- 806 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
PUZZLE 4 - YAP-BOZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
PUZZLE 4
YAP-BOZ
Hayallerin, umutların, isteklerin, artık yaşamıma yön vermediği ve tekdüze geçen günlerin omuzlarıma bindirdiği yorgunluk, anıları kurcalamaya bir müddet ara vermem gerektirdiğini hissettiriyordu. Birazcık topluma karışıp, yaşadığımı duyumsamalıydım. Öyle de yaptım. En şık kostümümü giydim, her zaman gittiğim ve beni evimde hissettiren restoranda kendime ziyafet çektim ve en yakın sinemada güzel bir film izledim. Akşam döndüğümde ise, bu güzelim evi nasıl da kasvetli bulduğuma şaşırdım. Henüz batmış güneşin kızıla boyadığı gökyüzü bana sandığı açma hevesini geri getirdi ve daldırdım elimi diplere. İşte bordo renkli ufak kadife bir kesecik, etrafında sihirli bir ışıkla karşımda duruyordu. Açtığımda ise, yıldız şeklindeki kaidesi üzerinden uçacakmış gibi duran, pırıl pırıl, kristal bir ‘’melek biblo’’ ile karşılaştım. Yüzünde huzur veren bir ifade vardı ve göğüs kısmına yakuttan küçük bir kalp iliştirilmişti.
Otuzlu yaşımım başlarında, ‘’doğanın daha nasıl güzel olabilirim?’’ dediği, denizin yakamozlarla hemhal olup, yıldızların tepemize salkım salkım indiği bir ‘’Hıdrellez’’ akşamı, yaş günümde bana verilen, sandıkta olmasına rağmen, kalbimin içinde halen parlayan melek. Sevinçlerimden çoktan umudumu kesmişken, beni mutluluk ateşine sonunda kavuşturacak olan, depresyonun dipsiz kara kuyularından çıkarıp, gri dışındaki renkleri de görebilmemi sağlayan, ‘’yaşamak ne kadar da güzelmiş’’ dedirterek beni Aşk’ın yerçekimsiz ortamına ılık bir bahar rüzgârı ile bırakan kristal melek.
Şimdi beni yukarılardan seyrettiğine emin olduğum sevgilim, Marmaris’te kumsalda, taşla kırdığımız karpuzun tadını, Pamukkale’de tarihi kalıntıların arasında yüzdüğümüz suyun ılıklığını, Antalya’da sıcaktan boğulurken, yarım saatlik yolculuk sonrası, Saklıkent’teki kar’ın serinliğini hatırlıyor musun? İstanbul’da her defasında kaybolurduk. Yolumuzu bulduğumuzda ise, yerlere yatarak, gözlerimizden yaş gelene kadar güldüğümüz günler ne güzeldi. Sen benim dünya’ma mucize gibi inmiştin. Bir yerlere gittiğin zaman, erkenden yataklara girerdim, sabah çabuk olsun da, bana çabucak dönesin diye. Hangisini anlatayım. Birlikte geçirdiğimiz günler için Tanrı’ya şükretmediğimiz tek bir an bile yoktu.
O güzelim yolları el ele geçtik. Aramızdaki sınırlar ötesi uzaklığa rağmen, hep yakındık. Birbirimizin sıcaklığını daima hissettik. Hayallerde, rüyalarda beraberdik. Dertlere hastalıklara birlikte göğüs gerdik. Birlikte güldük, birlikte hüzünlendik. Bütün olumsuzlukları aşabildik ama benim korkularımı ne yazık ki aşamadık.
Sevgilim, bunca geçen zamana rağmen seni gençlik gülümsememle, düşünmediğim tek bir saniyem bile yok. Bana dünyada yaşarken cennetin yollarını açtığın için, gökteki yıldızlar kadar teşekkür ederim.
Aşk’ın hallerinden birini yaşamadan göçüp gidenlere vah ki vah. Dünya aşksız o kadar yavan ki. Sadece Aşk’tır dünyadaki güzellikleri gözler önüne seren. Sevmeyi öğreten. Benliğe yayılan bu yüce duygu, seven ve sevileni öyle bir güzelleştir ki, ben de bu dünyada dolu dolu yaşadım, dedirtir. Aslında âşık iken etrafınızda hiç bir şey değişmemiştir ama âşıklar için sanki dağlar yer değiştirmiştir. Eski yaşamın ise, ta uzaklarda, aşağılarda, gölgede, bu yükseklikten artık görünmez.
Haydi, çok geç kalmadan aşka kucak açın. İster tanrı aşkı olsun, ister doğa aşkı, ister sanat, ister hayvanlar, isterseniz çevrenizdeki insanlar. Açın kalbinizi, doldurun aşkla. Aşkla dolmuş kalp, hafifler, yükselir, yükselir, tesadüflerin sürprizlerle dolu rotasında, mutlaka sizi mutlu edecek bir dala konar.
Kadife keseden küçük bir kalp kestim. Bu kalp artık, Puzzle’ın ortasına yapıştırdığım o kırık kalp değildi. Ufkumu açan, beşeri aşkın büyülü yollarından geçerken, cümle ulvi aşklarla tanışmama neden olan, sevgilimin hediyesi kalp idi. Sandık kapağının bana ışıkları ile göz kırpan köşesine öpücükler eşliğinde yapıştırdım.
Kristal meleğimi ise, başucumdaki etajerin üstüne koydum. Büyülü ışıklarıyla eski günleri bana rüyalarımda yaşatacaktı. Ve biliyordum ki sözleştiğimiz gibi, sevgilim beni yanına almaya geldiğinde, kanatlarının üstünde, bizi sonsuza o uçuracaktı
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
Aşk daha güzel nasıl anlatılabilir bilemiyorum. Kelimeler adeta dans ediyor ve her biri yüreğimde ayrı anlamlara dönüşüyor. 20'li yaşlarının başında aşkı tanımış ve sevdiği insanla hayatını birleştirerek yıllar içinde aşkı büyütmüş şanslı biri olarak sanırım çok fazla şükretmeliyim. Üstelik aşkla büyütülmüş iki kız babası olmak aşkın en yoğun hali olsa gerek.
Bazen küçük bir obje insanı alıp çok uzaklara götürebiliyor. Sizin PUZZLE dizi yazınızda bahsettiğiniz bu durumu zaman zaman hepimiz yaşıyoruz. Hatta bazen yıllar sonra, değişen algılarımızın da etkisiyle yeni anlamlar yüklüyoruz yılların tozunu sildiğimizde...
Yazınız her zamanki gibi harika. Okuyanlar zaten çok şanslı, okumayanlar derdine yansın...