- 687 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Menteşeli
MENTEŞELİ
Biz ana tarafından Menteşeli’yiz. Menteşe Felahiye’nin uc köyü. Hemen yanı başındaki Acıllı (Acırlı)’yla sırt sırta. Kayseri’nin sınır boyundaki köyü. Sınır boyu demem il sınırı canım. Hemen birkaç kilometre beri yanında Belören var. Oğulcuk, Yazıkışla (Gürden)...Bu üç köy Yozgat’a bağlı. Ah toprağım! Bülbülü altın kafese koymuşlar da: “İlle vatan!” diye feryat etmiş. Bırakmışlar. Gitmiş bir çalı dibine şakımış da şakımış...Benimki de o hesap.
Bir türkü var Menteşe üstüne. Türkü Silleli İbrahim’den alınma. Bizim Menteşe’yle pek ilgisi yok, biliyorum. Lakin yine de yazacağım:
“Menteşeli Menteşeli
Del’oldum derde düşeli
Üç gün oldu yar gideli
Tükenmez derdim yalınız
Loras’tan bir bulut ağdı
Sulu sepgen karlar da yağdı
Yolcularım hanlarda kaldı
Kaldım evlerde yalınız
Derviş olsam geysem hırka
Kimsem yok ki versem arka
Götürdüler Şam’a, şarka
Kaldım çöllerde yalınız”
.
Menteşe’den gelin gelmiş Fadime halam. Kel İrbam (İbrahim)’in oğlu Zaptiye’ye. Zaptiye İsmail Ünal. Öyle bir düğün olmuş ki gayri kalsın. Günlerce söylenmiş. Harman yerinde cirit oynanmış. Pehlivanlar çıkmış soyunmuş. Bir güreş atmışlar ki görenler aferin vermiş.
Fadime halam orta boylu,ufacık tefecik,kendisi topacık bir gelin. Kaynana Hayriye bacı balım gülüm ayından sonra Fadime gelini kıskanır oldu. Oğlu İsmail’in dengi mi bu Menteşeli? Evde hırıltı zırıltı eksik değil. Gelin-kaynana çekişmesi Ali’den kalma. Ev ev üstüne olunca olacağı bu.
Fadime hala kaynanasına saygılı. Gıkı çıkmıyor. Bir de lakap takmış Hayriye bacı Fadime gelin’e. “Mırış” diyor. Mırış gelinin gıkı çıkmıyor. Ne de olsa gurbetten gelmiş. İbrahim emmiyle Hayriye hala dünya değiştirene kadar böyle devam etti.
Sözü yine fazla uzattık. Meramım Mustafa’yla Senem’in öyküsünü anlatmaktı. Daha doğrusu Mustafa’nın ağıdını. Bu trajik öyküyü Fadime haladan dinledik. Peruz’la halamızın misafiriydik. Döne kız da ordaydı. Döne Fadime halanın büyük kızı. Peruz’un gardaşlığı. Ordan burdan konuştuk. Daha önce Peruz bu trajediyi dinlemiş Fadime haladan. Halam benim için bir kez daha anlattı.
1940’lı yıllar. Menteşeli Senem’i Guhçulu( Kuşçulu) Mustafa’ya verirler. Guhçu da Kızılırmak boyunda Menteşe’nin komşusu. Gelin gider Senem Guhçu’ya. İşe bakın ki Mustafa tabancasıyla oynarken kendi kendini vurur. Burda duralım dostlar. Niyesine gelince Mustafa’nın lüzumsuzluğuna dikkatinizi çekerim. Düğünün tutulmuş. Gelin alayı almış gelmiş güzel Senem’i. Senin nene gerek tabancayla oynamak... Hani derler ya: “Oynama, boş tabancayla! Şeytan doldurur.” Nitekim de olanlar olur. Damat, kendi tabancasıyla oynarken kendi kendini vurur. Senem’i de küçük kardeşiyle baş göz ederler. Kime niyet kime kısmet işte!
Böyle firaklı bir olay olur da türkü yakılmaz mı? Bir ağıt yakılır talihsiz Mustafa’ya. Fadime hala Mustafa’nın ağıdını hatırladığı kadarıyla söyledi. Ben de kaydettim. İşte Mustafa’nın ağıdı:
.
“Senem’in giydiği allı alaca
Gokdere’ye aşdı gannı (kanlı) salaca
Satın dabancamı (tabanca) virin ilaca
.
Elleri gınalı ölen Mısdafa
Yâri gardaşına galan Mısdafa
.
Oturdum tandıra da boynumu burdum
Çıkardım dabancayı gendimi vurdum
Üç gun üç gice de camide durdum
.
Elleri gınalı ölen Mısdafa
Yâri gardaşına galan Mısdafa
.
Garabayır’ı indik bayrak dürüldü
Gokdere’ye gelmeden guvağ (güveği) vuruldu
Üç günlük gelin de kime virildi
.
Elleri gınalı ölen Mısdafa
Yâri gardaşına galan Mısdafa
.
Ben ölüyom cerrah fitil sarıyor
Yayla gızı yarelerim bağlıyor
Validem de baş ucumda ağlıyor
.
Elleri gınalı ölen Mısdafa
Yâri gardaşına galan Mısdafa
.
Gızılırmak akar akar durulmaz
Taze gelin ağlar ağlar yorulmaz
Allah’tan gelen çare bulunmaz
.
İnin guşlar inin binek daşına
Daha ne gelecek garip başıma”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.