- 1217 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NOBEL ÖDÜLLÜ İZMİR'Lİ ŞAİR
Bir güvercin gibi ak
o gizli kıyıda
susardık öğle üzeri:
ama tuzluydu sular-
sarı kumların üstüne
adını yazdık onun
ama bir rüzgar esti denizden
ve silindi yazılar.
Nasıl bir ruh bir yürek
nasıl bir istek ve tutkuyla
yaşadık yanılmışız!
Değiştirdik öyle yaşamayı-
Yadsıma adını taşıyan bu şiirin sahibi Yorgo Seferis,1900 yılında, o zamanlar oldukça zengin bir Rum topluluğunun oturduğu İzmir’de doğmuş, orada ve Heraklaitos’un doğum yeri olan eski Klazomene’de, yani bugün ki iskele’de büyümüş. Ailesi yaz tatillerini iskelede geçirmiş. Seferis’de Venedik-Girit Rönesansı’nın Erotokritos adlı ünlü destanını buradaki ezbere okuyan balıkçılardan dinlemiş. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine, resmi makamların gözünde tehlikeli bir adam sayılan babası ailesini Atina’ya yerleştirme gereğini duymuş. Genç Seferis ’i 1918’de hukuk öğrenimi yapmak için Paris’te görürüz. 1922’de Türklerle Yunanlıların arasındaki çatışmanın kızışması, İzmir’in yakılması, Yunanlıların bozguna uğrayarak kaçmaları ve binlerce yıllık bir geleneğin içinde yok olup gitmesi Seferis’in dünyasını da alt üst etmiş. Seferis hala Paris’te, fakat kendisini çocukluğuna bağlayan kökler ve anılardan birdenbire kopmuş bir sürgündür. Meslek olarak seçtiği diplomatlık gereği yurdundan sık sık uzaklaşmış Londra, Güney Afrika,Mısır İtalya gibi ülkelerde görev yapmış, 1949-50 yıllarında Ankara’daki Yunan Büyükelçiliği’nde müsteşar olarak çalışmış. Yurt dışındaki bu görevler ondaki sürgünlük duygusunu ayrıca yoğunlaştırmış. Doğduğu yerden uzak kalması, bunun bir bozgunun sonucu gerçekleşmesi hayatı boyunca onun için sanatını etkileyen önemli bir yaşantı olmuş. Bu yüzden ’öteki kıyısı’, ’öteki dünya’,öteki hayat’ gibi sözleri sık sık görürüz Seferis’in şiirlnde. Kendisinin . uzun süre yeni kökler bulmak yitirdiği ana yurdunu şiirsel hayal gücüyle yenide bulmak için büyük bir çaba gösterdiği açıkça ortadadır. Fakat ’öteki hayat ’ı bulmak için girişilen bu arayış hiç bir zaman geçmişe sığınma anlamına gelmez. Seferis için sorun geçmişi bugünkü duyarlığını yoğunlaştıracak ve bütünleştirecek bir araştırma alanı olmasıdır. Seferis’in şiirinde kendisinden önceki Palamas ve Sikelianos gibi şairlerin ezgisel yanı ağır basan, abartmalı sıfatlar ve benzetmelerle dolu lirizmine rastlayamayız. Onun ses tonunu belirleyen daha çok bir düşün yada uyanışın dile gelmesidir.Ayrıca kullandığı imgeler çarpıcı olmakla birlikte, her zaman yalın ve işlevsel bir isim ve tül örgüsünden kaynaklanır. Okur onun şiirlerinde gözler önüne serilen gemilere, yıkıntılara, heykellere, kaynağı mitolojiye uzanan imgelere baktıkça, zaman ve uzayın bu görünümlerinin gerisindeki bir varlığın aranışını sezer. Şimdiki zaman geçmişe açılan bir kapı olur, dış imge birdenbire iç benliğimizin bir görünümünü ortaya çıkarır. Şiirleri arasında özellikle Destansı Öykü’de yerli gelenekle modern Avrupa şiirinin ustalarından öğrendiklerini şairin özgün bir birleşime kavuşturduğu başarılı bir yapıttır. 1963’te Nobel Edebiyat Ödülünü alan Yorgo Seferis böylece hem kendi adının hem de Yunan şiirinin daha çok duyulmasını sağlamıştır.
Bugün , Urla İskelesine yolumuz düştüğünde, küçük bir levha ile karşılaşıyoruz; Üzerinde ’ Yorgo Seferis’,in evi ’ yazan, eski bir ok bu. Levhayı takip ettiğimizde, karşımıza bir taş ev çıkıyor. Deniz kenarındaki eve doğru ilerlerken, bize martılar eşlik ediyor. Ve hemşehrimizin İzmir Günlükleri adlı şiiri çınlıyor kulaklarımızda:
Nasıl ki
Kalkar, doğup büyüdüğün şehre
Gidersin bir gece
Ve bakarsın temelinden yıkılıp kurulmuş o şehir
Ve yakalamaya çalışırsın geçen yılları
Onları yeniden bulmanın umudu içinde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.