- 830 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deliler Teknesi, Mart-Nisan 2014
Mehmet Sadık Kırımlı’nın “Sebepsiz Sevinçler” Adlı Şiir Kitabında Bir Gezinti
1934 yılında Balıkesir’de doğan Mehmet Sadık Kırımlı’nın, bugüne kadar biri deneme, altısı şiir olmak üzere toplam yedi kitabı, dört ödülü bulunmaktadır. Çeşitli radyo oyunları da yazmıştır. Lise yıllarından beri şiirle uğraşan yazar, fotoğraf sanatıyla on iki yıl, içli dışlı olmuştur. Anlaşıldığı üzere çok yönlü olan Mehmet Sadık Kırımlı’nın son kitabı “Sebepsiz Sevinçler” de kısa bir gezintiye ne dersiniz?
Mehmet Sadık Kırımlı’nın “Sebepsiz Sevinçler” adlı kitabının her bir şiirinin, çocukluğundan günümüze sosyal, ekonomik, politik, toplumsal vb. birçok olaylardan yankılanan duygusal patlamaları içerdiğini görüyoruz. Bu kitap, şairimizin yaşam felsefesinin de bir bilançosu. Artı ve eksileriyle yaşamındaki, özellikle de ileri yaşlardaki duygusal ve sezgisel patlamalarının, mantık süzgecinden geçirdikten sonra biz okuyucularına sunduğu özgeçmişi adeta. Şiirlerinin zaman ve mekanı genellikle sonbahar. Kırımlı, doğadaki devinimlerle yaşam felsefesi, psikolojisi arasında ilişkiler kurarak varıyor şiirine. Cemal Süreya’nın dediği, “Şairin yaşamı şiire dahildir,” ‘in tipik yansıması.
“Sebepsiz Sevinçler” kitabının ilk şiiri “Tükeniş” (s.7), şairin duygusal patlamalarının ipuçlarını veriyor:
“…/ağaçlar yaprak düşürmüştü sonbahara/ yolda eylül ve ekime rastladım/ zaman esip geçti yanımdan ara-sıra/ kendimi çocukluğumun ellerine bıraktım/…”
Aynı şiirin bir başka dizesinde, doğadaki devinimlerle kendi psikolojisi arasında kurduğu ilişkiler, toplumsallığa varıyor:
“…/o açlık yok mu/ sürdürüyor hükmünü Afrika’da ırmaklar/ kurumuş mertlik bozulmuş/…”
Şair, bazı şiirlerinde atasözlerine dayanarak kuruyor dizelerini:
“yollar çorap örüyor günlere” (Saklı Nehir, s.38)
“yol uzun ömür kısa”(Portre, s.40)
Mehmet Sadık Kırımlı’nın her şiirinin altından mutlaka çocukluğu çıkıyor karşımıza. Ele aldığı konular karşıtlarıyla işleniyor. Şair, hiçbir şeyin bir diğerinden bağımsız olmadığının da bilincinde. Yaşamla hesaplaşmalarında sorguladığı üç şeyden biri, yalnızlığı oluyor ayrıca.(“Aldanış”, s.9) Zaman zaman hem kendine isyanını dile getiriyor, hem de kendi kendine öğütler veriyor (“İstek”, s.10). Kısaca hem kendine uçurum, hem de kendine ip. Her şair gibi haksızlığa, savaşa, sömürüye, küreselleşmeye karşı. Her ne kadar kendini anlatan şiirlerinde karamsarsa da toplumsal şiirlerinde umudunu diri tutuyor Mehmet Sadık Kırımlı. Bu da onun, şiire bakış açısını gösteriyor.
Umut ve beklentilerini işlemiş “Kuyu” (s.12) adlı şiirinde. Çocukluğuna, sevdiğine, bahçe içindeki ahşap evine gidiyor bu şiirin son dizesinde:
“…/hayat nedir ki/ içi su dolu kör bir kuyu/ doldur ve iç benden/…”
Bu dizeler şairin hayat felsefesinin bir yansıması. Kendisini merkeze oturtuyor. Ruhsal bir sarhoşluk içinde, toplumsallığa vardırılması gerekeni, tasavvufi bir anlayışla işliyor:
“…/yaralı kuş kalbi gibi yansıyor/muş hala İsrail’de/ gözyaşı döken duvar/…” (s.15)
“Yaz Bitti” (S.16) şiirinde, yine karamsar bir tabloyla karşı karşıyayız. Sevdiği hariç, zamana ve dostlarına isyan ediyor.
“Hoyrat Zaman” (S.19) şiirinde, evlerin hüzünlerini çocukların yüzlerinde görmesi, her kapının kendi öyküsüne açılması gibi dizeleri, yine çocukluğuna dönmesinden başka bir şey değil.
Genellikle, yalnızlığını ve çocukluğunu işleyen Mehmet Sadık Kırımlı, şiir bilgisinin tüm olanaklarından yararlanarak dizelerini ete kemiğe büründürüyor. Ayrıca, sevdiği bazı yerli ve yabancı şairlerden de esinleniyor. Örneğin; Nazım Hikmet (s.31), Cahit Sıtkı Tarancı (s.36), Cemal Süreya (s.41), Goetle-Schiller (s.35)…
Kalabalıklar içinde yalnızdır şairimiz. Kendisiyle hesaplaşmalarda yalnızlığı yeğliyor. Ayrıca, yaza veda, sonbahara merhaba diyen bir duyarlılıkla yazıyor şiirlerini. Ruh ikizini, yeni yetme bir çocuk olarak açıklıyor “Güz Utancı” (s. 28) şiirinde.
Yalnızlığın yanı sıra ölümü de görüyoruz bazı şiirlerinde:
“…/akan gözyaşlarını biriktiren yağmur/ ölen birisinin matemini mi tutar/…” (“Yara İzi” (s.24)
“…/beni arayan yalnızlığa bir el dokunsa/ şaşarım onca köprüleri boşuna attığıma/…”
“…/biraz daha sokulurum geceleri/ yalnızlığımın sırdaş olduğu karanlığa/…” “Adam ve Gece” (s.26-27)
Mehmet Sadık Kırımlı’nın, “Sebepsiz Sevinçler” adlı kitabına adını veren şiirinden (s.32-33 ) annesinin Karadenizli olduğunu anlıyoruz. Bu şiirinde, annesini kemençe sesiyle, babasını, yelkovanı kırık bir saat zembereğiyle, ablasını oyalı tülbente sarılmış haliyle betimlemeye çalışarak hayatı sorguluyor. Dünyaya geliş nedenini araştırıyor. Yanıtını da yine kendi vermeye çalışıyor:
“…/geliş nedenim hiçmiş/ gidiş nedenim henüz belli değil/ adı hüzün/…”
“…/yüzümde sebepsiz sevinçler işte/ diyerek”
Karamsarlığın içinde yine de umut kırıntılarına rastlıyoruz Mehmet Sadık Kırımlı’nın şiirlerinde. Şairimizin “Suskun Bir Karanfil” (S.57) şiirinin son dizesiyle yazımı sonlandırmak istiyorum:
“…/dokunsam gözümden vuruyor karşı penceredeki parlak ışık…”
Her ne kadar karamsar olsa da yaşam bilançosu, yaşamın artıları olan dünyaya bıraktıklarımız, şairin parmak izi olarak literatürde yerini alacaktır. Daha nice şiirlere sevgili dost…
Şubat 2014
M. Mazhar ALPHAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.