- 424 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cypraqual Kolye:6.Bölüm Kısım 3
Kara zırhlılardan elinde pul tutan onlara hitaben;
"Sizin kim olduğunuzu ve ne olduğunuzu biliyoruz.
Yanılsamadan vazgeçin ve gerçek yüzlerinizi ortaya
çıkarın.Bizim gözlerimiz ölümlüler gibi değilidir."
dedikten sonra oldukça tüyler ürperten tınıları bulunan bir
kelime söyledi.
Beş beyaz giysili insan ve Bilge’yi tutan büyü çözülmüş ve
beşi, beyaz ejderhalara dönüşürken Bilge ise çok daha
büyük,güçlü ve zalim olan metamorfoz öncesinden gelen,
Güneyin sahibi olarak kendini gören, kadim ejderha Beyaz’ın
birinci adamına dönmüştü. Şehirde kimse kalmadığı için buna
şahit olan sadece dilenciydi. Kulaklarına nüfuz eden
ölenlerin özellikle de dört ejderhananın can çekişen ruhlar
misali dolanan çığlıklarına engel olmaya çok uğraşsada,
kızıl gözlerinden simsiyah yaşların dökülmesine mani
olamamıştı. O, Bilge’nin değişimini gördükten sonra çok
şaşırmış ve kızmıştı.
Büyük beyaz,ölümlüler arasındaki adı Tischveria olan
ejderha Kuleler Şehrinden haberdardı. Orayı koruyan liçleri
halledecek olan onların değerinde güçlü ruhlara ihtiyacı
vardı çünkü bu efsanevi şehirde metamorfozun olmasına neden
olan tanrıların o esnada yeni oluşan dünyanın çeşitli
yerlerine attıkları büyülü ve onların nefeslerinden mamul
malzemelerden biri bulunuyordu ki liçler de onu koruyordu.
Bu, metamorfoz olmadan önce kötü yaratıkların boyutundaki
adıyla: karanlık ölümsüz olarak bilinen kötü tanrı
Asdachen’e ait olan onbir kristal taştan birisiydi. Bunu
arayan ise sadece Tischveria değildi.
Beyaz, bu büyücülerin lanetlenmiş ruhlarını halledecek
güçlü ruhlar olarak ejderha ruhlarında karar kılmış ve
kırmızı ejderha Dacassyre’nin avladığı ve öldürdüğü
ejderhaların ruhlarını hapsettiği; yeşil ziyneti duymuş ve
onu elde etmek için kendine göre bir yol bulmuştu. Ayrıca O
da, neden kırmızının kendi türlerini avladığını bilmiyordu
ama şöyle bir çıkarımı vardı; acaba Dacassyre de Kuleler
Şehrini arıyor olabilir mi? Onunla savaşmak istemediği için
Chrubergine şehrindeki Bilge kılığında bulunan, bir başka
beyaz ejderha olan, çok güvendiği birinci adımına görev
vermişti.O da Marjuarane adındaki yurtsever ve gözüpek
savaşçıyı, bu iş için seçmişti. Bir insan fark edilmezdi ve
onun kaybı da hiç önemli değildi.
Büyücü de Bilge’nin bir diğer yansımasıydı. Beyazı’n
birinci adamı; şehirde hem Bilge hem de büyücü
kılığındaydı. Beyaz bu sayede; dünyadaki diğer güçlü
büyücülerin ne yaptıklarından, ne tür entirikalar
çevirdiklerinden büyük olasılıkla haberdar olabiliyordu.
Kolyeyi veren bu büyücü, dünyadaki güçlü büyücülerin
oluşturduğu Büyücüler Meclisi’ne üye birinin kılığındaydı.
Beyazın birinci adamının kendi yansıması, kolyenin ne kadar
güçlü olduğunu bilseydi.
Üç kara zırhlının karşısında altı tane beyaz ejderha uçuyor
ve korkularını bastırmaya çalışan maskeyle onun yerine
korkutucu olmaya gayret eden gözlerle onları süzüyordu.
Yabancılar, atlarından inmiş ve alay ihtiva eden bakışlarla
aynı oranda onlara karşılık veriyordu. Altı tane beyaz,
aynı anda farklı noktalardan fırtına tadında buz kustu.
Şehrin dışında yanarak ölen ejderhaların külünü toplayan
kara zırhlı, anında onları büyüyle kıvranan havaya
fırlattı. Fırtına ulaşmadan çok hızlı bir şekilde diğerinin
elindeki puldan kara ışıltı, havada kümeleşen ve onların
etrafını çevreleyen küllere nüfüz ettiğinde ise ateş
duvarına döndü. Buz fırtınası, bu kalkana çarptı ve kalkan
erirken diğer yandan akışkanlaştırdı. Kalkan sıvılaşırken
kara zırhlılardan biri atlara emir vermiş ve onları bu
duvara göndermişti. Oradan geçtikten sonra atlar beyazlarla
aynı boyutta üç emiciye döndü. Üç beyazla
karalar,diğerleriyle de emiciler muhatap olacaktı.
Üç beyaz, üç karaya önden,arkadan ve yandan yaralayıcı
olmasına oldukça özen gösterdikleri pençeler savurdu ancak
boşluğu tırmaladılar. Karalar, sise dönmüş ve ejderhalar ne
olduğunu anlamak için yere indiklerinde tekrar maddeleşip
onların yanında bitmişti. Bir tanesi, bu kadar kütlece
gelişmiş bir yaratığı hiç zorlanmadan kuyruğundan tutup
ileriye doğru savururken bir diğeri, üç katmanlı baltasıyla
bacağını biçerken üçüncüsü de üç katmanlı kılıcıyla diğer
beyazın kanatlarını yardı. Yaralanıp uçamayan üç beyaz
yerdekilerle mücadele ede dursun fırlatılansa tekrar havaya
kalkmıştı. Bir kez daha hiç vakit kaybetmeden onu ileriye
atana buz fırtınaları gönderdi. Kara zırhlı ise hemen kara
giysisini üzerine çekip altına sindi. Buz ve ayaz sertçe
giysiye çarpıp rengini beyaza çevirirken içindekini de buz
kadar katılaştırdı. Şiddetli ayaz onu yerden kaldırmış ve
ileriye savurmuş,ardındanda yaratık kütüphanenin
duvarlarına bindirmişti.
Bilge kılığına giren bu ejderha, diğerlerinden çok daha
güçlüydü. Binanın duvarlarına çarpan top şeklindeki buz,
tıpkı bir kristal vazonun yere düşüp parçalanması gibi
dağılmıştı. Kütüphane, bu darbenin etkisiyle sallanmış ve
kuleyi maskeleyen büyücünün büyüsü çözülmüştü.
Bina aslında bir kuleydi; Büyücü, meslektaşlarıyla
görüşürken kule vazifesi görürken Bilge ise şehrin ileri
gelenleriyle ve diğerleriyle konuşurken bir kütüphaneydi.
Bilge ve savaşçı Marjuarane kitaplıkların hepsi devrilip
içindeki kitaplar ortaya serildiğinde üzerinde yürürken
kaybolmuşlardı. Aslında kütüphane, kuleye dönmüştü.
Kapkaradumanlarla iyice kararan bulutlardan yağmur yağmaya
başladı. Damlalar, dağılan buz kristallerinin üzerine
düştükçe onları eritip akışkanlaştırdı. Sıvılaşan bu
parçalar, kapkara birikintiler olduktan sonra sert esen
rüzgarın dokunuşuyla birer ejderha pulu şeklini aldılar.
Minik minik kara ejderhalara dönüşen bu oluşumlar, aynı
anda küçük ağızlarından simsiyah sis kustular. Birleşen bu
dumanlar kütüphanenin duvarlarına çarpıp parçalanan kara
zırhlıyı tekrar oluşturdu ve küçük ejderhalar da parmakları
oldu. Bunların hepsi çok kısa sürede meydana gelmiş, bu
arada yaratığın işini bitirdiğini düşünen beyazın birinci
adamı, emicilere doğru harekete geçmişti.
Üç emici,üç beyazla oldukça çetin bir mücadele içindeydi.
Emicilerde fazla bir yaralanma göze çarpmazken ejderler ise
çok kötü hırpalanmıştı. Öte yanda diğer iki beyaz yerde
acılara gark olmuş kıvranıyordu. Bu boyuta ait olmayan
yaratıkların daha doğrusu onların arkasındakinin gücüne
fazla karşı koyamamışlardı.
Bilge kılığındaki dışında diğer beşi yaşamda son danslarını
icra ederlerken üç emici, görevi sonlandırdıktan sonra yere
inip tekrar atlara dönmüştü.
Kalan tek beyaz kaçmayı düşünmüştü zira başka çaresi
kalmamıştı ancak etrafı duvarlaşan karanlıkla kuşatılmıştı.
Tırnakları küçük ejderha kafaları olanın marifetiydi bu.
Elini etrafa savurmasıyla minik ejderhaların kustuğu siyah
alevler alanı çevrelemişti. Kara zırhlılardan bir diğeri,
bu oluşan duvara kılıcıyla dokunmuş ve şehir dışında
boyutsal bakımdan küçülüp,ezilip buharlaşan orklar saydam
şekiller halinde ortaya çıkmıştı. Ayrıca, duvardan çıkan
grimsi sarmaşıklar da hayvanı yakalamış ve yerinden
kıpırdamamasını garanti etmişti.
Saydam orklar, yerde can çekişen beş beyazın yanına gidip
onlardan birer tane pul aldılar ve bunları elinde kara pul
olan kara yaratığa verdiler. O da, elindeki karanlık ışıltı
yayan pulu, üst üste koyduğu beş beyazın en üstüne
yerleştirdi. Kara pulun, beyazlarla etkileşiminden sonra
onlardan sivri uzantılar çıkmış ve onun tarafından hareket
edemeyen ejderhaya fırlatılmıştı. Köşe sıkışan yaratık
sivri çıkıntıları bulunan pulların kafasına,yaralı derisine
ve kanatlarına birer birer saplanmasına ve onların vücuduna
dalgalar göndermesine engel olamamıştı. Bu titreşimler,
onun ani kasılmalarla sinirsel hareketlerini kısıtlayıp
kaskatı kesilmesine neden oldu.
Üç yabancı yaratık, etkisiz kalan yaratığın yanına
yaklaşırken yavaş yavaş ölmekte olduğunu anlayan beyaz
ejderha, onlar yakınlaştıkça arkalarındaki gücün silüetini
gördü. Sersemletici etkiye sahip olan saydam orkların
topladığı pulların gönderdiği dalgalar, kara zırhlıların
öğrenmek istedikleri bilgiyi ejderhanın söyleyemeyeceğini
düşündükleri için aklına nüfuz edecekti.
"Söyle bize Chirraphreix; Kuleler Şehri nerede?" dedi
birisi rahatsız edici tonlamayla ve sesi etrafta dolanan
ölülerin asap bozucu çığlıklarında yankılandı.
Ejderha, dalgaların beynine zerk ettiği acıya fazla
dayanamadı ve onlara duymak istediklerini söyledi.
Bunun ardından üç kara yaratık, harabeye dönen Chrubergine
şehrinden ayrıldı ve simsiyah bir gemiyle Ascander
denizinde yol alırken bir süre sonra suyun içine girdi.
Dilenci, onlar gittikten sonra bu viraneden çıkıp giderken
çok sinirliydi. Batının sahibi olarak kendine gören siyah
ejderha Schamarte, kuşatmayı izlemek için bu kılığa
girmişti. Öfkesini alevlendiren ise antlaşma şartlarını
bozan güneyin sahibi Beyaz’ın oynadığı oyundu. Aklında şu
soru da yankılanıyordu; ’Tanrılardan biri geri mi döndü?’
Chrubergine şehri, yabancı yaratıklar denizin içinde yol
alırken onlar gelmeden önceki haline dönmüştü. Etrafta ne
yanık kokusu ne de duydukça deliliğe sürükleyen ölenlerin
feryatları geziniyordu.
Ta ki...
Bölüm Sonu
Mart 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.