- 2815 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Her şeyin bir anlamı olmalı!!!
Güzellik, bakmayı bilen gözdür bence sevdiceğim. herkes kendine layık olanı seçer biliyorum . Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorsam her seferinde. Eskisi gibi değilim bende sayende. Neden mi böyle düşünüyorum artık? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevdiceğim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanı olacakları tahmin etmekle meşguldüm."dimdik ayakta durup, beni tutup tutmayacağını bilemediğim birine neden bırakayım ki kendimi diye düşünüyordum sen geçmişte gezinip geleceğe hayaller kurarken ben zamanı yakalayıp anı yaşamaya çalışıyordum. biliyordum ki dün mazi gelecek hayaldi....
oysaki bu yola beraber çıkmıştık karar ikimizindi benim derdim yaşantım boyunca herkesten fazla gelişmiş güven duygusu bir kavramıydı ben çok güvenilir bir insanım" demekle olmuyordu..
ve çok dikkatli yaklaş malıydık hayata yaşananlara yaşanacaklara fazla değer verdiğimiz için insanlara bakmadan olaylara çabuk yara alıyorduk, çok kırılgandık ikimizde çok değer veriyorduk birbirimize bilirim ki sevgi sitemden doğar ama. Hayatımızın merkez taşı adeta ve çekinmeden, düşünmeden, tereddüt etmeden sağlam bir şekilde elde edilmesi imkansız olan teslimiyet duygusu değimliydi.
Bir tek davranış bütün güveni yerle bir edebiliyorsak öyle bir güven zaten hiç olmamıştır çünkü ,her duygusal olgunun yalan olma olasılığı yok mu yaşamımızda,
şöyle bir düşün yaşam dediğin nedir ki üç beş günlük dünya tıpkı Kumsala yazı yazmak gibidir.aslında bilirsiniz birazdan bir dalga gelecek her şey silinecek.yine de yazarsınız.dalgalar siler,siz yazarsınız..Dağın en tepesine tek başına çıktığında, aşağıda çılgınca kayalıklara çarparak, seni tutkuyla çağıran çılgın denize karşı, kollarını iki yana açıp, hiç düşünmeden boşluğa bırakma hissi gibi ama ya suya düşer yada kayalıklara car parsın,yada,,boşluğa düşerken tam ortada, bir iki saniye vazgeçmeyi düşünürsün “geride neler bıraktım”, ya da “ aşağıda beni bekleyen nedir? değer mi?” diye, sonra inanmışsındır inancın gelir menfi müspet aklına hislerinin istediği yönde hareket edebilmek özgürlüğün olduğunu fark eder ve düşmeye devam edersin.
Güven inancın şefkatli kolları, seni bir ahtapot gibi sarmaya başladığı zaman, üşürsün biraz, daha önce de üşü düğün, soğuktan kaçtığın gibi, sonra duyduğun sıcaklık hissi, özlediğin huzur hissi her şeyin bir anlamı değilimi?
Bütün yaşamın bir anlamı olmalı, bu yaşadıklarımız hissettiklerimiz, düşündüklerimiz yoksa boşuna bunca acı tatlı hayat maratonu niye…
Her şeyin bir anlamı olmalı güven duymalı insan inandıklarınıza,inanacaklarınıza,,
ihanetin günahın sevabın sevdanın bir anlamı olmalı mutlaka, hissettikleriniz yada hissetmek istedikleriniz yokluğunda duyulan amansız can çekişme Aşkı, ayrılığı, ölümü, doğumu,ihaneti,sadakati : Hepsinin bizim bilmediğimiz bir anlamı olmalı mutlaka
Düşününki bir bebek dünyaya geldiğinde, bir yerlerde aynı ruh için “aramızdan erken ayrıldı” diye üzülen birileri olmalı ki; bu dünyada ölüm anlam kazanmalı…Bir gün o çok sevdiğin kişiden ayrıldığında bile yaşamanın ağır bedellerin ödendiği ve büyük mükafatların kazanıldığı bir yer olmasından doğal ne olabilir,geleceğe güvenle baktığın sürece: yoksa bunca sıkıntı ve sevinci bir arada yaşamanın bir anlamı kalır mıydı?
yaşamanın, yaşamamanın, reddetmenin, inkar etmenin, kabul etmenin, salim bir akla sahip olmanın, seven bir kalbe inanmanın, daha ötesinde bir bedene sahip olmanın ve endişelenmeden güvenerek yaslanabileceğin bir omuza, Her şeyden fazla ihtiyaç duyduğunda uzak veya tam da içindeyken her şeyin sevmenin çok ama çok önemli bir anlamı olmalı yoksa bir kalp sadece sevgi yüzünden bu kadar acı çekmezdi değil mi?
Şimdi kalkmış diyorsun ki Çivi çiviyi söker, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelir.
Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin,,
sen güvendeydin bana bu güveni vere bilseydin.
Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! bende büyüdüm diyorsun ama doğmamış sın bile.
Ben, senin doğrundum önemsediğin her şey ve herkes Ötekiler gibi gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin.
Bana, bir veba busesi bırakıp yaş farkı deyip gittin;
sorarım mutlu muzun güvende misin anlat :bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum.sonuçta herkes kaderini yaşar.
uzak yakın mühim değil ben hala eskisi gibi çizgimde güvenle yürüyorum bir seyyah gibi ,biraz yavaş ,biraz hızlı, biraz kırık ,biraz dökük korkma hiçbir şey olmaz!
hayat her şeye rağmen devam ediyor. Öncelikle şunu anlamak gerekir, yaş farkı olan birine aşık olmak ile yaşıtınız birine aşık olmak arasında, duygu yoğunluğu açısından bir fark yoktur.
bütün ilişkiler aşağı yukarı aynı güven ve sadakattir. Önemli olan ruhunuzun ve aklınızın olgunluğunun, birbirine denk düşmesi dir. Aşk, içine yasak ve kural koyulamayacak kadar büyük bir olgudur bana göre Üstelik yasak olan şeyler de daha cazibeli durur.
Sorunumuzun özü yaş farkı değildi; yaşam, kimlik, alışkanlık ve bakış açısı farklılığıydı Sevmeyi bilmeyen biri, hangi yaşta olursa olsun mutluluğu bulamaz öyle değimli?.
Kalbine aşkı öğretmiş iki insanın ilişkisi ise tadından yenmez. Aşka yaşla, dille, dinle veya her neyse onunla sınır koymaya çalışıldığında, hep geri tepmiştir.
O yüzden bizim de toplum olarak birbirini seven insanlara, yaşına, tipine, dış güzelliğine bakarak hüküm vermemiz yanlıştır.ama hep görsel kararlar veririz verilen karar yanlışta olsa el alem nedir diye yaşadığımız için yanlışı seçeriz .ve sucu kadere yükleriz,
yaşamın anlamı önce tedbir sonra takdire boyun etmek tir bunu çok iyi bilirim ayrıca şu söz hep insanın aklında kalmalıdır: “Büyük konuşma, başına gelir!”yada kınadığın şeyleri yaşamadan ölmezsin.gibi.....
Kimisi için saatler saniye hükmünde geçerken,kimi için ise asırlar sürer bir anlık zaman ,çünkü zaman düz bir çizgi değildir ... zaman demişken sahi biz kimiz. zamanın neresindeyiz kaçıncı paralelde hangi keşfi güven içinde gerçekleştiriyoruz anlarsak bu durumdan şu sonuca ulaşabiliriz demek ki;
“aşık mıyım?” güvenim var mı?yaşamıyormuşum yaşadık mi ?diye sorarsak, verilecek cevap da buna benzeyecektir. eğer gerçekten güveniz olup ta Aşık olsaydık,yaşadığımıza inansaydık bu soruyu sormazdık ne kendimize nede sevdiklerimize!
Geçenlerde bir dostum, (doktora belirtilerini söyler gibi) yaşadığı birkaç hissi yaşamak istemediğini yaşamın anlamsızlaştığını , aşık olduğunu söyleyip, bana aşık olup olmadığımı sordu. Onu gördüğünde içinin bir tuhaf olduğunu, çok çekici bulduğunu, akşam yatmadan önce mutlaka bir kere onu düşündüğünü anlattı.sonra evli barklı makam sahibi olduğunu bu olguları kendine yakıştıramadığını anlattı ve bunların üstüne de sordu: Sence aşık mıyım? Bilmem!
Bu sorunun cevabı insanın içinde gizlidir, Bu soruyu aklından geçiriyor veya çevrendekilere danışıyor san, muhtemelen değilsindir.dediğimde üzüldü ve dudak büktü sitemkar bir tavırla,
oysa Kalbinin orta yerinde başlayan ateş, etrafını alev alev sarmamış sa; ruhunun her tarafında sancı hissetmiyorsan; onsuz kalmak ölüm gibi gelmiyorsa,kimlikli ise
ve ölçü biçebiliyorsan ona aşık değilsindir bence.....
Aslında aşkın tanımını yüzlerce yıldır şairler, filozoflar, ressamlar, besteciler ve neredeyse herkes tarafından yapılmıştır. Ancak bunun keskin çizgilerle belirlenmiş bir açıklaması yok bence
Bu cümle tam olarak doğru olmadı sanırım. Aşkın pek çok çıkış kaynağı var. Sizin hissettiğiniz ve adına aşk dediğiniz duygu, bu sebeplerden birine bağlanıyor olabilir. İşte, bu cümle daha doğru oldu!
Aşk sizi ele geçirdiğinde, bir çocuğun oyuncağıyla oynadığı gibi hoyrat davranır. Her yanınızı çekiştirir, şarkı söyleyerek yerden yere vurur, kendi zor yürüyor olmasına rağmen sürükleyerek götürmeye çalışır, kolunuzu koparır. Ardından size yemek yedirmeye ve hatta ayağında sallamaya çalışır. Uyumazsanız kızar, iki de tokat atarsa. Aşktır
ask pençesine düşene acımaz çünkü bu onun varoluş şeklidir en azından bana göre
Her şeye rağmen, yeryüzünün en gizemli ve tatlı acısıdır ne onunla olur nede onsuz olur.her insan en az bir kere aşık olmalı enikonu doyasıya aşk acısı çekmelidir.
Bunu tatmadan ölmek, hayattan 1-0 mağlup ayrılmak gibidir. her İnsan aşık olmak ister.helde Bir kere o duyguyu attıysan, nasıl olduğunu biliyorsan, canın çeker. Tereyağlı İsken der gibi, bir külah dondurma gibi, kışın ortasında çilek istemek gibi;
diyeceksiniz ki ne alaka bende üstteki paragrafı okuduktan sonra, kendime güldüm. Demek insan her gün aşk yazınca, yemeği bile oraya bağlaya biliyorsa aşk: güvene, inança ve paylaşıma,nereye çekersen oraya gidiyor .yoksam ben deliriyor muyum Deli miyim, neyim?.....her bahar ,kendimi güvende hissedip duaya aşık oluyorum ...yaaaaaaa..
YORUMLAR
Derinlemesine bir tanımlama. Bir o kadar düşünmeye sevk eden.
Haklısınız, her şeyin bir anlamı olmalı. Ama yine de anlam veremediğimiz onca şeyle ve onca insanla karşılaşıyoruz ki. Anlam bulmaya çalışmak da ayrı yorucu.
Ve aşk üzerine dile getirdikleriniz...doğru bir bakış açısı ve bir o kadar da anlam yüklü:tam da dediğiniz gibi: Herşeyin bir anlamı olmalı.
Anlam dolu bir ömür temenni ederim.
Kutluyorum. Saygı ve selamımla...
mesut YİĞİT
" Aşk, içine yasak ve kural koyulamayacak kadar büyük bir duygudur bence. Üstelik yasak olan şeyler de daha cazibeli durur." bu kısım o saf aşk anlatımını bozmuş. Yaş farkı sorun teşkil etmese de(kanaatime göre örneğin 16 yaşındaki birisi ile 40 yaşındaki birisi aşk dekren ne kasteder tartışmalı olsa da) bu konumuzun dışında kalsın eğer başkalarına zarar verecekse o noktada iki kez düşünmeli sonra yazmalı ve yaşamalı...
mesut YİĞİT
zaten en uzak mesafe degilmidirki iki beyin arasındaki mesafe eger güven içinde beyinler iletişime gecebiliyorsa
yaşamın ta kendisidir
saygılarım sayfama hgniz