TARİHTEKİ BAZI DİKTATÖRLER VE AKİBETLERİ
TARİHTEKİ BAZI DİKTATÖRLER VE AKİBETLERİ
________________________________________
İnsanlık tarihi var olduğundan bugüne kadar çok önemli bir süreçten geçmiştir. Yerleşik hayata geçip toplumsallaştıktan sonra toplum yaşamını düzenleyen kurallar koymuşlardır. Bunlar; 1- Hukuk, 2-Din, 3-Ahlak, 4-Görgü (Adab-ı muaşeret) kurallarıdır. Ancak iktidarı ve gücü bir şekilde ele geçiren ruh halleri normal dışı sayılabilecek bazı insanlar diktatör olmuş, yönettiği ve kendisinin gücünü sarsabilecek karşı duran insanlara her türlü acıyı yaşatmaktan kaçınmamışlar, ülkelerini ve dünyayı cehenneme çevirmişlerdir.
Yeryüzündeki bilinen diktatörlerin ölümleri de hayatları gibi birbirine benzemiştir. Kimi sürgünde yaşamını yitirirken kimi de idam edilmiştir. Mısır ve Tunus’ta yaşanan son gelişmeler de "Zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur" atasözünü bir kere daha doğruluyor. Bütün siyasi yetkileri kendilerinde toplayan ve halklarına her türlü acıyı yaşatan diktatörlerin çoğu halk ayaklanmalarıyla devrildi. Bazıları gönderildikleri sürgünlerde yaşamlarını yitirirken, kimi diktatörler ise ya öldürüldü ya da intihar etti.
Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin canlı yakalanıp asiler tarafından linç edilmesi tarih sayfalarında kalmış eski diktatörlerin sonlarını akla getirdi. Halkları tarafından istenmeyen adam ilan edilen diktatörlerin çoğu ecelleriyle değil kurşuna dizilerek, intihar ederek ya da idam edilerek ölüyor. En büyük ortak noktaları ise son sözlerinde saklı: “Sahiplik duygusu.” Diktatörler genellikle son nefeslerini vermeden hemen önce ülkelerinin “kendilerine ait” olduğunu vurgularken üzerlerinde yaşayan insanları da kendi çocukları olarak betimlemiş. Tıpkı Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarının ve 69 yıllık yaşamının ardından memleketi Sirte’de halkı tarafından linç edilirken “Ben sizin babanızım, evlatlarım; beni öldürmeyin, haramdır” sözlerinde yansıttığı gibi.
Diktatörlerin feci sonlarına yakın tarih içindeki en acı örneklerden biri de devrik Irak lideri Saddam Hüseyin’in idamı oldu. Irak’ı 24 yıl boyunca demir yumrukla yöneten devrik lider Saddam Hüseyin, bir yıl süren Duceyl davasında aldığı ölüm cezasının temyiz makamı Yüksek Mahkeme tarafından da onaylanmasından sonra 30 Aralık 2006’da asılarak idam edildi.
Tunus’ta, seyyar satıcılık yapan Muhammed Buazizi’nin, arabasına polis tarafından el konulması üzerine Sidi Buzid şehrindeki bir devlet dairesi önünde kendisini ateşe vermesi sonu hayatını kaybetmesiyle başlayan protestolar bölgedeki birçok ülkeyi etkiledi. Seçimle iş başına gelen fakat 23 yıl boyunca halkını demir yumrukla yöneten Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali, işsizlik ve yoksulluk yüzünden başlayan halk ayaklanmasının sonunda ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Sokağın baskısına boyun eğerek, 14 Ocakta, iktidarını bırakıp kaçan Zeynelabidin Bin Ali gibi Hüsnü Mübarek de yıllardır baskı altında tuttuğu Mısırlıların 18 gün süren protesto gösterilerinin ardından 32 yıll ık iktidarını bırakmak zorunda kaldı.
Enver Sedat’a yapılan suikastın ardından cumhurbaşkanlığı görevinin yanı sıra Ulusal Demokratik Parti’nin liderliğine de seçilen Mübarek, 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında yapılan ve muhalefetin katılımının kısıtlandığı seçimlerde arka arkaya dört kez göreve seçildi. Seçimle iş başına gelen fakat demokrasiye inanmayan ve oğlu Cemal Mübarek’i yerine geçirmeye hazırlanan Hüsnü Mübarek, 1981’de ilan edilen sıkıyönetim ile elde ettiği olağanüstü yetkileri muhalif sesleri bastırmak için kullandı.
Tarihin en kanlı diktatörlerinden Adolf Hitler, 1934’de Hindenburg’un ölümü üzerine devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek diktatör oldu. 2. Dünya Savaşı’nda tüm dünyaya büyük acılar yaşatan Hitler, 1945 Nisan ayı sonunda, Almanya’nın yenilgisi kesinleşip Ruslar Berlin’de ilerlerken, son anlarda evlendiği Eva Braun ile beraber intihar etti.
Avrupa’nın ilk faşist lideri olan Benito Mussolini de İtalya’da 1922’de başa geçmesiyle baskı ortamı başladı. Duçe, Faşist Parti dışındaki diğer partileri kapattı. Sendika hareketlerini kanun dışı ilan etti, kitap ve gazetelere sansür getirdi, eğitimi sıkı kontrol altına aldı ve bunun gibi birçok düzenleme yaptı. Mussolini ile sevgilisi Clara Petacci, 28 Nisan 1945’de İtalyan mukavemetine mensup savaşçılar tarafından öldürüldü. Ertesi gün Mussolini, sevgilisi ve birkaç yandaşının cesedi Milano’da Loreto Meydanı’nda sallanıyordu.
Avrupa’nın son diktatörlerden Nikolay Çavuşesku ise komünist lider Gheorghiu-Dei’nin 1965’te ölümünden sonra, Romanya’nın lideri ve Devlet Konseyi Başkanı oldu. Serbest düşünce ve medya üzerinde çok sıkı kontrol uygulamaya başlayan Çavuşesku, her şeyi karneye bağladı. Bu uygulama, ciddi yiyecek, giyecek ve ilaç sıkıntısı doğurdu. Halk açlık sınırında yaşarken Çavuşesku lüks ve ihtişama dayalı bir yaşam sürdürdü. Doğu blokunun göçmesiyle birlikte Çavuşesku’nun iktidarı sallanmaya başladı. 1989 yılında Çavuşeku, Macar asıllıların yaşadığı Timaşvar’da gösteri yapan halka ateş açılmasını emredince, başlayan devrim hareketi dalga dalga yayıldı. 22 Aralık 1989 tarihinde karısıyla birlikte kaçmaya çalışırken yakalandı ve ihtişamlı yaşamı, eşiyle birlikte idam mangası önünde son buldu.
Balkanları kan gölüne döndüren eski Yugoslavya’nın, savaş suçu işlemek suçundan Lahey’deki mahkeme tarafından yargılanan eski devlet başkanı diktatör ruhlu Slobodan Miloseviç, 11 Mart’ta hücresinde kalp krizi geçirerek öldü.
Portekiz’de 1932 yılında iktidara gelen Antonio de Oliveria Salazar, 36 yıllık iktidarında halkına büyük acılar yaşattı. 1968’de beyin travması geçirdikten sonra 27 Temmuz 1970’te öldü.
Filipinler’de 1986’da halk ihtilaliyle devrilen ve yurt dışına kaçan Ferdinand Marcos, 1989’da Hawai’de öldü. Ülkesinin milyonlarca dolarını yurt dışına kaçırdığı bilinen diktatörün eşi İmelda Marcos ise sahip oldu ğu binlerce çift ayakkabısı ile dünya kamuoyunun uzun süre dikkatini çekmişti.
32 yıl boyunca adını Zaire olarak değiştirdiği Kongo’da iktidarda kalan Mobutu Sese Seko, kendi adını da Mobutu Sese Seko Kuku Nbengdu Wa Za Banga’ya (Zaferden zafere koşan) çevirdi. Mobutu, ülkesinin ekonomik iflası ve zorlamalar karşısında 1990 yılında çok partili sisteme geçerek, ilk kez muhalefetten gelen bir başbakan ile iktidarı paylaşmak zorunda kaldı. Kabile birliklerinin iktidarı ele geçirmesinden sonra Fas’a sığınan Mobutu, 7 Eylül’de sürgünde yakalandığı kanser hastalığından öldü.
Paraguay’ı 1954-1989 arasında diktatörlükle yöneten General Alfredo Stroessner, 35 yıllık iktidarın ardından 1989’da devrildi ve Brezilya’ya kaçtı. Diktatör, 93 yaşında sürgünde hayatını kaybetti.
Etiyopya İmparatoru Haile Selasiye’yi 1974’te deviren askeri yönetimin önde gelen ismi olan Mengistu Haile Mariam’ın, 1975’ten 1991’e kadar süren yönetim süresince yüz binlerce Etiyopyalı ülkesini terk ederek, çeşitli ülkelere sığınmak zorunda kalmışlardı. 1991 yılında devrilen ve Zimbabve’ye sığınan devrik diktatör, ülkesinde yapılan gıyabi yargılamasında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
İngiliz Algernon Sidney demiş ki “Bir Ulusu tek kişinin idare edebileceğine inanırım, şu şartla: O adam ayaklarında çizme, elinde kırbaç, O Ulus sırtında semerle doğarsa.”
Atatürk diyor ki; « Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar; evet bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü, ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine boyun eğdirendir. Ben, kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.
İşte ülkemiz çok hasas bir sürece doğru gidiyor,maceralara sürükleniyor yaşanan Tüm çirkinliklerde ,kumpaslarda ,hilelerde İnsanlık vicdanı sınıfta kalıyor.
İnsanlık riyakar,insanlık sahtekar,insanlık arsızlık,hırsızlık,yalan,talan peşinde
Onurlu şerefli insanlık gittikçe hızla kan kaybediyor,irtifa kaybediyor
Namuslu insanlık korkar çekiner sus pus, tepkisiz oldu,namussuz tam tersine meydanı boş buldukça arsızlaştı
Atatürk Türkiyesi adalette,hukukta, vicdanda sınıfta kaldı, çirkinlik diz boyu acılar çoğaldı davalar Ulu Divanda İlahi adalete kaldı Vatandaşın hukuka adalete zerre kadar itimadı kalmadı
Öfke , kin kibir, hırs bizden olmayanları baskı şiddetle sindirme atağa kalktı
Tüm bu gidişat Dikta ve diktatör yorumlarını ayyuka çıkardı
Geçmişteki Diktatörlerin yaşanmışlakları tarihin kara sayfalarında yeraldı
Atatürk Türkiyesi böyle bir yaşamı hak etmiyor,bağımsız organlara, vicdanlı organlara adalete hukuka güven azalıyor,toplum birtarvma içinde
Bir Ulus göz göre göre gözümüzün önünde eriyor,
İstiklalimiz için ,Çanakkalede binlerde Vatan evladı kefensiz yatıyor
Kimene?
Kimse yaşananları görmüyor, sağır dilsiz, ağma
Rant hırsı gözleri kör etmiş, herkes kendi deminde
Bana değmeyen yılan ,bin yaşasın mantığı hakim
Bürükrat, makam mevki peşinde
Vay Ülkemin haline
Saygı ile
_____Ali Cemal AĞIRMAN______
YORUMLAR
Sayın Ali Cemal Bey,
Şu değerli özeti satır satır , eski bilgilerimi hatırlayarak ve sizi toplumu aydınlatan yazınızdan dolayı tebrik etmek düşüncesi ile bir solukta okudum.
Nedir bu dikta özentisi, kime hayrı dokunmuş, hangi devler bu şekilde idareden mutlu olmuş veya kalkına bilmiş ,insanlığa katkısı ne olur diye düşünmek gerek.
Sizi kutlar, saygılar sunarım.
şair67
Ne yazıkki kin kibir ,ihtiras,ille ben,yalnızbenlik insanı makam mevkilerde şımartıyor Tahtı paye ye kibir şiddet baskı yıldırma ile tutunmak isteyenler asla iflah olamazlar, Halkına kurduğu kumpaslar ayaklarına dolanır sonları hazin acı olur, günahı olmayan aileside tarumar olur işte yazımda belirttim çoğu diktatöelerin akibetini saddam altn musluklu altın kaplamada jakuzide banyosunu yapıyordu, altın kaplama klozet kullanıyordu şimdi yağlı urgan izleri ile bedeni tigritte toprağa teslim değermi bizdede aynı ize özenenler var aynı düşüncede olan kafalar var yazık kefene cep diktirmeye çalışan kafalar var hakhukuk adalet tanımayan dediğim dedik deyip her işe müdahale edenvar tek adam olma peşinde olanvar bu yüce acılara fazlasıyla doydu taştı feryat figanlar Huzur-u mahşerde çoğu davalar ilahi adalet bekliyorlar
Saygılar