- 495 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Polisiye Deneme Bölüm 3
Önceki bölümler için aşağıdaki sayfayı kullanabilirsiniz. profil.edebiyatdefteri.com/webnolojik/yazilari/
Kısa süre içinde binanın önüne, olay yeri inceleme aracı ve destek için yeni polis araçları geldi. Polis sirenlerinin sesini duyan ve çakarların ışıklarını gören halk olayın olduğu bölgeye gelmiş, geriden yapılanları izliyordu. Her yeni gelen kişi, önceden orda olanlara neler olduğunu soruyor, her seferinde farklı bir hikâye anlatılıyor, hikaye her yeni gelene biraz daha abartılmış şekilde aktarılıyordu. Olayları seyredenler zaman geçirmek için aradıkları bahaneyi bulmuş olmanın heyecanını yaşıyordu.
Kalabalığın arkasında siyah bir arabanın sesi duyuldu. İçindekiler etraftaki kalabalığa sinirli gözlerle bakıyor, telsizle bir şeyler konuşuyorlardır. Araba durunca şoför hemen arabadan inip arka kapıyı saygı – korku arası bir vaziyette açtı.
Arabadan inen, insan azmanı görünümlü, takım elbiseli adamın suratı inanılmaz şekilde sıkıntılı görünüyordu. Kravatını gevşetmiş, her an birilerine patlayacakmış gibi görünüyordu. Uzun bacaklarını her yere basışında kaliteli kösele ayakkabısının topuğu tok sesler çıkararak ilerliyordu.
“Oğlum boşaltın şurayı yahu. Tiyatro gösterisi mi yapıyorsunuz burada? Ne işi var bu adamların burada?” derken kafasıyla etraftaki vatandaşları işaret ediyordu. “Şu yeni komiseri de gönderin yanıma” deyip binaya girdi.
Murat oturduğu yerden kafasını kaldırıp kendisini aşağılar bir şekilde yanına gelmesini emreden kişinin binaya girişini gördü. Elindeki, ateşi izmarite kadar dayanmış sigarasından acı bir nefes daha alıp, usulca yere bıraktı ve ayağa kalktı. Binaya doğru yönelmiş, adımlarını atmaya başlamıştı ki, karşı binanın kapısının girişine oturmuş olan Mahir’i gördü. Çok düşünceli ve yorgun görünüyordu.
“Çok şanssızmışsın be kardeşim” diye geçirdi içinden. Mahir sanki düşüncelerini duymuş gibi kafasını kaldırıp Murat’ın yürüdüğünü görünce ayağa kalkıp ona doğru gelmeye yeltendi. Murat gelme dercesine elini kaldırdı ve ona oturmasını işaret etti. Mahir bozulmuştu. Kafasını tamam der gibi aşağı eğip tekrar kapının girişine oturdu.
Murat cesedin olduğu bodrum katına indiğinde içeride bulunanların hepsinin kafası ona doğru döndü.
“Beni emretmişsiniz efendim.” diyerek takım elbiselinin yanına gitti.
“Hah, sen misin yeni komiser?”
“Adım Murat efendim. Bu binada oturuyorum. Antalya’dan bir görev için geçen hafta İstanbul’a gelmiştim.”
“Bu binada mı oturuyorsun? Peki bu yerdekini tanıyor musun?” diyerek kafasıyla cesedi işaret etti.
“Şahsi olarak tanışmışlığım yok efendim. Fakat telefonda görüşmüşlüğüm var. Yarın buluşmam gereken şahıs olduğuna dair bir bilgi var elimde”
“Nasıl bir bilgi bu. Nerden aldın?”
“Cesedin arka cebinde bulunan bir zarfın içindeydi efendim bilgi.”
Takım elbiseli adam, Murat’a kuşkulu bir bakış attıktan sonra “Nerde o bilgi. Birde biz görelim bakalım” dedikten sonra elini açıp Murat’a doğru uzattı. Murat biraz çekinceli bir şekilde yumruk şeklinde tuttuğu elini takım elbiseli adamın açık elinin üzerine götürüp yumruğunu açtı. Elindeki topak olmuş kağıt adamın eline düştü. Murat’ın yüzü de aşağı düşmüştü.
Takım elbiseli adam, önce avucundaki kağıda sonra da Murat’ın yüzüne baktıktan sonra, kafasını sinirle iki yana salladı ve kağıdı açmaya başladı.
Kağıdın üzerindeki yazıları okuduktan sonra “Buraya yapmak için geldiğin görev nedir komiser?” derken, elindeki kağıdı katlayarak ceketinin iç cebine koymuştu bile.
“Şey, bu konudan bahsedemem efendim. İstediğiniz bilgiyi Antalya Emniyet Müdüründen alabilirsiniz. Benim herhangi bir bilgi paylaşmam kesinlikle yasak. Özür dilerim.”
“Öyle olsun Murat komiser. Bak koçum, burası Antalya’ya benzemez. Daha geleli 1 hafta olmadan bunlar geliyorsa başına, işin zor. Bize yardımcı olduğun kadar biz de sana yardımcı oluruz. Antalya’yı mantalyayı arayamam. Sen, seve seve gelip anlatacaksın o görevi, yoksa burada tek başına hiç bir şey çözdürmezler sana. Görmüyor musun?”
“Müdürümle görüşmeden bir şey anlatamam özür dilerim efendim. En kısa zamanda talebinizi iletirim fakat sizin görüşmeniz daha iyi olabilir diye düşünüyorum.”
“Sen bilirsin koçum. Yanında bir adam daha varmış. Birlikte bulmuşsunuz cesedi. O adam nerde?”
“Dışarıda efendim. Adı Mahir. Mahallede tek başına yaşayan zararsız bir genç.”
“Çağır bakalım, zararlı mı, zararsız mı anlarız”
“Emredersiniz efendim” deyip arkasını dönüp yukarı çıkmaya hazırlanırken. “Dur sen gitme. Arkadaşlardan birisi çağırır” diyerek Murat’ı durdurdu ve emir verdi “Getirin bakalım şu Mahir’i de dinleyelim”.
Çalışan polislerden birisi koşarak yukarı çıktı. Takım elbiseli adam ve Murat komiser çalışan polisleri izleyerek beklemeye başladılar.
Kısa bir süre sonra polis ve Mahir’in merdivenden inen ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Mahir utangaç bir şekilde takım elbiseli adamın yanına yaklaştı ve korku ve heyecan dolu bir bakışla adamın suratına baktı.
Takım elbiseli adam "Gel bakalım, bir de senden dinleyelim olayları" derken, elini Mahir’in sağ omzuna koymak için kaldırmıştı. Adam elini Mahirin omzuna koyduğu anda büyük bir gürültü koptu ve bulundukları yer sarsılmaya başladı.
Herkes şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken dışarıdan gelen acı dolu feryatlar kullaklarına değmeye başlamıştı bile.
Koşarak merdivenleri çıkıp binanın dışına çıkmak istediler fakat binanın kapısı yerinde yoktu sadece toz ve molozlardan oluşan bir yığın vardı. Molozların altında uniformalı bir vucut yatıyordu ve o vucuda ait olması gereken bir kol hemen ayaklarının dibinde duruyordu.
Mahir olayın şaşkınlığını atamamış amaçsızca ortalığa bakınıyor neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir anda omuzunda bir ağırlık hissetti ve irkilerek birkaç adım geri attı. Az kalsın merdivenlerden aşağı yuvarlanacaktı. Ağırlık onun düşmesini engelleyerek onu kendine doğru çekti. Murat tam zamanında onu omuzundan yakalamış ve düşmesini engellemişti.
Mahir Murat’a mahçup bir bakış atarak teşekkür eder gibi kafasını salladı. Muratın elinden güç alarak yan taraftaki merdivenlerin basamaklarına çöktü.
Dışarıdan gelen feryatları duymamak için kulaklarını iki eliyle kapatıp başını eğmiş ve şokun etkisiyle ağlamaya başlamıştı.
O sırada tüm o feryatların ve gürültünün arasında tiz bir melodi duyuldu. Bütün kafalar refleks olarak o sesin geldiği yöne döndüğünde Murat’ın elini cebine götürdüğünü ve cebinden bir telefon çıkardığını gördüler.
Murat telefonun ekranına bakarken, takım elbiseli adam yanına gelmişti bile.
Telefonun ekranında yine "AŞKIM" yazıyordu.
--- Not : Şimdilik bu kadar yazabildim. Bu hafta tekrar yazma fırsatım olmayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren kaldığım yerden devam inşallah. Yorumlarınızla bana yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. ---
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.