- 773 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Kırık Vazo
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ben burada, kitaplarımın arasında yalnız, küskün oturmaya, kafamı karıştırmaya, karamsar bir ruhla budalaca zamanımı harcamaya devam edebilirim. Gülünç durumdan daha kötüsü, acınacak bir halde barınmaya çalışmaktır. Burda, öylece kitapların sayfalarını arşınlarken düşündüğüm tek şey bu oluyor. Havanın kapalı ya da nemli olması da ilgilendirmez beni. Yalnızca üşürüm her defasında, hepsi o kadar.
Kalkarım, Dickens’tan ilham alırken aralarım bir müziğin kapısını. Dinleye dinleye bıkmadığım bir şarkı var ki, yine onu açar dinlerim; kendi kendime mırıldanırım ya da. Bakarsınız hiç açmam o şarkıyı. Delice susarım. Kahırlıca ağlarım. Yalnızım ya, her saçmalık hoş durur üzerimde. Kafamı kurcalayan eski aşklarımı düşünür dururum. Çoktan unutmuşumdur halbuki çoğunu. Düşlerim, düşerim. Gerisin geri kitaplara koşarım. Onları karıştırırken daha çok karışırım. Heyulalarım çoğalır. Kalp ritmimde uyuşmalar sezerim. Tiksinirim durduk yere. Hallenirim. Kimsemin olmayışıyla bir kez daha yıkılır, tepetaklak yuvarlanırım. Bunların hepsini yaparken ağlamayı da ihmal etmem. Sessizce bir ritim tutturur ayağım. Ona kendimi kaptırır giderim. Bana kimse karışmaz. Yalnızlara kimse dokunmaz.
O ilk sayfanın son satırını okurum defalarca. Kendimi tekrarlamaktan hoşlanırmışım gibi bakarım aynaya. Bir de böyle ağla der gibi bir ifadeye takılır gözlerim. Kahveler buğulanır gözbebeğimden, aklar karışır yavaştan saç tellerime. Buklelerim bozulur, kanım kararır, aklım bulanır. Bir akşamüstünün güzel ışıklarında bakarken kendime, birden dalıveririm. Düşerim, başımı çarptığım masadan üzerime eşyalar yığılıverir, kanım eşyalara karışır. Korkabilirim işte o zaman ölümden. Yakama bir ağırlığın çöktüğünü idrak edebilirim. Korkumla yüzleştiğimden kendime güvenim gelir belki. Telefona sarılır, O’nu ararım. Özlediğimi söylerim, beni kurtarmasını dilenirim ondan. Ve birden her şey siliniverir. Beyaz ışık görürüm. ’Gidiciyim..’ derim sonra, ’Yalnız geldim, yalnız yaşadım, yine yalnız öleceğim.’
Kimse dinlemedi beni ölünceye dek. Son nefesimde bile kendi kaderimle kendim boğuştum. Bir destekçim, yol arkadaşım olmadı hiç. Hep birini aradım durdum. Onun da beni arayıp aramadığını bilmiyordum oysa ki. Dağladım kalbimi. Soluklarım seyreldi, nabzım düştü. Kalbimdeki kırıklar bütünlenmeden daha da dağıldılar. Sustum. Gözlerim görecek daha çok şeyi varmış gibi açık kaldılar. Onları kapatacak bir çift el bile yoktu yamacımda. Günahkar, yalnız bir zavallı olarak ölümü tattım. Yaşadım ve bitti..
Yorgunum...
Bu yol çok uzun, çok hazin. Bedenim hala öylece yatıp duruyor. Ruhum havalanıyor göğe doğru. Kitaplarıma gözüm ilişiyor. Bunu yadırgamıyorum. ’Her yazar yalnız ölür..’ demek geçiyor içimden.
Susuyorum.
Ocak / 2014
YORUMLAR
Yalnızlığın ruh hali böyle mi olur hep?
Neden ölüm ilk akla gelen fikir olur ki?
Biz en çok yalnız olduğumuzda mı öleceğiz yoksa öldüğümüzde mi en çok yalnız olacağız?
Bu soruları aklıma düşüren yazınızdı. Cevabı vermek de size düşer.
Beğendim yazınızı ama daha iyi de yazabilirsiniz gibime geliyor.
Saygı ile...