- 2931 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
KUTLU DOĞUM HAFTASI MI, BİD'AT MI?
Geçen Pazar Günü Derneğimizin (ASKED) Şiir dinletisi etkinliğine katılmak için Üsküdar’a gitmiştim. Üsküdar’da belediye otobüsünden inip derneğe duğru yürürken bir ilan gördüm yolda .İlanda özetle Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle caminin birinde mevlid okunacağı ve yemek dağıtılacağı yazıyordu. Ama bu ilanın üzerine birileri sprey boya ile ’ Bid’at !!! ’ Yazmıştı. O an çok fena kızdım. Hani o ’Bid’at !!!’ yazan hergeleyi elime geçirsem çiğ çiğ yiyeceğim.
Neyse...Bizim etkinlik bittikten sonra eve geldim ve bu konu hakkında bir iki satır bir şeyler yazayım dedim ama araya başka konular girdi yazamadım.Sonra düşünmeye başladım ’ Peki o yazıyı yazan haklı olamaz mıydı yani?’
Şimdi...Önce Kutlu Doğum Haftasından başlayayım. Nedir Kutlu Doğum Haftası ? Kutlu Doğum Haftası kısaca Peygamberimizin (S.A.S) Doğum günü münasebetiyle bir hafta boyunca süren etkinliklere verilen addır. Daha da özeti Kutlu Doğum dediğimiz şey Peygamberimizin doğum günüdür. İyi de 20 Nisan 571 Tarihi Peygamberimizin doğum günü ise bizim her sene değişik zamalarda kutladığımız Mevlid Kandili nedir?
Mevlid Kandili de Peygamberimizin (S.A.S) Doğum günüdür.Peki -Peygamber bile olsa- neticede bir insan iki kez dünyaya gelmiş olamayacağına göre iki defa doğum günü kutlanır mı? Normalde kutlanmaz tabii ki ama kutlamaların biri miladi takvime göre, diğeri hicri takvime göre yapılıyor. Peygamberimiz (S.A.S) Hicri takvime göre Rebiülevvel ayının on ikisinde dünyaya gelmiş, Miladi takvime göre ise 571 yılının 20 Nisanında...Bu durumda bir senede iki kez doğum günü kutlanabilir mi?
İşte bu sorunun cevabına geçmeden önce bid’at kelimesinin manasına da bakmak gerekiyor. Bid’at Bir şeyin aslında olmayıp sonradan çıkarılan, uydurulan şey anlamına gelmektedir. Yani Kutlu Doğum Haftası için ’ Bid’at !!!’ yazan kişi bunun sonradan çıkarılmış, uydurulmuş bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor. Peki doğru mudur? Yani Kutlu Doğum Haftası sonradan çıkarılmış bir şey midir? İşte zurnanın zort dediği yer.
Evet...Kutlu Doğum Haftası sonradan çıkarılmış bir şeydir. Bildiğim kadarıyla da Türkiye dışında herhangi bir müslüman ülkede böyle bir hafta kutlanılmamaktadır. (Yanlış biliyor olabilirim. Sıkı bir araştırma yapmadım ) Peki Türkiye’de ne zamandan beri kutlanır? İşte zurnanın bir kez daha zortladığı yer...Sokağa çıkıp vatandaşa sorsanız Kutlu Doğum Haftasının ne zamandan beri kutlandığını ve bu haftanın amacının ne olduğunu, alacağınız cevaplar aşağı yukarı şu olacaktır: Eğer iktidar yanlısı ise ’ Allah hükümetimizden razı olsun. Onlar geldi de Peygamberimizin doğum gününde böyle güzel etkinlikler başladı, devam ediyor’ , iktidar karşıtı ise ’ Bunlar geldi bize Atatürk’ü unutturmak, Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını gölgelemek için böyle bir hafta icat ettiler ’
Oysa sonradan uygulamaya konan bu haftanın bu hükümetle hiç bir alakası yoktur çünkü Kutlu Doğum Haftası 1989 yılında ANAP Hükümeti zamanında uygulanmaya konmuştur. Daha sonraları ise Süleyman Demirel’den Erdal İnönü’ye, Tansu Çiller’den Bülent Ecevit’e kadar pek çok hükümetler kurulmuştur Recep Tayyip Erdoğan Hükümetine kadar ve bu hükümetlerin hiç birisi de bu haftaya dokunmamıştır. Yani Kutlu Doğum Haftası diye bir hafta Türkiye gündemine sonradan sokulmuştur ama - 23 Nisanı gölgelemek adına sokulmuş olsa bile- bunun mucidi bu hükümet olmadığı gibi yine amaç milli egemenlik kavramını unutturmak ise neden Erdal İnönü ya da Bülent Ecevit bu uygulamaya son vermemiştir?
Kutlu Doğum Haftası kutlanmamalı mıdır peki?
Bol bol Kur’an ve mevlidlerin okunduğu, Peygamberimizin (S.A.S) Güzel ahlakından örneklerin verildiği, İslam dininin tüm güzelliklerinin anlatıldığı, insanların insani değerler etrafında toplanmaya, birlik ve baraberliğe çağrıldığı konferansların yapıldığı ve benzeri etkinliklerle dopdolu bir haftanın kime ne zararı olabilir ki. Dolayısıyla da kutlanmasında hiç bir sakınca yok ama öte taraftan şu soru da akla gelmiyor değil hani? Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed’in (S.A.S) doğum gününü Rahip Gregoryen’in düzenlediği takvime göre kutlamak ne derece doğrudur? Benim Peygamberim 12 Rebiülevvelde mi dünyaya gelmiştir yoksa April 20 de mi? Hele hele de ’ Bizim takvimiz miladi takvim değildir. Miladi takvimin getirilmesi dinimize aykırıdır ’ Diyen bir anlayışın Peygamberimizin doğum gününü miladi takvime göre kutlaması ne derece mantıkla izah edilebilir bir durumdur ayrıca tartışmak gerekir.
Bu durumda o ’ Bid’at ’ Yazısını yazan haklı mı? Hem evet hem hayır. Çünkü o yazıyı yazan kafaları çok iyi tanıyorum. Onlara göre bir şıhın eteğine yapışarak onun sayesinde cennete uçmayı ummak bid’at değildir ama mevlid okumak, ilahi dinlemek bid’attir. O bakımdan bu kişilerin o ilanın üzerine ’Bid’at!!!’ Yazmalarını hiç mi hiç nazar-ı dikkate almıyorum ama öte taraftan evet Kutlu Doğum Haftası bir bid’attir bence çünkü Türk-İslam Dünyasının gündemine sonradan sokulmuştur. Ne Peygamberimiz döneminde ne de ondan sonrakı asırlar boyunca hatta 1989 yılına kadar böyle bir uygulama yoktur. Yok olmasına yoktur da bir zararı var mı? İslam dinine ya da insanlığa bir kötülüğü oluyor mu? Noel kutlamaları gibi çam katliamına, su gibi alkol tüketimine ve benzeri fenalıklara yol açıyor mu? Hayır. O halde yanlış olan ne?
Kısaca özetlemek gerekirse ( Tamamen kendi görüşümdür ) Bana göre Kutlu Doğum Haftası gibi bir haftanın olması ve bu hafta buyunca yapılacak olan etkinlikler doğrudur ama bu etkinliklerin zamanı yanlıştır. Bu etkinliklerin zamanı Gregoryen takvimi ile belirlenmiş 20 Nisan değil, bizim 12 rebiülevvel olarak bildiğimiz ve adına Mevlid Kandili dediğimiz o günlerde olmalıdır.( gerçi ona bile bid’at diyen var ya neyse...) Peki bu günler dışında Peygamberimizle ilgili etkinlikler yapılamaz mı? Elbette yapılır. Yapılmalıdır da ama adına Kutlu Doğum Haftası demeden. Bir başka adla...
Velhasılı kelam bence Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yapılan her türlü etkinlik tamamen doğrudur. Ama bana göre seçilen zaman yanlıştır. Bazı marijinal dindarların-ki onlara aşırı dinci de deniliyor- mevlid okunmasına, ilahiler dinlenmesine karşı oldukları için bu olayı reddetmeleri de son derece yanlıştır bence.
Paygamber sevgisini hep canlı tutalım. Bunun için bazı günler ve haftlar tertipleyerek etkinlikler yapalım. Mesela Mirac Haftası, Hicret Haftası, Fetih Haftası, Veda Haftası vb. Haftalar olabilir ama bir sene içinde iki defa ( hatta bazen üç ) doğum günü olmaz bence...Hele hele de Gregoryen takvimine göre Hz. Muhammed’in (S.A.S) Doğum gününü kutlamak hiç olmaz diye düşünüyorum.
Tamamen kendi görüşlerim olan bu yazıda pek çok eksiğim ve hatam olabilir tabii ki. Neticede ilahiyat benim branşım değil. O bakımdan her türlü görüş ve düşüncelerini bekliyorum bu yazıyı okuyan arkadaşlarımın. Varsda bir hatamız düzeltmek ve doğrusunu bulmak adına...
Öyle ya da böyle...Madem ki Türkiye’de yaşayan müslümanlar olarak -sonradan icad edilen bir gün olsa da- benimsedik ve 1989 yılından beri Kutlu Doğum Haftası olarak kutluyoruz o halde tüm müslüman kardeşlerimin Kutlu Doğum Haftası Kutlu olsun...Rabbim bizleri o yüce Peygamberin (S.A.S) yolundan ayırmasın.
YORUMLAR
Bir noel tatili, noel coşkusunu bile tüm dünyaca yaşamayı her sene olmazsa olmazlarımız arasında görüyor isek güzel dinimiz, son din, son kitabın son peygamberi Hz.Muhammed (S.A.V) için sonradan konulmuş bile olsa güzel,faydalı bir kutlama olduğunu düşünerek tüm inananların kutlu doğum haftasını kutlarım.Din kutsaldır ve bu kutsallıkla alay etme, ti ye alma,aşağılama hadsizliğini gösterenlerin düşüncesizce söylemleri, yazılarının birazcık mantık ve sağduyu ile yaşayan insanlar tarafından bir hükmü,değeri yoktur.
sami biberoğulları
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim.
İlginç olan şu: Mevlid, ilahi vb şeylere bid'at diyenler de aynı şeyi söylüyor ve din ile alay edilemeyeceğini, bu yapılanların din ile alay etmek olduğunu ileri sürüyorlar. İnsanın kafasını karıştıran da bu işte.
Selam ve sevgilerimle.
athena
hocam bilmediğim bir şeyi daha öğrenmiş oluyorum sayenizde bu kutlu doğum haftasını ben bu hükümet döneminde ortaya çıktığını öyle algılıyordum hiçte merak etmemiştim ve sayenizde neyin nasıl ne zaman olduğunu öğrenmiş oldum size teşekkür ederim saygılarımla
sami biberoğulları
Hep öyle zannediliyor ama değil..
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Böyle bir haftayı analarımızdan duymuş olmamız mümkün değil tabii ki çünkü 1989 dan bu yana var olan bir olay. Yapılan şeyler iyi şeyler olduğu için de öyle çok fazla eleştirilecek tarafı yok aslında ama keşke bir hafta değil de yılın tamamında yapılsa bu etkinlikler her hangi bir haftaya sıkıştırılıp adeta bir sevgililer günü gibi kutlanmasa...
Selam ve sevgilerimle.
konu oldukça önemli ve düşündürücü çok anlamlı bir paylaşım ben de sizinle hem fikirim peygamberimizin doğum günü iki üç kez kutlanmaz ama onun için etkinlikler düzenlenebilir tabi ki siyaset yapılmadan
değerli kalemini gönülden kutluyorum moral hocam sevgiler saygılar
sami biberoğulları
Ben de onu söylüyorum zaten. Kutlamadan yani anmadan ziyade anlamaya yönelik olmalıdır yapılan etkinlikler.
Selam ve sevgilerimle.
Siz saygı değer hocamdan yine birşeyler öğrendim,yüreğine sağlık,selamlar.
sami biberoğulları
Yazılarımızla faydalı olabiliyorsak ne mutlu.
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam. (Hocam hitabı öğretmen olduğunuz içindir, lütfen yanlış anlaşılmasın)
Kutlu doğum haftasında evet görünürde güzel şeyler yapılıyor. Mevlitler okunuyor, Kuran-ı Kerimler okunuyor, birlik beraberlik çağrıları yapılıyor, bunların hepsine amenna.
Peki bununla bitiyor mu? Söylemler nelerdir? Sloganlar nelerdir? Bid-at kısmı nedir?
Söylemler: 1-Kainatın efendisi
2: Ey Muhammed sen olmasaydın alemleri yaratmazdım şeklindeki hadisi şerif olduğu söylenen uydurma.
3: Okunan Kuran-ı Kerimlerden 100 insanın 99 unun hiç bir şey anlamaması.
4: Mevlid-i şerif denen şiirin kutsal bir ibadet haline getirilmiş olması
Sorunların açıklamasına gelelim.
1: Peygamber efendimiz bir çok hadisi şerifinde kendisinin sadece Allah cc nin bir kulu olduğunu ifade etmiştir. (Kainatın efendisi değil.)
Ayetlere bakalım. Kehf Suresi 18/110 : De ki: 'Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.'
Fussilet suresi 41/6:Onlara söyle: 'Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana, tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan bağışlanma dileyin; vay ortak koşanlara!'
Zumer suresi 30: Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Şimdi bu ayetler ışığında siz kalkın peygamber efendimize kainatın efendisi diyin. İşte bu bid-at tır.
2: Ey Muhammed sen olmasaydın alemleri yaratmazdım şeklindeki hadisi şerif olduğu söylenen uydurma. Bu tamamen Kuran-ı Kerim'e aykırıdır. İnanmayanlar internetten de araştırabilir, hadis alimlerine de sorabilir. Ama en basit mantıkla, düşünün ki, Allah cc bir şey yaratıyor ona öyle hayran kalıyor ki, sırf onun için alemleri yaratıyor. Yapmayın efendiler Allah cc bu kadar aciz mi....?
3: Nisa suresi 43: Ey İnananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünübken, yolcu olan müstesna gusledene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz ayak yolundan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız tertemiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar.
Bakın sadece sarhoşken kısmını işimize geldiği için alıyoruz. Sanki geri kalan önemli değilmiş gibi. Ne diyor Allah cc "ne dediğinizi bilinceye kadar..." Yahu okuyoruz, dinliyoruz da sarhoş olmasak bile ne dediğini ve hatta ne ayeti okuduğumuzu bilmiyoruz. Alah aşkına aynı şey değilmi. Düşünün bir patronunuz var, bazı iyi olduğunu düşündüğünüz iltifatlaraı yada sözleri ne anlama geldiğini bilmeden ezberlemişsiniz ve gidip ona söylüyorsunuz. Ama o bunların ne anlama geldiğini bilmediğinizi biliyor. Biz de bunu yaptığımız için ödüllendirileceğimizi düşünüyoruz. Bana çok saçma geliyor bu... En azından okuduğumuz kısa surelerin anlamlarını öğrenmeliyiz.
Kuran-ı Kerimde yüzden fazla defa tekrar ediliyor, akıl sahipleri diyor, akıl etmez misiniz diyor.
Zuhruf 3/43: Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur'an kıldık.
Bu ayet-i kerime de sanki arap olmayanlar için indirilmiş gibi;
Fussilet 44: Biz bu Kuran'ı yabancı bir dil ile ortaya koysaydık: 'Ayetleri uzun açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı bir dille söylenir mi?' derlerdi. De ki: 'Bu, inananlara doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır.' İnanmayanların kulaklarında ağırlık vardır ve onlara kapalıdır; sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniliyor da anlamıyorlar.
Anlamanın önemini düşünün bir kere.
Hele de tekrar ediyorum, Kuran-ı Kerimde yüzden fazla defa akıl sahipleri, düşünmezmisiniz vb ifadeler varken, akıl etmenin, düşünmenin önemi bu kadar çok vurgulanmışken, aklımızı kullanmadan, doğrudan büyüklerinin dediklerine inanmak ancak "atalarının dinine" inanmaktır. "Onlar atalarımızı bu din üzerine bulduk dediler" diyenlerle aynı kefeye girerler, çünkü burada gizli bir şirk vardır ve peygamber efendimizin bir hadisi şerifi vardır, der ki " Ümmetim için en büyük korkum, ümmetimin gizli şirke düşmesidir..."
Sayın hocam durum işte bu. Kutlu doğum haftası şirk mi değilmi den öte, söylemlerde gizli olan şirki aklım erdiğince delilleriyle beraber anlattım. Gerisi aklını kullanmak isteyenlere yada istemeyenlere bağlı.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Kur'andan ayetlerle konunun daha iyi anlaşılması yönünde yaptığın katkılar için çok çok teşekkür ederim. Ancak yorumcu arkadaşlardan Fatih ile ( grafspee ) ile yaptığınız görüşme dolayısıyla konu ile ilgili kendi düşüncelerimi orada dile getireceğim müsaadelerinizle.
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
YORUM VE GÜZEL FİKİRLERİNİZLE SÜSLÜ
YAZINIZI OKUMAKTAN , ÇOK MUTLU OLDUM
TEŞEKKÜR EDERİM.
hocam dinimizde bid'at, iyi bid'at ve kötü bid'at diye ikiye ayrılır. mesela cemaatle teravih namazı iyi bid'at, türbelerde mum yakmak kötü bid'attir. ben de size katılıyorum Kainatın Efendisi (asm) doğduğu için organizasyonlar düzenlemek iyi bid'attir. kur'an, ilahi okumak, bol bol salavat getirmenin yanlış yada dine zarar veren bir yanı yok. yılda 2 defa kutlamaya gelince mesela hicri olarak kutladığımız mevlid kandili de bid'attir ve miladi takvimde de kutlanmasının sebebini ben diyanetin tüm dünyaya ortak bir tarih sunmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. son 4-5 yıldır hafta yerine kutlu doğum ayı kullanılıyor zaten. nisan ayını Efendimiz'in ayı olarak kutluyor en azından 1 gün yerine 1 ayı tamamen O'na ayırmış oluyoruz inşallah.
Erol URAZ.
grafspee
Erol URAZ.
Ama durun konuyla ilgili ilahiyatçılar ne diyor bakalım.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, "İslam'da teravih diye bir namaz yok. Peygamberimizin bizzat yasakladığı bir şeydir, peygamberimizden sonra bu namazı koydular. Evinde sevap için namaz kılmanın önü açıktır, istediğin kadar kıl fakat teravihi asla camiye sokamazsın, peygamberimiz yasaklamıştır. Çünkü orası riyakârlığa kapalı bir mekan olmalıdır. 20 rekat namaz ne demek, günün bütün namazları 20 rekatı bulmuyor. Peygamberimiz dört rekat, bazen sekiz rekat ama hep evde kılmıştır"
"Peygamberimiz hiç teravih kılmadı"
Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır geçen yıl katıldığı bir TV programında, "Teravih namazı Hz Ömer'den sonra konulmuş. Peygamber efendimizin teravih kıldığı yok. Peygamberimiz hiç kılmamış. Peygamberimiz senenin her günü gece 11 rekat teheccüd namazı kılar. Ama senenin her günü kılardı. Ramazan'da farklı bir namaz kılmış değil"
Prof. Dr. Süleyman Ateş (Eski Diyanet İşleri Başkanı)
"Teravih namazını peygamberimiz Teravih adı altında kılmadı. Her zaman evinde namaz kılan Hz. Muhammed, Ramazan'ın ilk 3 günü gelip camide namaz kıldı. Ancak kimseye namaz kıldırmadı ve kendi kendine kıldı. Diğer Müslümanlar da zamanla cemaatle değil gelip ayrı ayrı namaz kılmaya başladılar ve cami çok kalabalıklaştı. Bunun üzerine Hz. Muhammed bu kalabalığın kıldığı namazın zamanla farz olabileceğini ifade edip herkesin evinde kılmasını söyledi.
Prof. Dr. Saim Yeprem (Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı)
"Peygamberimiz Ramazan'da bir iki kez 8 rekat fazladan namaz kılmıştır. Bu namaza oluşan büyük rağbet sonucunda bu namazı bırakmıştır. Kendisine soranlara bu nafile namazının farz olmasından endişelendiğini ifade etmiş. Ancak kimseye gidin evinizde kılın dememiştir. Hz. Ömer'in halifelik döneminde Kuran'ı ezbere bilenlerin önüne geçmek, Hz. Muhammed'in kıldığı bu namazın ihya edilmesine, 20 rekat üzerinden kılınması ve cemaatin okunacak sureleri ezberlemesine karar verildi. Teravih namazı vardır ancak Hz. Muhammed camide kılınmasını tasvip etmemiştir."
Buyrun efendim. Hepside peygmber efendimizin tasvip etmediğini söylüyor. Peygamber efendimizin tasvip etmediği şey bid-attır...
Ve peygamber efendimiz "her bid-at yoldan sapmadır ve her yoldan sapma cehennemliktir" diyorsa bu yolun sonu cehenneme çıkar. Bu kadar.
grafspee
Erol URAZ.
Teravih namazını sahabe teravih namazı olarak da kılmamıştır, sahabe gece teheccüd) namazı olarak, uyandıktan sonra camiye giderek kılmıştır ve bunu sadece ramazan ayında değil yılın tüm aylarında kılmıştır. Hz.Ömer (ra) bakmış ki bir düzensizlik var, birini imam tayin etmiş ve cemaati düzen dahilinde tutmuş. Ayrıca Kuran-ı Kerimde Müzemmil suresinde, gece namazı emrolunurken " Kuran'ın tertil üzerine (yani, ağır ağır, düşünerek, anlayarak) okunması emredilmiştir.
Allah aşkına söylermisiniz, bunlarda benim işime gelmeyen yada gelen kısmı ne olabilir. Ben size ayet ve hadisleri söylüyorum. Ayrıca İlahiyatçılardan ikisini kabul etmeyebileceğinizi düşünerek ikide diyanet işleri görevlisi prof. nin açıklamasını yazdım. Kaldıki, emin olun onların hepsi sizden de benden de iyi biliyor bu konuları. Onların da bir çıkarı yok.
Düşünün ki, teravih namazında camiler doluyor ama sabah namazında 3-5 kişiyi geçmiyor. Burada Ali Şeriati'nin bir sözünü yazmak durumunda kalacağım. Der ki; " Her dinin bir şirk yanı ve bir tevhid yanı vardır ve tarih şirk diniyle tevhid dininin savaşıyla doludur. Şirk dini yenildikçe kafirler netleşir önce, kafirler yenilmeye başlayınca münafıklar ortaya çıkar, münafıklarda yenilmeye başlayınca mollalar imamlar ortaya çıkar".
Tekrar ediyorum, ben ayet ve hadislerle konuşuyorum ve Allah cc nin emrettiği gibi aklımı kullanmaya çalışıyorum. Rehmerim Kuran-ı Kerim ve Resulullah tır. Sizler, Allah cc nin "ben size şah damarınızdan daha yakınım" dediği halde, başka rehberler de edindiyseniz sizin dininiz size, benim dinim banadır.
Selam ve saygılarımla.
Erol URAZ
Erol URAZ.
sami biberoğulları
Tartıştığımız konu Kutlu Doğum Haftası iken teravih namazına kadar geldiğimiz gibi iyi bid'at, kötü bid'at kavramlarına da gelip dayanmış olduk.
Ben bir ilahiyatçı değilim. Pek çok anlatılan konu benim bilgimin dışında ama aklım ve mantığım der ki:
1- Bid'at eğer doğrudan doğrudan doğruya daha sonra dinin kendisine sokulan bir şeyse bunun iyisi olamaz. Her türlü bid'at kötüdür. Hatta şirktir. Örneğin '' Kadınların örtünmesi konusu o günün şartları için elzemdi ama günümüzde artık buna gerek yoktur. Çağ değişmiştir. Şimdi örtünme olmasa da olur. Hatta daha iyi olur '' Der, bunu dine sokar ve din böyle emrediyor der ve dahası uygulamayı böyle yapıp bir de '' ben dinimin icabı olarak örtünmüyorum'' derseniz dine yanlış bir şey sokmuş olursunuz soktuğunuz bu şey bid'attir ve hatta şirktir.
Ama soktuğunuz şey doğrudan doğruyaw dine değil de uygulamaya ise işte bu durumda ortaya iyi bid'at, kötü bid'at çıkabilir.
Mesela: Batman'daki müslümana sorsan '' Herhangi bir yerin kanadığında abdest bozulur mu ?'' Diye , size vereceği cevap bozulmaz olacaktır. Aynı soruyu İstanbullu bir Müslümana sorun bozulur diyecektir. Peki hangisi doğru söylüyor? İkisi de. İyi de nasıl oluyor? Hanefi mezhebine göre bozlur, şafi mezhebine göre bozulmaz...
O zaman şu soru sorulur? Hz. Muhammed(S.A.S) zamanında mezhep diye bir şey var mıydı? Elbette ki yoktu. Bu durumda? Bu durumda mezhepler de bid'attir.?
Tabii ki bazı din adamlarına göre evet mezhepler de bid'attir. Peki mezheplerin de bid'at olduğunu kabul edersek ( Öyle ya dine ya da dinin uygulamasına sonradan sokulmuş şeylerdir ) Bizler bir yerimiz kanadığı takdirde yeniden abdest alacak mıyız yoksa almayacak mıyız? Kadınla tokalaşmak zorunda kalırsak abdetimiz bozulacak mı? Bozulmayacak mı?
2- Peygamberimiz (S.A.S) cemaatle teravih namazı kılmamış ve hiç bir zaman 20 rekat teravih namazı kılmamıştır. Doğrudur..İyi de aynı Peygamber bizlere '' Benim sahabelerim yıldızlara benzer, hangisine tutunursanız sizi selamete ulaştırır '' Dememiş midir? Biz de Hz. Ömer'e tutunmuşuz ki peygambberimiz ona '' Faruk '' Yani doğruyu yanlıştan en iyi ayıran unvanını vermiştir. Şimdi şu sorulabilir? Hz Ömer dahi bir bid'at mi başlatmıştır.. Gizli bir şirkin içined olduğu yetmiyor gibi asırlardı bizim gizli bir şirke dalmamıza mı sebep olmuştur? Öyle ya bu uygulamayı başlatan o.
Dolayısıyla ben de Fatih gibi bid'atın iyi bid'at, kötü bid'at diye iki kısma ayrılabileceği düşüncesindeyim.
Peygamberimiz için şiirler yazan biri vardır: Ümeyye ibni Ebi Sad..Bu adam kafir olarak ölmesine rağmen peygamberimiz (S.A.S) Onun için şiirleri iman etti ama kendisi değil.. demiştir. Bu kişinin Peygamberimiz için yazdığı methiyeler dolayısıyla peygamberimizden ödüller aldığı söylenir.
Bir kafirin şiirine bile hürmet gösteren bir paygamberin Süleyman Çelebi'bin mevlidinden rahatsız olacağını hiç sanmıyorum. Amaaa...Mevlidin kur'anın yerine geçmesi, kandillerin olmazsa olmazı haline gelmesi de elbette çok ama çok yanlıştır.Mevlide , ilahiye evet ama bunların dinin bir gereği, parçası olduğunu düşünmek yanlıştır elbette.
Uzun olmakla birlikte benim görüş ve düşüncelerim budur.
Selam ve sevgiler her iki dosta da.
Erol URAZ.
Bakın Hz. Öer de teravih namazı kılmamış, kıldırmamıştır. O namaz teheccüt namazıdır ve sadece ramazan ayında kılınmamıştır.
Evet eskiden herkes bilgiye doğrudan ulaşamıyordu. Bu nedenle mezhepler kaçınılmaz olmuş. Ama şimdi her türlü bilgiye ulaşılabiliyor. Hadisi şeriflerde peygamber efendimizin hangi durumlarda abdest tazelediği net bir şekilde var, ayrıca Kuran-ı Kerimde abdesti bozan şeyler net bir şekilde anlatılmış. Ve diğer soru-n olabilecek her şeyi insanlar anında hadisi şeriflerden ve Kuran-ı Kerim den öğrenebiliyor.
Kaldı ki, peygamber efendimizin tüm kaynaklarda sahih olduğu tartışmasız bir hadis-i şerifini söylüyorum.
"Her bid-at yoldan sapma dir, her yoldan sapma cehennemliktir."
Peygamber efendimizin sözü üzerine, ona aykırı bir söz söyleyecek alim vs bilmem ne varsa kusura baksın yada bakmasın, cehennemin dibine kadar yolu var.