- 2255 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
IQ ve EQ'nun Hayatımızdaki Önemi
Çok büyük bir istatistik şirketinin biri bir araştırma yapmış. IQ’su 140 ve üzeri olan çalışanların, IQ’su 100 ve altında olan yöneticilerin altında çalıştığı aktarılmış. Aradaki farkı yaratanın ne olduğu araştırıldığında bunun duygusal zeka olduğu ortaya çıkıyor. Duygusal zeka, sadece iş hayatınızdaki sırrı olarak söylemiyorum. Hayatta, sosyal yaşamda, evlilikte, aile, iş ve sosyal çevre ilişkilerinde başarılı olmak istiyorsanız en önemli unsur duygusal zekadır ve bu gerçekten biyolojik ve sosyolojik açıdan da kanıtlanmıştır.
Sosyal ve iş hayatındaki başarının %20’si IQ’ya, %80’i ise duygusal zekaya yani EQ ya bağlıdır.
Duygusal zeka nedir?
Duygusal zeka ’kendimizi ve çevremizi yönetebilmeyi kolaylaştıran, duyguları tanımayı, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneğini belirler.
IQ’ da ’Öğrenme, anlama, mantık yürütme yeteneği’ olarak tanımlanır.
EQ’nuz ne kadar yüksekse hayattaki başarı şansınız o kadar artar. IQ büyük ölçüde genetik faktörlere dayanır ve çok fazla ilerletebilmenin mümkün olmadığı da açıktır.
Ancak EQ emin olun geliştirilebilir.
Çünkü sadece bilgiyi kullanan herkes başarılı ya da zengin olmuyor. Bugün başarılı olan kişilerin vazgeçilmez iki özelliği var; biri IQ (intelligence quotient) yani zeka diğeri de EQ (emotional quotient) yani duygusal zeka.
Duygusal zeka kendimizin ve etrafımızdaki kişilerin duygularını fark etme, kendimizi motive etme ve kendi içimizde ve ilişkilerimizde duygularımızı iyi idare edebilme kapasitemizdir. Duygusal zekayı oluşturan beş boyut vardır.
"Kendinin farkında olma, motivasyon, empati, sosyal beceri ve öz denetim."
Bu boyutların altında belli duygusal yetkinlikler var. Kendi duygularının ve bunların etkilerinin farkında olma, kendi değerinin ve yeteneklerinin farkında olma, yaptıklarının sorumluluğunu alma, belli bir performans düzeyine ulaşmak için çabalama arzusu, zorluklara rağmen hedefe ulaşma kararlılığı, diğer insanların bakış açılarını görebilmek, diğer insanların gelişimine katkıda bulunmak, çevremizdeki kişilere yol göstermek, inisiyatif almak, etkileme gücü v.s.
Ben baktığım zaman etrafıma başarılı kişilerin duyguları anlamak ve insan ilişkilerinin inceliklerini kavrayarak güven ortamı oluşturmak ve iyi bir dinleyici olmak özelliklerini sergilediğini görüyorum. Bu yetkinliklerini geliştirmek için öncelikle kendi güçlü ve zayıf yönlerimizi incelemekle işe başlayabiliriz. Yani kendimizle ilgili bir farkındalık geliştirerek.
Geliştireceğimiz yönlerimizi belirleyip, kendimize hedef koymak önemli bir nokta. Kendimizi geliştirirken bir yandan çevremizde olan biteni daha dikkatli izleyerek, farklı iletişim tarzlarını inceleyerek, insanların davranışı ve kişiliklerini gözlemleyerek kendimiz için ileride çok işe yarayacak bilgiler elde edebilir ve farklı ortamlarda nasıl davranacağımıza ilişkin bir yöntem geliştirebiliriz.
"Biz bunu arkadaş çevremizde zaten yapıyoruz." demeyin!
İnsanlara "o çok ukala, a öbürü de pısırık biri canım" gibi etiketler koymak yerine onlara biraz daha yakından bakın. Farklı şeyler göreceksiniz. Başarı, hedef, iletişim, insan ilişkileri sözlerini hayatınızda sayısız kez duyacaksın. Hele gelişen bir ülkenin eğitimli genç nüfusu olarak bu kavramları olabildiğince erken ve iyi öğrenmek hem bizim hem bu ülkenin başarısını etkileyecektir.
Başarı ve gelişimde kritik bir nokta daha var. Tek başına kişisel başarı değil, içinde yaşadığımız grubun, ekibin, toplumun başarısı asıl bize haz veren, bunu keşfetmeniz için yaşlanmanız gerekmiyor. Tek başınıza değil ekiple çalışın, ekiple başarılı olun.
İş ve özel hayatta başarılı olmak için bahsettiğim duygusal zeka yetkinliklerini geliştirmemizde fayda var. IQ biraz allah vergisi ama, EQ’nuzu geliştirebilirsiniz.
Hayatın yüzde 10’u kontrolümüz dışında başımıza gelen olaylardan oluşur.
Uçak rötar yapar, trafik tıkanır, yağmur yağar ve ıslanırsınız...
Yüzde 90’ı ise o kontrol edemeyeceğiniz yüzde 10’luk olaylara verilen tepkilerden oluşur.
Olaylara üzülebilirsiniz ama tepki vermeye başladığınızda siz de etrafınız da kaybetmeye başlar. Olaylar karşısında verdiğiniz tepkileriniz hayatınızı belirliyor.
İş yaşamındaki sırda bu arkadaşlar.
Yöneticiden ya da kurumdan motivasyon beklemek mağlubiyete giden yolun başlangıcıdır.
Hı bu demek değil ki bütün her sorununuzu içinizde yaşayın ve çözün. Hayır kesinlikle. Zaten 2014 Türkiye’sinde yöneticilerimiz bu konuda çok hassas. Eminim ki bir çoğunuz yöneticinizle özel yaşamınızdan dahi konuşup geri bildirim alabiliyorsunuz. Ama bu her zaman mümkün değil. İnsan olmanın en büyük özelliği de kendimizi kontrol altına alabilmek ve frenleme mekanizmamızı kullanabilmemizdir. Kimsenin bizi motive etmekle ilgili bir sorumluluğu yoktur. Yaşam bizim yaşamımız. Kazanç da bizim, kayıp da...
Yani arkadaşlar kısacası şu IQ sizi okuldan, EQ hayattan mezun eder.
Edison ’un ampulü bulabilmek için kaç deney yaptığını bileniniz var mı?
Ben size söyleyeyim. Tam resmi olarak 1001 deney yapmıştır. Kendisine, 1000 başarısızlığa nasıl dayandığı sorulduğunda ‘bu kadar deney, beni binincide başarıya götürdü’ karşılığını vermiştir. İşte motivasyon budur arkadaşlar. Denemeliyiz denemeliyiz, çabalamalıyız. Aklınıza gelen ne varsa söyleyin. Şu şöyle olmalı, bunu böyle yapmalıyız. Güzel fikirler ilk düşünüldüğünde insanlara hep saçma gelmiştir. Örneğin çok değil 10 yıl önce, telefonla bir tuşa basıp buradan Güney Amerika’daki bir insanla görüşmenin mümkün olabileceğini düşünür müydünüz?
Benim nezdim de hayır tabi ki. Ama şu an bunu başarabiliyoruz peki neden?
Gelişen teknoloji mi?
Gelişen insan zekası mı?
Gelişen para pirimi mi?
Hayır!
Peki gelişen ne arkadaşlar? Deney yeteneği. Deneyerek, cesaretli ve güçlü durarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, kimseyi kırmayarak v.s bu zincirli halka şeklinde ilerler. Sonuçta gelişen teknoloji de, gelişen zeka sanılan duyguda, gelişen para birimi de hep ama hep denemelerle ve cesaretli güçlü duruşla ortaya çıkmıştır.
Hayalleri gerçeğe çevirebilmek için savaşmak ve onu kazandığında da sürdürebilmektir başarı. Denemektir. Kendimizi harekete geçirmeyi, kendi başarılarımızdan keyif almayı öğrenmeliyiz.
Hayati Gündoğdu
YORUMLAR
Düşündüren, bilgilendirici ve bilimsel bir yazı beğeniyle okudum. Tebrik ederim.
Kıymetli dostum kafama takılan bir, iki şey var sormak istediğim. Örneğin; bireyin MATEMATİK zekâsı ve DUYGUSAL zekâsı gelişmiş olmasına rağmen insanların statükocu tavrından dolayı değişimden ve gelişimden korkan bir toplumda yaşıyorsa ve toplumun tutucu karakteristik özelliğinden dolayı pasifsize edilmiş ise o bireyin yaşamda başarısız olduğunu söyleye bilir miyiz? Mesela üniversitede fizik profesörü olan bir akademisyenin siyasi görüşü erkin statükocu tavrına ters düştüğü için sırf bundan dolayı sakıncalı görülüp meslekten atılmasından kaynakla sahip olduğu kariyerini kaybetmesi o insanın başarısız olduğu anlamına gelir mi?
Yâda aynı soruyu dersten sorarsak aslında kuş kadar beyni olmasına bir siyasi veya sosyolojik olgu karşısında beş yaşındaki çocuğun zeka düzeyinde olaylara yorum yapan ve hiçbir entelektüel birikime sahip olmamasına rağmen ancak toplumun statükocu tavrına ve bu yöndeki beklentilerine uyduğu için. İş hayatından siyasette ve bürokrasiye kadar uzanan bir hiyerarşik yapıdan kaynakla bir yerlere gelmiş insanı da başarılı sayabilir miyiz?
Yani bireyin başarısını hangi kritere göre belirleyeceğiz zekâsına göre mi? Sahip olduğu makama veya rütbeye göre mi?
Saygı selamlarımla.