız deyince bende sandalyeden kalkıp yanlarına oturdum. Kadın tokalaşmak için elini uzatıp “ben Viktorya“ dedi. Adamda elini uzatıp bende Yakov diyerek kendini tanıtmasının ardından bende adımı söyledim ve tokalaşmamızın sonrasında başladığımız konuşmamızın ilerleyen anlarında öğrendiğim ilk şey evli olduklarını sandığım Rus çiftin gerçekte arkadaş olmalarıydı.
Konuşmamız bir süre daha bu türden soru ve cevaplar şeklinde bir sürdü.
İstanbul’la tatil için mi gelmiştiniz? Diye sorduğumda, kadın sorumu cevaplandırıp. Aslında biz Antalya ya gitmiştik on gün Antalya da kaldık birkaç günlüğüne de olsa İstanbullu da görmek istemiştik sonrada bir işimiz nedeniyle Rusya’nın sanpetersburk şehrine gidip oradan da bu gün buraya geldik dedi.
Yakov Beyde bana siz buraya bu davet için mi geldiniz? Diye Sorunca hayır biz iş görüşmesi için gelmiştik bu organizasyona katılma davetini burada aldık dedim.
Konuşmamız giderek sohbete dönüşmüştü;
Yakov beyle, Andreo Beyin aralarındaki bağ, Moskova’ daki kamyon ve dozer ve kepçe gibi ağır iş makinelerinin üretildiği iki ayrı fabrikayla sınırlı ortaklığa dayanıyormuş.
Yakov Bey aslında Rusya’nın sanpetersburk eski adıyla Leningrad şehrinde yaşıyormuş ancak bu ortaklık nedeniyle Moskova ya yerleşmiş (- ilerleyen zaman içerisinde. Kamyon ürettikleri fabrikayı gidip görmüştüm devasa bir fabrikaydı. Aynı otoban üzerinde beş kilometre ilerideki ağır iş makinelerini ürettikleri fabrikayı zamansızlık nedeniyle görememiştim fakat o fabrikanın da aynı büyüklükte bir fabrika olduğunu orada örenmiştim.-)
Yakov, Rus ordusundan emekli eski bir generalmiş.
Çok şaşırmıştım tuhafıma giden şey general oluşu değildi yakov ismini genelde Rusya daki Yahudiler kullanırdı. Yahudiler Rus ordusunda subay olabiliyorlar mıydı? Bilmiyordum fakat dünyanın her yerinde olduğu gibi Rus Yahudileri de birinci öncelik olarak ticaretle uğraşıyorlardı.
Kendisi bana böylesine büyük bir servete nasıl sahip olduğunu anlatmasa da. 1991 yılından yani Gorbaçov’un glasnost ve perestroyka kısa adıyla (yapılanma ve açık politika ) dediği komünist rejimin son bulduğu birkaç yıl öncesine 1988-89 yıllarına dayanan süreçten beri yakın ilişkilerimin olduğu Rusya da. O dönem ülkenin yönetiminde olan üst düzey kişilerin. Ülkenin mili servetini makam ve mevki önceliğine göre aralarında nasıl bölüştüklerini iyi biliyordum. Bu nedenle yakova sahip olduğu servetinin men şeyini sormamıştım.
Bir ülkenin serbest ekonomi piyasasına geçişinde kendi sermaye guruplarını oluşturması doğal ve normal bir durumdur.
Ancak bu oluşum şu şekilde olması gerekirdi;
Hazinedeki para iş kurmak isteyen girişimcilere düşük faizle ve geri dönüşümü olmak kaydıyla ve denetlenmek koşuluyla dağıtılmalıydı. Bu müteşebbisler arasında başarılı olanlar olurdu. Başarısız olanlarda. Neticede zaman içerisinde ülke kendi sermaye guruplarını oluştururdu. Normali buydu.
Fakat Rusya ‘da bu böyle olmamıştı. Serbest ekonomik düzene geçiş sürecinde ülkenin devlet yönetiminde olan başta ordunun ve sonrada bürokrasinin başında olan kesimler komünist sistem gereği şahıslara ait olmayan ülke hazinesindeki paralara rejim boşluğunu fırsat bilip hukuksuzca el koymuşlardı.
Halkın komünizmin rejiminin baskıcı uygulamalarından ve Rus halkının demokrasi ve serbest ekonomi kültürü gelişmemiş olmasından kaynaklanan o süreç halkın herhangi bir tepkisi olmadan sıkıntısız atlatılmıştır.
İşin ilginç yanı başta, ülkenin generalleri ve üst düzey bürokratlarının olduğu kesimlerin ülkeyi korumakla görevli olmaları gerekirken ilk önce ülkeyi soyan kesimler olmasıydı.
Günümüze gelindiğinde aradan geçen 23 yılık zaman içerisinde o kesimlerden benim tanıdığım yâda duyduğum kişilerin çoğu o devasa boyuttaki paraları tüketmiş yani sahip oldukları paraları yönetmeyi becerememişlerdi. Artık o paralar Rus halkının hakkı olduğu için ilahi adalet devreye girmiş. O paralar bu kesimlere yar olmamış mıydı? Yoksa para trafiğini yönetecek zekâya mı sahip değillerdi orası tartışılırdı.
Gerçi Boris yelsinden ülke yönetimini devralan vladimir putin zaman içerisinde bu kesimlerin tepesine binip Rus halkına ait bu paraları dolaylı yolarla da olsa önemli bir kısmını geri almayı başarmışsa da daha henüz alamadıkları da vardır. İşte bu yüzden putine muhalif olan kesimlerin arasında geçmişe özlem duyan hak etmedikleri zoraki saygıyı ve paraları arzulayan (mutlu azınlık da) vardır.
Ancak kesin olan bir şey vardı ki Yakov’ un çok şanslı olmasıydı. muhtemelen Andreo Beyle ortak olmasalardı oda sıfırı tüketebilirdi.
Gerçi Yakov, başka ülkelerin entelektüel anlamda kendini geliştirememiş sığ düşünceye sahip iki kelimeyi bir araya getirip konuşamayan beş yaşındaki çocuğun zekâ seviyesine sahip emekli generallerine göre daha kültürlü ve en azından mantıklı konuşan ve orta seviyede de İngilizce bilen biriydi. Ancak yinede paraya hükmetmek, onu yönetmek çok başka hünerler gerektirir ve isterdi.
Çünkü askeri vesayete bağlı bir rejimle masum halkı höt diye sindirerek yönetmeye benzemezdi parayı yönetmek.
Sohbetimiz esnasında solonda giderek dolmuş davetliler yerlerini almıştı.
Andreo bey eşi hanımefendi ve şirket yöneticileri bir biri ardına salona giriş yapmışlardı.
Fakat Miran abi halen ortalarda gözükmüyordu.
Şirket yöneticileri salon da kendilerine ayrılan farklı masalardaki yerlerine dağılırken Andreo Bey ve eşi müstakbel Rus ortağı Yakov Beyin ve bizlerin olduğu masadaki yerini almak için bizim masamıza gelmişlerdi.
Andreo Bey; Beni Yakov Beyle sohbet halinde görünce gülerek “ooo bakıyorum tanışmışsınız“ dedikten sonra eşiyle birlikte masadaki yerlerini almalarının ardından konuşmasına devam etti.
Bir ara Andreo beye, Miran abiyi göremedim bir sorun yoktur umarım dediğim de bana cevabı;
“ Belçika’ dan dan gelecek bir misafirini karşılamak için hava alanına gitmiş birazdan gelir“ olmuştu.
Salonun her köşesine dağılmış kadın ve erkeklerden oluşan ellerinde beyaz eldivenleriyle şık giyimli onlarca garson masalara yemek öncesi içki ve içecek servisi yapıyorlardı. Bu arada sahnede klasik müzik icra eden müzisyenlerde sahneyi gecenin açılış konuşmasını yapacak olan sunucuya bırakmışlardı.
Sunucu konuklara hoş geldiniz diye başladığı konuşmasına, gecenin anlam ve öneminden bahseden ifadelerle devam ederken, salonun kapısında Miran abi ve yanında misafiri belirmişti.
Miran abinin yanındaki kişi, gecenin ilerleyen saatlerinde hayli ilginç konularda sohbet yapacağımız enteresan birisiydi
Devam edecek
Serhat BİNGÖL. 01.05. 2014
YORUMLAR
İlginç anılar.
Rusya konusundaki açıklamalarınızı ilgi ile okudum.
Tarihsel boyutunu biliyordum da,
ekonomik açıdan konuya yaklaşmak hiç aklıma gelmemişti.
Azerbaycan'da da buna benzer bir durum söz konusu zannediyorum.
Merak ettim ve soracağım izninizle.
Rusçayı nereden öğrendiniz?
Zor bir dildir bildiğim kadarı ile.
Gürcistan'da iken, bir kaç cümleyi bile öğrenmekte zorlanmıştım zira.
Bu arada,
yazı çok hoş seyretmekte.
Gelecek bölümler, daha ilginç bilgiler verecek bizlere galiba.
Serhat BİNGÖL
Kıymetli Dostum Gökhan Bey
Öncelikle anılarımdan oluşan bu yazı dizi sinine yorumlarınızla katkıda bulunup destek olan ilginize çok teşekkür ederim.
Yorumunuza cevabım biraz uzun olacak şimdiden hoş görünüze sığınıyorum.
Yakın dostlarım çok iyi bilirler acizane ben aslında çok sakin ve dingin bir hayatı seven biriyim ancak yaşam şartlarım sürekli mücadele etmemi gerektiriyordu. Dolayısıyla da çok fazla aksiyonu ve reaksiyonu bol bir hayat yaşadım doğal olarak da şöyle bir maziye bakınca her insana nasip olur mu bilmem ama çok enteresan olaylar yaşadığımı görüyorum.
Rusçayı öğrenmemin sizinle paylaşmak istediğim ve açıklama gerektiren bir süreci var.
Fenerbahçe’nin eski başkanı Sayın Ali şen Rusya kapılarını daha dünyaya açmadan önce Gorbaçov döneminde Rusya ile ilk ticaret yapan iş adamıydı.
Sayın Ali şenin abisi merhum Aziz şen benim çok sevdiğim ve üzerimde emeği olan değerli bir iş adamı abimdir. Bir gün kendisini ziyarete gittiğim de işten güçten konuşurken işlerimin ve piyasaların hoş olmadığından mesai arkadaşlarımın maaşlarını vermekte güçlük çektiğimden bahsetmiştim. Kendiside bana kardeşi olan Ali Beyin Rusya dan sipariş aldığın onunla görüşüp fason alabileceğimi söyledi.Rusya pazarının varlığından ilk o zaman haberim oldu aradan geçen zaman sonrasında bu kez kendi adıma bağlantı kurmak adına bin bir güçlükle Rusya ya gittim.o yılarda etrafımda ne Rusça bilen birileri nede Rusça kursları vardı bu gün bile ne cesaretle böyle bir karar aldığıma şaşıyorum ama Beyazıt sahaflardan aldığım Rusça- Türkçe sözlükle başlayan Rusçam zaman içerisinde gide gele insan ilişkileriyle geliştirdim.Rus dostlarım konuşmamı beğense de acizane çok iddialı değilim.
İngilizcemde öğrencilik yılarımda oluşan altyapıya bir süre kursa giderek ama yine piyasa koşularında iş seyahatlerimden kaynakla oluşan insan diyaloglarıyla geliştirdim.
Saygı sevgi selamlarımla.
Bir tutam hayat
Ben de,
mecburen Arapça öğrenmiştim bir zamanlar.
Yoksa, çoluk çocuğum aş kalacak, hastalıklarında doktora gidemeyeceklerdi.
Böyle fiyaskoyla biten bir doktor maceram var ya orada,
inşallah ileriki bir zamanda paylaşırız bu güzel sayfalarda..
Serhat BİNGÖL
Sevgili dostum
Her insanın hayatta, kayda değer önemli yaşanmışlıkları olmuştur.
Acizane benimkilerde onlardan ibarettir. Yoksa sizin gibi hayatta çeşitli merhalelerden geçmiş bir dostuma benim verebileceğim haaşa bir ders yoktur.
Ancak Bu türden keyifli paylaşımlarımız ve yorumlarımız olur.
iyi ki varsın
Saygılarımla.