- 1509 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
KARMAŞIK SESLERİN SENFONİSİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kuşluk vakti uyanır yeryüzü, uyuyan bir geceden uyanışın sessizliğin ses verdiği sakinlikle başlar zaman ilerlemeye, bir bakarsınız çöplerden ekmeğini kazanan bir baba, bir kardeş, bir eş veya bir çocuğa rastlarsınız. Ne onlar size takılır, ne siz onlara görmemezlikten geldikleri vede geldiklerinizdir. Ardından sabahı en erken karşılayarak hep vaktinde gelen çöpcülerimiz vardır, öylesine güçlü süpürge sesleri duyulur ta evlerinizden. Ardından çöp kamyonu temizler bir önceden kalan kalıntıları bir önceki gün hiç yaşanmamışçasına. Gün kuşluk vaktidir yine ezan sesi yakın camiden duyulur ardından bir derin ses daha gelir uzaktan peşpeşe karışır sesler, kulak verirsiniz uyanır ruhunuz kalıcı olmayan bir dünyada. Rüyanın size verdiği dingillikle sarsılırsınız, irkilirsiniz anlamaya çalışırsınız dünü ve bugünü.
Geleni olduğu gibi gideni de vardır bu limanın hemde gelmesini beklediklerimizin yanında habersiz ve apansızdır gidişler. Sela sesinde duyarsınız uzak, yakınmıdır. kendide adıyla rahmetini alır, sende mi deriz bu gidişe çoğu zaman, bir aldatılmış yanlızlığın pençesinde terkedişler misali. Ayrılıklar anılar dile gelir öyküsü bile yazılır mahiyette derin yaşanılmışlıklar yada boşvermişlikler, izler bıraksa da apansızdır yinede hiç hazır değildir sevdikleri. Anneler evde ekmek hamuru yapıp fırına bırakır orda bekleyip alırlardı. Uyanır bir bir esnafı da yine bu sabahın sessizliğinde, ekmekler için yakılır ocaklar tüter bacalar. Minik önlükllü öğrenciler görürsünüz, ebeveynler yoktur yanlarında alışıklardır mahallenin sakinleri destekler, güven vericilik mahallenin temel güdüsünde vardır. Kimi ekmek alır kimi okula, işe yetişeyim peşinde. Bakkalcılar açar en erken, eksiği gediği olanın imdadına koşarcasına. Hayırlı sabahların iyi gecelerine değindir mesaileri. Çoğu ailece çalışır boş boşluk yoktur bir tek namaz vakti oda bildik bir andır.
Komşular yoklar birbirini sabaha kim çıktı varmı elem, keder, sevinçli haberleri günün gecenin getirdiği bir duruma. Yavaş yavaş gelir öteden postacınız hasret gideren mektuplar mı dersiniz, özel gün kartları mı, sınav sonuçları mı? Kimin kapısına gitse mahalleden biriyse şayet, herkes bilir kapı numarasına bile gerek duymaz. Tatlıcılar geçer, tavlacılar el arabalarıyla geçer satılan neyse o isimde bağırırlar. Tüm sesler ve soluklar her ne hikmetse çabucak duyulur. Sokaklar kimi dar, kimi geniş sokakların geçenleri hiç farketmez ki birbirine hassastır insanlık. Evlerin kimi ferah güneşlidir, kimi ise güneş görmez bodrumlu olsun gün yüzü hep birlikteliğinde ışıldar herkese.
Apartman hissiyatından uzak müstakil oluşu sokağı bile sahiplenmesi vardır bu evlerin her biri o oturulan evi de temsil eder önü hep temizdir. Biri temizleyemezse diğer komşu bu açığı kapatır. Bugün sana yarın banadır elbet der. Bir veya bir kaç katlı evler vardır bahçelerinde gülleri, sarmaşıkları, mor menevşeleri, dutları, üzüm asmaları ile üç adımda tek katlı evler vardır buralarda. Bu evleri miskü amber kokar toprakla yağmur buluştuğunda. Evlerin önünde oturur orta yaşlılar sohbetlerin de yok yoktur. Genç kızları ev işlerinde girişir açar radyolarını arkası yarın eşliğinde derler toplar, süpürür yıkar temizler, dizer. Güneş yükseldimi komşular geçer avlulara.
O avlular sandalyesizdir sedirler kurulur yere kilim, mitil serilir, minderler kırtlentlerle rengarenk yansımayla başkalaşır. Yapılır kahvaltılar ama asla ev temizlenmeden kahvaltı yapılmaz, kahvaltıdan sonra içilen kahveler, o keyifle bakılan kahve falları nadirde olsa anlatılan rüyalar anlamlılaştıır zaman ve mekanlar . Evlerin beyleri bilek gücü alın teriyle işte güçte. Hanımlar akşam yemeği derdinde ne pişirsek nasıl güzel olur demekte. Gün içinde evin önüne gelen tüm sebzeler alınmış ihtiyaçlar farkında olmadan bile görülmüştür. Gerisi kolay ne pişse kokusu mutlak duyulur aspiratöre ne gerek. Evde havadar bir hol vardır ki dış kapıdan açılan kapı ta bahçe kapısından cereyan eder. Yemek kokusu eve sinmez dahi. Bilinir yine de komşuya kokusu gitmiştir, vermeden olmaz söyleyemezse de ya canı çekerse. Göz hakkı komşuluk hakkı vardır ki bu vebali kimse kaldıramaz.
Pencereden bakarsanız gelene giden, sorana durana zaman öyle bir işlerki şaşıp kalırsınız akrebin yolkavanla kovalamacasında. Bak hele gün olmuş akşam nasıl geçti gtti koca bir gün diye eyvahlanırsınız. Çocuk sesleri gelir en yakın boş arsalardan yada sokak aralarından ayırt edemezsiniz çocuk seslerini. Koşarlar oynarlar iple, topla, bilyeyle birde göründümü dönen dolap elle çevrilenden değmeyin keyiflerine ben ben bende deyişlerinde. Hem de anaların ceplerine elini atıp tüm bozukluklarını kaptırdıklarının farkına vardırmadan. Birde çocuk çalışanlar vardır, gün öğleye doğru eskimo, sakız, elmalı şekerciler, yanlarından geçer inşaatlardaki çimento torbalarını toparlayıp kese kağıdı yapacak harçlık kazanacak. Bu çocukların gözleri kalır, yürekleri kalır o oyun arsalarında. İki adım ileride, bir adım dursalar da gittiklerini farkedersiniz. Yeni çıkmış el tartıları ile mahalleye nadir gelselerde, tartalım ablalar diyerek. Herkes en aşağı 3-5 aylık kilosunu bilir karşılaştırır. Hem yediği belli yemediği bellidir çok şeyi değiştirmez zaten. İşi bitince evde nakış, örgü ören genç kızlar gelecek hayali düşler her ilmekte sevdiğine bir kez daha yakınlaşır, verilen emek değerlidir günü gelince birken çeyizler elden ele dilden dile nükseder alınıp verilen modeller, gözü gibi korunur gher güün ardından daha daha çok üretmenin çemberinde. Gün ikindiye döner eskicisi gelir mahalleye gün içinde atıl duruma düşen demir saç tas, tabak değerlendirilir. Ondan alınan para ile mahallenin nayloncusun da yada kumaşcısında farklı bir ihtiyaca dönüşür, meslekler destekler böylece birbirini eskiler yenilenirken zaman içinde yenilerde eskilenir.
Bu mahallelerin zenginleri azdır herkes bir hallidir, birkaç yoksul anası, babası olmayanların da bu mahallede sahipsizlikleri görülmemiştir. Yerleşik düzen yadırgamaz sahiplenir yapılanların bazıları dile gelmez, gelse de makbul sayılmaz. Yine bugün ona yarın bana kavramındaki zamanın ne getirip ne götüreceği kestirilemez. Hem ne oldum değil ne olacağım denir ki sorma gitme ALLAH herkesin sonunu hayra getire. Düğünler dernekler mahalle aralarında evlerde teyiple, sokak aralarında çalgıcısı, davulu zurnasıyla halaylarla el ele omuz omuza birliktelik yansır. Herkes katılır, katılmayanın mutlak geçerli bir mazereti vardır. Yemekler bakır leğen ve kazanlarda asılır, çok kişiye bir arada hizmet edilir yemeyen kalmaz. Tahmin sayıları da tutulmaz artan yemekler evlere dağıtılır, az yapılıp mahcup olunmamaya bakılır. Birinin vefatında o evde yemek pişmez gelen giden yaptırır. Gidenin hatırı bilinir acısı olana edilen hürmette kusur edilmez. Üçüncü gün helvası, yedinci gün mevlidi yapılır, birde kırkında sevabı verilir. Ardından her cuma cumalık çıkarılır o evden, kandillerde, bayramlarda ziyaret edilir ve ilk bayramda üzüntü paylaşılır ilk ziyarette buranındır. İşte böyle vefanında cefanında biri bindir.
Yeni gelen dünyaya hep boş ve hoş gelmiştir. Gidende de o misal hoş ve boş gidecektir. Gelenin eksiği giderilir evlenende ev görmeye gidilir, sonrasında çocuk görmeye, tasına tarağına varıncaya dek herbir şey tastamam. Yazılı ve sözlü kurallar yoktur mahallelerde herkes üstüne düşeni yaptı mı sorunda olmaz hem yapamasa da yapanı çoktur yadırganmaz. El eli yıkar, elde döner yüzü yıkar her daim. Seven gönüller yıpratmaz zaten birbirini, küçükler sevgiyi hakeder, büyükler saygıyı hiyerarşik düzen sosyal yapının birbirini kucaklamasından olsa gerek, ufak defek sitemlerin çoğuda sevgidendir. Üç günlük dünyada gönül koyma der ebeveynler, bak ne ekersen onuda biçersin, saklarsın samanı elbet bir gün gelir bir zamanı, har vurup harman savurmayasınız.
Savurduğumuz zaman bizi bizden çalmakla da, tembelleştirmekle yetinmedi adeta körleştirdi. Kimimiz sağırız, kimimiz dilsiziz artık. Lakin dipsiz kuyulardan sesler var böylesine güzel yıllarında yaşandığı bilinsin istedim eski güzellikleri anımsatmak adına. Gün oldu harman döndü dedim karınca kararınca kazanan insan sofra başında azda olsa bulduğuyla mutluydu uzun yıllar öncesinde. Mutluluk tüm bu karmaşık seslerin senfonisi ile insan duyarlılığında tüm yeniliklerle yol alsın.
Tüm Mahalleliye Selam ve Sevgilerimle
Yazan/ Hülya COŞKUN
Fotoğraf/ Zülfü AYDIN
YORUMLAR
son paragrafa gelene kadar ''acaba böyle bir mahalle var mı,yoksa ütopik bir dünya mı sunuyor bize yazar?'' diye sordum hep. son paragrafa geldiğimde geçmişte yaşanılan bir mahalle olduğunu anladım.belki de ütopya geçmişte saklıdır,geleceği tasavvur ediyorken...
Hülya Coşkun
Zamanla İnsan mı? yerine İnsanla zamanı tercih edebilirsek, bizi sevenlerin karmaşık seslerini senfonisin duyabiliriz. Birbirimize bakıp ama bakarken göremezlikten gelmeyelim yeterki.
Yaşamsal değerlerimizle yeni kuşaklara bir seslenişti var ütopya dercesine güzel bir dünyayı İnsan ilişkilerindeki yer alması gereken ve yakışır olanı yeterki tercih edebilelim. Bugün sanadır yarın banadır zihinlerde en kalıcı ifadenin sevgiyle ve saygıyla paylaşımlara vesile olması dileyelim. Varsın adı ütopik bir dünya olsun ne dersiniz yeterki İnsanlığın sesinde yankılansın yaşam. iyiki varız, varsınız dercesine.
Sevgi ve Saygılarımla.