- 3948 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
AGAYA BELEŞ YOK.
Önce bir kıssa ile başlayalım. Bir yerlere bağlayacağız tabii ki. Kıssada geçecek bazı kelimeler için şimdiden özür dilerim ama bu kıssa başka türlü anlatılamaz.
Efendim rivayet olunur ki Harun Reşit zamanında adamın biri ’’ Çok önemli bir maruzatım var’’ Diyerek halifenin huzuruna çıkmış. Halife de o sırada meşhur Behlül Dâne ile birlikteymiş. Harun Reşit’in izin vermesi üzerine adam sormuş sorusunu:
-Ey Yüce Halife..Bu dünya hayatı için en önemli şey nedir?
Harun Reşit sakallarını sıvazlayıp düşünürken Behlül Dâne cevap vermiş:
-Yemek, içmek, işemek, sıçmak...
Harun Reşit hem verilen cevabı saçma bulduğundan hem de huzurunda işemekli sıçmaklı konuşulmasından rahatsız olmuş ve adamlarına emir vererek Behlül Dâneyi bir müddet için zındana atmalarını emretmiş. Bir taraftan da söyleniyormuş. ’’ Koskoca alim olacak. Dünyada en önemli şey yemek, içmek, işemek, sıçmakmış. Zindanda biraz yatsın da aklı başına gelsin divanenin.’’
Behlül’ü zındana attırmasına attırmış ama daha sonra bir rahatsızlık başlamış ki sormayın. Artık ne yiyebiliyor ne de içebiliyor ama daha da önemlisi def-i hacet eylemesi de mümkün değil. Karnı küp gibi şişmiş ama çıkaramıyor bir türlü. İdrar torbaları patlayacak neredeyse ama küçük su dökmesi mümkün değil. Başlamış kıvranmaya. Hekimler, ilaçlar, neft yağları, anüsten uygulanan fitiller , idrar söktürücü şuruplar hiç biri kâr etmiyor. Sonunda anlamış yaptığı hatayı ve Behlül Dâneyi zından çıkartmış. Çıkartır çıkartmaz da rahatlamış ve koşmuş helaya.
Evet..Kabul etseniz de etmeseniz de dünya hayatında sadece ve sadece dünya için yapılan işlerin özeti budur: Yemek, içmek, ..... Diğer işler ahiret hayatı için... İyi şeyler yaparsanız cennete, kötü şeyler yaparsanız cehenneme gidiyorsunuz. Behlül Dânenin saydıkları içinse ne cennet var ne cehennem..Onlar dünya hayatı için gerekli.
Şimdi gelelim bu kıssayı niçin anlattığıma:
Geçenlerde bir şiir etkinliği için Çemberlitaş’a gitmem gerekiyordu. Evden çıkarken her gün giydiğim elbiselerimi değil de biraz daha şıkça olanlarını giymeye karar verdim..Günlük giydiğim pantolonun cebinden akbil kartımı , ( Belediye vasıtalarına binmekte kullandığımız elektronik kart ) ve bir miktar da para çıkarıp masanın üzerine koydum ve cici takım elbisemi giydim. Masa üzerindeki akbil karımı ve parayı da aldım (!) ( Buraya özellikle ünlem işareti koyuyorum. Sebebini az sonra anlayacaksınız. ) Evden çıktım. Yolculuk için hep akbil kartı kullandığım için Çemberlitaş’a gidene kadar paraya ihtiyacım olmadı.
Çemberlitaş’taki etkinliğe katıldıktan sonra yine paraya ihtiyaç duymadan Kadıköy’e kadar geldim. Gelmesine geldim ya oldukça sıkışmışım. Lakin tuvalet bulmakta zorlanmam çünkü rıhtıma yakın III.Mustafa Camii var. İkindi namazı da yaklaşıyor. Hemen cami tuvaletine koşup def-i hacet eylemeli, sonra da bir güzel abdest alıp namaz kılmalıyım.
Camiye doğru adeta uçarak gidiyorum. Caminin kapısının önünde Suriyeli bir dilenci ailesi el uzatmış sadaka istiyor. Elimi cebime sokup bir adet 1 Lira çıkarıp dilenciye veriyorum ve ohhh nihayet cami tuvaletinin kapısındayım..Pardon kapı dedim...Artık cami tuvaletlerinde bile kapı yok turnike var. Ben de turnikenin önündeyim.
Tuvaletlerimiz konusunda biliyorsunuz çağ atladık (!) Eskiden Büyük 50, küçük 25 Kuruştu. Şimdi ister kocaman bir şeyler yap, ister iki damla su bırak 1 Tl...Tabii ki bir de şimdi artık turnikeler var. Öyle para vermeden içeri gidip kafanıza göre sı.manız mümkün değil. ( Kafaya göre sı.mak? Biliyorum biraz acayip oldu ama öyle...)
Neyse elimi bir daha cebime soktum. Aman Allah’ım para yok. Öteki cepte de para yok. Cekette, gömleğin cebinde hiç bir yerde para yok. Ulan ben evden çıkarken para almamış mıydım? Yok anasını satayım. Pantolonun cebinde kim bilir ne zamandan kalmış son parayı da dilenciye verdim. Ayvayı yedik vesselam. Gidip dilenciden parayı geri istesem. ’’ Kardeş çok afedersin ben biraz sı.acağım da rica etsem sana verdiğim parayı geri verir misin ’’ Desem hem çok ayıp olacak hem de kadın Suriye’li. Dilimden anlamaz ki. Çaresiz turnike başında bekleyen görevliye anlatacağız derdimizi.
-Biraderim ya kusura bakma üzerimde hiç para yok. Müsaade etsen de içeri girsem.
-Yahu kardeşim her kes aynı numarayı yapıyor. Yok hemşerim bastır paranı gir.
Durup resmen bakıyorum aynı mazereti söyleyecek başka kimse çıkacak mı adamın dediği gibi ama yok. Herkes bastırıyor parayı turnikeden geçiyor. Dayanamadım.
-Bak hiç kimse numara yapmıyor. Millet parasını bastırıp giriyor. Yahu yok işte...Aldırdım mı çaldırdım mı bilmiyorum ama param yok. Bir seferlik agaya beleş olsa ne olur sanki?
-Ohhhh..İyi valla. Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa?
-Bak hemşerim. burada bir cami var değil mi?
-Evet var ne olmuş?
-Cami Allah’ın evi midir?
-Evet Allah’ın evidir.
-Ben şimdi camiye, yani Allah’ın evine elimi kolumu sallaya sallaya girerim değil mi. Bunda bir engel var mı?
-Yok elbette.
-İyi de Allah’ın evine elimi kolumu sallayarak para filan vermeden girdiğim halde o evin tuvaletine niçin giremiyorum? Neden ille de para vermek zorundayım? Bu mantıksızlık değil mi?
Adam bön bön suratıma baktı.
-Geç haydi geç ama bu fikri öyle herkese yayma sakın tamam mı?
-Tamam yaymam merak etme. ( Zavallı bunu bir yazı ile yedi cihana duyuracağımı nereden bilsin.)
Neyse içeri girdim ve bir kez daha Behlül Dâneye hak verdim. Bu dünyada en önemli şey yemek, içmek, işemek ve sı.makmış.
YORUMLAR
sami biberoğulları
O otobüslerin dinlenme tesislerini hiç sorma. Ama bir tanesinden çok fena intikam aldım zamanında.
Ailecek girdik . Sadece üç tane çorba içtik. Çıkarken sordum '' Çorba kaç para '' diye..Adam beş lira dedi. O zaman için çok para...Verdim beş lirayı çıktım.
Şimdi diyeceksin ki intikam bunun neresinde.
Beş lira olan sadece bir çorbaydı. Ben üç çorbaya beş lira verdim.)))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
adam hızlıca girmiş tuvalete. dizli ibriklerden birini kapmış...
hop ağam nereye...
!! o ibriği bırak, düşünmeden bırakmış öbürünü almış onu da bırak dediysede dinlememiş.
işini bitirip rahatlayınca... tuvaletciye kızmış.
söyle bakalım şimdi sen kim oluyorsunda...
ağam ben ibrikçi başıyım o kadar da havamız olmasın mı?...
yazınızı tebessümle okudum. ama kesinlikle hafife almadım. bir an için sahip olduğumuz herşeyden soyutlayalım kendimizi. yeme içme ve sindirim dışında diğer bütün sahip olduklarımız sonradan edinilmiş.
ve bu bakımdan bütün insanlar kaçınılmaz bir şekilde eşit. tuvaleti altından da olsa sonuç değişmiyor.
birde herkes oturduğu iskemleye baksın. işte dünyada o kadarcık yer kaplıyoruz. saraylarda otursalar bile.
güzel bir yazıydı. selam ve dua ile..
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
Sami hocam, ne yazık ki yerden göğe haklı bir yazı. Camiler Allah'ın evi de tuvaletler arka bahçesi mi anlayamadım. Gerçi tuvaletler bedava olsa onları kim temizleyecek o da bir muamma ya, neyse...
Eskiden girilen tuvaleti bulduğumuzdan daha temiz bırakma gibi bir gayretimiz vardı ama maalesef şimdilerde bu gayret yok olmuş gibi. bu konuya girersek hiç çıkamayız, bu ayrı bir yazı konusu olur.
Ben tuvalet bekçisine taktım; dilenciye sualsiz verilen parayı sıkışan bir insandan neden esirgiyor bu garip. yoksa insan darda kalmadıkça böyle bir oyuna lüzum görmez.
Manidar bir yazıydı, ders olması için güne de düşmesi gerek bence.
saygılar
sami biberoğulları
Hastanelerde ya da diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da tuvaletler var. Hem tertemizler hem de hiç kimse onlardan herhangi bir ücret talep etmiyor.
Demek ki istenirse oluyor. Camiler için de pek ala olabilir.
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili Kardeşim,
Bazen parasız bir insanın şehirde asla yaşayamayacağını düşünüp ,kendimce örnekler sıralardım.
Senin ki yaşanmış bir örnek oldu.
Geçenlerde Mecidiyeköy otobüs duraklarında , güzel giyimli yetmiş yaşlarında bir beyin , yola atlayarak 'Açım, yalvarıyorum ben açım " diye bağırdığını ve sonunda yere düşerek bayıldığını gözlerimle gördüm. Üstelik bu bir emekli idi İnsanların kim olursa olsun parasız kalabileceklerine ve böyle kötü zamanlar yaşayabileceklerine inanıyorum.
Hayatta en büyük arzum, sokak çocuklarının ve yaşlıların karınlarını doyurup, harçlıklarını alabilecekleri bir yere sahip olmaktır.Ne yazık ki böyle bir amaçla Marmaris'te açtığım yeri , kefalet dolayısıyla kaybettim. Umarım yeniden yapabilirim.
Allah hiç kimseyi kötü günlere düşürmesin. Ders veren güzel yazıların ve alçak gönülden hayatın içinde olduğun için ayrıca teşekkür ederim.
Selamlar Kardeşim.
sami biberoğulları
Umarım ve dilerim ki o Marmaris hayalini bir gün gerçekleştirirsin.
Bu arada bir noktayı da hatırlatmak isterim. O caminin hemen yukarısındaki Osman Ağa Camiinde her gün fakir fukaraya günde üç öğün yemek verilir. Yani ülkede iyi şeyler de oluyor. Gönül ister ki hep iyi şey şeyler olsun.Daha iyi şeyler olsun..
Selam ve sevgilerimle.
hocam imkanım olsa o caminin karşısına sizin heykelinizi dikerdim niyemi o tuvalet görevlisi sizi hiç unutmasın diye çağımızın nasireddin hocası demekde size haklıymışım herkes öyle kıvrak zekayla o tuvate girmeyi beceremezdi artık kapımı kırılırdı turnikemi bilmiyorum siz birazcık sabırla ve size özel zekanızla işi yoluna koymuşsunuz hoş yazıydı tebessüm ettim bir keresindede ben tuvalete gidecem ama bozuk para yok az kalsın tuvaletçiden dayak yiyordum kimileride bu yola baş vurduğu için kutlarım güzel yazan kaleminizi saygılarımla
sami biberoğulları
Ne yap yao o imkanı bulmaya bak. Benim de bir heykelim olsun yahuuuu.))))))))))
Allah kimseyi böyle zor durumlarda bırakmasın.
Selam ve sevgilerimle.
İyide kardeşim, Allahın evinin tuvaletini melekler temizlemiyor ya... ;)
Ama ben böyle durumlarda kararlıyım, inat ederse tuvaletin kapısına ... hiç çekinmem.
sami biberoğulları
Senin kararın aslında en doğru karar)))))))))
Allah'ın evinin tuvaletlerini kim temizleyecek peki? Bir hastanenin ya da bir başka kamu kuruluşunun tuvaletlerini kimler temizliyorsa onlar tabii ki. O kurumlarda bu işler nasıl yürüyorsa camilerde de pek ala yürüyebilir. Ama maalesef artık bu memlekette tuvalet mafyası denen bir mafya bile var..
Selam ve sevgilerimle.
Bu kıssadan ne öğrendik?
Evden çıkarken,
önce tuvalet paran var mı yok mu kontrol edeceksin.
Hele de bizim gibi şeker problemin var ise.
Aç, susuz idare edebilirsin akşama kadar; gerekirse eve yayan dönebilirsin ama,
hacet giderme konusunda başka alternatifin yoktur.
Muhakkak turnike parasını bir kenarda saklayacaksın daima.
Hoş bir paylaşım olmuş hocam.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
çok haklısın çok.......küçük paralarında çok büyük işler yaptığını böylece öğrenmişsin hocam....saygılar
sami biberoğulları
En azından dilenciye sadaka vermeden önce cebimde başka para kalıp kalmadığını kontol etme açısından bu olay iyi oldu. Ne demişler: Bir musibet bin nasihattan hayırlıdır.
Selam ve sevgilerimle.
elinize sağlık hocam, yine çok can alıcı (ciddi ciddi can alıcı) bir konuya değinmişsiniz. def-i hacetsiz tadı olmayan dünyanın da ne kadar 130K'tan olduğunu böylelikle bir kez daha anlamış oluyoruz. o turnikelere gelince bir keresinde yumurta kapıya dayanmışken ankara aşti'de az kalsın beni de cümle aleme rezil edecekti :))
sami biberoğulları
Yine de evden çıkarken dikkat. En azından bir tuvalet parası mutlaka olmalı cepte.
Selam ve sevgilerimle.
Tuvaletçi insafa gelmiş de kurtulmuşsunuz zor durumdan. Bir keresinde ben de akbilini sevabına basacak birini aramıştım otobüste. Birkaç kişi hemen fırladı yerinden. Allah razı olsun. Ufak, büyük. Para olmadan adım atılamıyor. Hoş bir yazıydı. Tebrik ederim.
sami biberoğulları
İstanbulda yaşıyorsanız özellikle, mutlaka bir cebinizde kağıt para, ötekinde bozuk paranız olmalı. Haa bir de dolu bir akbil kartı tabii ki. Bu üç nesne İstanbulda yaşamanın olmazsa olmazları. Biri bile eksikse sokağa adım atılamıyor maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Sami hoca bilirdik seni ,
Ağa olmuşsun beleşe konmuşsun.
Kafam büyük değil şikayet yapma,
Herkesin aklına gelmez o sözleri söylemek.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
O lafların nasıl bir can havliyle söylendiğini bilsen))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.