- 6546 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
KÜÇÜK KIZLA AŞK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KÜÇÜK KIZLA AŞK
Bu ayna doğru söylüyorsa eğer, biraz yakışıklı sayılırım. Eczaneye gelen kızlar bir şeyler alırlarken, tebessümlerinin içine arzu kıvılcımlarını da koyuyorlar galiba. Eh erkeğin en büyük silahı. Yerinde kullanacaksın, isabetli atacaksın, on iki den vuracaksın
Hayatımı , aldığım parayı harcayarak , eğlenerek , gülerek, çeşitli kadınlarla , gezip tozarak çok keyifli geçiriyorum doğrusu. Vücut geliştirme salonlarını da ihmal etmiyorum . Bu yüzden sigara ve hiçbir zararlı madde yok hayatımda, az rakı hariç. Güzel giyinmeye de ayrıca özen gösteririm.
Eczanemiz , İstanbul’un işlek semtlerinden biri olan Nişantaşı’nda. Buraya, liseyi bitirdiğim sene girmiştim . Patronumuz yaşlı bir eczacı hanım. Umumiyetle hastadır veya gezmeye gider, zoraki uğrar iş yerine . Çalışma hayatı , daha fazla okumama mani oldu ama yıllar içinde burada baş kalfa oldum. Epey büyük bir eczane. Sekiz bayan eleman bile, bazen müşterilere hizmet vermeye yetişemiyor. Kozmetik ve gözlük bölümlerinde , sürekli bekleme ve müşteri alınganlıkları yaşanıyor. Yeni elemanlara ihtiyacımız olacak.
“Yüz mankeni “ diye bir şey duymamış olabilirsiniz. Çok güzel bir yüze , uzman bir makyöz, herkesin ortasında makyaj yapıyor. Bu kızlardan birisi patronumun arkadaşının kızıymış.
“Bana sormadan eleman almanızı yadırgadım . Bunlarla siz değil ben uğraş veriyorum. Bu kız henüz çocuk. Satışta ne tecrübesi olacak ki. Tanıdık diye eleman doldurmak doğru mu? “
Bu elemanların ortasında yaptığım terbiyesizliği , patronum birkaç kelime ile düzelterek beni kendime getirmişti.
“Lütfen sesini kes ve bu kıza iyi davran. Annesi çok sevdiğim bir arkadaşım. Yaşı 17 ve henüz öğrenci. Bu yüzden okulunu bitirinceye kadar yarım gün çalışacak. Suratını düzelt ve beni üzme”
Çok sevdiğim patronuma kızamıyorum bile . Zaten beni yetiştiren , ekmek paramı fazlasıyla kazandıran , anne gibi sevdiğim bir hanımefendi o.
Ertesi gün, eczaneye gittiğimde kozmetik bölümünde sarı saçlarıyla, müşterilere kanarya gibi şakıyarak ürünleri tanıtan , onu istemediğimi duyduğu için , karşıma geldiğinde terbiyeli ve saygılı duruşuyla beni etkileyen o çok güzel kızı görüyorum . Mini eteğinin altından görünen bacakları nefis, enfes, acayip, fıstık… Aman Allah’ım, ben terbiyesiz bir adamım , ben az biraz sapığım , ben herhalde sübyancıyım.
Bu küçük kızı seyretmek serbest ama yaklaşmak kesinlikle yasak. Ondan uzak duracağım. İş yerinde , bir kıza yakınlık göstersem dedikodu olur zaten. Üstelik bu kız nişanlıymış. Eloğlu yavruyu küçükken bağlamış, helal olsun. Akşam çıkışı uzun boylu , sarışın bir oğlan gelip kızı kapıdan alıyor. El ele ,oğlanın kolunda kıçını kıvırta kıvırta ,isterik kahkahalarla gidiyor kızımız.
Kozmetik bölümünden epey uzak duruyorum. Onun kozmetik bölüm sorumlusuna bağlı çalışmasını , bütün sorunlarını onunla çözmesini söylüyorum. Makyöz ,birkaç hanım müşteri biriktiğinde, onu bir sandalyeye oturtup makyaj yaparak ürünlerin daha çok satılmasını sağlıyor. Kız , o kadar güzel ve tatlı ki , içeri girip de bir şey almadan çıkan yok neredeyse . Muhasebeci cironun % 20 arttığını söylüyor. Vay be, helal olsun valla.
Bir gün çok önemli bir aile sorunu olduğunu söyleyerek izin isteyerek gitti. Biliyorum, bana yalan söylüyordu ve ben bundan çok huzursuz oluyordum. Üstelik yalan söylediğini anladığımı , o da biliyordu. Telefonuna sürekli mesajlar geliyor. Sonunda onu bu yüzden ikaz etmek zorunda kalıyorum.
Yüksek sesle uyarımı , biraz da dozunu kaçırarak yaparken, o hayatımda hiçbir kadında görmediğim güzel zümrüt yeşili gözleri , buz dolabından çıkan buğulanmış üzüm taneleri gibi yaşarıyor. Elimle yanaklarından süzülen yaşları silip, özür dilemek zorunda kalıyorum. Arka odadan çıkarken , beni onu böyle görmemeli diğerleri.
Yıllarca oturup çay içtiğimiz , hava aldığımız bir masa vardı kapı önüne çıkardığımız. Orada canım sıkılmış bir halde oturuyordum. Elinde küçük bir tepsi , içinde su ve Türk kahvesi fincanı ile yanıma gelip ,
“ Bu gün nasılsınız? Hiçbir şey sizi bu kadar üzmemeli. Bakalım benim kahvemi beğenebilecek misiniz? “ diye soruyordu . O gün sevgilim ile biraz atışmıştık . Şu kız gibi davransa ne iyi olur diye düşünmüştüm .
“Sizi çok yakışıklı buluyorum. Ama bunu diğer kızlar da söylüyor değil mi? “
Yanımıza işini bitirmiş iki kız daha geliyor. Onlara dönerek ;
“Selçuk Bey’i , çok yakışıklı bulduğumu söyledim. Siz ne dersiniz, sizce de öyle değil mi? “
Kızlar fena halde bozuluyor, utanıyor ve kızıyorlar.
“ Biz ona sadece ağabey gözüyle bakıyoruz Mine’ çiğim. Burada hepimiz bir aile gibiyizdir. Yani ağabey, kardeş, bacı, anne gibi. “
Mine kızlara kırğın ve bozuk bir tavır takınarak içeri giriyor.
Benimki ile aramız epey açık. Ne yapmak istediğini anlamıyorum. Ayrılmak istiyorsa da umurumda değil. Sürekli göz göze geliyoruz, Mine ‘yle . Bazen nişanlısı ile telefonla konuşmalarına şahit oluyorum. Çocuğun akşam çıkışı onu almasını artık istemiyor. Araları pek iyi değil galiba.
Bu gün Mine’ye , ilk maaşını ödedik. Çok mutlu oldu. Beni dondurma yemeye davet ediyor. Dondurmayı eczanede yiyelim diyorum . İsteksiz kabul ediyor . Patron da onun çalışmalarından çok memnun. Ona toz kondurmuyor.
"Ama ben sizi Mado’ ya götürecektim "
Pazar günü arkadaşlarımla İstinye Park’ a gideceğimi, telefon konuşmalarımdan duyarak ,
“Ben de , sizinle gelmek istiyorum . Orada çok güzel bir elbise beğendim . Siz de , bir bakarsanız çok memnun olurum “
“Ben , eski sınıf arkadaşlarımla buluşup , Moğol Restoran ‘ da öğle yemeği yiyeceğim. Seninle nasıl elbise bakabilirim ki? “
“Bir saat daha erken gelseniz , tek başıma karar veremiyorum. Siz bu konuda çok zevklisiniz . Sonra sizi arkadaşlarınızla bırakıp ayrılabilirim. “
“Mine’ ciğim, nişanlın ne güne duruyor? Onunla gitmeyi denesene “
“Bırakın o kütüğü . O bu işlerden anlayacak kadar zevkli değil”
Çaresiz peki diyoruz. Patron bir duyarsa , bir görürse hayatım kayar valla. İçimden ne yazık ki , onunla buluşacağım için çok heyecanlıyım. Yakında 30 yaşıma gireceğim . Daha da olgun gösteriyorum. Yanımda 17 yaşında küçük bir kızla, görünmesem bari arkadaşlarıma.
İstinye Park’ ın giriş kapısında buluşuyoruz. Aman Tanrım , o ne hasretle kucaklaşma. Acayip bir koku sürmüş , olgun kadın ayaklarında bir makyaj ve muhteşem bir kıyafet. Ah kızım , anan seni bir beş yıl önce doğuramaz mıydı?
“Bir üst kata çıkacağız Selçuk”
Ufaklığa bak , bana diğerleri gibi “Ağabey” demiyor da , ismimi söyleyebiliyor. Onu ikaz etmeliyim . Ama ne fark eder ki , bu gülümseyen güzel yüzü bozmaktan başka? Hem belki de bir daha demez.
Yürüyen merdivenlerden çıkıp ,tam yürümeye başladığımız an , onun küçücük ellerini, avucumun içinde buluyorum. Elini elektrik çarpmış gibi titreyerek bırakıyorum hemen . Bu sefer de koluma girerek beni (…a) Mağazası ‘ na sürüklüyor.
Üç elbise varmış , karar veremiyormuş, üçü de çok güzelmiş. Elbiseleri alıp soyunma kabinlerine gidiyoruz . En dipteki kabine giriyor. Ben de , onca kadın müşterinin ürkek bakışları arasında ,öyle dikilip onun elbiseleri denemesini bekliyorum. İlk elbiseyi giyip bana göstererek, kabine girerken dikkatimi küçük bir aralık çekiyor. Kızın içerideki aynaya vuran silueti , aynen karşımda . Biliyorum, bakmamam gerek ama gel de bakma.
Muhteşem bir vücudu var. Kırmızı bir külot ve sutyen takmış , ufacık göğüslerine. Bana ne oluyor anlamıyorum. İki elbiseyi de beğenince , birini de ben ona armağan ediyorum . Mağazadan el ele çıkıyoruz. Bu küçük eli bırakmak istemiyorum . Arkadaşlardan bir telefon gelse , yemeği iptal ettik deseler sevineceğim. Onunla geçirsem, gülerek, mutlu, gözlerinde sarhoş. Yerlere serilsem , onunla yuvarlansam çimenlerde, sarmaşıklar gibi dolanık.
Uğurlarken kapı güvenliklerini şaşkın bakışları arasında dudaklarından öpüyorum, dilini ağzımın içine çekerek , suratım ruj içinde kalmış , ne gam . Dolmuş kalkmasa elini bırakacağım yok neredeyse. Eyvahlar olsun , ben yarın ne yapacağım eczanede?
Tekrar geri girerken , güvenlikçi kız , kağıt mendil uzatıyor, suratımı silmem için. Telefon çalıyor , bakmayacağım ulan . En mutlu anımı bozmanıza izin vermeyeceğim. Israrla çalıyor , Allah’ın cezası. Ne var ulan? Kim bu densiz?
“Canım , seni seviyorum” Bebeğim ,baha on dakika olmadı ayrılalı .
Arkadaşlarımla yediğim yemekte o kadar dalgın ve soğuk duruyorum ki , beni gören bir derdi var sanır. Oysa çok mutluyum, çok ama çok mutluyum.
O gecem uykusuz geçti. Onu çok arzu ediyorum. Birkaç defa mastürbasyon yapmama rağmen arzularımın önüne geçemedim. Bu ne çabuk oldu her şey. Onun seks deneyimi var mı acaba ? Nişanlı olduğuna göre olabilir. Ateşe yakın bir koltuk, ısınır ısınır ve birden yanmaya başlar ya , işte böyle bir alevlenme oldu sanki.
İşe oldukça erken gidiyorum. O da erken geliyor. Sanki aramızda Pazar günü hiçbir şey yaşanmamış gibi , işine devam ediyor. Yoksa pişman mı oldu? Gözlerim hep onun üzerinde . Yine akşama doğru eliyle yaptığı kahveyi getiriyor. Yeşil güzel gözleri , minicik elleri ve illaki o kiraz dudaklar. Onu öpmek , incecik beline sarılmak ,onunla hiç çıkmayacağım bir yatakta , günlerce yatmak istiyorum . Ama o henüz 17 yaşında.
Nişanlısını atlatıp benimle gezmeye bayılıyor . Uzaklara götürüyorum onu. Bakire olduğunu öğrendim. Hayatımda hiç yaşamadığım birkaç ay geçti. Her akşam benim evdeyiz. Bu dünyada yokum sanki. Bakire kızla aşk da , başka zevk veriyor. Hiç bir şey kullanılmamış, sıfır kilometre .
Bir gün benim olmak istiyormuş. “Sen daha bakiresin “ deyince , Bana çok kızıyor. Sonra nişanlısın be kızım, buna hiç hakkım yok ki benim .
” Öyleyse nişanlıma yaptırırım , sonra da beraber olmamız için bir engel kalmaz. Sen beni sevmiyorsun . Sevseydin başkasına itmezdin beni” Çok kızıyorum bu sözlerine . Sakın böyle bir şey yapma . Bak ailen öğrenir , sonu kötü olur falan , filan .
Sabah yüzü biraz asık geliyor.
“Ben, dün gece nişanlım ile yattım . Artık bakire değilim. Seninle olmak istiyorum. “
Çok kızıyorum bu sözlerine . İnanamıyorum. nasıl yapar bunu. Nişanlısından gelen mesajları okutuyor bana . Kızı nasıl bozduğunu , nasıl yaptığını anlatan , beni delirten şeyler yazıyor. Çıkışta yine benim eve gidiyoruz . Onu bir sopa ile yirmi dakika dövüp evine yollayacağım. İşten de kovacağım. Onu görmek ,bu denli bir manyakla uğraşmak istemiyorum.
Eve gelince ince bir askı sopasını almak için, içeri geçip hemen dönüyorum. Kıçına kıçına vurup , onu oturamaz hale sokacağım.
“Çok az kan geldi . Sen anlarsın , bir baksana”
Kanepeye uzanıp çırıl çıplak yatmış . Onun kutusunu ilk defa görüyorum. Tüysüz bir şeftali gibi , ağız sulandıran cennet meyvesi. Orta parmağımı yavaşça sokarak ,kontrol ediyorum . Biraz canı yanıyor ama parmağım da , dibine kadar giriyor. Evet o artık bir bakire değil.
Nişanlısından ayrılacakmış. Öyleyse neden yaptığını soruyorum. “Sana başka türlü yaklaşamıyordum ki. Ben sana haydi dediğim zaman sen korkuyordun”
Ondan uzak durmalıyım. Çünkü beynimi , esrar sarılmış sigara dumanı gibi uyuşturuyor. İş yerindeki bütün verimim düştü. Sürekli yanlışlar yapıyor , insanlara eskisi gibi yumuşak davranamıyorum. Onunla on gündür takılmıyorum .
Bu Pazar doğum günüm . Kutlamayacağım anasını satayım. 30 lu yaşlar önümde duruyor. Hala bekarım ve kafayı bu sübyan kıza takmış , mutsuzluk denizinde , bacağıma kramp girmiş ,boğazıma deniz suyu kaçmış , kıyıya ulaşacak dermanım kalmamış halde can çekişiyorum.
Saat öğle zamanını gösteriyor ve ben yataktan bile çıkamıyorum . Kapı çalınıyor ama açmayacağım. Yine sırnaşık kapıcım aidat isteyecektir. Mal sahibine daireye kız attığımı söylemiş , ispiyoncu pezevenk. Israrla çalıyor, açmak zorundayım lanet kapıyı. Arabamı çekmem içap edebilir veya camını açık unutmuş da olabilirim. Üzerimde pijama da yok , nereye attım pijamaları.
Elinde küçük bir pasta ile içeri giriyor. Çok mini bir elbise var üzerinde, ilk günlerde birlikte beğenip, ona aldığım elbise bu . Mutfağa gidip pastayı bir tabağa koyup , mumu yakmış olarak getiriyor. Elbisesinin açıkta bıraktığı güzel boynuna da , bir kırmızı kurdeleyi fiyonk yaparak bağlamış . Pastanın mumunu söndürüp, ilk dilimden ona yedirirken görüyorum boynundaki kurdeleyi.
“Bu ne Bebeğim, yeni moda mı yoksa?”
“Hayır Canım, senin doğum günü hediyen onun sardığı”
Fiyonk’ u yavaşça çekip çözerken , diğer elim elbisenin fermuarına gidiyor. Kendisini bana doğum günümde ikram eden bu küçük kız için artık düşünebileceğim , kaçabileceğim, kendimi durdurabileceğim hiçbir gücüm kalmadı. Defalarca boşalıyorum içine ( Ertesi gün hapları var artık) Akşama kadar hem sevişiyor, hem yemek yiyor , hem de uyukluyoruz. Ondan kaçamadım ama onunla bütünleşmek ne kadar güzel.
Onunla üç yıldır böyleyiz. Her gün aşk, sonsuz huzur ve sosuz mutluluk. Nişanı , o ilk gün bozdu. Artık başka bir eczanede çalışıyor. Evlenirsek huzurumuz kaçar diye düşünüyoruz ikimiz de. Evlilik koca bir sülalenin damadı veya gelini olmak bence. Bu yüzden de evlilik mutluluk getirmiyor. Ayrıca zoraki bir bağlılığın da , anlamı yok bence. Mutluysan nedenini araştırmanın ne anlamı var. Mutluluğu bozma yeter.
Aha şimdi yandım. Mine , elinde predictor ile tuvaletten çıkmış , kızarmış kontrol çubuğunu göstererek gülümsüyor.
“Ben sana tabancanı evde temizlemeye kalkma , içinde kurşunu olur , dikkat et dememiş miydim?”
Eyvahlar olsun . Ya bir de kız olursa, ne yaparım . Hele anasına benzer de , on yedisinde yapmaya kalkarsa bu işi, yandım. Bari erkek olsun be kızım.
“Bana ne , bana ne. Benim kızım olsun ve eğer seviyorsa pişman olmayacak kadar gerçekten seviyorsa , isterse on beş yaşında yapsın. Yeter ki benim kadar mutlu olacağı birini bulabilsin “
Bu henüz reşit olmayan kızlarla ilişkisi olanların , keseceksin kökünden . Ne demek küçücük kızla aşk? Ulan bir de benim kıza, daha küçükken … Vururum valla.
Salaklaşma be oğlum ,senin yaptığın farklı mıydı? Bazen çocuk sandığın, karın , sevgilin, canın olabilir. Aşkın küçükler için de yaşı yoktur.
“Bebeğim, çok sevindim hamile olmana. Evet senin kadar güzel bir kızımın olmasını çok istiyorum. Onunla arkadaş olmalı ,beraber gezmeli, çapkın bakışlara hoş görü ile gülümsemeli, onunla olacağım kısa dünya günlerinin tadını çıkartmalıyım. Nasıl olsa bir gün birini sevip ,uçup gitmeyecek mi? Ya da hiç gitmezse , kimse onunla ilgilenmezse daha kötü değil mi?”
Aşkın yaşı başı olmaz ki,güzeli , daha güzeli, daha daha güzeli, en güzeli olur.
E.Yaşar Ovalı 12.04. 2014
YORUMLAR
kukurikuu
Seni aylar sonra sayfamda görmek benim için
büyük mutluluk.
Nasıl olduğunu, neden yazmaya bu kadar uzun süre
ra verdiğini merak ediyorum.
Yokluğunu hissettirdin doğrusu.
Aşk ,gerçekten sınır tanımaz kardeşim.
Hele o yaşlardaki kızların en büyük favorileri
olgun sandıkları orta yaş erkeklerinde olur.
Bunu ebeveynler de bilir ama ,kendi kızlarına
nedense toz kondura mazlar.
Yorumun için teşekkür eder sevgilerimi sunarım.
Bu yazıya iki gündür bir yorum yapma ile yapmama arasında gittim geldim. Sonunda günün seçkisi olduğunu görünce iki satır da olsa yazmam gerektiğini düşündüm.
Bu yazıya yorum yazmak bir yerde elinde pimi çekilmiş el bombası ile dolaşmak gibi bir şey olacaktı. Çünkü bu sitede ya da başka edebiyat ortamlarında mesela açık açık yazamadık kelimelerimizi. Penis dedik, vajina dedik, '' Anasını'' dedikten sonra gerisini '' sattığımın'' olarak tamamladık .Oysa birkaç erkek arkadaş, ya da kadın arkadaş bir araya toplandığımızda bu düüütleri, biiipleeerdi hiç de kullanmadan neyse o şeklinde konuştuğumuz halde.
Bu yazıya yorum yazmadım önce çünkü bu yazıya yorum yazmak ''altmış yaşında bir moruk olarak hâla on yedi yaşındaki kızlarda mı senin gözün sapık herif'' suçlamasıyla muhatap olmayı göze almayı gerektiriyordu.
Bizim memlekette vatandaşın çok para bulduğunda yaptığı ilk şey karısını/ kocasını ( artık parayı hangisi bulduysa ) boşayıp torunu yaşındaki kızlarla evlenmek ya da aşk hayatı dediğimiz o sefih hayatı yaşamak olsa da, cebimizde çok paramız olmadığı zaman da hayallerimizde hep böyle genç kız ya da çıtır delikanlılar( !) olsa da birileri bunları yüksek sesle dile getirdiği zaman ondan sapık (!) Diye bahsederiz.
Sadede gelecek olursak:
Böyle bir yazıyı günün seçkisi olarak beğenmiş olan seçki kurulumuzda bile artık bir anlayış değişikliği olduğunu görmek gelecek için umut verici.
İşin doğrusu ben böyle bir yazıyı bu haliyle yazmayı göze alamazdım. O bakımdan da yazar Eyüp Yaşar Oval'yı ayrıca tebrik ederim bu cesaretinden ötürü.
Bu yazı bizim delikanlılık yıllarında ellerimizde dolaşan porno hikayelere oldukça benzese de çok önemli mesajları var ki asıl kaçırılmaması gereken de budur:
1- Hani Hz. İsa Demiş ya '' İk taşı hiç günahı olmayan ya da bu günahı yapmayı aklından geçirmemiş olan atsın'' Diye...Kimse laga luga yapmasın en azından aklından geçirmeyen yok. Eyüp Abim bunu bir güzel çarpmış sutarımızın tam da orta yerine.
2- Daha da önemlisi şu cümleler: '' Eyvahlar olsun . Ya bir de kız olursa, ne yaparım . Hele anasına benzer de , on yedisinde yapmaya kalkarsa bu işi, yandım. Bari erkek olsun be kızım. ''
Ne kadar şeytani bir ruha sahip olursak olalım neticede kendi kızımızın ya da karımızın o onyedi yaşındaki kız gibi olmasını asla istemiyoruz. Yani o on yedi yaşındaki kızın yaptıkları da onunla ayı yatağı paylaşan erkeğin yaptıkları da tasvip edilecek şeyler değil. Asla kendi evladımızın başına gelmesini istemiyoruz.
Peki bütün bu mesajlar bir başka dille anlatılamaz mı?
Anlatılabilir elbette. Anlatan da var nitekim. Peki o başka dille anlatanlar sayesinde toplum daha ahlaklı ve namuslu olabildi mi?
Eğer olabilseysi şu anda Kars'ta kara toprak altında yatan 9 yaşındaki Mert çocuklar olmazdı . Evet 9 yaşında, üstelik de bir erkek çocuğu olduğu halde 25- 30 Yaşlarında bir sapığın tecavüzüne uğradıktan sonra öldürülmezdi o çocuk eğer bizler cinselliği rahat rahat konuşabilen bir toplum olabilseydik.
Ben bir kez daha yazarı kutluyorum ama tekrar belirteyim ki ben böyle bir yazıyı yazmaya cesaret edemezdim yazmazdım da...
Tebrikler Eyüp Abi.
sami biberoğulları tarafından 4/14/2014 1:20:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları tarafından 4/14/2014 1:32:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları tarafından 4/14/2014 1:37:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
kukurikuu
O engin kafanda yaptığın nefis yorumu okuyunca işte bu dedim;
Anlatmaya çalıştığım her cümlenin özeti, tema sı noktası ,virgülü, işte bu.
Toplum sapık dolu ama kızlara kardeş ,ağabey , hatta baba ayaklarında yaklaşan sapıklarla dolu. Bir bayana arkadaşlık bile teklif edemeyen , ancak o kadın hakkında iftiralar atarak ,yapmadığı her şeyi yapmış gibi anlatarak mutlu olan sapıklarla dolu.
Çok haklısın Hocam, erkek çocuğuna tecavüz edecek kadar kudurmuş insan oğlu.Yine de bunun sebeplerini düşünmek gerek. Kerhaneyi kaldırarak namusa hizmet ettiğimizi düşünüyoruz. Bu çok yanlış bir konu . Anadolu'mun köy çocuklarının eşeklerle ne yaptığını, küçük çocukları nasıl sapkınlığa düşürdüklerini, bir öğretmen olarak çok duymuş ve yaşamış olduğunuza eminim.
Hocam, bir oturalım da size sansürsüz ve doğal diliyle bak ne güzel hikayeler anlatacağım.
Emek vererek ve güzel hissiyatınızı yansıtarak yazdığınız bu yorum için teşekkür eder, gözlerinden öperim Kardeşim.
Sayın Yöneticilerim,
Bazen yazılarımı o şirin kurdelenize layık görür ve beni çok onurlandırır sınız ya, bu sefer geçmişte aldıklarımın hepsinden çok daha fazla gurur duydum.
Günlük hayatta yaşanan bir kutsal olayı , yaşayanlar gibi kabullenerek ,olaya bir doğa akışı olarak bakmanızdan da ayrıca mutluyum.
Gerçek , gerçek haliyle anlatılmalı bence. Samimi olduğunuz insanlarla konuşurken kullandığınız dil ile , bir kapalı portal içinde ki anlatım dili, sizlerin gösterdiği müsamaha dahilinde aynı olabilmelidir.
Tekrar teşekkür eder ,saygılarımı sunarım.