- 1037 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
ALLAH VAR.
ALLAH VAR.
BÖLÜM 1
İnsanların ,sanki hayatlarındaki her şey normalmiş,kainatın nizam ve işleyişinde hiçbir tuhaflık yokmuş gibi davranmalarını anlayamıyorum.En ufak bir kaza,olağan üstülük yada vücudunda çıkan ufak bir sivilceye dikkat kesilen insanoğlu maddenin tabi olduğu kanunlar ve ihtiva ettiği boyutlar baz alındığında hiç de normal olmayan bu harkulade intizam karşısında neden bu kadar hissiz,neden bu kadar lakayıt acaba.
Bebekleri gözlemleyiniz ,ayı ,güneşi,denizi ,kuşları,kedileri ve hele de ilk kez görüyorsa kar yağışını birde bebeklerin gözlerinden seyredin.Bakışlarında ki hayret ifadesini mutlaka farkedersiniz.Bütün bunlar bizim için oldukça sıradan şeyler olsa da ,onlar için gayet ilgi çekicidir.Zaman içinde gerçi ,aynı objeleri göre göre kanıksarlar ve artık baksalar da görmez olurlar kendilerinden başka hiçbir şeyi,tıpkı bizler gibi.
Kelime manası olarak normal; Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, anlamlarına geliyor.Peki ya gördüklerimizin hepsi sadece bir kurguysa,gerçekte mutlak manada madde yok da biz onu var görüyorsak.Malumunuzdur ki dünya hayatına dair bildiğimiz her şey bize beş duyu organımız vasıtasıyla gelir.Ve bu bilgiler bilincimiz tarafından işlenir,hiç kimse bilincinin dışına çıkamaz.Hal böyle olunca bizim için neyin normal neyin anormal olduğu neyi nasıl algıladığımızla ilgilidir.Bu konuya inşaallah daha sonra döneceğiz.
Söz gelimi ot ve saman yiyerek beslenen memeli hayvanların süt üretmesi,aralarında bir iki adım mesafe bulunan iki ağacın aynı topraktan beslendikleri halde farklı meyveler vermeleri,uzayı fethetmeye çalışan insanların bunca teknolojiye rağmen bir nar tanesi ,bir buğday tanesi imal edememesi gibi, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yazmakla bitiremeyeceğimiz daha nice olağan üstülük bize gayet sıradan gelir.Usta bir ressamın elinden çıkan tablonun tam ortasında kırmızı kalemle bir çarpı atsalar dikkatimiz hemen ona odaklanır.Bizim için anormal olan düzen değil düzensizliktir ama kainat içindeki dengeler o denli hassastır ki içinde bulunduğumuz şartları ihtiva eden bir düzenin varlığı ihtimal hesaplarına göre imkansız kere imkansızdır.
Kızım beş yaşında iken hiç ummadığım bir anda “baba ben içimden de konuşabiliyorum bu nasıl oluyor?”şekilnde bir soru sordu bana.Şaşırmakla beraber sevindim onun o yaşta öyle bir soru sormasına.Çünkü bu bir farkındalıktı,öyle bir farkındalık ki hemde belkide milyarlarca insan bu soruyu kendilerine hiç sormadan ölüp gitmiştir şimdiye kadar yeryüzünden.Kızıma ruhtan bahsetmek zorunda kaldım,bilmiyorum ne derece izah edebildim ama taarruzu atlattık neticede.
Bizler aklımızın yettiği andan itibaren,gördüğümüz ,bildiğimiz ,duyduğumuz ,hissettiğimiz her şeyi birer kavram olarak algılayıp mana değerlerine hep mesafeli durmuşuz.Üretim toplumu değil de tüketim topluğu olduğumuz için mi bilmem ,düşünme kabiliyetimizi kullanmaya neredeyse hiç lüzum görmemişiz.
Her insan bir şekilde, eğri yada doğru da olsa bir Tanrı inancına sahiptir.Bakmayın siz ateistlerin sözde inkar etmelerine,buna his planında muktedir değillerdir zira bu fıtri bir mecburiyettir.Buraya kadar bir sorun yok.Sorun şu ;bu inanç kahir ekseriyetle muhayyilemizin bir köşesinde atıl bırakılmış soyut bir kavram olmaktan öteye geçemiyor.Bu kavramı da zaten içinde bulunduğu toplumun değerlerinden almıştır ve ekseriyetle babalarının dinini hiç sorgulamadan ,sorgulamaya ihtiyaç duymadan olduğu gibi kabullenen insanlar güruhuna dahil olmuştur.Allah ın varlığını inkar etmez ama bu inancını hayatıyla ispat edemez,zira onun inanç dediği şey içerisini zanları ile doldurduğu bir kavramlar mefkuresidir.
Dolayısıyla hayatında amel babından şekli yansımaları olsa da his dünyasında yeterince yer edinemez.
İnsan etkiye son derece açık bir yaratılıştadır.Mesela karşısından sevdiği,sevmediği,korktuğu yada saygı duyduğu bir insan gelse ,hiç konuşmasalar dahi bu duruma hem ruhen hem bedenen tepki verir.Aşığı olduğu birinin adı yanında zikredilse kalbinin ritmi artar ama aynı insan Allah ı tesbih etse bile ne ruhunda ne bedeninde bunun bir yansımasını göremeyebilir.Allah ın(c.c)
Vücut yani zât olarak mutlak manada var olduğunu hissedemeyen bir insan,amirinin karşısında heyecanlanırken söz gelimi namaz kıldığı esnada manen huzurda olduğu halde Allah ı unutur.Bu, şu manaya geliyor.Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın ama biz O ndan çok uzağız.
..Şimdi Doğu’da Van Gölü var.. Açıyorsunuz haritayı, coğrafya kitaplarını; hakkında kapsamlı bilgiler ediniyorsunuz.. İlmel Yakin bilmek..Sonra sizi bir merak kaplıyor, bir tatil zamanına denk getirip Van gölüne yaklaşıyor ve kıyısına geliyorsunuz.. Aynel Yakin bilmek..Sonra, kendinizi tutamayıp içine dalıveriyorsunuz.. Hakkel Yakin bilmek..Allah’ı alimler ilmel yakin bilirler.. Abidler, ibadet edenler aynel yakin bilirler; onlar Allah’a yaklaşırlar..Hakkel Yakin bilenler ise Allah aşıkları.. Onlar Allah’ta fena bulmuşlardır..
Bu hususta gözden kaçrılmaması gereken en önemli noktalardan biride şudur.Allah ın varlığını sadece hazır edinilen kalıplar ,kavramlar olarak değil O nun Vücut ve dolayısıyla Zat itibari ile mutlak manada bütün o muazzam Sıfat ve Esmaları ile var olduğunu idrak eden bir insan ister istemez iman noktasında ki samimiyetini sorgulamak noktasına gelecek ,”Ey iman edenler iman edin” ayeti kerimesi mucibince yaşantısını gözden geçirecektir.
Bu sorgulamalardan doğru sonuç çıkartan bir insan kısaca ,”Benim hayat persfektifim de,bugün ve gelecek tahayyülümde ,his ve algı dünyamda Allah tan ve O nun emir buyurduğu doğrultuda yaşamaya çalışmaktan daha önemli hiç bir şey olamaz ,olmamalı”diyecektir.
Böyle bir düşünce tarzını edinmek ,benimsemek görünüşte kolay olabilir.Zorluk bu olguyu hayata yansıtabilmektir.Bilmek ve anlamak asla tek başına yeterli olmayacaktır,hatta şeytan belki onların üstüne daha çok gelecektir.İşte bu noktada insanın kendisini ne kadar tanıdığı ,hakikatine ne kadar mesafede olduğu önem kazanır.Çünkü bu bir iç savaştır,Hak la batılın,doğru ile yanlışın,iyi ile kötünün savaşıdır.Şavaşacakmıyız,savaşmaya gerek duyacakmıyız yoksa Kur ani bir tabirle nefsimizi ilah edinip her emrine boyun mu eğeceğiz.Son şıkkı seçmekten Allah a sığınırız ama mücadele etme kararındaysak , ordumuzu ve belki daha da önemlisi düşmanımızı tanımak zorundayız.