- 460 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ELENA
ELENA…
Şimdi bu kadar hırçınca camlarımı dövemeseydi şu yağmur, alabildiğince aralamayacaktım belki de paslı penceremi. Bir yolculuk öncesi topallayarak gezinirken toplamasaydım yanıma götüreceklerimi, hele de son gönderdiğin birkaç mektup dağılmasaydı ortalığa, beni hiçbir şey bu kadar mahzunlaştırmayacaktı.
Bu şehirden sana son kez yazıyorum Elana.
Şimdi sen, pencereyi açtığım için üşütürsün diye endişeleneceksin biliyorum. Sakın korkma, alıştım artık senden sonra soğuk havalarda ısınmak için neler yapmam gerektiğini. Bana getirdiğin plaklardan eski ezgilerin senfonisine kendimi verip adını mırıldanıyorum. Biraz yazdan kalma gelişin, biraz nisanın bir ortası gidişinden kalma anılar ısıtıyor giydiğim elbiseyi. Onu da bilerek giyiyorum, giderken üstümü örttüğün için…
Bazen güneşli günlerde rahatlamak için çıkıp balkonda yeşil çay içtim. Senin rahatladığın gibi dudaklarımın kıyısı göğü göstermedi. Ya senin bardağından içtiğim için ya hepten yeşil çayı sevmeyişimden. Ama bildiğim tek şey sensiz kuruyor işte karşıma çıkan her ilkbahar. Oysa sen de bilirsin seni sevdiğim kadar yeşili sevdiğimi. Üstümdeki kazağın açık mavisini bilerek aldığın gibi…
Şu an kırlangıçların kuyruğuna rüzgarın takıldığı o vadide gözlerim. Nede güzeldi uçurum kenarında kanat çırpanlar. Kalp atışlarımızın ansızın birleştiği, bir esintide kokun doyururken havayı…Ne çok özlemişim kır kokunla uyumayı…Az sonra yağmur yağacak ve biz buna aldırmadan dudağımızı ıslayacağız. Kan revan hatıraların karamsı bulutları karşımızda duran şehirlerin üstüne rahmetler düşürecek.Ve ben her zamankinden daha çok özleyeceğim, birazdan gideceğim…
Unutmadan, sevdiğin tüm çiçekleri saksısıyla birlikte toprak anaya teslim ettim. Karşı komşu Natali’ye versem gözüm arkada kalırdı. O da senin gibi çiçekleri çok severdi ama sen gibi konuşmazdı sardunyalara. Bu yüzden ben, seninle ilk karşılaştığımız parka ektim sana ilk sunduğum hediyeyi…
Az kaldı vaktim şimdi, toparlanmaya çalışmalıyım, toprak kokusu dolmadan bu odaya. Yağmurlarla bir olup çıkıp dışarı biraz ıslanmalıyım. Elimde önceden kesilmiş bir bilet, arkamda bir zamanlar, yanımda olduğun odanın tavanlarında örümcek ağları…bırakalım bizim şarkımız çalsın kara plağı çeviren o gramofondan…
Tamam şimdi çıkıyorum …Ey tahta kapım ! Bu eve girerken Elana’ya dokunan kutsal giriş sen şahit ol bu şehirden gidişime…Ey kağıt sen beyaz kal aralık bıraktığım bahar eşiğine…
Neyse Elana şu an çıkmalıyım.Topladım tüm eşyaları senden yana bana takvimlerden yük olan her şeyi…toplandım..eksildim..Açık penceremde görüş günün, ah kanat çırpan beyaz kanatlı güvercinlerim. Şimdi sana dair şarkılar söyleye dururken tüm bulutlar…Bir kelebek olup gelip versen, konsan omzuma ne kadar hafif kalacak şu yüklerim…
İki satır mektupların, bir yeşil kazağın, kokunla bir olup takvimleri karıştırmasaydı eğer, ben her ilk baharda yedi sürgün verip bu topraklardan sana çoğalmayacaktım. Her gidişim aşkın tohumunda işte… Şimdi gitmeliyim camları bu kadar yağmur dövmesin diye (aralık pencereden içeri) ya da tüm sokaklarda rüyan koksun diye..
İşte bu yüzden belki de sana senin için bu şehirden son kez yazıyorum Elana.
YORUMLAR
Sizin yazılarınızı okuyup duygusallaşmamak mümkün değil ben anladım :((
Çok güzeldi yine
Dostlukla
DİLEK YILDIZI
Öyle yazabilmişsem ne mutlu bana...içimden geldi pembe dedim bu içtenliğinize..
çok ama çok teşekkür ederim
sonsuz saygı selam ve dostlukla