- 1841 Okunma
- 13 Yorum
- 2 Beğeni
Güzellikler hep yanıbaşımızdadır. Marifet, arayıp bulmasını becerebilmekte.
Zor oluyor vatandan ayrılmak; vatan toprağının, havasının, suyunun, insanının özlemine katlanmak gerçekten zor oluyor. Hasretler hep zordur ama, söz konusu kendi toprağın, kendi insanın oldu mu, bir başka türlü düşüyor gönlünüze kor ateşler, bir başka yakıp geçiyor duygularınızı özlem yangınları. Kendi ufuklarınızdan doğan güneş; kendi caminizden okunan ezan;kendi denizlerinizin serininde süzülen martılar; kendi ormanlarınızda gezinen bin türlü börtü böcek; kendi ırmaklarınızda yıkanan sevda türküleri; kendi göklerinizde yurt edinen yağmurlarınız... Hepsi bir başka anlam kazanıyor, bir başka değerleniyor gözünüzde.
Bu gün Pazar. Nisan ayının son günleri. Güzelim bahar mevsimi, çoktan yolu yarılamış, bu yılki ömrünün de kemaline ermiş vaziyette. Şimdi, memleketimin derelerinde mor menekşeler açmıştır; fındık dalları yeşermiş Karadeniz’de, erguvanlar duvağa durmuştur boğazın derinliklerinde. Şimdi, memleketimde resmi geçide durmuştur tüm güzellikler.
Burada, sevimsiz, şekilsiz, çinko damlı alçak ev denizinin alabildiğince uzanıp gittiği; yorgun ve bezgin bakışlarımı prangalara vuran bu sevimsiz coğrafyada, bir bukle güzellik aramakta ruhum, duygularım. Bir küçük köpek yavrusu, yolunu kaybetmiş bir kedicik, penceremin pervazına konacak bir küçük serçe, koklayabileceğim bir güzel çiçek. Değişik ve güzel bir şeylere, dudaklarıma tebessümler resmedebilecek bir maharetli ressama ihtiyacım var.
Her sabah, programlanmış bir robot misali saat yedide kalkmak; her gün aynı hazırlıkları tekrarlamak; aynada kendine iyi sabahlar dilemek;sakal tıraşı olmaya üşenmek; aynı saatte evden ayrılmak... On ikinci kattaki yaşlı bayanla her gün asansörde karşılaşmak, sevimsiz parfümünün kokusuna on bir kat boyunca katlanmak...
Eğer on iki yaşındaki Ayhan ile karşılaşabilirseniz, üç beş kelime hoş sohbet yapar, güne bir bukle neşeli başlarsınız. Yok onuncu kattaki kendini beğenmiş bayana denk düşerseniz, yandı babam keten helva o gün. Zira, kadının ve de kocasının yüzlerinde resmen nur yoktur; sevimsizliğin abidesi gibidir her biri de. Zaten birbirlerine vuran öküz misali bakışlarından, o gece de yeni bir dünya savaşı gerçekleştirdikleri belli olmaktadır. Bir de sevimli kızları var ki; insanın bıkmadan sevesi geliyor. Gelmesine geliyor da, ne mümkün ufaklığın saçına, yanağına dokunmak. Her an bir tokat yeme ihtimaliniz çok yüksek.
Aracımın gelmesi beş on dakika sürebiliyor. Bu süre zarfında da insan manzaralarının doyumsuz zevkini tadıyorum her sabah. Okullara servis kültürü çok gelişmemiş, çocukları ebeveynleri götürmekte okula sabahları. Anneler, babalar, çocuklar, tüm aile beraberce sokaklarda erkan saatlerinden günün. Genellikle fakir insanlar ama, inanılmaz güzel ve temiz giyinmekteler. Çocuklar, anneler, babalar, yaşlılar, her birinin giyim zevki bir başka güzel. Bu insanların bu yönüne gerçekten hayranım.
Gidiş güzergahımız ve mesafemiz çok uzun değil. Topu topu on-on beş dakikalık bir yolculuk yapıyoruz. Bu kısa yolculuk, hem güzellikleri, hem de çirkinlikleri ardı ardına sunuyor bakışlarımıza. Baharın gelmesi ile yeşillenen bol ağaçlı sokaklardan geçiyoruz önce, daha sonra da sağı solu çöp yığını haline dönüşmüş bakımsız yollardan, kocaman çukurlara bata çıka fabrikamıza ulaşıyoruz.
Eğer, hayatın güzel yönlerini arayıp bulmayı becerebiliyor, bu kararlılığı bünyenizde devamlı barındırabiliyorsanız; şüphesiz bir tebessüm demeti derlemeyi becerebileceksinizdir monoton yaşantınızdan. Yüce Yaratan, bir yerlere serpiştiriyor her zaman işte mutluluk gizemlerini. Marifet arayıp bulmayı becerebilmekte.
İşe gidiş geliş güzergahımızın şehir içinde kalan bölümünde yer alan bir sokakta, pembe çiçekleri olan ve çok hoş gözüken ağaçlara rastlıyorum bir haftadır. Türkiye’den geleli bir hafta oldu zaten ve gitmeden önce bu çiçekler açmamıştı. Albenisi o kadar yüksek ki ağaçların, gerçekten bakışlarımı alamıyorum güzel görünümlerinden.
Çevremdeki insanların hiç birinin umurunda değil bu durum. Ne Azeri’lerin, ne de Türk’lerin pek dikkatini çekmiyor nedense? Şoförümüze soruyorum ne ağacı bu diye, bilgisi yok. Govak, akasya, çam gibi hiç bir güzelliği olmayan ağaçları tanıyor da, bu pembe renkli, güzel görünümlü ağacı bilemiyor.
Bu kadar sevimsizliğin arasında, yakalamışım ya bir küçücük güzellik, bırakır mıyım peşini? Tanıdığım herkese, tüm işçilerime, mesai arkadaşlarıma, komşularıma soruyorum. Yok!... Tanıyan, bilen yok ağacı. Yıllardır berber yaşadıkları bu harika canlıyı araştırmak, tanımak, bilmek, ilgilenmek akıllarına gelmemiş. Orada, sokağın birinde, yıllardır kendi kendine yaşamış; her Nisan sonu ve Mayıs başı harika çiçekleri ile dallarını pembeye boyamış; bu sevimsiz şehrin küçük bir bölümüne, kısa bir zaman zarfında da olsa sevimlilik taşımış bu Tanrı vergisi güzelliği kimse fark etmemiş. İlginç ve üzücü bir durum.
Mevsim dönüşleri ve iklim değişiklikleri, artık kemale eren yaşımız nedeni ile ağır gelmekte vücudumuza. Çok yoruluyor, yeterince dinlenemiyoruz. Bu nedenledir ki, Pazar günlerini iple çekiyoruz; değil evden, yataktan bile çıkmak gelmiyor içimizden sözün doğrusu. Öylesine tembel tembel yatıp uzanmak, televizyon seyretmek, kitap okumak güzel oluyor. Sadece haftalık alışveriş için, o da kısa bir süreliğine market ve pazara yolumuz düşüyor, hepsi o kadar. Bir de çörekçi bibi var. ondan da, iki adet tandır çöreği alıyorum, bir hafta boyunca idare ediyor beni.
Bu Pazar, erken çıktım evden biraz. Hava açık, güneşli ama, meşhur Hezri küleği yine esmekte bildiğince, havanın ısınmasına imkan tanımamakta. Soğuk rüzgara ve yorgunluğa kulak asmadım, tembelliği de elimin tersi ile ittim ve sıkıca giyinip sokağa çıktım. Bu kez yönüm markete ve pazara doğru değildi. Pembe çiçekli ağaçları bulacak, inceleyecek, adını sanını öğreneceğim, kararlıyım. Aslında ne olduklarını tahmin etmekteyim de, tam emin değilim doğrusu. Ağacı ve çiçeklerini yakından gördüğümde olayın çözüleceğini zannediyorum.
Ana caddeden, aheste aheste yürüyorum, ileride görünmeye başladı pembe çiçekleri ile ağaçlar. Telefonumu hazırlıyorum usuldan, bir iki poz da fotoğraflarını çekmeyi düşünüyorum ama, sözün doğrusu biraz da çekiniyorum. Yabancı bir memlekette, olur olmaz yerde fotoğraf çektiniz mi; hele de burası komünizm gibi sıkı bir yönetim terbiyesinden gelen bir ülke ise, biraz daha dikkatli olmanız gerekiyor bu fotoğraf işlerinde. Kötü örneklerini yaşamış arkadaşlarım var zira.
Hedefimdeki ağaçlara tam yaklaşmıştım ki, önünden geçmekte olduğum bir evin aralığından arka tarafına kaydı bakışlarım. Pembe ağaçların çok daha büyükleri ve güzelleri, kocaman ve çiçekli dallarını dar sokağa doğru sarkıtmışlardı. O tarafa yöneldim hemen, hastane binasını andıran ve Ruslar zamanından kalan bu uzun evin arka tarafına dolandım. Nefis bir manzara ile karşılaşacağıma emindim; resmen heyecanlanmaya başlamıştım.
Ve...
Muhteşem sürpriz... Ağaçlar gerçekten orada idiler, güzeldiler, oldukça da fazla idiler ama, manzaranın genel görünüşü oldukça enteresandı.
Alel acele fotoğrafı çektim, sonra da bir küçük çiçek kopardım, pazara doğru yola çıktım. Çörekçi bibiye uğradım, ona da sordum çiçeği göstererek, o da tanıyamadı. Akasya mı acep dedi? Değildi. Akasya Karadeniz’de var ve iyi tanırım, bu güzel çiçekli ağaç yok, yakından tanımıyorum.
Alışverişimi yapıp eve döndüğümde, hemen internete oturdum, elimdeki çiçeği araştırdım. Yanılmamıştım. O güzel ağaç Erguvandı ve hiç kimse tanımıyordu burada.En azından ben tanıyana rastlayamadım. İstanbul boğazının güzel ağacı hani. Ankara’da da, Dikmen sırtlarında görmüştüm bir kaç kez.
Güzel erguvan ağaçları ve ilginç çamaşır manzaraları... Beğeninize sunuyorum efendim.
Bir tutam hayat-27.04.2014-Azerbaycan
YORUMLAR
mymartin
ERGUVAN o anlamı yüklerseniz güzel. Yapaylıklarla ha bire kuşatıyoruz dört yanımızı.
İstanbul doğurgan, güzel bir kadın misali, her şeye inat koruyor kuytularında güzelliklerini.
Ya biz, ya biz ........
Küçücük bir anımsatma "bukle" battı bana "kuple" olaydı daha mı hoş olurdu.
Dostça sevgiler. Yüreğinize, gönül gözünüze sağlık.
Uzaklardan bir anınıza bizi de yolcu ettiniz.
Bakmakla görmek arasındaki farkı da böylece anlatmış oldunuz.
Güzel ve sımsıcak bir paylaşımdı, tebrik ederim
saygılar
Bir tutam hayat
güzel yorumunuzu cevaplamakta geç kaldık.
Kusurumuza bakmayın.
Gözümüzden kaçmış işte.
Bu gün baktım,
erguvanlar ömürlerini doldurmuş,
solmuşlar.
Ağaçlar yaprağa durmuş.
Diliyorum başka güzellikleri de yakalarız ve sizlerle paylaşırız.
Çok sağ olun destekleriniz için.
Hayatın rutini olan işe gidiş yolculuğu bile sizin kaleminizde güzel bir Roma'nın sürükleyici büyüsüne dönüşüyor. Ve her satırın ardından ne geleceği merakı içinde mısralar tarıyor insan.
Bu duyguyu veren sizin akıcı, akılcı ve zengin edebiyat kültürünüz var. Sıkmadan laf kalabalığına boğamdan duru anlayışınız var. Beni en çok etkileyen gürbet acısının anlatımıydı.vatandan ayrı yaşamanın ne demek olduğunu ben çok iyi bilirim. Ana doluda hayvan dışkısından tesek yaparlar en önemli yakacağıdır halkın. Onun kokusunu özledim diyen vatandaşımı bilirim gurbette
Ne demiş atalarımız bülbülü altın kafese koymuşlar ille vatanım demiş.
Allah hayırlısıyla kurtarsın sizi gurbet elden, vatanınıza ve sevdiklerinize kavuşun inşallah. Yine güzellikler yaşattınız bize çok tşk eder başarılarınızın devamını dilerim hoşça kalın sevgili Gökhan saygılar benden size
Minos tarafından 4/29/2014 10:21:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
Bu güzel yorumunu cevaplamayı unutmuşum.
Şimdi dikkatimi çekti.
Oysa sen asla bizi unutmaz,
güzel yorumlarınla hep destekçimiz olursun.
Kusurumuza bakma, olur mu?
Çok çok teşekkür ediyorum bu yürekten yaptığın yoruma.
Sağ ol.
Minos
Benim bir tane erkek kardeşim vardı.onuda erken yaşta trafik canavarı aldı elimden. Azrail hep aldıelimden canlarımı teker teker,çok acılar yaşattı bana.bu defterin sayesinde bir çok kardeşim oldu .
Çok tşk ederim sevgili kardeşim.
Kardeşim olmanızdan gurur duyarım hoşça kalın
Sevgili Gökhan
Bir gün bir arkadaşım geldi ziyaretime. Bana dedi ki '' Beni Balat'a'' Götür. Orayı merak ediyorum.Seve seve kabul ettim çünkü çocukluk ve gençliğimin geçtiği yerlerdi. Balat'a geldik ve sokaklarını dolaşmaya başladık. Ona '' Şu sokakta oturuyorduk, şurası bizim evimizdi, şurası camimiz filan anlatırken bir kilisenin önüne geldik. Bana '' İçeri girelim '' dedi. Girdik. Kilisedeki rehber bize Hz. İsanın çarmıha gerildiğinde üzerinde olduğuna inanılan elbisenin o kilisede olduğunu söyledi. Gelelim olayın ilginç tarafına: Ben belki de bin defa geçmişimdir o sokaktan ama o duvarlar arkasında böyle bir kilise olduğundan haberim yoktu.
İnsan Yunusun şiirinde dediği gibi: '' O mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler'' Kainata ve çevremizle hangi gözlerle baktığımıza bağlı bazı şeyler.
Arkadaşların da dediği gibi insana huzur veren ve dinlendiren bir yazıydı. Kutlarım.
Selam ve sevgilerimle..
Bir tutam hayat
Bu güzel yorumuna cevap yazmayı unutmuşum.
Oysa,
bu günlerde çok yoğun çalışma ortamında değiliz.
Rahatız yani.
Defteri bolca ziyaret edebiliyoruz.
Sadece,
şiirlerden bir müddet uzak durma niyetindeyim.
Zira onlara yaptığım yorumların, beni oldukça yorduğunu fark ettim.
Sıradan yorum yazmak istemiyorum.
Şiirin içine girmek de yorucu oluyor, çok düşünmek zorunda kalıyorsunuz.
Yazılara yorum yapmak daha kolay.
Çünkü yazarı, anlatmak istediğini ap açık veriyor.
Lafı uzattık.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Sizi burada görmek hep güç verdi bize.
Sağ olun.
kaleminiz hep yazsın dostum
ne yazdığı önemli değil
sizi okumak insanı dinlendiriyor
tebriklerimle
Bir tutam hayat
Sen de kayıpsın bu aralar.
Nerelerdesin, ne işlerle meşgulsün?
Kaleminle küs müsün, nesin?
Ya da, klavyende problem mi var?
ben bu sayfada dinleniyorum......aradığım tüm güzellikler bir demet halinde .......usta kalemi canı gönülden kutluyorum saygılarımla
Bir tutam hayat
Valla, sayenizde ben de dinleniyorum.
Üç beş satır yazıyor, stres atıyorum resmen.
Çok sağ olun.
Katı rejimin insanlara ettiği;güzelim tabiattan bile haberleri yok bir şairimizin şiirindeki gibi makinalaşmak istiyorum demişti ya onun gibi ruhsuz hissiz topluluk..
iyi ki trt var tatil günü boğazdaki erguvan ağaçlarını gösterdi haberim oldu.Yoksa nereden bileceğim Anadoluda yok ki erguvan
Bazen kıskanıyor insan deniz güzellikleriyle İstanbulu...
Tebrik ederim saygılarımla.
Bir tutam hayat
Sanata ilgileri var da, tabiata, gezip görmeye yok maalesef.
Fazla hareketi sevmiyor Komünizm.
Yaşadığın yerde ol hep; spor yap, tiyatro seyret, roman oku diyor.
Gezip görme, sorup öğrenme.
Bu erguvan ağaçları gerçekten Anadolu'da yok pek.
Dikmen sırtlarına dikmişti Ankara'da belediye. Dikkatimi çekmişti.
Götürüp, memlekete de dikmek lazım.
Güzel yorumunuza teşekkür ediyorum.
Okuyan herkesin kendisini yoklamasına neden olan bir yazı bu. Güzellikleri uzaklarda aramanın beyhudeliğine, aslında görmezden gelinen ve de farkedilmeyen pek çok şeyin içindeki güzelliği görebilmenin erdemine değiyor usul usul. Ne hoştu ve ne sıcak. Tebrikle.
Bir tutam hayat
Güzellikleri fark edince, hayat daha başka oluyor.
Daha zevk veriyor yaşamak.
Her şey para ile, pul ile olmuyor.
Duyuları ön plana çıkarmak gerek.
Teşekkür ediyorum güzel yorumunuza.
Kıymetli Dostum
Bu sabah bende kalktığımda güzel bir kahvaltı yapıp sonrada günlük gazetelerime göz atıp ve ardından bilgisayarın başına geçip edebiyat defterindeki dostların yazılarını ve şiirlerini okumanın keyfini sürmeyi planlıyordum.
Bunun için de önce marketten ekmek ve gazetelerimi almam gerekiyordu. Markete gittiğimde marketin sahibi Ali Bey bana haberin var mı? İbrahim abiyi akşam hastaneye kaldırdık. Beyin kanaması geçirmiş durumu kritik dedi. İnanamadım çünkü akşam beraberdik iyi akşamlar, deyip evlerimize girmiştik. Gayet sağlıklıydı.
Hemen eve gelip üzerimdeki eşofmanları çıkarıp elbiselerimi giyip aceleyle hastaneye gittim yakınları ve çocukları ordaydı. Geçmiş olsun deyip son durumunu sorduğumda, durumu ciddiyetini koruduğunu söylediler. Akşama kadar oradaydım. Akşam 17.30 da doktoru hastanın beyin ölümü gerçekleşti üzgünüm dedi. Kalp atışları da verdiğimiz ilaç sayesinde sürüyor en geç yirmi dört saat sonra oda faaliyetini sonlandıracaktır.
Çok üzülmüştük fakat yapacak bir şey yoktu.
Ev geldim kafamı dağıtmak için sayfaya göz atmıştım ki sizin bu güzel yazınız gördüm ve hemen okumaya koyuldum. Yazının içeriği ruh halime çok denk düştü. Evet, dostum yaşamdaki güzellikleri ıskalamamak lazım çünkü erguvanlarında ömrü çok kısa yalnızca bir mevsimlik.
Kaleminize yüreğinize sağlık
Saygı sevgilerimle.
Bir tutam hayat
Memleketten uzakta yaşamayı, işte biraz da bu nedenle seviyorum.
Burada hiç kimse hasta olmuyor, hiç bir tanıdığınız ölmüyor.
Yani haberiniz olmuyor, moraliniz bozulmuyor.
Haberiniz olduğunda da, herkes dudumu kabullenmiş, olayın sıcaklığı geçmiş oluyor ve size etkisi biraz daha az oluyor.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak mı oluyor, nedir?
Allah şifalar versin diyelim yine onun için.
Ondan umut kesilmez sonuçta.
biz okuyucuları hoş bir yolculuğa çıkardınız. güzeldi bu yolculuk, oralardan bir esinti taşıdı.
Ne güzeldir erguvanlar, güzel yurdumun nadide her özelliği gibi. Belli ki çok özlemişsiniz buraları. Kolay mı mümkün mü burnunuzda tütmemesi.
Ve çok güzel bir kare paylaşmışsınız ek olarak.
Ne diyeyim, Allah yardımcınız olsun. bir an evvel ailenize ve memlekete kavuşmanız dileğimle.
Uzaklara selam olsun...
Saygılarımla...
Bir tutam hayat
Oralardan yeni ayrıldık ama,
nedense özlemi hiç dinmiyor.
Galiba,
kesin dönüş yapma zamanımız geldi bizim.
Teşekkür ederim güzel yorumunuza.
''
Burada, sevimsiz, şekilsiz, çinko damlı alçak ev denizinin alabildiğince uzanıp gittiği; yorgun ve bezgin bakışlarımı prangalara vuran bu sevimsiz coğrafyada, Bir bukle güzellik aramakta ruhum, duygularım. Bir küçük köpek yavrusu, yolunu kaybetmiş bir kedicik, penceremin pervazına konacak bir küçük serçe, koklayabileceğim bir güzel çiçek. Değişik ve güzel bir şeylere, dudaklarıma tebessümler resmedebilecek bir maharetli ressama ihtiyacım var. ''
Bu sabah yürüyüşünde yaşadıklarımı paylaşmak istedim.
Önce ara cadde üzerinde yolun ortasında ağır ağır ilerleyen kocaman bir kaplumbağa ile karşılaştım. Arabaların tekerlekleri altında ezileceğinden korktuğum için balkona çıkmış bir bayandan poşet istedim. Poşete koyduğum kaplumbağayı yol üzerinde olan evcil hayvan parkına bırakmaktı niyetim.
İlerlerken elimde poşet, iki gençle karşılaştım. Ellerinde bir ayakkabı kutusu olan bu gençlere sordum :
----Bu kutunun içinde ne var ?
Tahmin ettiğim gibi bir hayvan vardı. Hatta iki tane ördek yavrusu...
Gösterdiler bana, evcil hayvanlar parkından geldiklerini tahmin ederek sordum :
----Parktan mı aldınız?
Almamışlar. Kardeşlerine aldıkları ördek yavrularını artık evde beslemek istemedikleri için verecek yer arıyorlarmış. Hayvan parkı görevlileri kabul etmemişler. Üzgün bir şekilde evlerine dönen bu iki gence poşetteki kaplumbağayı gösterdim. O zaman bu kaplumbağayı da istemeyebilirler diye düşündüm.
Gençlere parktaki serbest alanda gezinen ördeklerin yanlarına bıraksak nasıl olur diye sordum.
Teklifim hoşlarına gitti. Ben de kaplumbağayı orada gördüğüm bir görevliden parka alamayacaklarını duyunca çimlerin ağaçların altında bir yere bıraktım. Kimselere göstermeden.
Gençlerde yavruları diğer ördek ve kazların arasına bir yere koymuşlar. Fakat canları sıkılmış bir durumda konuşurlarken gördüm.
Büyük ördeklerin bu yavruları yanlarında istememe durumunda yavruların hayatlarının tehlikeye girebileceğini düşünüyorlardı.
Kayınvalidem yakında köye gidecekti. Aklıma geleni paylaştım gençlerle. Çok sevindiler.
Ördek yavrularını alıp eve getirdim. Şimdi evimiz çok şirin iki ördek yavrusu var.
Kayınvalidem ördekleri kabul etmedi. Şimdi bu yavrulara bir yuva arıyorum....
Benim sabah yürüyüşü böyle bir macera ile sonlandı.
Ya işte böyle...
Yazınız için tebrikler...Yorumum çok uzun oldu kusura bakmayın :)
asude_vuslat tarafından 4/27/2014 7:29:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
O ördek yavrularından biri,
bu sevimsiz gurbet yaşantısına katlanabilir mi acaba?
Güzel olurdu dostluğu gerçekten.
Teşekkür ederim yorumunuza.
Çok hoştu.