- 564 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAK BU OLSA GEREK
Gölgeler uzayıp kısalmakta mütemadiyen. O gölgeler ki sahipsizliğin nezdinde yakıp yıkmakta. Ne fark eder yalnız olsam ya da ne fark eder kalabalığa karışsam.
Şu kuru kalabalık; hani her kafadan çıkan ses yok mu? Dibine kadar yaşarken hayatı insan denen mefhum ne bir el verir ne tükenilmişliği giderir. Bırakın gidermeyi, acımasız bir husumetle yakarlar canınızı.
Ne var ki somut anlamda gerçek olan…
Ne var ki bariz ve kaynağı belirli belirsizlik. İşte sorun da bu: bilinmezliği kamçılayan bir sürü gösterge. Üstelik kime neyi ispatlayabilirim ki lakin artık kalmadı da böyle bir niyetim.
Kaybettim işte: Hakkını vermek isterken kul olmanın ve o kahrolası hassasiyetimin ben yenildim. Afakî bir çırpınışmış benimki.
Söz verdim; ne şikâyet edeceğim ne yargılayacağım ne de izin vereceğim. Mümkün mü ya da ihtimal dâhilinde mi; ah, bir bilebilsem.
Ama o ben; hani içimde, derinde yatan o masum duygularım; işte her şeyin tek sebebi.
‘’Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.’’
Sevgili Yunus Emre’nin eşsiz dizelerinde buldum kendimi birden. Kim çözmüş ki ya da yeltenmiş ben miyim çözecek kişi…
Yine de mecbur kılıyorum kendimi her daim yaptığım gibi. Yalnız bu sefer daha azimli ve kararlıyım. Başka seçeneğim yok ki bunun haricinde. Bildiğim bir iki seçenek daha var ama yeltenmek istemiyorum o seçenekleri bırakın seçmeyi düşünmüyorum bile.
Ara ara mola vereceğim herkes gibi. Aslında herkes gibi olmak da istemiyorum diğer yandan. Yoksa nasıl hakkını veririm bana ait bu yolculuğun. Duraklar belirsiz, zamanın ne getireceği ise ayrı bir soru işareti ama en azından yabacı değilim beni zamanında esir alan duygulara.
Aynam tam da karşımda hatta gözlerim kapalı iken bile ne çok şey görebiliyorum. Öyle ya, gönül gözümle görüyorum her şeyi ve herkesi. Varsın isteyen istediğini görsün ya da görmesin. İçimi bilmezler ama ne var ki az çok tahmin edebilmekteyim onların yüreklerinde barındırdıklarını.
Özgürlüğümü ellerimden almalarına asla izin vermeyeceğim. Bağımsızlık dolaşırken kanımda ne esir olurum karanlık zindanlarda ne de hükmedebilirler ruhuma. Hele ki ben barışıksam kendimle, değmeyin gitsin keyfime.
Sildim ya da silindim. Terk ettim ya da terk edildim. Sevdim ya da nefret edildim. Ama kendimi silemiyorum işte ve vazgeçemiyorum kendimden.
Sevmeye gönülden sevdalıyım hem de kendimi bildim bileli. Meğer bir o kadar da kendimi sevip, duyumsuyormuşum. Aklım yeni geldi başıma. Demek ki tüm mücadelem kendimi korumak ve sevmeyi sürdürmekmiş. Yeni vakıf oldum bu yönüme. Sanırım birilerinin ayna tutması gerekiyormuş.
Ayna artık benim elimde. Görüntü net ve bir o kadar da bariz ki. İyice de parlattım üstelik. Berrak bir ışık süzülüyor baktığım taraftan ve içimden. Demek ki yolumu aydınlatan da buymuş. Ne aptalım. Ben peşinde koşarken hayallerimin bilemedim ki bilinmezliğin anahtarının bende olduğunu.
Çok şey bildiğimi sanırdım. Yanılmışım. Yeniden anaokuluna başlamış bir yumurcak gibi hevesli ve meraklıyım. Sayısız bilgi, duygu var önümde serili ve tarafımca öğrenilmeyi bekleyen.
Daha çok işim var. Derin bir nefes alıp, koşabildiğim kadar koşmalıyım. Molalar, duraklar ve yeni bilinmezlikler. Hazırım hem de hiç hazır olmadığım kadar. Ve vakıfım artık beklentilerimin gerçekleşme ihtimalinin zor olacağına. Varsın zor olsun.
Sayısız bilinmeyenle dolu bir denklem değil mi hayat. Formülleri ise farklı kimliklerde ve farklı seyirlerde tarafımca keşfedilmeyi bekliyor.
Uzun ve bir o kadar da meşakkatli bir yol adımlanmayı bekleyen. Ve attım ilk adımımı. Merak içindeyim, sevgiye, sevilmeye gönülden sevdalı ve bir o kadar heyecan dolu.
Yaşamak bu olsa gerek…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.