Bir günlük işçi
Büyük bir düş kırıklığı yaşıyordum. Oysa nasıl hevesle gitmiştim iş yerine.Önce bana bu işi
öneren tanıdık kadın beni buraya kadar getirmiş yukarı kattaki beye evraklarını ver demişti
Merdivenlerden çıkarken cıvıl cıvıl hayat dolu kızlar, erkekler önümden şakalaşarak çıktılar.
Onları takip ettim yukarıya kadar. Yukarı kata çıktığımda kumaş kokusu makina kokusuna
buğulu toz bulutuna karışmıştı.Çok büyük olmayan iki pencereden giren güneş ışığında toz
bulutu daha belirgin görünüyordu. Burada makina seslerinden başka ses duyulmuyordu.
Arada yapılan işleri kontrol eden kadının fısıltılı sesi duyuluyor bu fısılltıyı takip eden yavaş
ses dalgalarıda toz bulutu gibi suskun ortama dağılıyordu.
Merdivenden çıkışta hemen köşeye camlı küçük bir bölme odacık vardı. orada işçilerin her
türlü işe girme, sonlandırma gibi işlerle uğraşan belkide yönetici konumundaki kişi vardı.
Bütün gereken belgeleri getirmiştim. Adama verdim, tamam olduğunu ve bana çalışanları
yanına gidip çalışanların yanına gididip çalışabileceğimi söyledi.
Camlı bölmeden çıkıp ışıklı tozlu ortama doğru yürüdüm. herkes harıl harıl çalışıyordu. Orta
yerdeki dikilen ceketlerin üzerinde kalan iplikleri temizleyen yerde kendime bir yer bulup
oturdum. Ortada uzunca bir masa ve ortaya atılan ceketler karşılıklı oturan gurup önlerine
konulan ceketlerin ipliklerini temizliyor sayısını başlarında bekleyen kadına yazdırıyorlardı.
Bu iş hiç hoşuma gitmemişti. Ağzı burnu iyice kapatmak gerekirdi. Bir iki kişi böyle yapmış
işlerini bu şekilde yapıyorlardı.Ben böyle bir durumda çalışabileceğimi sanmıyordum. Keşke
makinada çalışmayı bilseydim, daha kolay olurdu. İlerde öğrenirim diye düşünüyordum.
Normal dikiş makinasını kullanıyordum ama bunlar sanayi makinasıydı, bilmiyordum.O gün
zamanında paydos olduk. Gece mesaisine kalacakları listelediler. Yetişmesi gereken işler
varmış. Kalanlar için üzüldüm. Sabaha kadar uykusuz nasıl çalışcaklardı.
O gün işin zorluğunu fazla anlamadım. Basitti; iplik temizlemek. Evde dikiş dikerken en sevmediğim işti, iş bitipte ipliklerini temizlemek. Burda zorunluydum şimdilik kumaştaki iplikleri temizleyecektim.
O gece durum bence normaldi. İş yerinde geceleyenlerin durumunu bilmem. Bunu ertesi
gün öğrenecektim. Dün güle oynaya çalışan kız rahatsızlanmış, önümden iki büklüm bir
halde arkadaşları koluna girerek indirdiler.Aşağıda dolaplarının önündeki kızlarada üzüldüm
solgun yüzleri iyice sararmış gibi geldi.
O gün öğle yemek molası hariç durmamacasına çalıştık. Gece saat onda bıraktılar bizi.
Başıma bir ağrı girmişti, bir türlü dinmiyordu. Bir ka yudum yemek yedim mi bilmiyorum
duramadım hemen yattım. Sabaha kadar baş ağrısı ile nasıl uyudum bilmiyorum. Sabah bile başımın ağrısı geçmemişti. Şimdi buraya işyerine ettiğim küfürleri yazmıyorum. İşe gitmemeye karar verdim. Evde yine kendi kendimin patronu olarak çalışacaktım. Parası az
olursa olsun. İnsan sağlığı daha önemliydi.Anladığım kadar bu sağlıksız koşullarda üç kuruş
fazla para için canımdan olacaktım. Aldığım para doktora yetmeyecekti.
Şimdi orada zorunlu çalışmak zorunda olan işçi kızları, erkekleri düşünüyorum. Kimbilir kaçı
sağlığından oldu. Parası batsın. İnsana değer vermiyorlar. Değer onlarca sadece daha çok kazanmak. İşçi, işçi hakkıda neymiş. Allah çalışmak zorunda olan bütün işçilerin yardımcısı
olsun.
Neden yalnız Allah’tan istiyoruz yardımı. Bu sağlıksız koşullar düzeltilebilir ve işçi ölümleri de olmaz kimbilir. Şimdi bir de taşeron işçilik çıktı. İşçiler haklarını sonuna değin aramalı..
Bir işçi olarak bütün işçilerin 1 Mayıs dünya emekçiler gününü kutluyorum..
1. 5. 2014 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
70'li yıllarda üniversitede okurken hukuk öğretmenimiz iş hukukunun işçi haklarının tarihinden söz etmişti.
Örneğin fabrika işçiliği ilk başladığı yıllarda işçilerin hiç hakları yokmuş. Günde 18 saat çalışırlar. "Ben bu koşullarda çalışamam" deyip giderse işveren: "Sen misin işi terkeden, beni şu kadar zarara soktun, ver bakalım şu kadar tazminat" deyip mahkemeye veriyor ve çatır çatır da alıyormuş... Tabi alabilirse... Ya yoksa parası, ki olmuyormuş da... Ne oluyor, varsa mallarına haciz, yoksa hapis...
Sanırım Özal'la başlayan ve RTE ile doruğa ulaşan bir sürece girdik. Giderek o zamanlara doğru yol alıyoruz...
Daha da ilerisi olacak gibi...
Yani köleliğe doğru gidiyoruz...
işçileri bu duruma sendikacılar getiriyor diyenlerdenim..işçi sınıfı temsilcileri değilde işverenin postacıları konumundalar ....siz en iyisini yapmışsınız çok güzeldi saygılar
glenay
Nasıl bu hükmetin bu duruma gelmesinde muhalefetin payı varsa,
işçilerde de sendikaların rolü büyük.
Gerekli direnç gösterilmedi.
Çok teşekkürler Tacettin bey,
selâm ve saygılarımla..
çok eskiden bir süre işsiz kalımştım ve çalışamak zorundaydım analtğınız ortamın çok daha kötüsünde ancak 1 hafta dayamıştım ne yazıki çocğu kişlerin yaşam tarzı; hayat şartalrının zorluğu karışsında ve günümüz memelektin de eşetsiz adalet/siz adalet dağıtımı ve iş verenlerin haksız iş gücünden fazla çalıştırılmaları işçinin sırtından kazdıkalrı o haklarını hakkını öteki tarfta nasıl verceklerini doğrusu bilemiyorum..içim burkularak okudum yazdıklrınızı ..Allah herekse kolayıklar versin..kaleminize sağılık esenilker..
glenay
Ne yazıkki işveren işine geldiği gibi sadece kendi kârını düşünüyor.
Çok teşekkürler,
sevgilerimle..
hepimizin emekçi bayramı kutlu olsun.
yazdıklarınızın eksiği var fazlası yok
ülkemizde işçilerin hali bu da diğerlerinin farklı mı? Daha geçen gün bir günde altı işçi öldü. Onların da eşleri, çocukları, anne babaları var. Hepsinden öte yaşama hakları var. Dı...
Neden ülkemiz üçüncü dünya ülkesi sayılıyor? Ne zaman insanca yaşama kavuşacağız? Ne zaman Taksim'i, Gezi'yi sevgililer dolduracak?
Sorunlar o kadar çok ki... Üzücü olan ise günden güne artması. Maalesef söylediğiniz o taşeron işçi kanunu bu hükümet zamanında çıktı ve işçilerin az olsa var olan hakları bitti. Günümüzde asgari ücretin üzerinde maaş alan işçi o kadar az ki... 70-80 li yıllardaki işçi maaşları nerde...
Ben uzun zamandır grev sözcüğünü bile duymuyorum.
Çok yerinde saptamalarla doluydu yazınız
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
glenay
Gerçekten bu yazıyı bir öykü olarak düşündüğüm için bütün sorunlara
değinemedim.
İşçi ölümleri arttı.
Ücretler son derece düşük.
Eskiden işçilerin maaşında gözü kalırdı memurların.
Taşeronlukla insanca yaşama hakları da ellerinden alındı.
Bir güvenceleri yok.
Maalesef hükümetin yasaklamalarıyla çepeçevre sarılmış bir polis ve
gözetimle sürüyor gün.
Halkı zorla kışkırtıyorlar.
Bir iki camın sözü ediliyor.
Bu işi seçimden önce Melih gökçek bastırdığı cilâlı kitaplarla evlerin
posta kutularına koydurdu. Aynı şekilde bunu seçimde sürdürdü.
CHP adayını karalayan gazeteler koydular posta kutularımıza.
gördüklerimi alıp, attım.
İşçi ve emekçi bayramınızı gönülden kutluyorum,
selâm ve saygılarımla..
şükür ki mesleğiniz varmış elinizde , orada uzun süre çalışmak zorunda kalmamanıza sevindim .Dilerim tüm insanlar için çalışmak , ihtiyaçtan çok bir hobi gereksinimi olur :) bunu yazarken kendim bile gülümsedim ! Tebrikler akıcı sürükleyen bir o kadar da hüzünlü yazınız için ...
glenay
Böylelikle çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim.
Ailemin yanındaydım. Daha düzenli bir gelirim olsaydı,
ayrı bir eve çıkacaktım.
Şimdi çok şükür,
kendime ait evim ve kirada evim var.
güzel yorumunuza çok teşekkürler,
sevgiler..
Acı tebessümler eşliğinde okudum yazıyı.
Ömrünün yarısı, yukarıda anlatılan şartlardan çok daha ağırları arasında, pasın, kirin, demir tozlarının oluşturduğu bir atmosferi soluyarak geçiren bir insan olarak, bu çalışmada hayatımın küçücük bir bölümünü gözlemledim diyebilirim.
Üstelik de, bu satırların yazarı bir mühendistir.
Siz düşünün artık işçilerin durumunu.
Bu gün emekçilerin bayramı.
Yani bizim bayramımız.
Bayram yapacağımız gün bu gün.
Gülüp, eğlenip, mutlu olacağımız gün hani.
Oysa,
tedirginlikle zamanın geçmesini bekliyoruz.
Memleketimizde, kim kimi öldürecek;
kimin ekmek teknesi dağıtılacak;
hangi kamu malına zarar verilecek;
hangi banka şubeleri tarumar edilecek diye...
Olmaz olsun böyle bayram.
Adam gibi bayram yapmayı bile beceremiyoruz.
Yazı, acı gerçekleri dile getiriyordu ama,
gerçekten çok akıcı ve ilgi çekici kaleme alınmıştı.
Çok beğendim.
Kutluyorum yazarımızı.
glenay
işçinin işi zor. bir-iki gün dayanamadım.
Allah sürekli çalşanlara güç versin.
Bayram dediğinizi gibi gülmek oynamak gerek.
Tabii işçilerde gülüp oynayacak hal kaldıysa.
İşçilerin durumu hiçte iç açıcı değil.
Kamu kurumları satılan satılana.
Yatağan'da işçiler hâlâ direnişte.
1 Mayıs'a hükümetin tepkisi daha güne girmeden başlarsa,
ister istemez insanlarda bir tepki yaratıyor.
Şimdi tv izliyorum gözaltına alınanların sayısı dudak uçuklatıyor.
Tepki polis müdahalesine.
Arada polis olmasa bayram çok güzel kutlanacak.
Siz dükkân camlarının kırılmasına falan inanmayın.
Onları abartarak söylemek yönetime yarıyor.
Uç guruplarca yapılıyor bu tür eylemler.
Tek tip bir millet bekleyemeyiz.
Güzel yorumunuza çok teşekkürler,
selâmlar..