5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
921
Okunma
Oysaki karanlığın da güzel senin,
hırçınlığınla, aksiliğinle bir tutmak yüreğimi."
Saatler önce başlayan sakin bir yağmur bu. Bir eski zaman şarkısı gibi,öylesine tanıdık ve gizli kalmış bir yerlerde. Bir türkü ki ; her ezgi sonrası iz bırakmış gönüllerde.
Bugün Karadeniz’e bakarak yazıyorum. Koyu mavi bir gökyüzü, ince uzun saçlarıyla öfkeli bir kız siteminde. Üzerinde bata çıka tutunmaya çalışan eski zaman kayıkları direniyor yaşamak için. Alamatra içinde ağını hazırlayan sakin bir balıkçı; karanlığına meydan okur gibi dalgalarında.
Gülüşerek evlerine yetişmeye çalışan zamane çocuklarında aklım; durmak bilmeyen yağmurun toprakla kavgasından nasibini almış. Kısa saçlı bir kız çocuğu ki aşık nisan yağmurlarına; Upuzun saçları olacak ya hani...Karadeniz’in gözünü korkutacak savurdukça.
Yıllar önce içimde sızısı kalmış anısı saklı bir koku burnuma gelen. Ayak sesleri tanıdık bir adamın sitemlerine benzeyen.
Yudumladığım çayın kokusunu çekiyorum içime.
Bütün Karadeniz’i soluyorum; sitemiyle, öfkesiyle, hüznüyle.
" Atlasam diyorum, sonsuza dek yüzsem dalgalarında yorulana dek, sabrını zorlasam ulaşsam sana. Biliyorum ki sen yine şefkatinle basarsın bağrına. Öyle acımasız bir adam silüeti gibi görünürsün kimilerine.Ama kimsenin görmediği heybetli bir kalbin var dalgalarının köpüklerinde.."
"Bana benziyorsun savruldukça
upuzun saçların;zifir siyahı...
ince ellerin ki yorulmuş yükünü taşımaktan hayatın."
"Bilemeyecekler kötü bir şarkıydı bu,
ah anlayamayacaklar sitemlerimi."
Ne başı belli yaşadıklarımızın ne sonu yaşanacakların. Derler ya hani en amansız karanlık bile bir gündüz saklar.Bugün içimdeki o karanlığa sarılarak bağrıma basıyorum. Bütün hüzünlerimi, kırgınlıklarımı öpüyorum bir bir.Alnımdaki ince kırışıklığa meydan okuyorum tebessümümle, boynumdaki ufak kesiğe dokunuyorum.
Yaralarını sardıkça büyür insan. Sarıp sarmalıyorum ;kundaklanmış bir bebek masumiyetiyle.
" Karadeniz’e bakıyorum elimde ince uçlu bir kalem;
resmini çiziyorum uzak ülkelerin kıyısında,
içimde kıyametler; yeni sönmüş volkanların
sağanağı bu gördüklerim."
Hüzünlü bir karadeniz türküsü fonda. Henüz bitmek üzere olan yağmurlu bir gün bugün. İçimden sözlerinin çoğunu unuttuğum bir şarkı tutturmuşum, adımlarım amaçsız bir çocuk misali. Bakışlarımda gözü kara bir siyah kedi.Saçımı çekiştiriyorum.
Ah sonra kızıyorum ki kendime!
"Ne suçu var siyah olmalarının?" ,kucaklıyorum. Yol kenarında dertleşiyoruz bir süre.
Vedalar diyorum; olmasalar daha da çekilir bu evren.
Gidiyorum.
Ne zaman gelirim bilmem.
Belki yıllar sonra sancılı bir güz,
belki bir bahar akşamı vakitsiz yağmur.
Yanımda iklimi sakin bir adam,
gözleri Karadeniz bir çocuk.
Kumbaramda yılların birikmişliği, onca hatıra...
"Karadeniz’e bakıyorum,
Ben bu denizin çocuğuyum.
Bir gün beni de böyle vuracak kıyılarına,
savrulacak toprağında etim kemiğim,
sonra bir bahar yağmuru belki,
belki asiliğim belki aksiliğim.
Bu topraklarda kalacak bütün benliğim."
Ne kadar kara; o kadar temizdi kalbim;
bütün saflığınla sana benziyorum desem,
Karadeniz,
yeridir inan ki.
Bir veda yazısıydı bu aynı zamanda bir vefa borcu. Çocukluk hatıralarıma, sisler ardında kalan ak sakallı, dev kalpli dedeme, baştan başa ben olduğum Karadeniz’e...
Gidişler hep var, yolculuklar ani, habersiz. Bir bakmışsınız ki bir bilinmezliğe kesilmiş biletimiz. Öylesine aksiyiz, öylesine sessiz.
Yarın belki bizden kalacak olan birkaç cümle ; samimiyet dolu,
bir iki mısra öfkeli, kırgın birilerine.
İlk şiirimi yazdığım günü hatırlıyorum. Üzerimde mavi bir önlük henüz ilkokul üçte aksi bir kız çocuğu. İçimde tutamadığım bir kalbin dışa vurumuydu o gün şiir dedikleri.Uyaksız ama tertemiz bir şiirdi o. Orhan Veli kimdi bilmiyordum mesela henüz ? Sonra art arda dizdiğim cümlelerle ilk yazımı yazmışım sevgi üzerine. Aynı cümlelerle dolandırıp durmuşum; devrikti kurduğum her paragraf. Sevmeli demişim, kızmalı aşkı yok edenlere. Ki bilmezdim o zamanlar Nurullah Ataç’ı ve niceleriyle.
Ve nice sene Ege’ye bakarken yazmışım aşklarımı, kırgınlıklarımı.
Niye mi yazdım?
Başından tutturmuşum Karadeniz’i sonunda Ege’ye bağlamışım. Ve araya gerçekleştirmek üzere olduğum yolculuğu sığdırmışım. Anılarımı yad etmişim yerli yersiz.
Hislendim okuyacağınızı düşündükçe.
Ve bugün ;bilmiyorum hiç saymadım ve saymayı da düşünmüyorum. Kaç cümle sağdırmışım birkaç yıllık hayatıma, kaç mısrada anlatabilmişim duygu denilen o can kırığını, umut ışığını, aşkı, kaybetmeyi.
Her neyse yitirdiğim ve uğurladığım bilinmezliğe...
Ne mutlu ki yazmışım!
Bu bir vefa yazısıydı;
Bugün bu saatlerde ve tam dört yıl önce katıldığım bu güzel ailenin içinde olmaktan duyduğum mutluluğu paylaşmaktı niyetim.
Farkındayım başı ile sonu tutarsız bir şarkı gibiyim; ama içimden söyledim işte defalarca kez...
Ve şimdi de cümlelerimde paylaşıyorum.
Umarım nice dört yıl daha umutlarımı, aşklarımı, yitirdiklerimi, kırgınlıklarımı, mutluluklarımı anlatırım sizlere.Ve ömrüm yeterse, nasip ederse kum tanesine bile merhametini sığdıran o Yüce güç;
Sihirli bir değneğe dokunur gibi dokunurum kalemimle. Nice güzelliği yazmaya ve yaşatmaya dair.
İyi ki varsın "EDEBİYAT DEFTERİ" ve adını sayamadığım nice GÖNÜL DOSTLARI,
Bu yazım sizlere...
N.K -2014
" Sihirli Kalem’den Edebiyat Defterinin Tüm Uğur Böcekleri’ne..."