Elif
Gözyaşı, kan ve ekmek… Düşlerin doğurduğu amansız kibirler ve sevdalar. Boş sokaklar yalnız kalmış kaldırımlar ağlayan çocuklar meçhule düşmüş kadınlar. Ve gece insanın üzerine örtülmüş en güzel kara örtü. Ayıbını sevdanı derdini kederini elemini ve ayıp sayılan gözyaşını gizler bürür…
Tersine dönmüş bir dünya devası olmayan hastalıklar kavuşmaları göğe çekilmiş sevdalar. Deniz aşırı ülkeler de artık mutlu sonlu hikayeler sadece düşlerde artık yarin yüzüne gülüşü… Gözlerin kararıp da tutunmak için aradığın dal sırtına saplanan hançerin ta kendisi artık.
Sokaklar da oynarken çocukluğunla beraber bıraktığın masumiyetin gençliğinde varoş sokaklarda sevdiğin güzel saçlı güzel gözlü kız mahalleden arkadaşlarla oynadığın iskambil hepsi yok artık…
Karanlık sokaklar mı yoksa attığın yalnızlık adımları mı daha ıssız olan? Çerçevesi olmayan resimler gerçekleşmeyen mutluluk dileklerimi sensizlikte ki son? Beyazlar ülkesinde ki tek kara mı benim hayallerim? Sürgünlere bile aşık, yoksul kalplere karanlık boş odalara alışık gözlerim.
Oysa güzel başlamıştı gözlerini görmek sesini dinlemek hiç zannetmesem de ellerini tuttuğunu düşünmek. Saniyelik anlarda senelik hayaller kurduran, zamanı durdurup gözlerinde uyku alemine dalmayı düşünmek.
İkilemlerin katili olmuştu beynime nakış işleyen gözlerin. Sevda yüklü sözlerin tını bulduğu yerdi; gözlerin. Bir sazın bam telinde inleyen aşkın başrol kahramanı olmanı sağlayan; gözlerin. Derdi unutturup derman tarlalarına ektirendi; gözlerin.
Sonuçları sebepsiz şiirleri sessiz aşka düşmüş Elif’i bensiz düşünmek… Kör olmuş çığlıkları yalnız bırakmak. Geceleri uykuya kuzu saydırmak. Koca dünya da yurtsuz, hayaller de bile umutsuz kalmak.
Verebileceklerin bunlar mıydı? Bir hatayla yalnızlar dergahının piri olmak mıydı? Derdin gözlerini kaçırmak mıydı? Beni senden; seni sevgimden uzak tutmak mıydı? Hasbihal etmek dururken arabesk yaşamların şahı olmak mıydı bana ve gönlüme düşen? Önsözü olmayan kitap mıydı yaşatmak istediğin kader? Hazan sarmış mevsimlerin; göze yaş düşüren renkleri miydi gönlümün duvarlarına işlemek istediğin? Yaban kalmış, uzak durmuş çocuğun kimsesizliği miydi bedenime saracağın? Bayramlarda gözyaşı dökenlerin umutsuzluğu muydu; gözlerim her açılışında ve kapanışında beynimi tırmalayan düşüncelerde bırakman? Gözyaşının kendisi miydi ekmeğime katacağın katık?
Biliyorum değildi. Beni bir tek sevebilirdin onu da yaptın. Sevdin ve gittin. Şüphe çıkmazlarının birini bile sana yakıştırmayan gönlü; şüphesiz sormadan yargılayarak, sunduğu ispatlara inanmayarak, düşünmeden arkanı bile dönmeden, tek damla gözyaşı bile dökmeden, ne yapar ne eder ne yer ne içer nerde düşer nasıl kalkar demeden. Sallanan elim olmadı bu gidişin ardından senle çarpan; yüreğimdi usulca titredi bir kara mendile çaresiz gözyaşlarımı bıraktı. Sahi sen gittiğinden beri değişen şeylerden biri de renkler o yüzden; çok şükür ki karaymış beynimi delen, aşkın sürgününe gönderen, beni benden eden, dünyamı bir odaya sıkıştırıp çekip giden gözlerin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.