- 851 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HALLERiMiZ(1)
HALLERiMiZ(1)
Duygu ritmi anlıktır, deniz dalgalarının kayalara farklı hızlarda çarpması gibi.
İnsan duygusu ,gizemin kanda akan damlacıkları gibi,öfke,sevinç,heyecan,beynin odalarına
sinen korku, veya ışık gölgesi, insan duygusunda, birikmiş iyi ve kötü anılar yoklandığında hangi,
hal ağır basarsa onu takip eder, yerli yerinde değildir çoğu zaman denge terazisi,olumlu yada
olumsuz biçimlenmeler başlar.Ve beynin duvarlarını zorlar sesler,anlık hisler etkisini ruhun
hallerine bırakır,tıpkı bir ırmağın üzerine yağan yağmur damlaları gibi.
Ruh kendi arayışını tamamlar, ve hisler zayıflar,kendini arayan boşluk duygusu kalbin etrafında
ruhun kendini araması gibi bulanık izler bırakır.
Ve bu haller arşivlenir beynin odalarıda,hafıza artık boşlukları doldurma görevine başlamıştır.
İyi ve kötü bir çok duyguyu kelime, ses, ışık, ve resim olarak kaydeder beyin.
Kalbin derinlerinde beynin, ruhun, ve hayalgücünün özetini yaşamsal olgulara yayar zaman kendinde.
Karakter oluşumu bunların gölgesinde kendini biçimlendirmeye başlamıştır artık.
Toplumsal değerler, kültürel,sosyal, temel insani ihtiyaçlar ,ve derin hassasiyet artık insan davranışlarının özünü oluşturmaya başlamıştır.
Önce kendi benliğinde öğütür insan duygularını,sonra birer birer her duyguyu yerleştirmeye başlar denkleminin bilinmezliğinde.
Kendi içselliğine sığdıramadığı hallerden arınmaya başlar,başarabildikleriyle övünç,başaramadıklarıyla da hayalkırıklığı, yada utanç duyma olasılığı belirir.
Kendine yetebilmenin arayışında gösterir zayıf hallerini,yada gücün doruklarını okşar benliğinde.ilk aşk,ilk acı, hüzün,kayıp duygular, zamana yayılarak ortaya etten, kemikten, ve kandan olan insana başka özellikleride katar .
Derisinin altında atan kalbine, kimi zaman mantığının zayıflaması yansır.
Yaşamın içinde edindiği bilgi, birikim, ve yaşamsal deneyimlerin çeşitliliği içinde şekil alır davranış biçimleri.
Tabiatının derinlerinde, kendinde kalması gereken sır, sadece kendinde kalırsa sır olarak kalır.
Duyguların kutsallığına olan inanç zayıfladıkça, kendi kabuğuna çekilir, ve sınırlarını çizmeye başlar, ve böyle yaşamaya zorlar kendini.
Kutsal duygularını hayata yansıtamamadaki zorluk, onu derin bir dünyanın yalnızlığına, ve temiz bir ruha gereksinim duyan insanlarla beraber olma isteğine iter .
Olgunluk yaşamın içinde en çok acı tecrübelerden besler insanın ufkunu,
bunun bilincinde olan insan acıyı kendi iç dünyasında hafifleterek hayata aktarma çabasına girer.
İşte burda olması gereken güçlü bir karakter farkındalılığı, ve bilgece kavrama yeteneği.
İnsanın kendi doğruları,evrensel insanlık doğrularıyla bağdaşıyorsa bunun huzuru kendine olan güvenle birleştiğinde etkin,ve örnek bir karakter ortaya çıkar.
Bütün insanlık değerlerini, hiç bir menfaate, dayandırmadığı takdirde,ve yaşama uyarlamadaki beceresisiyle kıskanılan, hatta bazende dışlanan bir insan olma durumlarını da yaşayabilir,
çünkü varoluşunun temelinde bunu yaşama sergileme yeteneği onu farklı kılmıştır.
Böylesi davranış sergileyen insanlar anlaşılması kolay olmayan bir durum doğurur yaşadıkları toplumlarda.
İnsanları kırmaktan kaçıyorsa eğer böyle insanlar ,kendi iç dünyasından çok, evrensel hakikatlere duyduğu bağlılık, ve saygı ,inancı haline gelmiştir.
Karşılaştığı olayları, insanın ruh hallerini, ve duygu değişimlerini, objektif değerler içinde yorumlar.
İnsanı olduğu gibi kabul etmenin bir erdem olması gibi. Kendi iç dünyasındaki zenginliğinin farkındadır , bu zenginliğin yeryüzünde kendi elinde olan tek zenginlik olduğunu bilerek yaşamaktadır.
Ve bilgi birikimini, derin duygu hallerini, yaşadığı toplumdaki insanlara karşı bir üstünlük olarak değil,olunması gereken bir alçakgönüllülük hali olduğunu bilir,öyle yaşar, yaşatmaya çalışır.
Bunu yapabilmek olgun bir bakış açısına, ve sanatsal bir zekaya sahip olmakla eşdeğerdedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.