- 798 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Polisiye Deneme
Kapıyı kapatıp sokağa baktığında her yer ıslaktı. Montunun yakalarını kaldırdı, sigarasından son bir nefes aldıktan sonra yola fırlatıp ellerini cebine soktu, etrafa kısa ama dikkatli bir bakış attıktan sonra kafasını iyice montun yakasının içine sokarak yavaş adımlarla yürümeye başladı.
Kötü bir gün geçirmişti, bu kötü günün bitmesine artık dakikalar kalmıştı. Karanlık sokakta tek başına, ağaçların hafif rüzgarla sallandıkça çıkardıkları sesleri ve kendi adımlarını dinleyerek yürümeye devam etti.
Şehir bu haldeyken çok hoşuna gidiyordu. Yağmuru hiç sevmemesine rağmen yolların ıslaklığı, sokak lambalarının ıslak yola yansıyan ışıkları, bu ışıkların vurduğu yere doğru düşen yağmur damlaları… İzlemek zevkli oluyordu.
Trafiğin gürültüsü de pek olmuyordu zaten bu saatlerde. Yolda, yolunu kaybetmişçesine uçuşan yapraklar oradan oraya savrulurken burukluk çöktü içine.
O yapraklardan ne farkı vardı sanki? O da, amaçsızca, hayatın kendisini iteklediği yöne doğru savrulmuyor muydu?
Issız sokaklar birbiri ardına geride kalmış, evinin bulunduğu sokağa gelmişti. Sokak o kadar dar ve karanlıktı ki; son iki yıldır bu sokakta oturmasına rağmen bu haline alışamamıştı sokağın. Pek fazla oturan kimse de yoktu sokakta. Eski bir sokak, eski binalar… Tek sevdiği yanı vardı bu sokağın, sessizliği…
Evinin içinde olduğu binanın önünde durup kafasını montunun yakalarından çıkarmadan etrafına bakındı, sokağın karanlığını dağıtacak bir sokak lambasının bile olmaması, olan lambaların da, ya kırık yada çalışmıyor olması yine canını sıktı. Ellerini üşengeç bir şekilde cebinden çıkardığında elinde anahtarı vardı.
Anahtar deliğine anahtarı sokup çevirdi. Tahta kapıyı binanın içine doğru iteklerken çıkan gıcırtı tüm sokağı kaplamıştı sanki. Tam içeri girmek için adımını atmıştı ki sokakta bir ışık belirdi. Şaşırmıştı, bu saatte bu ışığın kaynağı ne olabilirdi? Attığı adımını geri çekti, kafasını montunun yakalarının arasından çıkardı, ışığın olduğu yöne doğru kafasını kaldırdı. Bir pencereden ışık yansıyordu. Karşı binanın en üst katının ışığı yanıyordu.
İki senedir boş olan ev sonunda tutulmuş demek ki. Kim öyle bir evde yaşamak ister ki? Zamanında o evin kiralık olduğunu öğrenmiş ve bakmaya gitmişti. Hani iti bağlasan durmaz derler ya, öyle bir evdi. Ev sahibi de, kendisini bir villaya sahipmiş gibi görüyordu sanki “kendini beğenmiş herif, o eve şuan oturduğum evin iki katı kira istemişti.”, diye geçirdi içinden.
Acaba kim taşındı diye meraklandı. Işık yanan pencerenin tam kendi dairesinin karşısında olması heyecanlandırmıştı onu. İlk kez bir komşusu olacak, bu sessiz karanlık mahalleyi birileri ile paylaşacak olmanın verdiği heyecan… “Neyse, nasıl olsa kokusu çıkar ileriki günlerde” diye kendi kendine söylenip, binaya girdi.
Evine girince ışıkları bile açmadan ilk iş pencereyi örten kirli perdeyi araladı. Anlamadığı bir burukluk hissetti. Işık kapanmış, dar sokak yine karanlığa gömülmüştü…
Gece uyandıkça kafasını kaldırıp sokağın karşısına bakmaktan kendini alamıyor, bu durumuna şaşırıyordu.
Sabah olunca yüzünü bile yıkamadan yine pencerenin önüne gitti. Pencerelerden birisi açıktı. “Kahretsin, gelmişler eve ve ben kaçırmışım…” diye geçirdi içinden. İşe gitmek için hazırlandı, çok acele etmeden yavaş yavaş indi sokağa. Bugün ayakları pek işe gitmek istemez gibi, pek yürümek istemiyordu sanki. Binanın kapısını açtı, refleks olarak kafası yukarıya kalkmıştı bile. Kendine hayret ediyordu. Ne birisini görebilmiş, ne de bir ses duymuştu. Neydi acaba onu bu kadar heyecanlandıran. Binanın kapısını çekti ve kapıyı kilitledikten sonra anahtarı cebine soktu, elini cebinden çıkarmak bile zor geliyordu. Kafasını yine montunun yakalarının içine doğru çekerek boştaki elini de cebine sokup yürümeye başladı. Yağmur yağmıyordu ama her an yağacak gibiydi hava. Basık havaları hele de gündüzleri hiç sevmiyordu. On – on beş adım atmıştı ki arkadan bir ses duydu.
“Pardon, Bakar mısınız?”
Kafasını kendinden hiç beklemediği bir çeviklikle seri olarak montun yakalarının arasından çıkarıp geri döndü. Sesin bir bayana ait olması mıydı acaba bu çevikliğin nedeni? Uzun süredir bir bayanla muhabbet edememişti, çalıştığı kafeteryada da görevinin aşçı olması, müşterilerle de temas kurmasını engelliyordu. Arada sırada kapıdan müşterileri özellikle de genç kızlara bakıyor. Yanlarındaki zengin züppelerine küfür ederek zaman geçiriyordu. Sadece yanlış ailenin çocuğu olması mıydı onların orda, kendisinin ise bu pis kokan mutfakta olmasının nedeni. Hep bunu düşünüyor, iki sene önce kaybettiği anne ve babasına kızıyordu.
Kendine geldiğinde bayanın yanına kadar yaklaştığını fark etti. Otuzlu yaşlarda gösteren bayanın saçları sarıydı fakat dip bölümlerdeki bir santimlik siyah bölüm onu daha mı seksi gösteriyordu yoksa daha mı bakımsız ona karar veremedi. Sonuçta bayan olması yeterliydi. Giyimi çok hoş değildi, neredeyse pijamaları ile inmişti sokağa. Sol göğsünde bulunan küçük akrep-yelkovan dövmesini daha önce hiç görmemişti. Gözleri bir an için dövmeye takılınca kadın üzerini toplama ihtiyacı hissetmiş olmalı ki dövmenin bulunduğu yeri kapatıverdi. Boyu uzun sayılmazdı. Çok zayıf değil tam balık eti denen bir vücuda sahipti. Göz altlarındaki şişkinlik az uyumaktan olabilir, gözlerindeki lenslerden de olabilir belki diye düşünürken o sesi tekrar duyup irkildi.
“Mahallede birilerinin yaşadığını görmek ne güzel!” Elini uzatmıştı bile “Ben Sema, dün taşındım bu mahalleye.”
“Be. Ben de Mahir, memnun oldum Sema hanım. Mahalleme hoş geldiniz. Pardon artık mahallemiz demeliydim. ”
“Buralarda mutfak ve temizlik ihtiyaçları için gidilebilecek bir market var mı diye soracaktım, ev rezalet durumda. Hiç bakılmamış ama mecburiyetten hem de hiç hak etmediği bir fiyata kiraladım. Hem işe yakın hem de iş yerindeki gürültüden sonra sakince oturup kafa dinleyebileceğim bir tek burayı buldum” derken o da bir yandan Mahiri süzüyordu.
“İş derken? Nerede çalışıyorsunuz Sema Hanım?”
“Sema Hanım mı? Lütfen Hanım kısmını bir kenara atın ve hep orada kalsın. Sadece, Sema” derken ismini kullandığı zaman ki vurgu ve dudağının aldığı şekil görülmeye değerdi.
“Şey, peki Sema, Mahallenin çıkışından sola dönünce üçüncü binanın altında küçük bir market var. Sanırım orası işinizi şimdilik görür. Fakat ürün yelpazesi pek geniş değil söylemeliyim.”
“Teşekkür ederim Mahir. Mahir diyebilirim değil mi? Pek sizli bizli ve süslü lafları sevmem de. Ayrıca işimi sormuştun. Aşağıdaki caddedeki Elmas Lokal’de çalışıyorum. Üç haftadır iş arıyorum ve bu lanet şehirde ancak orada iş bulabildim. Bir haftadır orada garsonluk yapıyorum. ”
Mahir lokal’in ismini duyunca şaşırdı. Oranın önünden geçerken hep yüksek sesli müziği duyar ama girmeye hiç cesaret edemezdi. Hep parasının yetmeyeceğini düşünürdü. Geçen hafta iş çıkışı önünden geçerken gözünün önünde lokalin camı kırılmış ve dışarıya birinin yuvarlandığını görmüştü. Adamın her yeri kan içindeydi. Düştükten sonra hiç kıpırdamamıştı da. Hemen yolunu değiştirip alt sokağa dalmıştı başının belaya girmesini istemiyordu. Zaten tek başına zor olan hayatına problemler eklemek istemiyordu. Aslında deli gibi korkuyordu. Bahanelere sığınmak korktuğunu kabul etmekten hep daha kolay olmuştur.
“Tamam Sema, benim işe gitmem gerekiyor. Geç kalırsam problem oluyor. Tanıştığımıza tekrar memnun oldum“ dedikten sonra ilk kez kafasını montunun yakalarının arasına sokmadan dönüp yürümeye başladı.
Not : Devamı birkaç bölüm daha yazılmış durumda. Hepsini birden eklemek istemedim. Yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim.
YORUMLAR
çok güzel akıcı ama çok uzun tutmsanız hani işe geç kalıyorum:)) tebrğimle..
webnolojik
Uzun tutmayı ben de çok istemiyorum aslında fakat klavyenin başına geçince kelimeler dökülüyor ve kırpmak da içimden gelmiyor maalesef :)
Bir daha ki sefere daha kısa olur belki de. Kim bilir.
Yazım diliniz akıcı.Deneminizin giriş bölümüyle karakterleri,yaşadıkları çevreyi tanıdık devamında olay örgüsünü nasıl kuracağınıza ve yazımda sıkıcılığa, dozunda polisiye klişelerini aşmayan bir klişe kullanımıyla ve kendinizden katacağınız özgünlükle yazdığınız sürece iyi bir deneme olabilir diye düşünüyorum ve başarılar diliyorum yazım serüveninizde.
webnolojik
Olar örgüsünü oluşturmak biraz zor olacak gibi görünüyor. Fakat, kolay olsaydı zevki olmazdı sanırım :)
İkinci bölümü de eklemek istedim fakat şuan sistem izin vermiyor. İkinci bölümde olaylar başlıyor.
Umarım beğenirsiniz ve umarım olumlu/olumsuz eleştiri ve görüşlerinizi tekrar paylaşırsınız.