- 1104 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ ÜZERİNE DOKUNUŞLAR
Sevgiye duyulan gereksinimler üzerine bir şeyler karalamak istedim bu gün güzel gözlüm, toplumun günümüzde içinde bulunduğu öfke, kırgınlık ve umutsuzluklar öylesine büyük boyutlara ulaştı ki, hep birlikte kurtarıcı bir sihirbaz bekler olduk.
Basit gibi görünen ama aslında bütün yaşam hamurumuzun mayası olan sihirli sözcüğü gömdük derin çukurlara, bu sözcük sevgiydi.
Sancılı kuşakların çocuklarıydık, bu yüzden okşanmamış saçlarımız bizim kuşaklarda sevgiye aç bireyler olmamıza sebep olmuştu, hepimiz yeni kuracağımız yuvalarda eşimize, çocuklarımıza daha farklı davranacak daha çok sevecek ve daha çok sarılıp okşayacaktık.
Başardık mı bilemiyorum, bizimle yaşayanlara sormak gerekiyor, belki de yalpaladık, doz ayarlayamadık.
Fazla ilgi gösterme, aman şımarmasınlar ikazlarına rağmen galiba sorun bizdeydi, Özlemini çektiğimiz fiziksel temaslar karşımızdakiler tarafından gözardı edildi, çocukluğumuzun okşanmamışlıklarının acısını birlikte olduğumuz kişilere dokunma, yani fiziksel temaslarla göstermek istedik.
Düşünüyorum, yanlışmıydı acaba diye, belki yanlışımız şuradaydı, her insan mutlaka sevgisini açık edemiyor, veya bunu bizler gibi dışa vurumcu fiziksel temaslara tahvil edemiyor..Oysa ne kadar hazır yüreklerdik bir dokunuşa beş sevgi dokunuşuyla cevap vermeye.
Sevgi dili diye bir olgunun varlığından bahseder konu uzmanları, sözlü iletişimler kadar beden dokunuşlarının ne kadar önemli ve insan yapısının bu olguya duyduğu ihtiyacı anlatırlar yıllardır.
İki bireyin, sevgilinin, eş’in beden uyumlarıyla birlikte dokunuşlarla da pozitif enerji yüklemeleri kadar hoş başka ne olabilir acaba yaşamda.
Böylesine ekonomik zorlullar içinde yaşanırken, belki çok zordur romantizmin doruklarında dolaşabilmek, ama bütün bu zorlukları aşabilmenin temel kuralı inadına gülümseyebilmek değilmidir?
Gülümsemelerimizi astığımız duvarlardan geri getirebilmemizin tek yolu sevgiyi yeniden yüreklerimize giydirmek değilde nedir?
Birlikteliklerin çoğunda duygusal gereksinimlerimizin karşılanamaması en büyük sorun oluyor kanımca, bir taraf ama ben yaşamımı sana adadım, iyi bir eş oldum, anne oldum diyor, erkekte ama bende çalıştım, eve ekmek getirdim, iyi bir baba olma gayretindeydim..eee ne oldu bize peki, treni neden kaçırdık, üstelikte sevişerek evlendik, çok sevdik belki hâlâ seviyoruz birbirimizi sorunumuz ne ?
Öyle bir çağda ve karmaşa dönemlerinden geçmekteyiz ki, evlilik danışmanlarının bile sorunları için danışman aradığı bir absürd dönem belki de.
Sevgi bir seçimdir, sevginin dili yaradılıştan geldiği kadar öğretilerle de kazanılabilir diyenlerdenim, nasıl olsa karşımdaki bana sürekli beden diliyle ve sözcüklerle sevgisini ifade ediyor, ben şanslı birisiyim denip kenara çekilindiğinde, tek taraflı verici olan birey tükeniyor.
Belki de sevgisini açıkça gösteren, temasla, sözcükle ifade edebilenden daha da fazla eşini sevdiğini iddia da edebilir, doğru da olabilir, ama çok önemli bir durum göz ardı ediliyor sanırım hep verici olan taraf enerjisini, ilgisini kaybetmeye başlıyor, yeniden dolum için zaman da geçmiş oluyor ve işte hoş geldin tükeniş, yeni arayışlar.
Uzun ve mutlu beraberlikleri hiç bir zaman bitmeyecek bir film gibi algılamanın yanlışı film koptuğunda ışıklar yandığında ortaya çıkıyor, gelsin gözyaşları, ne olacağım korkuları, ben ne yaptım ki ona sorgulamaları.
Aslında tek bir şey yapılabilirdi, tek bir şey, ihtiyacı olsun olmasın duygu gereksinimlerini karşılıklı tesbit etmek, çocuğuna düzenli mama veren bir anne veya baba şefkatiyle sevgi şırınga etmek, duyulan sevgiyi açıkça fiziksel dokunuşlarlada pekiştirmek.
Bu günün yazısı da böyle bir genellemeler manzumesi oldu,asla bir otorite,eğitmen olarak değil, sevgiye inanan ve onun açlığı içinde kıvranmış birisi olarak duygularımı paylaştım yalnızca.
Sevdiklerimize yaşarken sevgimizi aktaralım, belli edelim, kaybettikten sonra mezarlıklarda hüngürdemek ne kadar anlamsız, eskimiş resimlere bakarak kendi egomuzun karanlıklarına dalıp merhamet sığınmacılıklarıyla avunacağımıza yaşarken çaba gösterelim.
Ben kendi payıma sevdiklerime sözlü, yazılı ve de fiziksel temaslarla sevgilerimi aktarmaktan vazgeçmeyeceğim, haykıracağım sevgilerimi..
Yaşamımın artık sonbaharındayım, sevdiklerime daha sıkı sarılmaya ve onlar tarafından pohpohlanmaya, önemli olduğumun ifade edilmesine ihtiyacım var.
Kaybedilmiş, tüketilmiş sevgiler peşinde mücadele ne kadar anlamlıdır henüz bilemiyorum, bildiğim bir şey var yaşamı seviyorum, kendimi seviyorum ve bu bakış açım bana son nefesime kadar mücadele hırsı veriyor.
Şiirlerimle, yazılarımla,sarılışlarımla sevgi dolu yüreğimi hep dışa vurdum, algılaybilen yüreklerle birlikte mutluluğu tattım.
Arkama dönüp baktığımda yanlışta olan ben değilmişim diyorum, sevgi benim için hep birincil yaşam şartı olarak kalacak, ekmekten, tuzdan daha birincil.
Ve sevdiğim, seni sevdiğim için, karşılığını da verdiğin için mutluyum. Son söz şimdilik, haykırmaya dokunmaya devam edeceğim meleğim..SENİ SEVİYORUM. diye.
Esel Arslan
Mayıs.2008. Göcek/ Muğla
YORUMLAR
Yüreğine sağlık bir solukta okudum değerli şair ağbim...
Sözlerine katılmamak mümkün değil...<<acı bir kayıp!insanlık ve sevgi öldü> ...yüreği sevgiden geçen herkese selâm olsun diyorum sözü uzatmadan...yorumum güzel yazının güzelliğini bozmasın Esel ağbim...
Senin o güzel yüreğini,duyarlılığını çok iyi bildiğim için...
sevgimle...
Evet güncellik sağlaması gereken toplumsal bir yazı hazırlamışsın üstad .Mamafi sonlara doğru kişiselleştirdin gibi...sevgi görsellikte var,icraatta yok.Sevgi Yürekte yookkk...dilde var.Sevgi bizde yok...toprakta-suda-doğada da yok olmağa başladı.Doğa korkunç intikamlar peşinde tusunami-deprem-sel kuraklık derken ,tabiatta bize sunduklarını almağa başladı bizler her nedense hiç kıymetini bilemedikki sevginin.Sevgiyi evrenselleştiremedik.Paylaşım ve mutluluk içerdiğini öğrenemedik o nu hep kaçırdık,kendimize sakladık bu gün artık işe yaramıyyoorrr..Kalemin sğolsun dost.