- 1119 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ey sevgili
sevgilim,
bu mektubu, bana asla gelmeyeceğini ve dünya üzerinde asla bulamayacağım mükemmellikte birisi olduğununu düşünerek yazıyorum.
bugüne kadar, çok şey yiyip içtim, beni tatmin edecek kadar gezdim, çokça öfkelenip öfkenin hastalıklı ve hasatsız hazzını, çokça hayal kırıklığına uğrayıp hezimetin hüznünü ve mağlubiyetin ezikliğini yaşadım. çokça güldüm de ama; gamzelerim keyiften çıktılar, hani şu her gülüşte olmayan vardır ya, onlardan işte.
çok şaşırdığım oldu, her anlamda. hayat bana beklenmedik nimetler bahşetti bazen. bazen de en büyük, ne büyük cezaları gördüm sebepsiz olduğunu düşündüğüm anlarda.
hasta oldum aralarda. hem büyükken hem küçükken. an geldi, delirdiğime şüphesiz kani oldum. an geldi, hayatın sırrını çözdüğüme inandım. galiba unutkanım ki o sırrı şu an hatırlamıyorum. her neyse...
daha çok bir sürü şey yapmışımdır elbet. ama hem yazmakla seni gereksiz yormayı, hem boşa zaman ve çaba sarfetmeyi de istemediğim için esgeçiyorum. umarım sakıncası yoktur.
seni bulana dek çok kişide denedim şansımı. ekseri de başarısız oldum. olmak gerekir zaten. acıdan kıvranmadan rahatın, yalnızlıktan kıvranmadan sevgilinin kıymeti anlaşılmaz. içinde varlığımın sadece yastık gibi, yorgan gibi sıradan olduğu yataklara girdim, bir kalbin damarlarında dolaşan kan gibi sıcacık hissettiğim yataklara da. birinde sonsuza dek kalmak istediğimi sandım, birinde ölümden sonra bile kalmayı diledim. var mıdır sevgilinin koynu gibi mukaddes, ruhu gibi güvenli, kalbi gibi saf ve sıcacık bir yuva şu dünyada?
gelirsen, vaktinde geleceksin biliyorum. herşey vaktinde olur şu hayatta. biz isteyelim yahut istemeyelim, kader denilen örümcek ağı çoktan örülmüştür. biz örümcek gibi üzerinde dolaşır, bir kaşif edasıyla yaşarız onu, kah deliniverir de yamanır apansız, kah parlayıverir birkaç damla yağmurla, kah sönüverir gecenin en yarısında.
gel canımın içi. geldiğinde sana bu dünyanın en tatlı yemişlerini, en mavi ve kullanılmamış gökyüzünü, en parlak yıldızlarının söyledikleri şarkıları, en zifirinde gecenin; nasıl saçlarının gönüllü ve en sevimli kafesim olduğunu, denizin neden dalgalı ve mağrur, köpüklerinin neden bu kadar asi olduğunu, martıların neden bu kadar pervasız ama aynı denli tatlı olduklarını, bir kadeh rakının sözlerin olmadan ne kadar boş olduğunu göstereceğim, anlatacağım dilim döndüğünce.
geldiğinde dünya sonsuza dek duracak benim için.tüm saatler seni gösterecek, akrep de yelkovan da seni işaret edecek her baktığımda, sana dönecek tüm gün ve geceler. sarıldığımda sana, en tatlı huzuru ve heyecanı olacak gönlümün, kalamışa gitmene de, o kadar yaşlanmana da gerek kalmayacak.
gel de, tüm plaklarda hep seni bekleyen aşkımın yıllanmışlığını, tüm hatıra eşyalarda senin sürprizli mutluluğunu, tüm şarkılarda beraber yaşadığımız sihirli dakikaları göreyim. gel de yediklerim anlam kazansın seninle, ne tekli ne çoklu olsun masalarım, hep iki kişilik, hep tadı farklı...
gel de, senden önceki yalnızlığımın öğreticiliğini anlat bana. yüzyıllar önce kalkan köleliği geri getireyim senin için, ben de en birinci köleniz, naçizane kulunuz tabi...
gel, ilkin de sonun da boş olduğunu, en güzel anın en sevdiğim ve en sevildiğim olduğunu anlat bana. üstümüzde ege güneşi, önümüzde pırıl pırıl körfez...
gel, vakit senin için dönsün gayrı...