- 987 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kravatlı zombi sürüsü
Kitlesel oluşumun bir parçası olan ofis ortamları genelde soğuk ve rutubetli bir mahzen gibi içeri ilk girdiğinde insanın nefesini kesebiliyor.Etrafına anlamaya çalışan gözlerle bakmak, mısır firavunlarının gözünün içine bakmakla eş değer bir hata.İşe anında koyulmak ve üzerine düşen veya düşmeyen işlerle meşgul olmak veya ne yazık ki meşgul oluyormuş gibi yapmak,katma değer üretme yolunda ilerleyen bir milletin içerden çürümesine sebep oluyor.Herkesin elinde mevcut bulunan meşgalesi,aslında onların öğrenilmiş çaresizliklerinin birer baş yapıtı durumunda.Herkes elindeki işle meşgul olarak para kazanmaya çalışıyor.Para kazanma iç güdüsü ister istemez yaratıcılığın önüne geçiyor.Halk toplu halde para kazanmaya programlanmış şekilde birer zombi edasıyla iş yerine gidip geliyor.Sonuç ; Her sabah mesaisine başlayan soğuk yüzlü,üretmekten uzak ve sadece para kazanma odaklı yaşayan zombi ordusu.Bu arada değinmem gereken en önemli nokta ise duygular.İnsanların duyguları vardır,zombilerin ise yoktur.Zombiler karşısındaki insanın daha doğrusu mutasyona uğramış insanın neler hissettiğiyle ilgilenmiyor.İlgilendikleri tek duygu patronun mutluluk duyguları olmuş vaziyette.Köleleşme sistemine ister istemez bir halka daha ekliyor her birey.Aslına bakılırsa komünizmin bahsettiği gibi kölelik,capital sistemin zorunlu öğretilmiş bir gerekliliği değil,bireyin köle olma iç güdüsüyle hareket etmesinden kaynaklanıyor.Yani aslında hiçbir patron köle çalıştırmak istemiyor.Onlar daha ziyade düşünen üreten yani capital sistemin damarlarını dolduran parayı,onlara kazandırabilme yeteneğine sahip sadık işçiler istiyor.Fakat bu durumu algılayamayan işçi sınıfı,zihninde yarattığı kölelik algısına tapınmakla yetiniyor.Yeni dünya düzeninde tüketimin ne kadar tehlikeli bir hal aldığı herkesçe malum.Fakat hiç kimse neyi nasıl üreteceğini bilmiyor.Dünyanın kaderi ne üretilmesi gerektiğine karar veren birkaç yöneticin ellerine teslim edilmiş.Hızla tüketen ve üretmediğinin farkında olmayan zombi ordusu sadece dünya kaynaklarını sömürmekle kalmıyor.Sisteme yeni girmiş insanlarında duygularını,hissiyatlarını,hayallerini sömürerek kendilerine benzetiyorlar.Zombi virüsü büyük bir hızla yayılıyor.Henüz kendini kaybetmemiş birkaç aydın bu virüsten kurtulabilmek için ıssız mağaralara saklanmak zorunda kalmış.Haliyle ellerindeki panzehiri dünyanın iyiliği için kullanamıyorlar.Evet,panzehir var fakat onu zombilere uygulayabilmek için yanlarına yaklaşmak büyük cesaret istiyor.Kokuşmuş dedikodu çemberi,her zombinin temel gıdalarından biri.Çalışma ortamında kullanılan amiyane tabirler,fikirden uzak söylemler ve iyi duyguların yok olmasıyla boşalan alanı hınca hınç doldurmuş kötü duygular ne yazıkki çok katlı mezarlarda fazlaca hissediliyor.Çok değil bundan birkaç on yıl sonra bizi bekleyen makus kader ne yazıkki kaos ortamı olacak.Sokaklar işlerinden memnun olmayan zombilerle,rezidans katları da işçilerinden memnun olmayan patronlarla dolacak.Yakın gelecekte görmek istemediğimiz sahnelere sıkça şahit olacak olmamız şimdiden doğurganlığı azaltmış durumda.Kimse bu ortamda çocuk yapmak istemiyor.Ama bunun ana nedeni dünyanın gelecekteki kaos ortamı değil daha çok para kazanma isteği.Dikkatle baktığımızda micro ekonomide neler döndüğünü,bireylerin nelerden feragat ettiğini görebiliriz.Daha az pantolon veya ayakkabı yerine daha az çocuk prensibi hemen hemen her ailede baskın durumda.Aslında söyleyecek çok fazla bir şey yok.Yapılması gereken şey,patronların zombileri bağlayıp,aydınların onlara panzehir vermelerine müsaade etmek.Ama bu sırada kötü niyetli bilim adamları panzehir yerine daha kuvvetli bir zehir empoze etmeye çalışacaktır.dikkatli olmak lazım.Zira bu durumda yine üretken bir toplum yerine tükettiğini inkar eden,içi boşaltılmış entelektüel zombi sürüsünü sokaklarda vitrinlerin camlarını indirirken bulabiliriz.Çok bilinmeyenli bir denklem halini alan iş hayatı,çözümü doğru formüllerde bulabilir.Doğru formüller de ancak düşünürlerin ısrarla sakladıkları zihin haznelerinden çıkacaktır.