- 1997 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
OYSA
Oysa yeni düşmüştü sarı duvak yüzümün avlusuna.
Takvimler bir sonbaharı daha ömürden silip tarihe yazarken, ben göğü teselli ediyordum.
Bir kapı eşiğine takılıp düşen zamanın ağır yaralarına saklayıp acılarımı, hep toplu duran valizimi alamadan gitmek zorunda kalıyordum ve her gidişimde, o sahte tebessüm gerçeği inkar edercesine dudağımda asılı kalıyordu.
Döndüğümde ise aynı yalanların aynasında gözlerimin ta içine bakıp kendimi görebilmeyi umuyordum.
Öksüz bir nehir kadar kırılgandı gençliğimin yükü.
Annemin dantelli şefkatinde sandık lekesi kadar sarıydım ve yakışmıyordum beyaza.
Öylesine geçiyordum akşamların karanlığından, elimde yüzümde dışlanmışlığı gündüzün, cebimde keşkeleri, benim olmayan bir hayatın.
Oysa hazır sanıyordum kendimi savaşlara. Çiçeklerim, cesaretim ve kurşun askerlerim vardı benim.
Şimdi, yenilgilerim bir de her savaşta tekrar tekrar kaybettiğim benliğim var.
Alkışın acısından uzak ellerim. Yüreğimde filizlenen korkuların gölgesinde güneşi küstürüp tenime üşüyen bahara sarılıyorum.
Oysa Eylül kokan saçlarımda rüzgar kırıkları, şaşkın kaderimde sevda yanıkları, gerdanımda ise hayat saklıydı.
Şimdi karanlık bir odada sorguya çekiliyoruz.
Ben haykıra haykıra susuyorum, yalnızlığım dilini yutuyor.
Oysa …!
HÜMEYRAYILMAZ
18.10.2006
YORUMLAR
keyifle okudum yazınızı sevgiler saygılar