- 474 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Adara
Gözyaşları kurumuştu yanaklarında ve öylece uyuya kalmış...
Sarı saçları sere serpe dağılmış yastığına. Bu sabah etrafına
neşe saçan yeşil gözleri kızarmıştı ağlamaktan... Bu gün erken
uyumuştu Adara.
Onu böylesine hüzünlendiren, uzaklarda olan sevdiği erkekti. Aradan
yıllar geçmiş olmasına rağmen sevgilisine hala ilk gün ki gibi aşık ve hala
aynı özlemle bekliyordu...
Mecburi bir ayrılıktı bu her ikisi içinde. Oysa ikisi de birbirlerini çok
seviyor ve özlüyordu...
Sevdiği erkek Adara’yı hep ’Deniz Kızım’ diye sever, sonra alnına
mutlak bir öpücük kondururdu. Bunu her zaman yapardı sevdiği.
Sevdiğinin sesini en son aylar önce duymuştu Adara. Uzak bir ülkeye,
ailesinin geçimine yardımcı olabilmek için çalışmaya gitmiş,
izin dönüşünde pasaportunu kaybederek ülkesine, Deniz kızına
kavuşamamış ve bu durumu Adara’ya bir türlü açıklayamamıştı sevdiği
erkek.
Akşam yemeğini yemeden uyumuştu Adara.
Annesi onun için yiyecek bir şeyler hazırlamıştı, uyandırmak için
sessizce odasına girdi...
’Adara, kızım. Uyan hadi, bak sana yemek hazırladım.’
Adara yavaşca gözlerini açtı annesinin sesini duyunca. Gözleri hala
dolo doluydu. Annesinin elini tuttuğunda gözlerinden tekrar taştı,
dudaklarında son buldu gözyaşları bir kez daha. Annesi Adara’nın saçlarını
okşamaya başladı...
’Güzel kızım, Adaram. Bu kadar üzme ne olur kendini. Hem o gelecek, siz
ayrılmadınız ki?’
Öptü annesinin ellerini, doğruldu ve uzun uzun gözlerinin içine baktı...
’Peki ne zaman gelecek anne? Sesini en son aylar önce duydum. Yoksa başına
kötü bir şey mi geldi?’
’Sen gönlünü ferah tut güzel kızım. Böyle şeyler düşünüp hem kendini, hem beni
üzme lütfen.’
’Ama anne?’
’Adaracım bak göreceksin gelecek. Hadi bakalım, elini yüzünü yıka ve yemeğini
ye şimdi lütfen.’
Derin bir iç çekerek kalktı yatağından. Banyoda yüzünü yıkarken boynundan sallanan
kolyesini çıkardı. Kolyesinin üzerinde; sevdiği erkek ile kendisinin isimlerinin baş harfleri
bulunuyordu. (A.Y.) avuçlarının içinde sıkarak kalbine götürdü, öptü kolyesini.
Annesini daha fazla üzmemek için az da olsa yemeğinden yedi. Saat gece yarısına yaklaşmış...
Annesi kontrol için Adara’nın odasına geldiğinde Adara odasında yoktu!
Telaştan deliye dönmüştü annesi. Önce evin bütün odalarını tek tek gezdi ama yine yoktu!
Evin içinde titrek sesiyle seslenmeye başladı...
’Adaraa, kızım nerdesin?’ Ses yok...! Evin sokak kapısı yarı açıktı ve dışarıdan sesi geliyordu
Adara’nın. Gecenin bu saatinde kiminle konuşuyordu?...
Tam burada tutmuştun elimi. Tepemizde yine şu sönük yıldızlar vardı...
Deniz tam da şu an olduğu gibi, dalgalarıyla kayaları öpüyor,
sesiyle huzur veriyordu ikimize.
Sırtımızı dönmüştük ılık ılık esen rüzgara.
Başımı omzuna yaslamıştım, deniz fenerini seyretmek hiç bu kadar
güzel gelmemişti bana o an. Bir yıldız kaymıştı...
Dileğimiz hiç ayrılmamaktan yanaydı. Bak, yoksun ama şimdi.
Kahrolsun o yıldıza!
Seni seviyorum sevgilim.
Seni seviyorum...
Annesi Adara’nın arkasında sessizce durmuş onu dinliyordu... Adara evlerinin arka
bahçesinde sevdiği erkekle son kez buluştukları yerde denize karşı dönmüş onunla geçirdiği
günlerini anımsıyordu...
Annesi yaklaştı, sarıldı beline Adara’nın.
’Üşüteceksin, içeri geçelim Adaracım.’
’Anne o gelecek değil mi?’
’Evet hayatım gelecek’
1 Ay sonra...
Gün geçtikçe Adara üzüntüsünden hastalanmıştı. Ağaçlar yeşil elbiselerini giyinmişti çoktan
ve rengarenkti çiçekler... Tatlı yaz kapıda bekliyor...
Annesi mutfakta Adara’ya çorba pişirirken kapı çaldı... Ocağın ateşini kısarak koştu kapıya.
’Kim oo?’ Cevap gelmedi dışarıdan? Tekrar seslendi bu defa. ’Kimsiniz?’
’Efendim benim Y...’ Bu ses onun sesiydi! Adara’nın sevdiği erkekti kapıdaki adam.
’Hoşgeldin oğlum’
’Hoşbuldum efendim. Adara içeride mi?’
’Odasında dinleniyor. Biraz üşütmüş sanırım.’
Y... içeriye girdi. Adara’nın odasına yaklaştı. Heyecandan kalp kapakcığı yerinden fırlayacak
gibiydi onun da. Kapının kolunu yavaşca indirdi, araladı önce kapıyı. Başını kapının arasından
uzatarak Adara’yı seyretti. Uyuyordu Adara.
Odaya girdi Y... Arkasında Adara’nın annesi. Sanki kokusunu almıştı sevdiği adamın, gözlerini açtı.
Karşısında sevdiği adamı gören Adara, sanki daha önceden geleceğini biliyormuş gibi hazırdı. Onu
görür görmez üzerinden poları savurup çılgın bir çocuk sevinciyle sarıldı sevdiği adamın boynuna...
Ağlamaya başladı, ki bu defa mutluluktandı elbette. Anne odadan çıktı. Y... Adara’sının yanaklarını
okşayarak; ’işte geldim Deniz kızım’ diyerek alnına kondurdu o sıcacık masum öpücüğü... Uzun uzun
sarıldılar, artık ayrılık yoktu.
Son olarak Adara içinden şunları söyledi;
’ özür dilerim senden yıldız ve ayrıca teşekkür ederim. Affet beni, çok üzgündüm o ara. Hey güzel deniz! sesinde huzur bulmaya geliyoruz... öp sende dalgalarınla kayaları öp öp öp...’
(Adara: Yunanca da denizden gelen güzellik.)
2 Mayıs 2014 / saat: 03:25
Erol Almak
Not: Bu hikayem tamamiyle hayal ürünüdür.