İstasyon Mahallesi, Cafe 79 ve Biz
Oktay Akbal’ın yazdığı “Önce Ekmekler Bozuldu” adlı kitabın “İstasyon” adlı öyküsü “Dostum” kelimesiyle başlıyor ve bir tren istasyonunun tasviriyle devam ediyor. Ben de o kelimeyle sana sesleniyorum ve içinden istasyon geçen bir şeyler karalamak istiyorum. Dostum! Erzurum’un İstasyon Mahallesi gözlerinin önüne geliyor mu acaba?
İstasyon Mahallesinin çocuklarıydık. Aynı yaştaydık. 79, 80’ler.Okullarımız da aynıydı.O zamanın güzide okullarından Erzurum Lisesi’nde okuyorduk. Sen edebiyat şubesinde ben fende.
Ne çok birbirimize benziyorduk değil mi dostum? Çok az konuşuyorduk. On beş, on altı yaşlarındaydık ama otuz, kırk yaşının ağırlığı vardı üzerimizde. Sula şakalar yapmaz, küfürlü konuşmazdık.
YORUMLAR
Hava çok soğuk dışarda. Her halde Erzurum'da da öyledir? Bazen burayı, Moskova'yı Erzurumla karşılaştırırım soğukların keskin olduğu zemheri zamanları...Neyse, uykum kaçtı ve sizin köşenize misafir olmaya karar verdim son öykünüzü okuduktan sonra.
İyi de yapmışım, zira hüzünlü bir haleti ruhiyeye gömülüverdim ki, zaten gönüllüydüm. Dostumun içine sığabilecek ne varsa sığdırmışsınız ya, hem de en güzellerinden duyguların, beni de aldı, ta eskilere, farklı bir mekandaki aynı yıllarıma götürdü. Ben o zaman lise de değil, üniversitedeydim ama muhtemelen aynı havaları soluduk.
Yazınız ve tarzınız harika olmasa bunlar uyanmazdı içimde di mi?
Elinize, emeğinize sağlık...
Aslında bu baskınlık bu yetersizlik ve içde kalan bu özlemler bu beklentilerin temelinde
eğitim safhasında ki insanın doğru adım atamamasına bağlı.
Zaten dostunuza yazdığınız bu anıların içinde kendi özetiniz mevcut.
siz veya dostunuzu besleyen kaynaklar sizin ışımanızda ki role katkı sunar.
okuduğunuz roman,seyrettiğiniz sinema filimleri,takıldığınız kafe adı altında beyin
mahallenizin o enfes rüyasını verha düğümleyip verha büzüp sizlere bir çıkış yolu veya bir bahar havası
veya bir gerçek kanıt veremeden o güzelim zamanı zayetmiştir.
aslında hakkınıza iyi olanda budur.geriye baktığınızda farklı senaryolarla irdeleyin hayatı
insan çoğu kere iyi ki öyle değil böyle olmuş gibi sendromlar yaşar..
Bugünde bu kompleksler var.farklı renkleri olsada aynı yıkılışa ve aynı harabeye doğru
çekiliyor gençler..
İyi bir eğitim nasıl alınabilir o zaman?Hangi kitapları okumalı?Hangi yazarlar güvenli?
Bunları üstüste koyduğumuzda ve hakikatlı ve dürüst tarttığımızda o kara buhranlı yıllar çözünür,ergir ve yalan olur..
İnsana bütün dünyanın kitaplarını okutup vucuduna sarsanız,
İnanç ve iman ateşiyle beslenmedikçe bocalar,şaşar ve hata üstüne hata yapar..
geç kalmış ve boyunu aşmış bir büyük dalgada helak olur.
İnsana fani kumaş yaramaz ve çürümeye mahkumdur..
Lakin yürek hafızanızda hala ışıyan doğru renk ve salınımı sizi dostane ve fedakarane
hayatınızın gerçek ve çilekeş hatırasına dolabilmiş,sizi tetiklemiş ve bu anınızı yazmaya itmiş.
Geriye bakınca insan eğrisini doğrusunu görebiliyorsa,bugününe bakıp yarını daha net görebilir.
gönül kan ağlamadan gönüller feth edemez...saygılarımla...