- 2874 Okunma
- 13 Yorum
- 2 Beğeni
TARİHÇİ,ARKEOLOG,SOSYOLOG, ANTROPOLOG, PSİKOLOG,JEOLOG, JEOMORFOLOG, JİNEKOLOG SAMİ BİBEROĞULLARI
Sadece ve sadece öğretmen olduğum yıllarda herşey ne kadar güzeldi. Soruyorlardı ’ Ne iş yaparsınız?’Diye ben de kısaca cevap veriyordum ’Öğretmenim ’
Emekli olduktan sonra işler değişti. Aslında önce dişler değişti. O devamlı çürüyen, sallanan, apse yapıp günlerce ağrısıyla anamı ağlatan dişlerin ağzımda kalan son on tanesini de çektirerekten alt üst komple protezi damaklara monte ettirdikten sonra, yani artık diş işleri beni rahatsız etmez olunca kendime yeni meşgaleler aramaya başladım
’Ne yapabilirim, ne yapabilirim ’ Diye düşünürken aklıma geldi. Ben lise yıllarımda şiirler yazardım. Şiir dediysem öyle ’ Ben sana mecburum ’ Türünden şeyler değil tabii ki. ’ Elma yanaklı Ayşem, Kiraz dudaklı Haticem ’ Türünden şeylerdi yazdıklarım. Ya da büyük şairlerin şiirlerinden uyarlama yapardım. Mesela Şeyhi’nin harnamesinin ’ Bir eşek var idi zaif -i nizar ’ beytini almış ve ’ Bir Hoca var idi zaif -i nizâr/ Talebeler ondan şikeste vü zar’ Diye değiştirmiş ya da Nedim’in ’ Bu şehr-i İstanbul ki bî misl-ü bahadır/ bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır’ Diye başlayan şiirini ’ Bu şehr-i İstanbul ki bir kazık ülkesidir/ Bu feryatlar, bu ahlar ahalinin sesidir.’ Diye değiştirerek kendimce bir şeyler yapmaya çalışmıştım.
Emekli olduktan sonra da şiir ve yazılar yazabilirdim pek ala.
Bir arkadaşımın önerisiyle Edebiyat Defteri Sitesine girdim ve yazmaya başladım. Edebiyat dünyasına böylece adım attıktan sonra gördüm ki vay anam vayyyy. Meğer bizim memlekette edebiyatçı olmayan yok. Şöyle bir bakıyorum yetmiş beş milyon nüfusa sahibiz ama seksen milyon şair ve yazarımız var. Bu nasıl oluyor orasını sormayın bana. Yetmiş beş milyon nüfusun seksen milyonu şair olunca da bais-i şekva ( Şikayet konusu ) hep aynı: ’ Ay kimse şiir okumuyoooooo’ Ulan hangi birini okursun? Memlekette şiir yazmayan yok ki? Aynen ’ Körler sağırlar, birbirini ağırlar ’ Misali ya da ’Al gülüm- ver gülüm olayı’ Face booka bakıyorum neredeyse herkes bir şiir grubu kurmuş. O onun gurubunda, bu bunun grubunda ’ Sen beni neden beğenmiyorsun bakayım?’ olayları, sitemler, darılmacalar, kırılmacalar.
Neyse..Artık edebiyat dünyasının içindeyim ya tabii ki çeşitli edebiyat etkinliklerine filan katılıyor , yeni yeni edebiyatçılarla karşılaşıyoruz (!) Yahu o değil de millet cebinde bir kutu kartvizitle dolaşıyor. Daha biz kendimizi tanıtmadan burnumuza dayıyor kartını. ’ Şair,yazar, sözyazarı, çevirmen, editör, aranjör, organizatör, terminatör, bestekar, güftekar, köftekar, köftehor, Sultan’üş Şuara, Üstad-ı Âzam Şecaettin Felfecri’ Vatandaşın gözler felfecri okuyor resmen.
Tabii ki ’Al da kokla ’ dercesine burnumun dibine sokuılmuş olan bu kartviziti alınca bendenizde bir kompleks başlıyor (!) ’ Ulan vay anasını be. Biz daha şair ya da yazar bile olamadık şu altmış yıllık ömrümüzde elalem bak neler olmuş neler ’ Diye zat-ı muhteremin karşısında ezim ezim eziliyorum doğal olarak. Sonra büyük bir hayranlık ve gıpta ile bu üstad-ı âzamın kürsüye çıkmasını ve bizlere o muhteşem şiirlerinden birini okumasını, hiç olmazsa o muhteşem yazılarından bir kaç pasaj lutfetmesini, ya da muhteşem bestelerinden birini teganni etmesini bekliyorum.
Üstad kürsüye çıkıyor sonunda ve döktürüyor:
çöle yazı yazılmaz
suya yazılır
kendi durgunluğunda
suyla yeksan bir kum arzusu
behemahal kırma çabası
aynanın kabuğunu
çöle yazı kazılmaz
suya kazılır
unut kan bir ismin ilk harfi
biraz kırmızı da olsa
kazınır
behemahal delme çabası
suyun kabuğunu
çöle yazı çakılmaz
suya çakılır
al çaktan uçan kum gemisi
önünde sonunda
çakılır
behemahal sinme çabası
suyun kumumtrak serinliğine
iyidir
çölde su solunmaz ama
suda çöl solunur
son yaprağına kadar
aynanın.
Ben salak salak bakıyorum ’ Bu vatandaş ne anlattı böyle ’ Diye ama salon alkıştan kırılıyor. ’ Herkes bi mok anladığına göre demek ki ben bu şiir olayından hiç mi hiç anlamıyorum. Biraz bu üstadların rahle-i tedrisinden geçmem gerekiyor’ Diyerekten bir kez daha ezim ezim eziliyorum. Neredeyse herkes ’ Vay beeee adam ne yazmış ama ’ Diyor. Hani ben de soracağım ’ Afederesiniz ne yazmış ?’ Diye ama ’Allahın kırosu madem anlamıyorsun ne işin var buralarda. ’ Derler mi ki acep ’ korkusu var içimde. En iyisi ses etmemek neme lazım.
Akşamı zor ediyorum. Eve gelir gelmez hemen internete girip üstadın şiirlerini, yazılarını, çevirilerini, bestelerini aramaya başlıyorum. Beste denen bir olay yok.Çeviri? Vatandaş kendi ana dilini bilse bayağı bir çeviri yapacak da...Deneme, makale vs türlerde yazılmış öyle fazla bir yazısı da yok. Vatandaş paso şiir yazmış. Uçmuş şiir yazmış, kaçmış şiir yazmış, sıçmış şiir yazmış, yazmış da yazmış. Şiirleri hep yukarıdaki minval üzere. Serbest şiir yani...Serbest şiir dediysem Orhan Veli, Atilla İlhan, Ümit Yaşar ile karıştırılmasın. Üstadınkiler tamamen serbest... Sepserbest... İpini koparmış deli dana kadar serbest anlayacağınız ya da benim gibi şiirden anlamayan biri iseniz anlayamayacağınız üzere...Bu arada hece şiirleri de yazmış tabii ki. Uyak dersen var, ayak dersen var. Yani ’ Ne ayak ?’ Diyemezsiniz asla. Mesela:
Seviyordum caydırdı
San ki paralarımı saydırdı.
Çok fena giydirdi.
Feleğim şaştı
Bak aşkından meliyorum.
Nere gitsen ben de ardından geliyorum.
Demlik nerde arıyorum.
Güğümdeki süt de taştı.
Yorumlara bakıyorum:
’Maşallah üstad ölçü, durak, konu bütünlüğü, şiirdeki ahenk ve armoni büyüledi beni adeta. Bu muhteşem eserinizi kutluyorum’ tarzında genelde yorumlar.
Hımmmm demek ki bizim rahmetli Hayriye Ilgaz, Muttalip Alayoğlu, Şevki Dirik ( Bakırköy Lisesindeki Edebiyat öğretmenlerim ) Bize hep yanlış öğretmişler. Edebiyat Fakültesinde derslerine girdiğimiz o koca koca pirefsörler ( Efendim üstadlardan öğrendiğime göre onlar da profesör değil pirefesör imişler ) bi halt anlamıyorlarmış edebiyattan, hele hele de şiirden filan. Bizi hep yanlış yetiştirmişler. Mesela ’ Seninki’ Yazdık biz hep. Meğer ’ Senin ki’ yazmak gerekiyormuş. Mesela bizler hep ’ O da beni seviyor ’ yazdık. Yanlışmış... Üstadlardan öğrendik: ’Oda beni seviyor ’ yazmamız gerektiğini.
Neyse...’Üstadın biraz da yazılarına bakayım’ Diyorum ve yazdığı bir hikayeyi okumaya başlıyorum:
Hikaye bildiğimiz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Hikayesi.
’Zamanın birinde bir köyde bir kıral vardı. Bu kıralın karısı bir gün ölüyor. Ölmeden önce de bir çocuk doğurdu. Çocuğun adını Pamuk pirenses koymuşlar.
Kıral karısı ölünce hemen bir başka karıyla evleniyor. Bu karı çok hain bir karıymış. Hergün aynaya bakıyor ayna ayna söyle bana benden başka güzel varmı der. Ayna cevap verdi sen çok güzel bir avratsın ama pamuk pirenses daha güzel demiş.
Kötü kalpli kıraliçe Haydarı çağırdı. (Haydar kim kafayı takmayın. Bilmiyorsanız da cehaletinize küsün ) Hamdullah git bana bir avcı bul dedi. ( Haydarı çağırdıysa niçin Hamdullah geldi diye de kafa yormayın. ) Sadullah ok gibi fırlar kıraliçenin huzurundan ( Sadullah? Onu da ben mi söyleyeyim yani çok ayıp bilemediniz mi şuncağız şeyi )
Lütfü yolda giderken avcıyı gördü. Avcı pis pis sırıtarak Şemsi’ye bakıyordu. Necmettin telaşla avcıya derki Seni kıraliçe çağırıyor der.
Avcı saraya doğru koşmuştu. Hemen kıraliçenin huzuruna çıkar. Kıraliçe al bu kızı der, götür ormana orada kes ve etinden kavurma yapıp fakir fukaraya dağıt dedi.
Avcı pamuk pirensesi alıyor. Ormanın derinliklerinde tam kesecekken Hacer gelmiş oraya. Hacer diyor ki kesme der. Avcı seslenir ona git başımdan Fatma kıraliçe emretti demiş. ’
Yok yok...Devamını ne okuyabileceğim ne de yazabileceğim çünkü şu anda bu edebiyat şaheseri karşısında şapka çıkarmakla meşgulüm. Uğraşamam sizinle...
----------------------------------
Evet..Önce şapka çıkardım sonra midemde ne varsa çıkardım ve yine huzurlarınızdayım.
Sizi bilmem ama ben Şeyh-ül Üdebadan çok şey öğrendim: Bundan sonra ben de kartvizit bastıracağım ama üstadlara saygısızlık da yapamam tabii ki yani onların kullandıkları unvanları kullanmak ne haddimize. Bana kısaca ’TARİHÇİ,ARKEOLOG, SOSYOLOG,ANTROPOLOG, PSİKOLOG,JEOLOG, JEOMORFOLOG, JİNEKOLOG SAMİ BİBEROĞULLARI’ Deyin yeter.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Valla ben meydanı kimselere bırakmak niyetinde değilim.
O bakımdan da aynen devam ediyorum yazıp çizmeye))))))
Selam ve sevgilerimle.
Abi bugün mübarek gün kahvemi içtim bilerek ve isteyerekte kapatmadım ama sorun değil şeytan dürttü yine yaparım ve kapatırım ve neyse halim çıksın falım ama uyağı kafiyesi yerinde mümkünse serbestisitesi az desibeli fazla içine biraz tarih biraz arkeoloji sosuda katabileceğiniz diğer soslarıda sizin zevkinize bırakacağım bir fal istirham ederim sizin falolog kişiliğinize sonsuz güvenimle ve her daim hürmetlerimle...
sami biberoğulları
İsteğin başım gözüm üstüne.
En kısa zamanda sırf senin için bir fal bakacağım inşallah...İnşallah yakın zamanda sayfamda okursun falını..
Amaaaaa...Zurnada peşrev olmaz. Ne çıkarsa bahtına))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
athena
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Bir-iki kartvizit de bana verdiler. Nerede bilmiyorum.
Ben de Ankara'da birkaç kez gittim böyle şiir toplantılarına.
Serbest şiir okumadı oradakiler.
Yalnız bir şiir vardı iki toplantıda da bu şiiri okudu bir şair zat.
Herkesi gülümsetti, bol bol alkış aldı.( Bu arada benim şiirlerimle ilgili gerçek düşüncelerinizi merak ediyorum.) Şiir güzel yazılmışsa güzeldir. Serbest ya da hece diye ayırmak yanlış bence.
Son gitttiğimde benden de bir şiir okumamı istediler girişte.
Yanımda, ya da ezberimde şiirim olmadığını,zaten kalabalıkta
heyecanlanıp şiir okuyamayacağımı söyledim. Dinlerim dedim.
Uzattım. Burada kesiyorum:)
tebrikler,
selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Şiiri serbest ya da hece veyahut aruz vs diye ayırmak yanlış elbette ama istre serbest yaz ister hece, şiirin de bir kuralı kaidesi olmalıdır diye düşünüyorum.
Şimdi size yazdığım bu cevabı alalım ve her cümlesini bir dize yapalım alt alta sıralayalım bunları. Bir şiirdir bu diyebilir miyiz? İşte bazı arkadaşlarımızın yaptığı maalesef bu. Bu şiir yazıyorum diye işin kolayına kaçmaktır. Böyle bir kolaya kaçma olunca da şiir dediğimiz kavramda sanat diye bir şey olmuyor. Oysa şiir edebiyat dediğimiz güzel sanatların bir kolu değil midir? İçinde sanat olmayan bir kaç satıra şiir dersek Orhan Veli'nin, Can Yücel'in yazdıklarına ne diyeceğiz?
Sizin şiirlerinize gelince: İçlerinde anlamadığım şiirleriniz de oluyor o zaman zaten bir şey yazmıyorum. Okuyup anladığım şiirlerinize de yorum yazıyorum. Hemen şunu belirteyim. Ne zaman sitedeki şiirler ve şairler ile ilgili konuşsak aşağı yukarı tüm arkadaşlar sizin şiirlerinizden hep övgü ile bahsediyorlar. Kendi türünün en iyilerinden birisisiniz.
Selam ve sevgilerimle.
glenay
Gençkızlığımda radyo hep açık olurdu ve eğitici programları da dinlerdim.
Her alt alta yazılanın şiir olmadığını buradan öğrendim.
Benim öyle fazla okul hayatım olmadı. Akşam sanat okulları, kurslarla
idare ettik. Birilerine iş yapar kitap,dergi alırdım. Evlenince de böyle oldu.
Yazınızın sonunda yazdığınız çok hoşuma gitti.
Bu insanı daha güzel yazmaya itiyor işte.
Bazen öylesine yazdıklarım oluyor:)
Son cümleye özellikle teşekkürler,
selâm ve sevgilerimle..
hocam işten yeni geldim feys sayfasında şu log ları görünce hemen girdim edebiyata bakayım hayırdır bu kadar bünyesinde log taşıyanda vardır bir keramet dedim birde ne göreyim benim gibi şiir den anlamayana vermiş veriştirmiş hani bende dersimi almadım değilben edebiyatın e sini bilmeyen biri olarak şiir yazmaya kalkarsam sami hocamada şiir diye yutturmaya çalışırsam dahasıda var bestede yaparım okuduğumda başka türküyle benzeşirse olacağı budur işte dedim haklı olarak sizinde bir dayanma gücünüz var tabi sabır sabır artık sabırda taşınca böylesi bir yazı çıkıyor ortaya iyiki bu yazıyı okudum bende yakında kartvizit bastıracaktım şair yazar diye kimmi verdi bu ünvanı bana kim verecek hocam ben kendi kendime verdim di artık vazgeçtim bastırmş olsaydım ilk size takdim edecektim neyseki kısmet değilmiş ama sizin kartvizitten isterim saygılarımla selamlarım
sami biberoğulları
Keşke herkes senin gibi olsa. Senin burnunda kıl filan kalmamış lakin bu bahsettiklerim burunlarından kıl aldırmıyorlar. Yine de ben kendi hesabıma bir kartvizit bastıracağım...Sen de bastır derim. Ne yani başımız kel mi bizim.
Bu arad belirteyim bu yazıyı yazarken gözümün önüne gelenler içinde kesinlikle sen yoktun.
Selam ve sevgilerimle.
bekir odaci
araştırmacı şair yazar yazılı kartvizitlere ben hep şaşar kalırım....bozulmasın diye alır ilk fırsatta en yakın çöp kutusuna yırtar atarım...bazı şiir etkinliklerinde öyle çok saçmalıklar oluyorki onların yerine ben utanıyordum...ve şuda bir gerçekki kıskançlık en çok bu dalda var....ben daha çok edebiyat defteri etkişnliklerini seviyorumda nedense ansızına bunu pek sevdiremedik...diye hayıflanıp duruyorum.....yazın yine muhteşemdi hocam sağol varol saygılar
sami biberoğulları
O araştırmacı - yazarların neyi araştırdığını ben de merak ediyorum doğrusu))))))))))
Bu arada...İstanbul'da büyük bir beklenti var bu yaz burada bir Edebiyat Defteri etkinliği olacağına dair. Sen Habip Dağ'ı sıkıştır biraz.
Selam ve sevgilerimle.
"TARİHÇİ,ARKEOLOG,SOSYOLOG, ANTROPOLOG, PSİKOLOG,JEOLOG, JEOMORFOLOG, JİNEKOLOG SAMİ BİBEROĞULLARI"
Atalarımız boğulursan büyük deniz de boğul demişler,
şikayet etme hiç olmazsa görüyorsun şairleri..
Biz de o da yok ...
Tebrik ederim saygılarımla.
..
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Merhaba Sami Hocam, yazının uzun olması okumama engel olmadı. Bilakis merakla okudum. Düşündüm. Gerçekten böyle insanların var olması zenginliğimiz mi yoksa fakirliğimiz mi orasını sana bırakıyorum.
Anlattığınız tarzda bir şiir toplantısına da ben katıldım. Hatta çağrılan şairlerin çağrılma aşamasında da bulundum. Etkinliği düzenleyen kişiye önerdiğim her şaire nasıl burun kıvırdığına bizzat şahit oldum ve çağrılan şairleri gördüğüm de gerçekten çok büyük hayal kırıklığı yaşadım.
Senin de anlattığın gibi, amacın şiir olmadığını sadece al gülüm ver gülüm meselesi olduğunu iyice anladım. Bu benim canımı çok acıttı ve bu tür organizasyonlardan nefret eder hale geldim.
Sözüm, gerçek yazar, şaire değil, senin anlattığın gibi adamın burnuna kartvizit sokup şiirlerinden tek kelime anlamadıklarıma.
Bazen senin gibi ben de durup düşünüyorum, gerçek şiir bu mu ben mi anlamıyorum diye.
Eğer şiir ve öykü buysa benim cahilliğime verin, ben de anlamıyorum…
Zaten ben kendimi o saydığın seksen milyonun sonuncusu olarak görüyorum. Ne eğitimim var ne de edebiyata dair bilgim. Aklıma geleni yazıyorum o kadar.
Selamlar…
sami biberoğulları
Bir şair dostum şöyle dedi bir konuşmasında: ''Eğer bize şair denirse Necip Fazıla, Ümit Yaşara, Ahmet Haşime, Nazım Hikmete ne denmeli?''
Benim anlatmaya çalıştığım bu işte. Yoksa hepimiz aşağı yukarı o seksen milyondan biriyiz. Tek farkla ki senin de benim de öyle kartvizitlerimiz yok milletin burnuna dayayacağımız.
Selam ve sevgilerimle.
Şu kartvizit imalatçısının adresini bizlere de versen hocam...
Bakarsınız lazım olur günün birinde.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.